Türkiye- İsrail Arasında Gerilen İlişkiler ve Füze Savunma Sisteminin Kurulmasıyla ilgili açıklama
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin,
Türkiye- İsrail Arasında Gerilen İlişkiler ve Füze Savunma Sisteminin Kurulmasıyla ilgili yayınladığı yazılı basın açıklaması.
6 Eylül 2011

 

AKP iktidarının dönemsel, hayalci, duruma göre şekil alan, inandırıcılıktan uzak ve milli çıkarları gözetmeyen dış politikası ülkemizi sorunlarla tuzaklanmış kritik bir noktaya taşımıştır.

Hükümetin, uluslararası ilişkilerde sözde durağan ve tek parametreli politikaları dışlama iddiasıyla birlikte, Türkiye’yi küresel ve bölgesel barışa katkıda bulunan sorun çözücü bir niteliğe kavuşturma amacı bugüne kadar bir sonuç doğurmamıştır.

Üstelik komşularla ‘Sıfır Sorun Politikası’ adıyla yürütülen yüzeysel ve içi boş politika manevraları milli güçle desteklenmediği için ülkemiz zaman ve emek israfına maruz kalmıştır.

Komşu coğrafyalarda istikrar ve barış ikliminin yeşermesi uğruna icra edildiği söylenen temelsiz ve nafile girişimler ters tepmiş ve Türkiye açığa çıkan gerilimin kutup başı haline gelmiştir.

Son günlerde İsrail’le olan ilişkiler bu minvalde vücut bulmuş ve somutlaşmıştır.

Geçtiğimiz yıl, ağır bir kuşatma altında tutulan Gazze’ye yönelik denizden yapılan insani yardım girişimine, İsrail’in barbarca saldırısı ve sonrasındaki gelişmeler içinden geçtiğimiz zaman dilimindeki gerginliğin en temel kaynağı olmuştur.

 İsrail’in uluslararası sularda Türk bayraklı yardım gemilerine insaf, hukuk ve insanlık değerlerini hiçe sayarak yaptığı kanlı operasyon ve Mavi Marmara gemisinde bulunan dokuz vatandaşımızı katletmesi bu ülkenin terörist yöntemlerden nasıl beslendiğini de açıkça kanıtlamıştır.

Mazlum Filistinli kardeşlerimize dünyanın gözü önünde yapılan eziyetler, baskılar ve kıyımlar insanlık vicdanında kanayan bir yara haline dönüşmüştür.

Bu kapsamda, Gazze’ye insani yardım malzemesi taşıyan gemilere İsrail’in düzenlediği haksız ve ahlaksız saldırı Birleşmiş Milletler tarafından soruşturulmuş ve beklenen Rapor ortaya çıkmıştır.

Bununla birlikte söz konusu Rapor’un resmi olarak yayımlanmadan, ABD’deki bazı gazetelere el altından sızdırılması Birleşmiş Milletler’in güvenirliğine ve ciddiyetine büyük bir darbe vurmuştur.

Rapor’un İsrail’i aklayan ve hunhar saldırısına gerekçe oluşturmaya çalışan bir içeriği olduğu açık ve meydandadır.

Nitekim Gazze’ye yönelik deniz ablukasının meşru gösterilmesi ve İsrail’in uluslararası sularda askeri müdahalede bulunmasına zımnen onay verilmesi başlı başına skandal ve çarpıklıktır.

Birleşmiş Milletler tarafından ulaşılan netice adalet ve hakkaniyet ölçülerini ihlal etmiş ve ortaya çıkan Rapor yanlı olmaktan kurtulamamıştır.

Filistin halkının haklı ve meşru davasının, sözde insan hakları ve özgürlük savunucuları tarafından dikkate alınmaması en başta insanlık adına rezelet ve utanç vericidir.

Milliyetçi Hareket Partisi Birleşmiş Milletler’i tarafgir tutumundan ve İsrail’i de zulmünden dolayı şiddetle kınamaktadır.

Ayrıca söz konusu Rapor’da İsrail’in sivil yardım gemilerine yaptığı saldırı sebebiyle; özür dilemesi, tazminat ödemesi ve Gazze’ye uyguladığı ablukayı kaldırması konusunda herhangi bir umut verici ifadeye rastlanılmamıştır.

Partimizin de ısrarla dile getirdiği bu talepler karşılık bulmamış ve Türkiye’nin beklentileri boşa çıkmıştır.

Esasen bu son gelişmeler hükümetin izlediği dış politikada ne kadar zayıf, aciz ve çaresiz olduğunu bir kez daha teyit etmiştir.

Uluslararası alanda sözü dinlenmeyen, teklifleri kabul görmeyen AKP zihniyetinin; iç politikada mevzi kaybetmemek ve Füze Kalkan Projesinin kurulma tartışmalarını önlemek adına sahte bir İsrail düşmanlığına tevessül ettiği izlenimi gittikçe güçlenmektedir.

Bu itibarla hükümet, Birleşmiş Milletler Raporu’nu hükümsüz ilan etmiş ve İsrail’e karşı beş maddelik bir yaptırım paketi uygulamaya koyarak geri dönülmez bir yola girmiştir.

Türk-İsrail ilişkilerinin ikinci katip düzeyine indirilmesi ve askeri anlaşmaların askıya alınması gibi geç kalmış hususlar, AKP’nin zorunlu olarak başvurduğu tedbirler olarak ortaya çıkmıştır.

Ne var ki, Milliyetçi Hareket Partisi 31 Mayıs 2010 tarihinde yazılı basın açıklaması marifetiyle AKP hükümetinden;

İsrail’deki büyükelçimizi derhal ve süresiz geri çekmesini,

Bu ülkeyle olan askeri alandaki ve savunma sanayindeki işbirliğini kesmesini istemiştir.

İktidarın yaklaşık 1,5 yıllık bir gecikmeyle, partimizin görüşlerine benzer bir tavır alması yerindedir.

Bundan sonra İsrail’le olan ilişkilerde taviz verilmemesi ve sonuç almak için dik duruş gösterilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan AKP hükümetinin, ülkemizi sonu meçhul maceralara sürükleyecek acemilikten ve acelecilikten kesinlikle uzak durması hayati bir öneme sahiptir.

Nitekim Doğu Akdeniz’de ‘seyrüsefer serbestîsi’ için her türlü önlem alınacağına dönük irade beyanın tehlikeli gelişmelere kapı aralayacağı da unutulmamalıdır.

Başkent Ankara vizyonundan savrulan AKP hükümetinin, ne yapacağını şaşırmış bir halde başka coğrafyaların güvenliğine aşırı bir şekilde odaklanması milletimizin selameti ve esenliği açısından hayırlı olmayacaktır.

Başbakan Erdoğan ve hükümetinin, kendi iç sorunlarımızın katlandığı bir dönemde; başka ülkelerin yaşadığı travma ve olumsuzluklardan dolayı Türk milletini ve ülkemizi fırtınanın ortasına sürüklemesi görmezden gelinecek ve affedilecek bir durum değildir.

Görüldüğü kadarıyla, sıfır sorun politikasından herkesle sorun yaşayan bir ülke haline gelinmesi, hükümetin uluslararası ilişkilerde iflas ettiğinin açık ispatıdır.

AKP hükümetinin, aniden İsrail karşıtı sert bir tutum takınmasıyla, bu ülkeyi İran’a karşı korumak üzere planlanan Füze Savunma Sistemi’nin, ülkemize yerleştirilme zamanlaması arasındaki paralellik dikkat çekicidir.

Eğer AKP, Füze Savunma Sistemi’nin kurulmasıyla ilgili sürecin gölgelenmesini sağlamak ve bu kapsamda gündem değiştirmek adına İsrail kartını ileri sürüyorsa, bu yaptığı tezgâh kısa sürede deşifre olacak ve bunun bedelini de mutlaka ödeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi, milli menfaatler konusunda atılacak her türlü adımın ve mazlum Filistinli kardeşlerimizin haklarını savunmak için yapılacak girişimlerin elbette destekçisi ve takipçisi olacak ve mutlaka arkasında duracaktır.

Partimiz İsrail’le olan münasebetlerde AKP’nin sonuç alıcı ve istikrarlı olmasını beklemekte ve Türkiye’nin hak ve hukukunu kürenin her tarafından tavizsiz bir şekilde savunmasını ısrarla istemektedir.

Başbakan Erdoğan’ın bundan sonra, Filistinli kardeşlerimizin yüreğini serinletmek ve inandırıcılığını göstermek için sahibi olduğu ‘Yahudi Cesaret Ödülü’nü bir an önce iade etmesi kendisi ve zihniyeti açısından da tutarlılık gereği olacaktır.

Bu sayede AKP hükümetinin gerçek niyet ve duruşu net olarak açığa çıkacak ve bariz olarak anlaşılabilecektir.