Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Kayseri Pınarbaşı Belediyesi 150. Onur Yılı Şenliği programında yapmış oldukları konuşma. 17 Ağustos 2013
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Kayseri Pınarbaşı Belediyesi 150. Onur Yılı Şenliği programında
yapmış oldukları konuşma.
17 Ağustos 2013

 

Aziz Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Basınımızın Saygın Temsilcileri,

Hepinizi muhabbetle selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Pınarbaşı ilçemizin belediye oluşunun ‘150. Onur Yılı” anısına düzenlenen şenliğe katılmaktan mutluluk duyuyorum.

Sizlerle 150 yılın gururunu paylaşmaktan, 150 yılın mirasını ve alın terini hatırlamaktan çok mutluyum.

Bu etkinliği düzenleyen Pınarbaşı Belediye Başkanı Sayın Dursun Ataş Bey’e ve mesai arkadaşlarına teşekkür ediyor, başarılı hizmetlerinin devamını diliyorum.

Partimizi en iyi şekilde temsil eden, hedef ve ilkelerimizi Pınarbaşı’nın her köşesine taşıyıp tebliğ eden il ve ilçe başkanımız başta olmak üzere, tüm dava arkadaşlarıma takdir ve tebriklerimi iletiyorum.

Pınarbaşı’nın büyümesi ve güçlenmesi için katkı veren herkese şükranlarımı sunuyorum.

İçinden çıktığı bu kadim şehri unutmayan, her fırsatta fedakarlığını gösteren, hizmet yarışında üzerine düşen sorumluluğu yerine getiren, atalarını ve anılarını unutmayan her Pınarbaşılı kardeşimle iftihar ediyorum.

Gününüz kutlu olsun.

150. yılınız hayırlı, uğurlu olsun.

Pınarbaşı’nın talihi açık, Pınarbaşılı hemşerilerimin geleceği tıpkı bugünkü gibi şenlikli olsun.

 

Değerli Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Pınarbaşı; tarihin derinliklerinden süzülüp gelen koca bir çınar, geçmişine sırt dönmeyen ahde vefa, gelecek umutlarını dünün üzerine oya gibi işleyen aziz bir yurt köşesidir.

Bu ilçemiz hemen kıyısında uzanan alanda kurulu bulunduğu Şirvan Dağı gibi görkemlidir.

Aynı zamanda bu dağın eteklerinden doğan pınarlar gibi tertemiz ve berraktır.

Pınarbaşı belediyemiz 1863’den beri ayaktadır ve inancım odur ki, daha nice yüzyıllarda bir yıldız gibi parlayacaktır.

Dile kolay, 150 yıllık bir geçmiş tecrübesiyle, 150 yıllık bir birikimle, hatta ve hatta daha da eskilere uzanan bir zenginlikle Pınarbaşı vakarını, asaletini ve ruhunu titizlikle korumaktadır.

Pınarbaşımız;

√       Kimliğine sahip, kültürüne bağlıdır.

√       Diline sahip, dinine sadıktır.

√       Gelenek ve göreneklerine gözü gibi bakmakta, üzerinde titremektedir.

Pınarbaşı aynı zamanda bin yıllık kardeşlik hukukunun tanığıdır.

Burada ayrımcılıktan ve ayrılıktan eser yoktur.

Burada kavganın, küslüğün ve kutuplaşmanın izi yoktur, inşallah da olmayacaktır.

Pınarbaşı 1,5 asırdır barış ve dostluk vahası, uzlaşma ve yardımlaşma vadisi, işbirliği ve yakınlık vizyonu haline gelmiştir.

Kökeni, mezhebi ve anasının dili ne olursa olsun, Pınarbaşılı her kardeşim bir olmuş, birlik pınarından beraberce ve kana kana içmiştir.

Türk milletinin en güzel hasletleri, en güzel adetleri ve en güzel vasıfları Pınarbaşı’nda toplanmış, Pınarbaşı’nda buluşmuştur.

Bunlar ilçemize ruh vermiş, canlılık ve cesaret kazandırmış, daha da önemlisi ufkunu aydınlatmıştır.

Bu itibarla Pınarbaşıyla ne kadar övünsek azdır.

Pınarbaşıyla ne kadar gururlansak yetersizdir.

Tüm bunların yanında Pınarbaşı, partimizin kurucu Genel Başkanı Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in memleketidir.

Merhum Türkeş Bey’in ailesi, Yukarı Köşgerli Köyün’den Lefkoşe’ye kadar uzanan hayat ve varlık mücadeleleriyle milli hafızalarda yer etmiştir.

Pınarbaşı; haklı olarak, Türk milletine sevgi ve hayranlıkla ömrünü geçirmiş, eza ve cefalara göğüs germiş, zorluklardan ve çilelerden yılmamış, vatan ve bayrak aşığı çok değerli devlet ve siyaset insanıyla adeta özdeşleşmiştir.

Bu nedenle Milliyetçi-ülkücü Hareket Pınarbaşı’nı daha bir benimsemiş ve gönül tahtına oturtmuştur.

Bu vatan köşesinin bizim için anlamı, bizim için değeri bu yönleriyle çok fazla, çok yoğundur.

Buradan Merhum Başbuğumuzu minnet ve şükranla bir kez daha yad ediyor, kendisiyle birlikte tüm dava şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Pınarbaşı; ne Merhum Türkeş Bey’i, ne de Milliyetçi Hareket’i aklından, kalbinden ve gündeminden bir an olsun çıkarmamıştır.

Vatan, millet ve ülkü mücadelemizde de asla yalnız bırakmamıştır.

Pınarbaşı, Üç Hilal’e umutlarını bağlamıştır.

Pınarbaşı, Üç Hilal’de geleceğini görmüş, hayallerini bulmuştur.

Pınarbaşı, Üç Hilal’li sancağın altında itibar ve iddialarını bir araya getirmiş, özlem ve hedeflerini tutuşturmuştur.

Hamd olsun, Türkeş Bey mahcup olmamıştır.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e Pınarbaşı’nda yüz çevrilmemiştir.

Desteğiniz kuvvet vermiştir.

Dualarınız güç katmıştır.

Yardım ve ilginiz yolumuzu açmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi, bu güven ve itimat var olduğu sürece bilinmelidir ki, her zaman en iyi ve en doğru olanı yapma çabası içinde olacaktır.

Pınarbaşı Belediyemizin yaptıkları, gayretleri, geceyi gündüze katan hizmetleri bunun ispatıdır.

 

Muhterem Vatandaşlarım,

Belediye faaliyetleri, toplumun ihtiyaç ve beklentileri dikkate alındığı takdirde gerçekten de çok yönlü ve çok geniş bir çalışma alanı içerisindeki hizmetler olarak kendisini gösterecektir.

Belediyelerimiz bir yandan en temel ihtiyaçlar olan su, kanalizasyon, yol, imar ve benzeri altyapı hizmetlerini sağlamakla; diğer yandan, günlük hayatın akışını kolaylaştıracak, çarşı-pazar düzenini temin edecek çalışmalarla sorumluluklarının gereğini yapmaktadır.

Ayrıca yerleşim yerlerine şehir hüviyetini kazandıran kimlik ve kişiliğin ortaya çıkmasına neden olan sosyal hayatı diriltecek etkinliklerde belediyeler öncü roller ve görevler üstlenmektedir.

Elbette ki bu faaliyetlerin bir kısmını veya hepsini aynı anda yapabilmek ancak eldeki kaynaklarla mümkündür.

Bu sebeple de belediyelerimizin hep bir öncelik sıralaması içinde, vatandaşlarımızın ihtiyaç ve beklentileri çerçevesinde ve ayrıca yörenin tanıtımına, kalkınmasına imkan verecek, kaynak üretimine yardımcı olacak, milli ve manevi değerlerimizle, tarihi ve tabiat güzelliklerimizle uyumlu çalışmaları çok mühimdir.

Bizim anlayışımıza göre; belediyelerimizin tarihi ve doğal dokuyla mütenasip, estetiği ve ruhu olan şehirler oluşturarak insanlarımızı en iyi şekilde yaşatabilmeleri esastır.

 Çünkü, tabii güzellikler ve kültürel zenginlikler şehirlerin ufkunu genişleterek geleceğini emniyet altına alacaktır.

Bu nedenle de, belediyecilik faaliyetleri gerçekleştirilirken, şehrin doğal ve dokunulmaz taraflarını, tarihi ve kültürel dokusunu zedeleyecek ve gölgeleyecek bir şehircilik anlayışından uzak durulmalıdır.

İlave olarak da çevresel değerleri ve estetiği öne çıkaran yaklaşımların kabullenilip uygulanması şarttır.

Bugün şehirlerimizde, çağdaş Türk mimarisinin örnekleri olarak değerlendirilecek özellikte eserlerin yeterli sayıda ortaya konulamayışı, elbette ki, kültür ve sanatta geri kalmışlık ve yozlaşmayla açıklanabilecektir.

Şehirlerimizi kimliksizlikten kurtarmak, çağın zorunlulukları ile birlikte millî kimliğimizin özelliklerini yansıtmak, yaşadığımız mekâna olan duyarlılıklarımızı artırmak belediyelerimiz için çok önemli ve anlamlı hedef olmalıdır.

Bundan dolayıdır ki, Türk-İslam medeniyetinin ve kültürünün her biçimiyle, her özelliğiyle şehirlerimize yansıtılması, yaşatılması ve yarınlara selametle taşınması gerek ve zorunluluk olarak görülmelidir.

Zira içinde doğup büyüdüğümüz yerler bizim hayata bakışımızı yansıttığı gibi, kimliğimiz ve kültürümüz hakkında da fikir vermektedir.

Pınarbaşı Belediyemizin eser ve hizmetlerine bakıldığında bu söylediklerimin aynen benimsendiği ve de icra edildiği rahatlıkla fark edilecektir.

Toprağı, suyu, taşı bir tutku olan Pınarbaşı, belediyemizin çok yönlü ve insanı merkezine alan çabalarıyla güzelleşmekte, doğrulmakta ve yüklerinden kurtulmaktadır.

Bu durum bizi çok sevindirmektedir.

Belediye Başkanımız Sayın Dursun Ataş Bey’i hepinizin huzurunda tebrik ediyor, hizmetlerinin aksamadan sürmesini temenni ediyor ve bunu bekliyorum.

Çünkü Pınarbaşı her şeyin en iyisine layıktır.

Çünkü Pınarbaşı bize kutlu ve bereketli bir emanettir.

Bunun için durmak, beklemek ve gecikmek yoktur.

Pınarbaşı’na daha çok yapacaklarımız vardır.

Milliyetçi Hareket’e gösterilen teveccühün, âlicenaplığın tam manasıyla karşılığı verilmeli, borcu ödenmelidir.

Pınarbaşı’nın her insanını kucaklayarak, her insanının elinden tutarak ve herkesi Cenab-ı Allah’ın bir nimeti görerek hizmette sınır tanımama konusunda istekli ve azimliyiz.

Bu konuda Belediye Başkanımıza ve değerli dava arkadaşlarıma güveniyorum.

Hizmeti ibadet mesabesinde gören bir parti olarak Pınarbaşı’nın 150 yıllık geçmişine yaraşır ve yakışır çabalarının sürmesini de içtenlikle diliyorum.

Saygıdeğer Vatandaşlarım,

Kıymetli Dava Arkadaşlarım,

Türkiye’nin önünde üç önemli siyasi dönüm noktası vardır.

Bunlardan birincisi, 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak olan Mahalli İdareler Seçimleridir.

İkincisi 28 Ağustos 2014 tarihinde gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı Seçimidir.

Üçüncüsü de normal zamanı 2015 yılının Haziran ayı olan Milletvekilliği Genel Seçimleri’dir.

Şunu unutmayınız ki, Mahalli İdareler Seçimleri’nde yalnızca belediye başkanı, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri ve köy muhtarları seçilmeyecektir.

Hepsinden önemlisi Türkiye’nin kaderi, Türk milletinin istikbali oylanacaktır.

Sandıkta nasıl bir Türkiye istendiği de belirginlik kazanacaktır.

Vahamet tanımının bile artık yeterli olmadığı bugünkü ülke gerçeğinin değişmesi ve siyasi iktidarın uyarılması için 30 Mart 2014 tarihi demokratik bir fırsattır.

AKP hükümetinin frensiz, şuursuz ve kontrolsüz gidişatını engellemek için önümüzde tarihi bir imkan durmaktadır.

Mahalli İdareler Seçimlerinde;

Ya AKP ihtar edilecek, iktidarı kaybedeceğinin mesajı verilecektir.

Ya da Türkiye zulme, bölünmeye, yoksulluğa, istismara ve binbir türlü ayak oyunlarına boyun eğecektir.

Ya Başbakan Erdoğan ve terörist dostları kenara çekilecektir.

Ya da Türk milleti kanlı bir kavganın tam ortasına savrulacaktır.

Ya eşkıya kaybedecek, yıkım ve çözülmeye dur denilecektir.

Ya da Pınarbaşılı kardeşim ve topyekûn Türk milleti perişanlıkla ve çöküşle tanışacaktır.

Artık bugünkü şartlarda tüm taraflar belli olmuştur.

Bir tarafta İmralı canisi, BOP eşbaşkanı ve küresel kanlı hesaplar vardır.

Diğer yanda milliyetçi-vatansever Türkiye sevdalıları bulunmaktadır.

Bir tarafta zalimler, müzakereciler, kan tutkunları, caniler, sömürgecilerin lehine iştahla hizmet eden işbirlikçi hainler vardır.

Diğer tarafta vatanım, milletim, bayrağım ve bağımsızlığım diyen yüce gönüllü millet evlatları bulunmaktadır.

Bir tarafta AKP, PKK, BDP, peşmerge, İmralı canisi ittifak halindedir.

Diğer tarafta Milliyetçi Hareket milletiyle iç içedir.

Bayrağın inmemesi için Mahalli İdareler Seçimleri AKP açısından sonun başlangıcı olmalıdır.

Türk milletinin etnik ve mezhep temelinde birbirine düşmemesi için Mahalli İdareler Seçimleri AKP’nin bitişini müjdelemelidir.

Kaybedecek zamanımız yoktur.

Tahammül ve sabır göstereceğimiz hal kalmamıştır.

İhmalle, kayıtsızlıkla, duyarsızlıkla geçireceğimiz en ufak bir an bile hüsranımızı katlayacak, varlığımıza kast edecektir.

Ülkemizi çok kötü bir şekilde yöneten, her alanda tel tel dökülen AKP hükümeti gelecek yıl ki seçimlerde uyarılmalıdır.

Bu artık bir beka meselesidir.

Milli güvenliğimiz, milli kimliğimiz ve milli varlığımız buna bire bir bağlıdır.

Türkiye PKK’ya teslim edilmeden AKP sandıkta yenilmelidir.

Bunu da önce AKP’li kardeşlerim yapmalıdır.

İmralı canisi özgürlüğüne kavuşmadan Başbakan demokratik yollar aracılığıyla koltuğundan indirilmelidir.

Görüyorsunuz PKK sözüm ona ordu kurmakla meşguldür.

Terör örgütü elebaşları profesyonel gerilla oluşturmaktan bahsetmektedir.

Ve pazarlıklardan nemalana nemalana sözde askeri akademiler kurduklarını itiraf etmektedir.

AKP hükümeti PKK’yı beslemekte, silahını temizlemesi ve saldırılarını büyük çapta gerçekleştirmesi için her türlü yardım ve yataklığı yapmaktadır.

Kandil çetesi vatandan pay istemektedir.

Kandil çetesi milletten hisse kapmanın derdindedir.

Kandil çetesi parçalanmamızı ümit etmektedir.

Hatta Kandil çetesi Türkiye’nin tamamına gözünü dikmiş durumdadır.

Bunların hepsinde de Başbakan ve hükümetinin parmak izi, teşvik edici ve özendirici tavrı vardır.

Tehditler aşırı şekilde keskinleşmiştir.

Tehlikeler aşırı ölçüde tırmanmıştır.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, bin yıllık kardeşlik bilinci kurban edilmek, bozulmak ve sakatlanmak üzeredir.

Dikkat ediniz, Türkiye’nin etrafı ateş çemberindedir.

Tüm komşu ülkelerle gerilim hat safhadadır.

AKP hükümeti dış politikada başarısızdır.

Model ülke olarak övülen, Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’ya ve Arap alemine örnek gösterilen Türkiye’nin yerinden yeller esmektedir.

AKP hükümeti Batı’nın planlarına uyduluk yaptıkça, kanlı projelerin peşine düştükçe Türkiye’nin imajı zedelenmiş, inandırıcılığı yıpranmış ve sözü ciddiye alınmamıştır.

Bu hepimiz için yürek parçalayıcı da olsa acı bir gerçektir.

Hükümet sorumsuzca, düşüncesizce, milli vicdanlardan uzaklaştıkça ülkemizi;

√       Suriye’yle düşman etmiştir.

√       Irak’la arasını açmıştır.

√       İran’la karşı kutuplara çekmiştir.

√       Lübnan’la ihtilaflı hale getirmiştir.

√       Mısır’la küstürmüştür.

AKP iç politikada iflas etmekle kalmamış, dış politikada da başımızı eğmiştir.

Bu kapsamda, sonu hüsran olacak tüm adımlardan fayda ve menfaat ummuştur.

Tüm tezleri çökmüş, tüm öngörüleri sapmış, tüm iddiaları batmış ve tüm hedefleri yerle bir olmuştur.

Kaçakçı görünümlü terörist gruplar sınırlarımızda Türk devletine kafa tutan ve silah doğrultan bir aşamaya bile gelmiştir.

Sınırlarını koruyamayan bir ülke haline sürüklenmenin utanç ve vebali elbette hükümetin sırtındadır.

Değişik terör gruplarıyla düşüp kalkmanın, özellikle Esad rejimini devirmek amacıyla el birliği yapmanın onursuzluğu da hükümete ait olacaktır.

Ne acıdır ki;

√       Türkiye her alanda açık vermektedir.

√       Türkiye her alanda tökezlemektedir.

√       Türkiye her tarafta taviz vermektedir.

Teslimiyetin dozu, zilletin derecesi, zayıflığın ölçüsü telafisi güç seviyelere gelmiştir.

Maalesef kaybeden ülkemizdir.

Üzülen ve kahrolan milletimizdir.

Başbakan’a baksanız her şey iyi gitmektedir.

Hükümet üyelerine baksanız ülkemiz güvenli ve refah içinde yüzmektedir.

Tek sorun tencere tava çalanlar, tek suçlu faiz lobisi, tek kusurlu başarımızı istemeyen meçhul mihraklardır.

Görüldüğü kadarıyla, Başbakan Erdoğan basiretini yitirmiştir.

Demokrasiyle yollarını bir daha çakışmayacak şekilde ayırmıştır.

Teröriste yumuşak, bölücüye munis, küresel emperyalizme suskun olan Başbakan; bunlar dışında herkese haşin, hırçın ve kırıcıdır.

Bu zihniyet başına buyruktur.

Gerçeklerden tamamen kopmuştur.

Türkiye’yi ne hallere düşürdüğünü, nasıl bir kördüğümün içine soktuğunu köşe bucak kaçarak itiraf edememektedir.

Bölücüler dikleşirken, Başbakan dik durmakla övünmektedir.

PKK adeta; “öldürürüm, kurşunlarım, mayınlarım, bombalarım” dedikçe, Başbakan toz pembe hayallerle insanımızı kandırmakta, oralı bile olmamaktadır.

Türkiye’nin başına gelebilecek en büyük musibet ayan beyan ortadadır ki; bu da AKP’den başkası değildir.

Mahalli İdareler Seçimleri bu kiri, bu belayı ve bu yanlışı mutlaka bertaraf etmelidir.

Bunu da yapacak şüphesiz sizlersiniz.

Türkiye’ye sahip çıkacak sizsiniz.

Pınarbaşı dün bunu yaptı.

Allah’ın izniyle yakın zaman içinde bir kez daha yapacaktır.

 

Muhterem Vatandaşlarım,

Mısır’daki olaylar, cunta yönetiminin döktüğü kanlar bölgemiz ve insanlık adına endişe vericidir.

3 Temmuz 2013 tarihinden itibaren demokrasiyi askıya alan darbe yönetiminin Firavunlaşmasını, Nemrutlaşmasını insanlık vicdanı ibretle izlemektedir.

Mısır’da deyim yerindeyse can pazarı yaşanmaktadır.

Sivil ve masum göstericilere ateş açılması, yüzlerce insana kıyılması hiçbir şekilde izahı olmayan bir vandallık ve canavarlıktır.

Ne üzücüdür ki, İslam alemi Mısır’daki cinayetlere karşı etkili bir çıkış yapamamış, gerekli tepkiyi koyamamıştır.

Batı ise durumu kurtarmak adına ucuz açıklamalara tevessül etmiş ve ipe sapa gelmez beyanlarla vakit geçirmiştir.

Bir diğer düşündürücü konu ise, Körfez ülkelerinin, Kahire’deki katliamları neredeyse onaylar bir tutum takınmış olmasıdır.

Şu ibretlik hususa bakınız ki, Suudi Arabistan yeni yetme Firavunlarla aynı çizgiye gelmekten gocunmamıştır.

Petrol coğrafyasının üzerinde hanedanlık kuranların sanki vicdanları kurumuş, dilleri kaybolmuştur.

Bilinmelidir ki, Yüce Dinimizin hiçbir yanına sığmayan vahşetlere sessiz kalmak iştirak etmekten farksızdır.

Allah’tan korkan, merhamet ve şefkat yüklü dinimize mensup hiçbir fani gaddarlaşan yönetimlere rıza göstermeyecek, gasp edilen canlara dudak bükmeyecektir.

Biz ki, bir yerde haksızlık varsa elimizle düzeltmeyi, bu olmazsa dilimizle düzeltmeyi, bu da olmazsa kalbimizle buğzetmeyi buyuran kutlu bir inancın temsilcileriyiz.

Kabul edilmeli ki, Mısır’daki olaylar İslam toplumlarının acıklı halinin ifşa ve ilanı olarak da yorumlanmalıdır.

İnsan canına saygı duymayan, insan hak ve hürriyetine riayet etmeyen, demokrasiye şaşı bakan; ama iş dolara ve petrol varlıklarına gelince kıyameti koparan bazı İslam ülkeleri hakikaten de her anlamda sınıfta kalmıştır.

İslam toplumları yüz yılı bulan durgunluk ve ataletten kurtulmak bir yana, bunda istekli bile değillerdir.

Batı nam ve hesabına çalışan otokrat yönetimler, lüksün, israfın, şatafatın, yozlaşmanın ve ahlaksızlığın içine batarak Yüce Dinimize aslında en ciddi hakaret ve saygısızlığı yapmışlardır.

İslam coğrafyasında yaşananları hiçbir din kardeşimiz hak etmemektedir.

Bu olumsuz ve karanlık dönem acilen son bulmalı, kaos ve karmaşıklık bitmeli, İslam alemi hak ettiği mertebelere gelmelidir.

Aranılan huzur, istikrar ve barış dolu evrensel mesajlar kutlu dinimizin, rahmet peygamberi efendimizin mesajlarında her şeyiyle mevcuttur.

Yeter ki görülmesi ve anlaşılması bilinsin.

Yeter ki idrak edecek dürüst, imanlı ve irfan dolu kalpler bulunsun.

Mısır’da yaşanan kanlı hesaplaşmanın, iç savaşı aratmayacak görüntülerin silinmesi için tüm taraflar aklıselimin çizgisine gelmelidir.

Ve doğrunun yanında olmak, hakkın ve haklının yanında durmak ben Müslüman’ım diyen herkesin vazgeçilemez ödevi sayılmalıdır.

Pınarbaşı’ndan samimiyetle, Mısır’ın bir an önce demokrasiye geçmesini, barış ve istikrara ulaşmasını temenni ediyorum.

AKP hükümetinin bu ülkede olan olayları sağduyulu, objektif ve dikkatlice okumasını, anlamasını ve anlamlandırmasını diliyorum.

Bu düşüncelerle konuşmamı sonlandırırken, siz muhterem vatandaşlarımı ve değerli dava arkadaşlarımı tekrar sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Cenab-ı Allah’ın Türk milliyetçilerini muzaffer kılacağına yürekten inanıyorum.

Tarih boyunca vatan sevdası ile şehit düşmüş ecdadımıza; bugün milletin bekası ve esenliği uğruna can vermiş Mehmetçiklere ve tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Pınarbaşı’nın 150. Onur Şenlikleri’nin güzelliklere vesile olması dileklerimle hepinizi Yüce Rabbime emanet ediyorum.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Sağ olun var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.