15.07.2001 - Hasandağı Şenliklerinde Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Hasandağı Şenlikleri'nde Yaptığı Konuşma
15 Temmuz 2001

 

Değerli Aksaraylı Hemşehrilerim,

Çok Kıymetli Misafirler,

Aziz Dâvâ Arkadaşlarım,

Sevgili Bozkurtlarım,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Hepinizi en içten duygularımla, sevgi ve saygılarımla selâmlıyorum. Hepiniz hoşgeldiniz, şeref verdiniz.

Bu yıl sekizincisini kutladığımız Hasandağı Şenlikleri'nin geçen yıl olduğu gibi, yine coşku ve sevgiyle geçmesini diliyorum. Böylesine güzel bir şenlik vesilesiyle sizlerle tekrar biraraya gelmekten büyük bir sevinç duyduğumu belirtmek istiyorum.

Artık geleneksel hale gelmiş olan şölenimizin daha nice uzun yıllar varlığını devam ettirmesini ve bu güzel birlik ruhunun asla bozulmamasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Ayrıca, bu kurultayı düzenleyerek hem burada toplanmamıza, hem de birlik ve beraberliğimize vesile olan değerli belediye başkanımıza, il başkanımıza ve il yöneticilerimize, ayrıca kurultayda emeği geçen herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Kıymetli Misafirler,

Değerli Arkadaşlarım,

Cenab-ı Allah'ın milletimize üzerinde yaşamayı nasip ettiği bu güzel coğrafya, dün olduğu gibi bugün de stratejik bir öneme sahiptir. İki kıtanın kesişme ve enerji koridorlarının kilit noktası olan Anadolu coğrafyası, Kafkasya-Ortadoğu ve Balkanlar üçgeninin de merkezinde yer almaktadır. Bu üçgen içinde yer alan ülkelerin Osmanlı Devleti'nden ayrılmalarından sonra istikrara kavuşamamış olmaları, bu coğrafyanın önemini bir kat daha artırmaktadır.

Dünyanın en sorunlu bölgelerinin ortasında ve onlara hakim bir konumda yer alan Anadolu, henüz yeterince işlenememiş zenginlikleri ile de büyük bir potansiyel taşımaktadır. Ülkemizde bulunan cevher ve kaynakların gelişen yüksek teknolojilerin hammaddesi olması, bu potansiyelin göstergelerinden biridir.

Türk milletinin yüzlerce yıl önce vatanlaştırdığı bu coğrafyanın jeopolitik konumu kadar önemli olan bir başka husus, Anadolu üzerinde yaşayan insanlarımızın sahip olduğu özelliklerdir. Üç kıtaya yayılmış bir imparatorluğun engin hoşgörüsünü ve kültürel mirasını devralan, ömrünü tamamlayan imparatorluğun külleri arasından da modern bir Cumhuriyet var etmeyi başaran bu millet, hem çevresindeki hem de uzağındaki pek çok topluma da ilham kaynağı olmuştur.

Türk milletinin İstiklâl Harbi ile gerçekleştirdiği mucize ve ortaya koyduğu bağımsızlık iradesi, boyunduruk altındaki pek çok milletin harekete geçmesinde rol oynamıştır.

Uzun tarihi koşusunda hem Doğu ve hem de Batı kültür ve medeniyet daireleriyle ilişki içinde olan Türk milletinin, bu açıdan bir başka önemli özelliği daha vardır. Pek çok medeniyetle alışverişte bulunan Türk milleti, kendi özgün kültür ve medeniyet sentezini yaratmasını da bilmiştir.

Bu itibarla, "medeniyetler çatışması" tezlerinin dünya kamouyunda tartışıldığı ve bazen alıcı da bulduğu bir ortamda, farklı medeniyet ve kültürlerin barış içinde yaşayabilmesi için söz söyleyebilecek ender milletlerden birisi, hiç şüphesiz Türk milletidir. Milletimizin hem farklı medeniyetleri tanıma ve aralarında köprü olma misyonunu taşıması, hem de farklı kültürleri barış içinde yaşatma tecrübesi, yeni yüzyılda giderek daha anlamlı ve önemli hale gelmektedir.

Türk Milleti'nin bu potansiyelini gören, coğrafyamızın jeopolitik değerini farkeden, üstelik bundan rahatsızlık duyan çevre ve ülkelerin olduğu malûmunuzdur. Milletlerarası hukukun ve teamüllerin sınırlarını zorlamadıkça bunlardan rahatsızlık duymaya gerek yoktur.

Ancak kimi çevrelerin bu kıskançlığı düşmanlığa çevirdiği ve ülkemiz aleyhine hasmane faaliyetlere giriştiği de bir vakıadır.

Birlik ve dirliğimize kasteden, binlerce vatandaşımızın canından ve malından olmasına yol açan, arkasında kan ve gözyaşı bırakan bir bölücü şer hareketinin, bazı ülke ve çevrelerce desteklenmiş olmasının sebebi budur. Yine Türkiye'nin geleceğine ipotek koyma girişimlerinin altında yatan sebep budur. Türkiye'deki bazı hassas dengeleri kaşıma gayret ve hesaplarının sebebi de budur.

Ama bilinmelidir ki, kendi vatanlarında kalıcı bir huzur, barış ve refah için mücadele veren Türk milleti, bütün insanlık alemi, bütün ülkeler için de aynı dilek ve temennilere sahiptir. Bizimle dost olmak isteyen herkes için, gönlümüz de, kapımız da sonuna kadar açıktır.

Ancak, ülkemizin ve milletimizin geleceğine, birlik ve dirliğine saygı göstermeyen her teşebbüs karşısında gereğini yapmasını da çok iyi biliriz. Bu gerçeğin herkes tarafından da böyle bilinmesini isteriz.

Çok Değerli Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Unutulmamalıdır ki milletler arasındaki ezelî rekabet, dün olduğu gibi bugün de sürmekte, dünya düzeni buna göre şekillenmektedir. Bugünün dünden temel farkı, kullanılan araç ve tekniklerin değişmiş ve zenginleşmiş olmasıdır.

Günümüzde, milletler ve ülkeler arasındaki mücadeleler, çoğunlukla cephelerde olmamakta, sıcak çatışmalar eski sıklığıyla yaşanmamaktadır. Sosyal, kültürel, iktisadî alanlarda süren ve genellikle stratejik boyut taşıyan mücadele tarzları, bugün daha yaygın hale gelmiştir. Kara propaganda metodları, moral çökertme taktikleri, ekonomik spekülasyonlar ve kültürel yayılmacılık girişimleri, bugünkü mücadele tarzının yeni araçlarıdır.

Oysa ki, dünyamızın ve insanlığın karşılıklı işbirliğine ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Gerek bölgesel, gerekse küresel sorunlarla baş edebilmek için, açık ve yapıcı bir uluslararası ilişkiler ağı giderek daha çok önem kazanmış bulunmaktadır. Böyle bir ağın, hem fikir hem de kurumsal yapı düzeyinde oluşabilmesi ise, bütün ülkelerin sürekli ve aktif katkısına bağlıdır.

Türk milletinin, hem bu yeni mücadele araçlarını iyi anlaması ve coğrafyamızın jeopolitik önemini sürekli hatırlaması, hem de küresel ihtiyacın boyutlarını göz önünde bulundurması gerekir. Çünkü bu üç ana unsur olmadan; ülkemizde, bölgemizde ve dünyada olup bitenleri doğru anlamlandırmamız ve millî hedeflerimizi doğru tayin etmemiz mümkün değildir.

Yine milletimizin, bazı meseleleri değerlendirirken hem sağduyulu ve basiretli, hem de dikkatli ve uyanık olması gerekmektedir. Meselâ, özellikle son altı aydır Türkiye'de felâket çığırtkanlığı yapan belli kesimlerin davranışları üzerine herkesin düşünmesinde fayda vardır.

Maalesef, ülkemizde ekonomik krizin ortaya çıkmasında dolaylı ya da doğrudan rol oynayan ve krizin ağırlaşması için adeta gayret gösteren çevrelerin, bu krizden çıkar sağlayan çevrelerle olan yakınlıkları dikkat çekmektedir.

Diğer taraftan, içinde bulunulan şartları sürekli olarak abartan, bu anlamda yangına körükle giden kimi grupların tavırları üzerinde de iyi düşünülmelidir. Kriz fırsatçılığına ve siyaset terziliğine soyunan bu çevrelerin tutum ve davranışlarının aziz milletimizin gözünden kaçtığı zannedilmemelidir.

Büyük Türk milletinin, kriz fırsatçısı ve bunalım körükçüsü bu çevreler hakkında vereceği nihaî hükmün, onlar lehine olmayacağı açıktır. Bu açık hakikati fark edemeyenler, milletimizin vermekte olduğu sessiz, ama vakarlı cevabı ergeç anlayacaklardır.

Kıymetli Misafirler,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Bildiğiniz üzere Milliyetçi Hareket Partisi, iki yıl önce yapılan seçimlerden başarıyla çıkmış ve 57. Cumhuriyet Hükümeti'ne koalisyon ortağı olarak katılmıştır.

Daha seçimler biter bitmez partimizi yargılamaya başlayan ve eşine az rastlanır bir önyargı örneği sergileyen bazı çevreler, iki yıl boyunca partimizle ilgili olumsuz ve önyargılı tavırlarını sürdürmüşlerdir.

Türk milletinin değerlerine tepeden bakmayı marifet sayan yaygaracı unsurlar, şimdi de akılları sıra son dönemde ortaya çıkan krizin faturasını partimize kesmeye çalışmaktadır. Oysa Milliyetçi Hareket'in bu konudaki ihtiyatlı ve itinalı tavrı herkes tarafından çok iyi bilinmektedir.

Ekonomik krizden süratle çıkmanın ilk şartı, hiç şüphesiz siyasî istikrar ve güven duygusunun varlığıdır. Bunun bilincinde olan Milliyetçi Hareket Partisi, siyasî istikrarın devamı için, hem önemli fedakârlıklar, hem de önemli katkılar yapmıştır. Partimiz, bütün bu süreç içinde, ülkesinin ve milletinin menfaatini her şeyin üzerinde gören samimi bir anlayışıyla çeşitli zorluklara katlanmayı görev bilmiştir.

Ekonomik krizin atlatılması için gereken ve toplumca bu süreç içinde ihtiyaç duyulan en önemli unsurlardan biri durumundaki yüksek moralin çeşitli şekillerde zedelendiği görülmektedir. En başta Milliyetçi Hareket'i sürekli olarak dillerine dolayanların tavrı, hiçbir şekilde millete ve ekonomiye moral verici bir çizgide olmamıştır.

Ekonomik krizin faturasını partimize kesip, emellerine ulaşmaya çalışan bu çevreler, ne yazık ki, atılan çok ciddi adımları, Türkiye'nin potansiyellerini ve Türk milletinin gücünü görmezden gelerek durumu olduğundan çok daha ağır ve çözümsüz göstermeye çalışmışlardır.

Hem topluma hem de piyasalara psikolojik destek sağlamak ve toplumsal dayanışmayı teşvik etmek yerine, sürekli güvensizlik ve başarısızlık havası yaymaya çalışan bu unsurların tavrı son derece düşündürücü ve ilginçtir.

Bu tür çarpık zihniyetli çevrelerin, Türkiye'nin ekonomik sıkıntılarını aşmasını gerçekten isteyip istemedikleri hususunda bile ciddi şüpheler bulunmaktadır.

Tanımak ve anlamak için hiçbir çaba gösterme zahmetine katlanmadıkları Milliyetçi Hareket'i eleştirme konusunda ise, ısrarlı ve kesintisiz bir çizgi ortaya koyan bu felâket tellâllarının, artık dürüstçe özeleştiri yapmaları, herşeyden önce Türkiye için hayırlı olacaktır.

İşte, bütün bu gelişmeleri dikkatlice izleyenler, partimizin tutarlı ve duyarlı davranışlarını sürekli eleştirme çabası içinde olanların artniyetli yaklaşımlarını çok iyi fark edeceklerdir.

Bir husus iyice anlaşılmalıdır ki, Milliyetçi Hareket, bütün icraat ve uygulamalarını, Türk milletine duyduğu derin bağlılığın ve tarih karşısındaki sorumluluğun şuuru içinde yapmaktadır. Milliyetçi Hareket'in milletine ve ülkesine duyduğu sevgi ve bağlılığın, kendisini soğuk savaş dönemini hatırlatan ideolojik saplantılardan kurtaramamış kişiler tarafından yargılanmak istenmesinin hiçbir değeri ve anlamı yoktur.

Hele vatan sevgisi ve milliyetçilik gibi konularda, Partimizin bu ve benzeri kişilerden ders almaya ne ihtiyacı, ne de niyeti vardır. Zaten, millî hassasiyet ve şeref gibi kavramların zihinlerinde hiçbir karşılığı olmayanların Milliyetçi Hareket'i anlaması mümkün değildir.

Ekonomik programın uygulanmasında ortaya çıkan ufak-tefek pürüzleri abartıp büyütenler bilmelidir ki, eylem ve söylemlerinin zararları, sadece ülkemize ve ekonomimize dokunmaktadır.

Unutulmamalı ki, istikrarın ve ekonomik mücadelede başarının sağlanması, herkesin samimi ve dürüst işbirliği çabası içinde olmasıyla mümkündür. Yıllardır değişim ve istikrar yazıları yazıp nutukları atanların, bugün partimizin gelişmenin dinamolarından biri olması karşısında tedirgin oldukları göze çarpmaktadır.

Milliyetçi Hareket karşıtı koro, bugün hem siyasi, hem de ekonomik emellerine ulaşmak için "milletsiz siyaset projeleri"ni uygulamak istemektedirler.

Ancak, meslekleri ve görevleri olmadığı halde siyaset terziliğine soyunanlar ve dedikodu ekonomisiyle rant peşinde koşanlar yine hayal kırıklığına uğrayacaklardır.

Bunlar, ne milletimizi aldatıp amacına ulaşacaklar, ne de Milliyetçi Hareket gerçeğini balçıkla sıvayabileceklerdir. Sonuçta kazanan sadece ve sadece Türk milleti ve Türkiye olacaktır.

Çok Muhterem Misafirler,

Çilekeş Dava Arkadaşlarım,

Yarınımızın Teminatı Sevgili Gençler,

Ülkemizin en önemli sıkıntısı kaynakların özellikle son on yıldır etkin kullanılmaması, yatırımların verimli alanlarda yapılmaması, yolsuzlukların önüne geçilememiş olmasıdır. Son 10-15 yılın ihmal, hesapsızlık ve savurganlıklarının faturasını bugün ülke olarak ödemekteyiz.

Ancak bu durumun hep böyle devam etmeyeceği açıktır. Tarihte çok bunalımlı ve buhranlı dönemleri atlatmış olan Türk milletinin, bu ekonomik sıkıntı dönemini de başarıyla atlatacağına şüphe yoktur. Çünkü milletimiz, deprem felâketlerinde sergilediği örnek dayanışmayı, bu sıkıntılı dönem içinde de gösterecek ve yaşanan gelişmelerden gerekli dersleri çıkarmayı bilecektir.

Bu çerçevede öncelikli mesele, ne olursa olsun, birlik ve beraberlik ruhunun ve başarıya olan inancın asla kaybedilmemesidir. Çünkü Türk milleti büyük bir millettir ve devletimiz de yaşanan onca sıkıntılara rağmen güçlü bir devlettir.

Millet olarak, istikrarlı gelişmenin mümkün olacağına, hak ettiğimiz ekonomik ve sosyal ortamın sağlanacağına yürekten inanmak durumundayız.

Bizler inanıyor ve bunun için gayret gösteriyoruz. Vatandaşlarımızdan da inanmasını istiyoruz. İnşallah zorlukları el birliğiyle atlatacağız ve hep birlikte daha güzel günlere kavuşacağız.

Bilinmelidir ki, bunu başardığımız ölçüde Türkiye'nin önünde güzel bir ufuk açılacaktır. Bu ufka kavuşmaktan korkan, aydınlığından çekinen çevrelerin moralimizi bozmasına izin vermemek zorundayız. Kıyamet habercisi rollerine bürünenlerin asıl amaçlarını iyi anlamak durumundayız.

Daha güzel, daha güçlü ve daha mutlu bir Türkiye'nin inşası, gerçekleştirilmesi imkânsız bir hedef değildir. Bunun için, ülkemizin nereden nereye geldiğini hatırlamamız ve inancımızı kaybetmeden çalışmalarımıza devam etmemiz lazımdır.

Milliyetçi Hareket, bu yoldaki çabalarına devam edecek, mutlu ve güçlü Türkiye'ye doğru her türlü katkı ve çalışmayı yapacaktır.

Çünkü biz, Türkiye için varız. Çünkü biz, Türk milletinin geleceğe uzanan yolculuğunu gerçekleştirmek için buradayız.

Huzurlarınızda, bu kutlu hedefin ve görevin gerçekleşmesi için gayret gösteren bütün dava arkadaşlarıma, hedefimizin büyüklüğünü anlayarak bize destek olan bütün vatandaşlarıma teşekkür ediyorum.

Sözlerimi bitirirken, yeni bir şenlikte, aynı coşku ve heyecan içinde tekrar buluşabilmeyi Yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

Sağolun, varolun, Allah'a emanet olun!

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı