31.12.2010 - Yeni Yıl nedeniyle yayınladıkları kutlama mesajı.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin,
Yeni Yıl nedeniyle yayınladıkları kutlama mesajı.
31 Aralık 2010

 

2010 yılının bitmesiyle birlikte, yirmibirinci yüzyılın onda birlik kısmı geride kalmıştır.

Tarihin tekerliği ileriye doğru döndükçe, özellikle ülkemizin karşılaştığı sorunlar ağırlaşmakta ve önüne çıkan engebelerin yüksekliği artmaktadır.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının içine soktuğu karanlık ve sarsıntılı mecra, Türkiye’nin dayanma gücünü ve takatini bitirme noktasına kadar getirmiştir.

Ekonomik kriz, siyasetteki ahlak ve değer aşınması, toplumsal yapıdaki kamplaşma, yozlaşmanın kabından taşması ve yoksulluğun sıradanlaşması geçen 365 günlük sürenin en önemli sonuçlarından bazılarıdır.

Maalesef milletimiz 2010 yılında; bir tarafta bölücülüğün, diğer tarafta da siyasi iktidarın bulunduğu çift kutuplu çekişmenin ve itişmenin tam ortasında kalmıştır.

AKP hükümetinin ileri demokrasi hezeyanı ve özgürlük aldatmacası Türk milletiyle hesaplaşmanın arayışında olanlara imkân ve ortam sağlamış, bununla birlikte fitnenin sağanak halinde yağması için de uygun siyasi iklim şartlarını oluşturmuştur.

Milletimizin dayanışma kaynakları siyasi iktidarın saçtığı nifak asitleriyle erimeye başlamış ve birlikte yaşama iradesi darbe üstüne darbe almıştır.

2010 yılında da, farklılık ekseninde yürütülen ve milletimizi ayıracak girişimlere devam edilmiş ve bu kapsamda çok tehlikeli bir aşamaya gelinmiştir.

AKP hükümetinin iki dilli hayat taleplerine görüntüde karşı durup, el altından destek vermesi ve Türkçeyi yalnızca resmi alana çekerek bilerek ya da bilmeyerek zayıflamasına yol açması ibretlik vakıa olarak milli hafızalardaki yerini almıştır.

Türkçeyi sadece teknik bir uzlaşma ve anlaşma vasıtası olarak gören AKP zihniyetinin; ikinci dilin yayılması, kamusallaşması ve devlet eliyle kitlelere ulaşması maksadıyla yapmadığını bırakmadığı herkesin malumudur.

Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı’nın en son gerçekleştirdiği Diyarbakır seyahatinde ortaya çıkan görüntü ve karşılıklı diyaloglar iki dilli hayat konusunun aldığı boyutu göstermesi bakımından dikkat çekici olmuştur.

Milli Güvenlik Kurulu’nun 29 Aralık 2010 günü yaptığı toplantıda alınan; “Tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek devlet anlayışını ve önde gelen ortak paydalarımızdan birini teşkil eden Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dilinin Türkçe olduğu gerçeğini değiştirmeye yönelik hiçbir girişimin kabul edilemeyeceğine” yönelik kararın çiğnenmesi ve boşa çıkarılması Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yerine getirilmiştir.

Bu kapsamda, MGK kararının hiçe sayılarak, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda Türkçe’nin yanı sıra, mahalli bir dilin afişlerde kullanılmasıyla da karşılama yapılması devletimizin güvenirliğini yerle bir etmiştir.

Böylelikle Sayın Cumhurbaşkanı; başkanı bulunduğu Kurulun kararlarını hiçe saymış ve devletin zirvesini istismar etmiştir.

Bir tarafta Ankara’da Türkçeye dönük kararlılık beyanları, diğer tarafta Diyarbakır’da ikinci dille ilgili teşvik edici duruş ve imalar 2010 yılına kara bir leke olarak damgasını vurmuştur.

Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın, mahalli bir dilin Türkçe karşılıklarını içinde barındıran bir sözlüğü bölücülüğün siyasi uzantılarının elinden hiçbir şey olmamış gibi alabilmesi; çözülme, dağılma, parçalanma ve ayrışma fikrinin esasen nerelere kadar uzandığını açıklıkla göstermiştir.

Uygulanmayacak kararların alınmasıyla devlet sistemi siyasi amaçlara alet edilmiş, milletimiz kelimenin tam anlamıyla aldatılmış ve edilen yeminlerin hilafına hareket edilerek anayasaya suçu işlenmiş ve Cumhurbaşkanlığı makamı güvenirliğini yitirmiştir.

2010 yılı bu haliyle karşılaşabileceğimiz en talihsiz ve acı olaylara sahne olmuş, cüret ve cesaret kazanan bölücü mihraklar ülkemizin her tarafında zehir saçmışlardır.

İmralı’da yatan terörist elebaşısı hükümetin gözetim ve yönlendirmesinde kanlı örgütünü yönetmeye devam etmiş, hain plan ve projelerini kuryeleri vasıtasıyla yandaşlarına ulaştırmıştır.

Başbakan Erdoğan’ın başında bulunduğu hükümet geçtiğimiz yaz aylarında İmralı canisiyle masaya oturmuş ve yapılan pazarlıklarla Türk milletinin ve devletinin itibarı ayaklar altına alınmıştır.

2010 yılında, AKP hükümetinin yönetimi altında Türkiye’de;

  • Kavga, karışıklık ve kaos ortamı daha da mesafe almış,
  • Yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik ve üretimsizlik artarak devam etmiş,
  • Anayasa değişikliğiyle yıkımın altyapısı oluşturulmak istenmiş,
  • Yargının siyasallaştırılmasıyla Yüce Divan riski azaltılmaya çalışılmış,
  • Siyasetin tanzimine yönelik alçak tertibatlar yapılmış ve kişilerin özel hayatlarıyla ilgili kasetler servis edilmiş,
  • İsrail’e sahte diklenmeler yapılmış ve Mavi Marmara faciasının hesabı sorulamamış,
  • 12 Eylül Referandumuyla kutuplaşma doruk noktaya ulaşmış,
  • Üniversitelerde tehlikeli bir gerilim oluşmuş,
  • Bölücülük meşrulaşmış ve kuvvetlenmiş,
  • Mehmetçiğin darbeci olarak gösterilmesine devam edilmiş,
  • YAŞ kararları atama krizlerine sahne olmuş ve mahkemelere taşınmış,
  • Ve huzur, güvenlik, emniyet, iyimserlik iyice kaybolmuş; geleceğe yönelik endişeli bekleyişler çoğalmıştır.

İlave olarak ülkemizi adeta tasfiye etmekle görevli olan AKP hükümeti, dışarıdan imal edilen her türlü karanlık senaryoya taşeronluk yapmış ve gerçekleşmesi için refakat etmiştir.

Türk milletini önce 36’ya bölüp, sonra da bir araya getirmeye çalışarak tek milletten bahsedenlerin bilgi, samimiyet, iyi niyet, milli değer açısından ne kadar fakir ve zavallı oldukları geride kalan yılda daha iyi anlaşılmıştır.

2010 yılında iktidarın dayatmacı, kaba, hoşgörüsüz, ilkel siyasi uygulamalarının üzeri ileri demokrasi yalanlarıyla örtülmeye çalışılmış; otoriter ve baskıcı yüzü daha fazla özgürlük sözleriyle kapatılmaya uğraşılmıştır.

Yalan haberler, korkunç dedikodular, tahripkar şayialar, uydurma ve sansasyonel bilgiler hükümet çevrelerinden yayılmış ve vatandaşlarımızın idraki zaafa uğratılmak istenmiştir.

Bu çerçevede, çok sıkıntılı ve sorunlarla dolu bir yılın ardından yeni bir yıla kavuşmuş durumdayız.

2011 yılında Türk milletinin hak ettiği sevinç, mutluluk ve refaha ulaşacağına yürekten inanıyorum.

Bunun için de yapılacak olan milletvekilliği genel seçimlerinin sonucunda AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması bir başlangıç olacaktır.

2011 yılında; kavga yerine barışın, çatışma yerine uzlaşmanın, hiddet yerine sağduyunun, yoksulluk yerine zenginliğin, ayrılık yerine kucaklaşmanın ve bütünleşmenin egemen olması en öncelikli dileğim ve beklentimdir.

Bu yılda yüzlerin gülmesi, umutların tazelenmesi, işsizliğin son bulması, heyecanların artması ve özgüvenin tekrar sağlanması inşallah AKP’nin siyasi iktidardan gitmesiyle ortaya çıkacaktır.

Türkiye’nin milli ve manevi kudreti eşliğinde ayağa kalkmasının ve lider ülke konumuna ulaşmasının ilk adımı 2011 yılında atılacaktır.

İnancım odur ki, Türk milleti birliğine yönelik olarak kurulan tuzakları yine kendi irade ve kuvvetiyle bozacak ve faillere hak ettikleri dersi mutlaka verecektir.

Yeni yıl istismardan beslenen, gerilimden üreyen, mağduriyetle yürüyen siyasi zihniyetlerin acı ve ibretlik sonlarına da tanıklık edecek, vatansever Türkiye sevdalılarının ayağa kalkışıyla milletimiz sorunlarından kurtulacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, 2011 yılında öfkelerin hepimizden uzak durmasını, ihtilafların son bulmasını, terör melanetinin kökünün kurutulmasını, ekonomik ve sosyal problemlerin kalıcı olarak çözülmesini temenni ediyorum.

Doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün vatandaşlarıma Cenab-ı Allah’tan; sağlıklı, huzurlu, bol kazançlı ve mutluluk içinde geçirecekleri bir yıl diliyor, hepsinin yeni yılını tebrik ediyorum.