Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, Samsun İlkadım Belediyesi’nin düzenlediği temel atma ve açılış töreninde yapmış oldukları konuşma metni. 6 Ekim 2012
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Samsun İlkadım Belediyesi’nin düzenlediği temel atma ve açılış töreninde
yapmış oldukları konuşma metni.
6 Ekim 2012

Muhterem Vatandaşlarım,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Basın Mensupları,

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Bağımsızlık yolunda atılan ilk adımın, işgale hayır diyen ilk kararın, esarete perde çeken ilk hamlenin ve Cumhuriyet’e giden ilk basamağın sembol ve simge şehrinde olmaktan büyük bir kıvanç duyuyorum.

İlkadım; fırtına ortasında kalan milli ruhun son gayretle tutunduğu ve kıyılarına ülkülerini çıkarttığı umut adasıdır.

İlkadım; son yurdumuza musallat olan düşman emel, fikir ve gölgesine karşı naçiz bedenleriyle duvar örmüş kahramanların tertemiz kanlarıyla yazdıkları destanın başı ve başlangıcıdır.

Ötüken’den çıkışla İlkadım’dan yürüyüş; aynı kader çizgisinin iki farklı noktası, aynı tarih istikametinin birbirini tamamlayan iki ayrı dilimidir.

İşte böylesi muazzez bir ruh ve maziye sahip bir yerdeyiz.

Biliyoruz ki, tarihe şahitlik eden bir şuurun kalbindeyiz.

Damarlarımızdaki asil kanın dolaşmasına ev sahipliği yapan ve geleceğin tercümesini fedakârlıklarla yerine getiren bir kentteyiz.

Bunlardan dolayı son derece kıvançlıyım ve son derece heyecanlıyım.

Çünkü biz İlkadım’ın takipçisiyiz, İlkadım’ın varisleriyiz.

Bugün burada olma maksadımız öncelikle İlkadım’a karşı hiç bitmeyecek vefa ve gönül borcumuzu bir nebze de olsa hafifletmek ve İlkadımlı kardeşlerimle kucaklaşmaktır.

İkinci olarak da Belediyemizin başarılı hizmetlerini siz muhterem vatandaşlarımın istifadesine sunmaktır.

Bu kapsamda; açılışını yaptığımız Halk Ekmek Fabrikası’nın ve temelini atacağımız Trafik Eğitim Pisti’nin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

İlkadım’da ilkleri başararak belediyeciliğin yüz aklarından birisi haline gelen ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin yerel yönetimlerdeki iftihar listesinde yer alan Belediye Başkanımız Sayın Necattin Demirtaş’ı hizmetlerinden dolayı kutluyorum.

Belediye Meclis üyelerini ve her seviyedeki Belediye çalışanlarımızı katkı ve çabalarından dolayı tebrik ediyorum.

Ayrıca partimizin ilkadım ilçe başkanı ve yönetim kurulunda bulunan değerli dava arkadaşlarımı da bu zamana kadarli mücadelelerinden dolayı teşekkür ediyor, bundan sonra da kendilerinden çok şey beklediğimi vurgulamak istiyorum.

Ve elbette İlkadımlı kardeşlerime Milliyetçi Hareket Partisi’ne gösterdikleri ilgi ve desteklerden dolayı şükran hislerimi iletiyorum.

Hepiniz sağ olun, var olun.

 

Aziz İlkadımlı Kardeşlerim,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Üzerinde yaşadığımız vatan coğrafyasının ve binlerce yılın emeğiyle kurumsallaşmış milli kimliğimizin hepimize yüklemiş olduğu tarihi sorumluluklar vardır.

Şüphesiz bu topraklar kolay vatan olmamış, bir çırpıda vatanlaşmamıştır.

Şehitlerimizin kanı, ecdadımızın kutlu mücadeleleri, gösterilen kahramanlıklar bastığımız yerleri vatan yapmıştır ve iman kudretiyle mühürlemiştir.

Vatan her şeyden önce geçmişten geleceğe; emek, can ve alın teriyle mülkleştirilmiş hayat ve varlık alanının adıdır.

Yaşanmış ve yaşanacak hatıraların insani ve vicdanı ağırlık merkezi, dönüm noktasıdır.

Millet, devlet ve bayrak; vatanı anlamlı kılan, değerli yapan ve geleceğe taşıyan üçayaklı cevherdir.

İnsanlık âlemindeki mevcudiyetimiz, medeniyetler alanındaki saygınlığımız ve kültürler arasındaki itibarımız vatana duyduğumuz bağlılık ve hayranlıkla yakından ilgilidir.

Göçebe olarak sürdürülen hayattan yer ve yurt tutmaya başladığımız sürece kadar vatan hasretimiz hiç bitmemiş, vatan arayışımız hiç sonlanmamıştır.

Anadolu’nun kapılarını bizlere açan muhterem ecdadımız, gelecek nesillere her türlü eza ve cefayı göze alarak bu coğrafyayı vatan olarak emanet bırakmıştır.

Her karışında dua, her semtinde şehit, her yöresinde nida bulunan Türk vatanı faziletli ve yürekli ellerce çok şükür bugünlere taşınmıştır.

Biz bundan dolayıdır ki aşk ve karşılıksız sevgiyle vatana bağlandık, sosyal, siyasal ve ekonomik yönüyle kavradık; yeri dolmaz, yağma kabul edilmez ve parçalanmaz bir hazinemiz gördük.

Buradan atılan ilk adımın, geleceği tanzim etmeye kararlı ilk hareketin cesaret ve azim kaynağı işte budur.

Gazi Mustafa Kemal ve kurucu kahramanları zafere götüren de bu inanmışlıktır.

Son vatanımızın emniyeti, Türk milletinin birliği ve Türk devletinin bekası hepimiz açısından mecburiyet ve şeref meselesidir.

Bölücü terör örgütünün eylemlerine karşı tavizsiz duruşumuzun; tek millet, tek vatan, tek devlet, tek dil ve tek bayrağın yaşaması konusundaki şaşmaz irademizin kaynağı bu düşünceye dayanmaktadır.

Bu itibarla, nereden olursa olsun, Türk milletine gelebilecek her türlü saldırı veya yönelebilecek tehdit anında cevap bulmalı ve karşılığını almalıdır.

Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz çarşamba günü Suriye tarafından atılan top mermisi Şanlıurfa ilimizin Akçakale ilçesine isabet etmiş, maalesef 3’ü çocuk 2’si kadın olmak üzere 5 kardeşimiz hayatını kaybederken 13 vatandaşımız da yaralanmıştır.

Öncelikle Suriye’nin bu kirli ve alçak saldırısını yeniden kınıyor; ebediyete intikal eden kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet; ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar diliyorum.

Ayrıca önceki gün Antalya’da vahşi bir şekilde şehit edilen üç polisimize de Allah’tan rahmet niyaz ediyor; ailelerine ve Türk milletine sabır ve başsağlığı temennilerimi buradan bildirmek istiyorum.

 

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Akçakale’deki menfur saldırı şüphesiz ki çok önemlidir ve ihmale gelmeyecektir.

Vatandaşlarımızı direkt hedefine alan bu hunhar girişim, meşru müdafaa çerçevesinde cevapsız bırakılmamıştır.

Değişen angajman kuralları kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri anında Suriye’ye cevap vermiş ve bu yapılan saldırının kimsenin yanına bırakılmayacağını göstermiştir.

Bu kesinlikle olması lazım gelen bir husustur.

Suriye’den vatanımıza ve insanımıza yönelen tehdit dalgası, ilk başta sınır şehirlerimizi etkilemektedir.

Muhaliflerle rejim güçleri arasındaki kanlı dövüş maalesef bu yolla Türkiye’ye de sıçramaktadır.

Suriye’deki olaylar tırmanmakta, bölgesel kanama durdurulamayacak noktaya doğru gitmektedir.

Suriye’den kaçan mülteciler sınırlarımıza yığılmakta ve hazırlanan kamplara yerleştirilmektedir.

Hatay başta olmak üzere sınır illerimiz diken üstündedir.

Huzursuzluk ve belirsizlik buraları tesiri ve hâkimiyeti altına almıştır.

Sınır ticareti durmuş, ekonomik ilişkiler askıya alınmış, yapılan anlaşmalar hükümsüz kalmıştır.

Üstelik sınırlarımızda kurulan kamplarla ilgili şayialar, mülteci ve muhalif unsurların çıkardığı olaylar bölge insanımızı tedirgin etmektedir.

AKP’nin ihmal ve aceleci yaklaşımları, hazırlıksız görüntüsü Türkiye’nin ve Türk milletinin menfaatlerini zedelemekte ve aşındırmaktadır.

Aynı zamanda muhalif unsurların silah, mühimmat ve barınma ihtiyaçlarının hükümet tarafından karşılandığına dönük iddialarda ciddi düzeyde artış görülmektedir.

Bu durumun doğal sonucu olarak ülkemiz, Suriye’deki iç savaşın keskin ve şüpheye yer bırakmayacak tarafı haline gelmiştir.

Suriye PKK’yı, Türkiye muhalifleri destekleyerek neticesi kan ve can kaybı olan bir kör dövüşünün içine girmiştir.

Zaten sorun alanı olan sınır bölgelerimizdeki gelişmelerin Türkiye’nin hayrına olmayacağı açık ve ortadadır.

Türkiye’ye yönelik mülteci akını istikrarsızlıkları da beraberinde getirmiştir.

Bunlar arasında, muhtemeldir ki en başta Suriye ve diğer ülke ajanları cirit atmaktadır.

Suriye’deki olaylar Türkiye’nin varlığını ve birliğini olumsuz etkilemektedir.

Kanlı örgüt maşaları Şam yönlendirmesi altında cinayetlerini planlamaktadır.

Beşşar Esad tıpkı babası gibi, bölücü örgüte kol kanat gererek saldırılarını yönlendirmektedir.

Ortadoğu’daki isyandan nemalanarak provokasyonlarını yayma amacında olan terör örgütü, Suriye muhaliflerinin desteklenmesine karşı bir kirli cevap olarak kullanılmaktadır.

Suriye, Irak ve İran ile Türkiye arasında köprülerin atılması yaraları derinleştirecek ve milletimizin açık hedef olmasını daha da temellendirecektir.

Özellikle Suriye terörü araç olarak kullanan bir devlet olarak yıllardır varlığını sürdürmektedir.

Bu itibarla AKP’nin hayalden sıyrılması, izlediği dış politika konseptinin hatalı olduğunu kabul ederek girdiği engebelerle dolu ve milletimize ağır külfetler getirecek istikametten çıkması gerekmektedir.

Taşları daha fazla oynatmadan AKP komşu coğrafyalarla ilgili politikalarını tamir ve tashih etmelidir.

Bize göre Türk dış politikası ıslah edilmeli, milli hedeflerin rayına yeniden oturtulmalıdır.

Görüyorsunuz ki, AKP hükümetinin attığı yanlış adımlar, aldığı çarpık kararlar, girdiği tehlikeli ilişki ağları Türk milletini adeta hedef tahtası haline getirmiştir.

Suriyeli muhaliflere sınır bölgelerimizde barınma alanları açılması ve bunlara açıktan destek sağlanması milletimiz ve vatan topraklarımız için ilave riskler doğmasına neden olmuştur.

AKP hükümetinin Suriye’nin içişlerine bu kadar müdahil olması doğru ve meşru bir durum olmadığı tartışma götürmez bir gerçektir.

Bu ülkenin sabır ve hayâ eşiğini aşan tahrikleri artık telafisi olmayacak bir sınıra dayanmıştır.

Hatırlarsanız 22 Haziran’da Suriye karasuları dışında eğitim uçuşunda bulunan bir RF-4 Fantom tipi uçağımız düşürülmüş ve iki pilotumuz şehit edilmiştir.

Bununla birlikte sınır şehirlerimize belirli aralıklarla sekiz top mermisi düşmüş ve en sonunda Akçakale’de beş vatandaşımız hayatından olmuştur.

Dün ise Hatay'ın Yayladağı ilçesi kırsalına Suriye yönünden gelen yeni bir top mermisi isabet etmiştir.

Bu top mermilerinin kazaen düştüğünü iddia etmek ise tam anlamıyla Baas ahlaksızlığı ve sefaletidir.

Bizim için milletimizin güvenlik boyutuyla garanti altına alınması ve vatan topraklarının mütecaviz eğilimlerden korunması her şeyden öncelikli ve önemlidir.

Bu durum tüm siyasi mülahazaların üstünde ve önündedir.

Elbette bizim tavrımız ve tercihimiz savaş veya savaş çığırtkanlığı yapmak değildir.

Ancak milletimiz hasım hale gelen ülkelerden doğrudan doğruya saldırıya maruz kalıyor ve iki de bir kanı dökülüyorsa buna da sessiz ve duyarsız kalmamız eşyanın tabiatına aykırı olacaktır.

AKP’nin dış politikadaki yanlışlıklarını vurgulamak ve eleştirmek bir şeydir, ama Türk vatanının silahtan ve husumet kuşatmasından korumak için inisiyatif almak başka bir şeydir.

Üstüne üstelik Suriye’nin kuzeyinde bölücü örgüt PKK ve Suriye kolu PYD’nin Irak’takine benzer bir yapılanma için fırsat kolladığı meydandadır.

Geçtiğimiz Temmuz ayında, Esad güçlerinin izledikleri strateji kapsamında geri çekilmesiyle; Afrin, Derika, Hemko, Kobani, Amude ve Kamışlı peşmerge destekli PKK ve PYD militanları tarafından kontrol altına alınmıştır.

Şimdi de bölücü örgüt PYD öncülüğünde teşekkül ettirilen sözde ‘Kürdistan Halk Tugayları Ordusu’ isimli nifak oluşumunun kuruluşunu içeren bir bildiri hayâsızca yayımlanmıştır.

Bu haddi ve seviyeyi aşan girişimin ise devletleşme yolunda atılan adım olduğu küstahça ileri sürülmüştür.

Türkiye sınırına yakın kent ve kasabaların terör örgütü ve uzantılarının eline geçmesi Türk milleti için vahamet düzeyi yüksek bir sorun alanı olarak karşımızdadır.

Peşmerge başının girişimi ile ortak mücadele kararı olan terörist unsurlar, sınırlarımızın hemen yanı başında Kürdistan’ın batı kısmını hayata geçirmek için ellerini ovuşturmakta; önce özerklik ve ardından da bağımsızlık için uygun zamanı beklemektedir.

Ele geçirilen yerlerde örgüt paçavralarının asılması, hükümet binalarının işgal altına alınması ve Kürdistan’ı kuruyoruz çığlıkları sınırlarımızın hemen dibindeki vahim hadiselerin özeti şeklindedir.

Mardin’in karşısındaki Amude’nin, stratejik önemde bulunan ve Nusaybin’den Suriye’ye açılan pencere olan Kamışlı’nın peşmerge-PKK-PYD şirret ittifakı tarafından denetim ve kontrol altına alınması çok kritik gelişmelere ortam açacaktır.

Nitekim Suriye’nin kuzeyindeki otorite boşluğunu yeni bir peşmerge yönetiminin doğum sancıları olarak görmek lazımdır.

Batı ve Doğu hattı oluşan Kürdistan’ın üçüncü ayağı da Türkiye’den koparılacak topraklarla tesis edilecektir.

Hain plan ve amaç budur.

Ne var ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin buna rıza göstermesi de mümkün değildir.

Suriye’deki kardeş kavgasının ve ivmesini sürekli artıran iç savaşın artçı depremlerinin ülkemiz bağlamında projelendirilen etnik ve mezhep ayrımını körükleme ihtimalini gün geçtikçe kuvvet kazanmaktadır.

Bunun için Suriye’nin tecavüzkâr eğilimlerinin önüne geçmek, sınırlarımızın hemen yanı başında Kürdistan’ın ikinci fazına ulaşmasını etkisizleştirmek amacıyla hükümet tarafından geçtiğimiz Perşembe günü TBMM’ne getirilen tezkereyi destekledik ve arkasında durduk.

Türkiye Cumhuriyeti’nin elini güçlendirmek için üzerimize düşen sorumluluğu gönül huzuruyla yerine getirdik.

Biz Türkiye’nin menfaati ve Türk milletinin güvenliği için her fedakârlığı yaparız, her bedeli de Allah’ın izniyle seve seve öderiz.

Ancak Mecliste tezkere kararına verdiğimiz evet oyu AKP’nin dış politikasına bir güvenin eseri değildir.

AKP’yi ne kadar eleştirsek de, politikalarını ne kadar zayıf ve tükenmiş bulsak da, eğer söz konusu vatan müdafaası olursa herkesten fazla kendimizi ileri sürer ve gözümüz kırpmadan da üzerimize düşeni yaparız.

Hudutlarımızda vatandaşlarımız can verirken, top mermileri peşi sıra üzerimize gelirken bizim hala siyasi kısır döngünün içinde vakit kaybetmemiz düşünülemeyecektir.

Bizim isteğimiz savaş değildir.

Bu konudaki görüşlerimiz net ve oldukça belirgindir.

Niyetimiz Türk milletini sonu belirsiz bir maceraya sürüklemek hiç değildir.

Şartları oluşmadıktan ve olgunlaşmadıktan sonra savaşmanın cinayet olduğunu biz çok iyi biliyoruz.

Ancak vatan ve milletimize açık bir saldırı oluyorken, top atana da gül atmamız akla ve mantığa ihanettir.

Türk milleti kan vere vere, kefenle sırdaş olarak son yurduna kadar çekilmiştir.

Ve bilinsin ki, bu mukaddes yurdumuzdan bizi söküp atmaya gücü yetecek de henüz yeryüzüne gelmemiştir.

Kimseden korkmaz, kimseden çekinmeyiz.

Haddi zorlayan düşmanca tutumlara eyvallah diyecek kadar sinmiş ve yozlaşmış bir halimiz de olmayacaktır.

Meclis’te alınan tezkere kararı caydırıcı bir vasıtadır.

Üzerimizde hesap yapan hasislere akıllarını başlarına almaları yönünde yapılmış kesif bir ikazdır.

Etrafımızda yoğunlaşan ve katlanan tehdit algılamasına karşı bir tavırdır.

Uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler kararlarına dayanan meşru bir duruş ve somutlaşmış millet iradesidir.

Ayrıca, vatan ve millet savunmasının sağlam esaslara bağlanmasını savaş tezkeresi diyerek küçültmeye çalışanlar önce bozuk ahlaklarına ve kimin yanında saf tuttuklarına bakmalı ve kendi dertlerine yanmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben ilkesi doğrultusunda tercih kullanmış ve bundan sonra da kullanmaya devam edecektir.

Kaldı ki, İlkadım ruhu, Samsun’dan Anadolu’ya kılavuz olan yüksek erdem bunun gerektirmekte ve bıraktığı miras bunu şart koşmaktadır.

Bu duygularla konuşmama son verirken siz aziz vatandaşlarımı ve değerli dava arkadaşlarımı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

İlkadım Belediyesini önümüzdeki mahalli idareler seçimlerinde birkez daha MHP’nin siyasi sorumluluğuna teslim edeceğinize ve buradan atılan ilk adımla da Büyükşehir Belediyesine ulaşacağınıza canı gönülden inanıyor ve sizlerden bunu bekliyorum.

Her şeyin gönlünüzce olmasını temenni ediyor, hepinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.