09.03.2002 - İzmir Teşkilat Toplantısında Yaptığı Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
İzmir Teşkilat Tonlantısında Yaptığı Konuşma
9 Mart 2002

 

Değerli Arkadaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Öncelikle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Bugün burada, temel felsefesini "millet ile siyasetin buluşması ve geleceğe hazırlanması" olarak ifade edebileceğimiz etkinlikler zincirinin yeni ve önemli bir aşamasının ilk adımını atmak üzere toplanmış bulunuyoruz.

Aziz milletimize, demokrasimize ve partimize kutlu ve uğurlu olsun. Birlikteliğimiz daim, başarımız kesin, geleceğimiz aydınlık olsun.

Muhterem Arkadaşlarım,

Bilindiği üzere, partiler demokratik yarışın asli aktörleri olarak, bir çok görev ve sorumlulukları bulunan siyasi kuruluşlardır. Partiler, iktidar ya da muhalefet görevini üstlenen organizasyonlar olarak, ülke yönetiminde ve geleceğinde belirleyici bir role sahiptirler.

Aynı zamanda, yurttaşlık kültürünün gelişiminde, siyasi sosyalleşme sürecinde önemli hizmetleri yerine getirirler. Bu mânâda, partilerin siyasi ve toplumsal hayatımızdaki stratejik yeri ve önemi, millet ile devlet, bugün ile yarın arasında köprü olmasından kaynaklanır. Dolayısıyla, siyasi partilerin temel görevleri, sadece seçimlere katılmak ve meclisteki sandalyeleri paylaşmakla sınırlı değildir.

Bu sebeple de, bütün siyasi partiler, dün bugün için, bu gün de yarın için hazırlıklı olmak zorundadırlar. Böyle olmadığı sürece, ne temel görevlerini layıkıyla yerine getirebilirler, ne de ülkenin geleceğini öngören ve kucaklayan bir yapıya sahip olabilirler.

Bu durum güçlü ve iddialı partiler açısından çok daha önemli ve hayatidir.

İşte Milliyetçi Hareket, her zaman böyle bir anlayışın sahibi ve uygulayıcısı olmuş, her zaman milletinin yanında ve hizmetinde bulunmuştur.

Bundan sonra da aynı ruh ve heyecan ile Türk Milleti'nin hizmetinde olmaya, geleceğimizi daha görünür ve yaşanır kılmanın hazırlıkları içinde bulunmaya devam edecektir.

Bugün burada hep birlikte attığımız ilk adım ile de, aynı milli ruhun, aynı demokratik heyecanın yeni bir yansımasını ortaya koymuş, yeni bir hazırlığın düğmesine basmış oluyoruz.

Bu düşünce ve çabamız, birilerinin zannettiği gibi, sadece iki yıl sonra yapılması gereken bir seçime ön hazırlık ya da basit bir seçim faaliyeti değildir. Hatırlanacağı üzere, partimizin dün uygulamaya koyduğu benzer çalışma ve projeleri de bugüne mahsus olmamıştır.

Çok daha önceleri "Genişletilmiş Bölge İstişare Toplantıları" yapılmış; parti, ülke ve dünya meseleleri hakkında dava arkadaşlarımızla dertleşilmiş, görüş alışverişinde bulunulmuştur.

Bu toplantılarımızın ardından ikinci aşamaya geçilmiş, fakat bu kez farklı bir yöntem takip edilerek "Türkiye Sevdalıları Türkiye'yi Konuşuyor" sloganıyla 9x9 projesi hayata geçirilmiştir.

Böylece Milliyetçi Hareket, seçmeni, seçimden seçime hatırlayan siyaset anlayışını yıkan bir parti olmuştur. Türkiye'mizin dört bir tarafında sadece partililerimizle değil, bütün kesimlerle, yapılan hizmetleri, yaşanılan sorunları ve çözümleri konuşma ve paylaşma şartları hazırlanmıştır.

O günlerde bir çok siyaset ve ekonomi çevresinin "felaket çığırtkanlığı" ve "kriz tüccarlığı" yapmakla vakit geçirdiği bir dönemde, Milliyetçi Hareket milletvekilleriyle, parti yöneticileriyle Anadolu yollarında olmuştur. Yani, çilekeş insanlarımızla bütünleşmek ve dertleşmek için köy köy, şehir şehir dolaşmıştır.

O dönemde bazı medya organlarının bilerek veya bilmeyerek, bazen çarpıttığı, bazen de görmezden geldiği bu çaba, hiç şüphesiz Türk demokrasisi ve devlet yönetimi açısından çok değerli ve anlamlı bir adımdır.

İnanıyoruz ki, milletimiz de bu siyaset anlayışımızı ve çabamızı takdir edecek, Milliyetçi Hareket'in gönüllerindeki müstesna yerini daha da pekiştirecektir.

Kıymetli Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Basın Mensupları,

Görüldüğü gibi, Milliyetçi Hareket Partisi, devlet ile millet dayanışması, demokrasimizin toplumsal karakterinin güçlenmesi bakımından farklı ve anlamlı uygulamalar ortaya koymuş, "demokrasi havarileri"nin medya köşelerinde sadece söylem yarışına girdiği bir dönemde, demokrasiyi bizatihi hayatın içine taşımıştır.

Milliyetçi Hareket, daha hâlâ Soğuk Savaş döneminin köhne ve klişe laflarıyla dil uzatmayı marifet zannedenleri demokratik siyaset tecrübesiyle tanıştırmıştır. Kısacası, demokrasi konusunda da samimiyetin adresi olmuş, örnek ve önder vasfını bir kez daha ortaya koymuştur.

Ancak, Partisimizin geçen üç yıl boyunca sergilediği tavır, sadece bunlarla sınırlı değildir.

Yılların çok ağır ihmallerinin ve yolsuzlukların sonucunda biriken ekonomik ve toplumsal sorunların çözümü için, hükümet ortağı olarak elinden gelen bütün çabayı göstermiştir.

Hem 18 Nisan seçimleri öncesinde, hem de sonrasında vurguladığımız temel prensiplerin yol göstericiliğinde, yeni bir siyasi anlayışı savunmuş ve hiç tereddüt etmeden uygulamıştır.

1990'lı yıllarda siyasi hayatımıza egemen çirkin ve çarpık yöntem ve söylemlerin yol açtığı tahribatlar hatırlandığında, son üç yıl boyunca ön plana çıkardığımız değerlerin ve davranış biçimlerinin yerindeliği ve hayatiyeti çok daha iyi anlaşılacaktır.

Birilerinin işine geldiğinde sahiplendiği, bazen de partimizi karalamak amacıyla düşüncesizce kullandığı "uzlaşma kültürü", "koalisyon hukuku ve adabı" gibi kavramlar, partimizle birlikte hayat bulmuş, gündeme taşınmıştır.

Ancak, ne tarih ve millet önünde muhasebe yapma, ne de siyaset aynasına bakma alışkanlıkları olmayanlar, bunu yine anlamamışlar ve çarpıtmışlardır. Bunlar, aslında siyasi duruşlarını sağlam bir şekilde temellendirememenin ve siyaset üretememenin sıkıntılarından Milliyetçi Hareket'e yönelmekle kurtulabileceklerini zannetmişlerdir. Kimi zaman partimize gönül bağlayıp oy veren insanımıza, kimi zaman da parti yönetimi ve politikalarına yönelik karalama kampanyalarından medet ummuşlardır.

Ama yanıldıklarını bir kez daha anlamışlar, mecliste ve ülkemizin dört bir köşesinde birer kale gibi duran Türk Milliyetçilerini hak bildiği yoldan döndürememişlerdir.

Bunlar, art niyetli oldukları ve idrak etme sıkıntısı çektikleri için, özellikle bir hususun partimiz açısından ne kadar değerli ve öncelikli olduğunu farkedememişlerdir.

Bizler, Milliyetçi Hareket olarak tesadüflerin, günü birlik siyasetlerin, küçük ve basit hedeflerin partisi değiliz.

Bizler, başkaları gibi, bazen geçmişimizden utanmaz, bazen de geçmişimize dönmeyiz. Bizler, geçmişimizle sadece şeref duyarız.

Aynı zamanda, ondan sadece ülkemizin ve milletimizin geleceği için gerekli dersleri çıkarmayı açıkça bir erdem kabul ederiz.

Uzlaşma kültürüne önem vermeyi, koalisyon adabına özen göstermeyi, teslimiyet veya göz boyamak için değil, milletimize ve ülkemize hizmet için, demokrasimizin sağlığı için benimser ve riayet ederiz.

Siyasi geleneklerinde bu anlayış ve değerlerin gölgesine dahi zor rastlanan, istismarcılığı ve tutarsızlığı siyaset pratiği haline getirenlerin, Milliyetçi Hareket'i bırakınız takdir etmesi, idrak etmesi bile mümkün değildir.

İnanıyoruz ki, ülkemizde koalisyon hükümetleri dönemlerinde ortaya konan politikalara, çatışmalara ve ortaklık ilişkilerine bakıldığında, 57.Hükümet döneminin farklılığı ve değeri çok daha iyi anlaşılacaktır.

Bilinmelidir ki, bu anlayış ve kararlılık, ne teslimiyettir, ne yanlıştır, ne de zaaftır. Bu gerçeği de, ülkesini yürekten seven herkes böyle bilmeli, böyle ifade etmelidir.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Partimizin son dönemdeki duyarlılıkları, iddiası ve politikası bu ilke ve uygulamalarla da sınırlı kalmamıştır.

Gören gözler ve vicdanının sesini dinleyenler, Milliyetçi Hareket'in son yıllarda Türkiyemizin milli çıkar ve politikalarında olabildiğince kararlı ve duyarlı bir siyaset izlediğini de takdir edecektir.

Partimiz, hükümet ortağı olarak bir yandan ekonomik krizin dar gelirli kesimler üzerindeki olumsuz etkilerinin hafifletilmesinde, diğer yandan da güçlü bir ekonominin alt yapısı bakımından önem arzeden yapısal reformların tamamlanmasında çok yönlü bir hassasiyet sergilemiştir.

Küresel gelişme ve dinamiklerle milli ve toplumsal ihtiyaçlar arasında gerekli olan dengenin gözetilmesi için kararlı davranılmıştır. Zaten, doğru ve gerçekçi yaklaşım biçimi de budur. Çünkü, bunun dışındaki bir yaklaşım, ülkemizin ya uluslararası konjonktürün tamamen esiri olması ya da tamamen içe kapanması anlamına gelecektir.

Benzer şekilde, başta milli davamız Kıbrıs olmak üzere, temel dış politika alanlarında aynı gerçekçilik ve duyarlılık perspektifi ortaya konmuş ve sonuna kadar da arkasında durulmuştur.

Avrupa Birliği'ne üyelik tartışmalarında Birlik yönetiminin çoğu zaman samimiyetten uzak ve amacı belirsiz politikalarının sorgulanması, Ceza Kanunu'nun 312. madde değişikliğinde izlenen ilkeli tavır, sadece ve sadece ülkemizin geleceği, milletimizin birlik ve dirliği yolundaki kararlılığımızın bir neticesi olmuştur.

Ülkemizin, 50 yıldır karmaşık ilişkiler ağını oluşturan ve giderek bir "devlet politikası" hüviyeti kazanmış olan Avrupa Birliği'ne üyelik konusunu, "AB karşıtları-yandaşları" ikilemine hapsetmek isteyenlerin tuzağı bozulmuştur.

Kim ne derse desin, Türkiye'nin dış politika vizyonu içinde önemli bir yer tutan ancak birlik yönetimlerinin yaklaşımlarıyla gerekli netliğe bir türlü kavuşamayan Avrupa Birliği meselesinin, daha gerçekçi ve tutarlı biçimde ele alınmasında partimizin yerine getirdiği hizmet çok değerlidir.

Bugün, daha düne kadar Avrupa Birliği'nin Türkiye politikalarını sorgulamayı tasavvur dahi etmeyen ve müzakere sürecinin doğasında iki taraflı bir pazarlığın bulunduğunu kabul etmek istemeyen bir çok çevrenin, bu tür kavramları da gündemine almaya başlaması önemli bir adımdır.

Dolayısıyla, daha gerçekçi ve sağlıklı bir tartışma zemininin ortaya çıkmasında ve milli hassasiyetlerin gözetilmesinden rahatsız olunmamasında, Milliyetçi Hareket'in oluşturduğu zemin önemli bir rol oynamıştır.

Bundan böyle de aynı duyarlılığı ve kararlılığı koruyacağımız kesindir.

Çünkü, Türkiyemizin Avrupa Birliği güzergâhını sonu belirsiz ve hatta tehlikeli bir maceraya dönüştürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Hepsinden önemlisi, coğrafyamızın, tarihimizin, milli hedeflerimizin ve küresel çıkar çatışmalarının çok yönlü, ihtiyatlı ve gerçekçi bir dış politikayı zorunlu kıldığı unutulmamalıdır.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Günlük hayat mücadelesinin zorlukları ve medya gündemlerinin farklılıkları, Milliyetçi Hareket'in en başından beri izlediği yaklaşımların ve benimsediği siyasi üslûbun anlam ve öneminin yeterince iyi anlaşılmasını engellemiş olabilir.

Ama bizler, işte bugün yeni bir aşamasını başlattığımız siyasi hamlelerimizle, aynı zamanda bu açığı kapatmaya gayret ediyoruz.

Bu sebeple, sizlere de büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Çalışmalarımıza, bu ağır görev ve sorumlulukların daha fazla bilincinde olarak devam etmek mecburiyetindeyiz.

Unutmayalım ki, bütün insanlık ailesiyle birlikte, çok çetin geçeceği şimdiden aşikar olan bir yüzyılın başında bulunuyoruz. Yine çok karmaşık ve stratejik denklemlerin kesiştiği sıcak bir bölgenin tam merkezinde yaşıyoruz.

Önümüzdeki dönem, hem ülkemiz, hem de bölgemiz açısında yeni ve kritik gelişmelerin yaşanacağı bir dönem olabilir.

Bunun için, hem parti, hem millet, hem de devlet olarak hazırlıklı ve güçlü olmak durumundayız. İstikrarlı ve ilkeli bir siyaset, sağlıklı bir ekonomi, büyük ve güçlü bir Türkiye'nin ön şartlarıdır.

Kısacası, Lider Türkiye'ye gidişin kilometre taşlarıdır.

İşte bugün burada bir araya gelerek başlattığımız süreç, geleceğe daha iyi hazırlanmanın, millet ile Milliyetçi Hareket'i daha güçlü bir şekilde buluşturmanın temel yollarından biridir.

İki yıl sonra yapılacak seçimlere ve sonrasına kendimizi, partimizi ve ülkemizi hazırlama sürecinin yeni bir adımıdır.

Hepinize, hepimize kutlu ve uğurlu olsun.

Unutulmamalı ki, varlığımızın teminatı ülkemiz ve milletimiz, ülkemizin ve milletimizin teminatı da Milliyetçi Hareket Partisidir.

Hedef bellidir: önce tek başına iktidar, daha sonra da "Lider Ülke" Türkiye'dir.

Hepinizi bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha selamlıyor, Yüce Allah'a emanet ediyorum.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı