09.12.2007 - Türkiye Tek Yürek Mitinginde Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
"Türkiye Tek Yürek Mitingi"nde Yapmış Oldukları Konuşma

9 Aralık 2007 -İzmir

 


Büyük Türk milleti,

Muhterem Egeli ve İzmirli Kardeşlerim,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Genç Ülküdaşlarım,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

Milletimizin geleceğinde bir dönüm noktası olacağına inandığım bu toplantıda, Ege’nin incisi İzmir’de bulunmaktan son derece bahtiyarım.

Hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Kurtuluş yıllarımızda verdikleri mücadele ile Türk tarihine damga vuran, Efelerle ve Zeybeklerle yeniden kucaklaşmamıza vesile olan Cenabı Allah’a şükrediyorum.

Türk milletinin büyük uyanışını ve buluşmasını müjdeleyen bu toplantıya katılan herkesi en içten duygularımla kutluyorum.

Sağ olun var olun.

Mazisi şan ve şerefle dolu olan İzmir’de bugün bir tarih yazılmaktadır.

Türkiye’nin kalbi bugün, İzmir’de atmaktadır.

Türk milletinin müşterek geçmişi ve onurlu geleceği için çarpan yürekler, bugün Gündoğdu meydanındadır.

Türkiye’nin en büyük hazinesi olan bu milli kardeşlik ruhu, dosta ve düşmana yüreklerinden gelen şu sesle haykırmaktadır.

Biz biriz.

Biz büyük bir aileyiz.

Biz Türkiye’yiz.

Bugün burada Türk milletinin kardeşlik, sevgi ve dayanışma ruhu ayağa kalkmıştır.

Milli bir heyecan ile bu muazzam toplantıya iştirak eden,

Yüreği, Türk milleti için atan,

Yüreği, vatan sevgisi ile çarpan,

Yüreği, aziz şehitlerimizle yanan,

Ve birbiriyle kucaklaşmak için tek yürek olan Türkiye sevdalıları ile övünüyorum.

Bu toplantıya ev sahipliği yapan teşkilat mensubu arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Aziz Vatandaşlarım,

Bu buluşmanın İzmir’de gerçekleşmesi bir tesadüf değildir.

Bunun derin anlamı çok iyi anlaşılmalıdır.

İzmir’in tarihi, Milli Mücadelenin tarihidir.

İzmir’in 15 Mayıs 1919’da işgali, ruhlarda ve yüreklerde direniş meşalesini yakmış ve milli mücadelenin fitilini ateşlemiştir.

İzmir’in tarihi, Türk milletinin zillete ve esarete başkaldırışının eşsiz bir kahramanlık destanıdır.

Bugün de çok zor ve tehlikeli bir dönemden geçmekte olan Türkiye’nin ufkunda kara bulutlar toplanmaktadır.

  • Türkiye her yönden kuşatılmakta,
  • İç ve dış güvenlik sorunları giderek ağırlaşmakta,
  • Milli değerlerimiz hor görülmekte,
  • Milli kimliğimiz tartışılmaktadır.
  • Devlet yapımız sorgulanmakta,
  • Bölücü tahrikler hayasızca sürmekte,
  • İhanet kol gezmektedir.
  • Milli birliğimiz sarsılmakta ve
  • Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynanmaktadır.

Karşımızdaki tehlike, çok yakın, çok büyük ve çok ciddidir.

Cumhuriyetin milli devlet niteliği ve üniter siyasi yapısı ağır bir saldırıya maruzdur.

Türkiye’nin varlığına kastetmek isteyen ihanet, pusu kurmuştur.

Türkiye içerden ve dışardan bir husumet kuşatması altındadır.

Milli birliğimiz hain bir suikastın hedefi haline gelmiştir.

Türkiye bugün 1919’un şartlarına benzer bir karanlık ortama sürüklenmektedir.

9 Eylül 1922’de tarih yazan İzmir, 85 yıl sonra bugün işte böyle bir ortamda, tarihe çok anlamlı bir kayıt düşülmesine ev sahipliği yapmaktadır.

Türkiye’nin karartılmak istenen geleceğine ve kaderine sahip çıkmak için ayağa kalkan Türkiye sevdalıları bugün bu meydanda bir araya gelmiştir.

Türkiye’nin Akdeniz’e açılan ışığı olan İzmir’in çok önemli bir başka özelliği de bulunmaktadır.

İzmir, Türkiye’nin 80 ilinden gelen vatandaşlarımıza kucak açmış, bu kardeşlerine yurt olmuştur.

Anadolu topraklarında bin yıldır beraber yaşayan insanlarımız bir potada kaynaşmışlar ve eşsiz bir kardeşlik hukuku ve kültürü geliştirmişlerdir.

İşte İzmir, Anadolu kardeşliğinin bir modelidir.

Türkiye’nin her bölgesinden gelen farklı kökenlere sahip Türk vatandaşları, bugün İzmir’de kardeşlik temelli hemşerilik hukuku içinde bir arada yaşamaktadır.

Türkiye’nin milli birliğini simgeleyen “Türkiye Tek Yürek” buluşmasının İzmir’de gerçekleşmesi, bu bakımdan da özel bir anlam taşımaktadır.

Muhterem Egeliler, Aziz İzmirliler,

Gerilim, çatışma, cepheleşme ve ilkesiz yönetimin yorgun düşürdüğü Türkiye’miz maalesef bugün bir yol ayrımına gelmiştir.

Ülkemiz, içten ve dıştan ağır bir tehditle karşı karşıyadır.

  • Bedeli kanla ödenerek kazanılmış bağımsızlığımız tehlikededir.
  • Kahramanların mücadelesi ile kurulmuş Cumhuriyetimiz sarsılmaktadır.
  • Bin yıl boyunca sevgi ile yoğurduğumuz kardeşliğimiz zedelenmektedir.
  • Asırlarca alın terimizle oluşturduğumuz mili varlıklarımız tahrip edilmektedir.
  • Birlikte yaşanan binlerce yılın ürünü olan milli kültürümüz, milli kimliğimiz saldırılarla karşı karşıyadır.
  • Cumhuriyetimizin değerleri, Devletimizin varlığı, Milletimizin birliği ve bütünlüğü tehlike altındadır.

İzmir’in işgali ile ortaya çıkan 1919 yılının şartlarını günümüzün gelişmeleri ile kıyasladığımızda,

  • Yine yabancı güçler içişlerimize karışmaktadır.
  • Yine işbirlikçiler dört koldan ihanet yarışındadır.
  • Yine ilkesiz ve korkak bir zihniyet iş başındadır.
  • Ve yine Türkiye’nin her yöresinden şehitlerimiz uğurlanmaktadır.

Osmanlıyı yıkan küresel aktörler, bir asır sonra yarım kalmış oyun için kendilerine yeni bir teslimiyet hükümeti bulabilmişlerdir.

1919’un şartlarında bile kahraman Egeliler, o gün ilk kurşunu atarak işgale dur diyebilmişlerdi.

Bugün de, ne mutlu ki, bu meydanda bölünmeye, parçalanmaya ve kardeş kavgalarına karşı yeniden ayağa kalkmışlardır.

Bu coşku, bu heyecan, bu inanç yeniden doğruluşun ve milliyetçi bir duruşun işaretidir. Ne kadar iftihar etsek azdır.

Bu muhteşem tablo karşısında, Türkiye’min, Egemin ve İzmir’in, yiğit ve vatansever insanlarına buradan soruyorum.

Vereceğiniz cevabın bütün Dünya’ya ve ihanet odaklarına karşılık olacağını biliyorum.

Öyle bir haykırmalısınız ki, tüm dünya İzmir’in bu meydanından çıkacak gür sesi işitsin.

  • 88 yıl önce olduğu gibi, vatanımızın birliğini korumaya kararlı mısınız? (EVET)
  • 88 yıl önce olduğu gibi milletimizin sarsılmaz bütünlüğüne sahip çıkmaya hazır mısınız? (EVET)
  • Ve 88 yıl önce olduğu gibi, teslimiyetçilere, ihanet odaklarına ve işbirlikçilere dur demeye inançlı mısınız? (EVET)

Bu sese kulak verin:

Bu ses; Harran’ın, Bafra’nın, Bozova’nın, Çukurova’nın ve Anadolu Bozkırlarının sesidir.

Bu ses; Nemrut’un, Kaçkar’ın, Gabar’ın, Munzur’un, Ilgaz’ın, Erciyes’in ve Torosların sesidir.

Bu ses; Sakarya’nın, Fırat’ın, Seyhan’ın, Meriç’in, Menderes’in sesidir.

Bu ses; Yörüklerin, Dadaşların, Efelerin, Seğmenlerin sesidir.

Bu ses; Horonların, Zeybeklerin, Halayların, Barların ve Karşılamaların sesidir.

Bu ses; Bilge Kağan’ın, Dede Korkut’un, Yunus’un, Hacı Bektaş’ın, Pir Sultan’ın ve Mevlana’nın sesidir.

Gündoğdu meydanından yükselen bu ses, Anadolu topraklarında sevgiyle yoğrulmuş, şefkatle büyütülmüş bin yıllık kardeşliğin ortak sesidir.

Bu ses, yok olduğu sanılan coğrafyada kahramanlık destanları yazarak yeniden doğan Büyük Türk Milleti’nin sesidir.

Aziz İzmirliler,

Türkiye’mizin birliği ve dirliği konusu, bir var oluş meselesi haline gelmiştir.

Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı vahim durum şöyledir:

Milletimizi, yıkıcı tesir ve müdahalelerden koruyacak ekonomik, kültürel, sosyal ve ahlaki güvenlik duvarlarımız yıkılmak üzeredir.

Geride kalan kayıp yıllar içinde Türkiye; Kıbrıs’ta, Avrupa Birliği ilişkilerinde, Irak’ta, Terörle mücadelede, Türkmenler konusunda, sözde Ermeni meselesinde tamamen iflas etmiştir.

Başlayan çürüme ve kokuşma, toplum ve devlet hayatımızın her alanına sirayet etmiştir.

Ahlaki değerlerimizin temellerini sarsan bu manevi çöküş süreci, hız kazanmıştır.

Türkiye, kanunsuzluğun kol gezdiği, vurgun ve hırsızlığın prim yaptığı yolsuzluklar ülkesi haline gelmiştir.

Siyasi, ahlaki ve vicdani hiçbir ölçü ve sınır tanımayan inançsız kadrolar:

  • Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli güvenliğini,
  • Türk milletinin milli birliğini, bekasını ve refahını,
  • Toplumsal huzur ve asayişimizi, çok ciddi ve ağır tehlikelerle karşı karşıya bırakmıştır.

İktidar tavizkar ve işbirlikçi icraatıyla;

Türkiye üzerinde hesapları olan mihrakların ümit ışığı,

Yağmadan hisse kapmaya çalışan çıkar çevrelerinin ise geçim kapısı haline gelmiştir

Kirli siyaset, kirli ticaret, kirli kazanç şebekeleri, düştükleri çukurda birbirlerine muhtaç hale gelerek bir saadet zinciri oluşturmuşlardır.

Milli çıkarlarımız ve köklü devlet geleneğimizi aşındıran iktidar, sanal gündemlerin ve hayali hedeflerin peşinde koşmaktadır.

Bu zihniyet döneminde, dış ilişkilerimiz tek yanlı bir dayatmaya dönüşmüştür.

Türkiye bütün pazarlık gücünü ve nüfuzunu, yabancılarla görüşme masalarında birer birer kaybetmiştir.

Bu durum iktidarı, teslimiyetten başka bir çaresinin kalmadığı küresel bir sarmala mahkum hale getirmiştir.

Bugün AKP yönetimindeki Türkiye’nin bağımsız karar alma imkânı tamamen ortadan kalkmıştır.

Bu zillet, Sayın Başbakan tarafından; Dünya’yı ikna etmek, inandırmak ve işbirliği adı ile maskelenmektedir.

AKP zihniyeti, bunca yıkım ve talan içinde kendisini alkışlayan bir soyguncu ve fırsatçı zümre de yaratmıştır.

Çizilmeye çalışılan sanal Türkiye tablosuna yardım ve yataklık eden bir şer cephesi, siyasi istikrar ve ekonomik güven masalı ile halkımızı uyutmaya devam etmektedir.

Özetle, ülkemizi beş yıldır yöneten hükümet,

  • Manevi değerler üzerinden ucuz siyaset yaparak,
  • Türkiye’nin milli çıkarlarını pazarlayarak,
  • Milletimizin şeref ve haysiyetini tartışarak,
  • Şahsi ihtirasları için Türk milletinin geleceğini ateşe atarak, sakat, çarpık ve ilkesiz bir anlayışın temsilcisi olmuştur.

Aziz İzmirliler,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Bu dönem süresince en büyük tehdit ve tehlike Türkiye’nin bütünlüğü ve Türk milletinin kardeşliğine yönelmiştir.

Bizzat Başbakanın öncülük yaptığı proje ile

  • “Türkiyelilik” adı ile Türk milletinin kardeşliği tartışmaya açılmıştır.
  •  “Demokratik Cumhuriyet” önerisi ile İmralı canisinin sözcülüğü yapılmıştır.
  • “Kürt sorunu” tanımı ile bölücü hevesler okşanmıştır.
  • “Mozaik, alt kimlik, etnisite” gibi kavramlarla ayrışmanın önü açılmıştır.

Önce belediyeleri ele geçiren, sonra Meclis koltuklarına ulaşan bölücüler iktidar tarafından himaye edilmiştir.

Bölücünün silahsızı makbul hale gelmiş ve hükümet tarafından taviz üstüne taviz verilerek, gönülleri hoş tutulmuştur.

Ve geldiğimiz noktada bölücülük gemi azıya almış, maalesef ihaneti durdurmak yabancı güçlerin iznine ve şartına bağlanmıştır.

Artık, yabancı elçiler, bir işgal gücünün temsilcisi gibi, Türkiye üzerindeki federasyon talepleri için milletvekilleri ile nabız yoklamaktadır.

Anlaşılan odur ki, milletimiz hükümetten Irak’a operasyon beklerken, Amerika Türkiye’de operasyon yapmaktadır.

Bizim yıllardır dile getirdiğimiz senaryo, artık iyice belli olmuştur:

  • Bu senaryo, Türk milletine ve devletine vücut veren bütün ortak değerlerin yıkılmasıdır.
  • Bu senaryo Türkiye’yi parçalayarak çok milletli, çok kimlikli ve çok dilli bir ortaklık devletinin kabul ettirilmesidir.
  • Bu senaryoya direnenler ise marjinallikle, çağdışı olmakla, ilkellikle suçlanacak ve sindirilmeye çalışılacaktır.

Bugün Türkiye’nin karşısındaki en büyük tehdit kanlı terörden beslenen etnik bölücülüktür.

PKK terörü AKP döneminde yeniden hortlamış, son dönemde çok vahim bir şekilde tırmanmıştır.

Bölücü hainler şehirlere kadar inmiş, büyük şehirlerin bazı semtleri kurtarılmış bölge olarak PKK’nın eylem alanı haline dönüştürülmüştür.

Diğer taraftan, Kuzey Irak terör örgütünün eğitim ve lojistik merkezi ve Türkiye’ye karşı saldırı üssü haline gelmiştir.

Barzani ve peşmergelerinin koruması altında olan PKK, Türkiye’ye karşı bir tehdit ve pazarlık aracı olarak kullanılmaktadır.

Dağdaki teröristleri silahlarını bırakıp şehirlere gelmeye davet eden Başbakan, eli kanlı militanları affederek siyasete sokma düşüncesindedir.

Başbakan’ın dağdaki teröristlere silah bırakarak şehirlere ve siyasete davetinin tek bir siyasi ve hukuki anlamı vardır:

Bu da ellerinde şehit ve masum insanlarımızın kanı olan bu hainlerin affedilmesi ve yaptıklarının yanlarına kar kalmasıdır.

Başbakan ateşle oynamaktan vazgeçmeli ve artık kendisine gelmelidir.

Terör çıkmazına saplanarak Türkiye’ye ihanet eden her kademedeki PKK militanları için tek bir çıkış yolu vardır:

Bu da;

  • Terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek,
  • Silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak ve
  • Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmektir.

Bunun dışındaki her yöntem, devletin teröre teslim olması ve teröristlerin önünde diz çökmesi anlamına gelecektir ve çok açık söylüyorum ki; makamı ve mevkii ne olursa olsun bunu yapmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Muhterem vatandaşlarım,

Türkiye artık bu tehdit karşısında bir yol ayrımına gelmiştir.

Ya bu ihanet cephesi Türk milletinin yaşama azim ve iradesini kırarak ülkeyi kanlı bir bölünme ve çatışma sürecine sokacaktır.

Ya da Türkiye Cumhuriyeti, uyanan milletimizin desteği ile bu saldırılara gereken cevabı vererek ihanetin belini kıracak ve kökünü kazıyacaktır.

Bu zillete, bu rezalete, bu ihanete dur demenin zamanı çoktan gelmiştir.

Eminim ki, kurtuluş mücadelesinin yol haritasında ilk adım ve son durak olan Ege, bütün Türkiye’de olduğu gibi tarihindeki şerefli sayfaları yeniden aralayacaktır.

İzmir ülkenin her yöresinden gelerek barış ve huzur içinde kucaklaşan yüzbinlerin yüreğinde, bir Türkiye duruşu gösterecektir.

 Türk milleti, köken ve mezhep farkı gözetmeksizin kendisine biçilen kefeni yine bu meydanda yırtmak üzere toplanmıştır. Ve yırtacaktır.

İnanıyorum ki, Aziz milletimiz, tek yürekle haykıracak ve

  • Teslimiyete hayır diyecektir.
  • Tavize hayır diyecektir.
  • Sömürüye hayır diyecektir.
  • Ayrılığa ve kavgaya hayır diyecektir.

Türkiye, göstereceği yüksek irade ile bölünmeyeceğini mutlaka ve mutlaka ilan edecektir.

Bu kararlılığı bu meydanda görüyorum.

İzmir’in coşkusundan bunu anlıyorum.

Bu ağır tahribat karşısında susmayacağınızı biliyorum.

Ve sizlere soruyorum aziz vatandaşlarım,

  • Bayrağınıza sahip çıkmaya hazır mısınız? (Evet)
  • Vatanınıza sahip çıkmaya hazır mısınız? (Evet)
  • Türkiye’mize sahip çıkmaya hazır mısınız?(Evet)
  • Ve Kardeşliğinize sahip çıkmaya hazır mısınız?(Evet)

Bu evetler Türk milletinin şahlanışının bir ifadesidir. Sizlerle iftihar ediyorum.

Aziz Cumhuriyetimizin bütün emanetlerine ihanete yeltenen gafillere, sizlerden aldığım güçle ve milletime olan inancımla, diyorum ki;

“Hevesiniz boşuna, çabanız beyhudedir...

İşte Milli mücadeleyi gerçekleştiren ruh bugün de dimdik karşınızda bu meydandadır.

İlk kurşun’u düşmana sıkan yürekler, yine bu meydandadır.

Erzurum Kongresi’ndeki şuur ve heyecan aynıyla bu meydandadır.

Sivas Kongresi’ndeki milletin azim ve kararlılığı bu meydandadır.

Devletimizi kuran yüksek ahlak, erdem, sevgi ve kucaklaşma burada, bu meydandadır.

Bugün burada Türk milletinin kardeşlik, sevgi ve dayanışma ruhu dirilmiştir.

Bu ruh, Ergenekon ruhudur.

Bu ruh, Malazgirt, Sakarya, Çanakkale ve Dumlupınar ruhudur.

Bu ruh, 19 Mayıs ruhudur.

Bu ruh, 9 Eylül ruhudur.

Ne mutlu ki, “1919’da çaresizliğin içinden mucize yaratmış Türk milleti için, bugün de yurdun her yanından bir meşale yanmıştır.

Memleketimizin her köşesinden gelen sizler bu kutlu ışığın birer ispatısınız.

Aziz şehitlerimizin arkasından, balkonlara, arabalara asılan bayraklar bunun işaretidir. Ve henüz inmemiştir.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’mizin geleceğinde şerefle hatırlanacak bir sayfa açtınız.

Bütün Türkiye ve milletimiz, mukaddesatımızın tüm vatan sathında şahlanışına şahit oldu.

Şehit düşmüş aziz vatan evlatlarımızı muhteşem katılımlarla hakka uğurladınız. Türkiye’nin her köşesinden koştunuz ve son vazifenizi yaptınız.

Tezkereye rağmen hükümet operasyondan kaçarken, aşiret reisleri tahrikleri artırırken, sizler şehitlerimizi bağrınıza bastınız.

Bu tavrınızla, kimliğini kaybetmiş, inancını kaybetmiş bir yönetime rağmen, milli bir duruş ve vatan sevgisi gösterdiniz.

Ve hep bir ağızdan dediniz ki;

“Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez”

Haykırışlarınız Irak’ta yankılandı.

Avrupa’ya ulaştı, Okyanus ötesini aştı.

Sesinizi tüm dünya işitti.

Değerli Vatandaşlarım,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Yaklaşan tehlike karşısında artık vakit kaybına tahammül kalmamıştır.

Hiçbir ayrım yapmadan, “bayrak”, “vatan” ve “millet” ortak paydasında buluşmanın zamanı geçmektedir.

Göğsünü gere gere “Ne mutlu Türküm” diyebilen herkesle kucaklaşma anı gelmiştir.

Bize göre, öncelikle bu ülkede yaşayan 70 milyon insanımız Cenab-ı Allah’ın kutsal bir emanetidir.

Hangi kökenden gelirse gelsin, Türk milletini oluşturan her fert şanlı tarihimizin kutsal bir hatırasıdır.

Ve o Tarih şahittir ki, zulme uğrayan, dost arayan kardeşlerimizin en emin sığınağı, yüzyıllar boyunca milletimizin konuksever ve şefkat dolu yüreği olmuştur.

Bu kaynaşma ve kucaklaşma devam etmektedir ve mutlaka ve mutlaka sürecektir.

Beraberce, mutlu günlere doğru kat edeceğimiz daha çok yüzyıllar vardır.

Her yöreyi, bin yılın barışından ve kardeşliğinden doğmuş insanımız olarak bağrımıza basıyoruz, kucaklıyoruz.

Bütün samimiyetimizle ve muhabbetle ortak paydamıza saygı gösteren herkese elimizi uzatıyoruz.

Ancak bölünme gayreti içerisinde olanları da affetmemizin mümkün olmadığını buradan ilan ediyoruz.

Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi ve Türk Milliyetçileri, Türkiye’nin milli birliğini ve kardeşlik hukukunu korumaya yeminlidir.

  • Bilinmelidir ki, bu vatan sokakta bulunmamıştır.
  • İcazetle kurulmamıştır.
  • Sömürgeciler tarafından ikram edilmemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milli kimliği şehit kanlarıyla kazanılmıştır.

Ve hatırdan çıkarılmamalıdır ki, tarihin hiçbir döneminde, Türk milletine yapılan ihanet karşılıksız ve cezasız kalmamıştır.

Bunu herkes iyi bilmeli ve elini ateşten çekmelidir.

Buradan uyarıyorum:

Yeri gelirse canımız feda olsun.

Anadolu’yu yeniden fethetmeye hazırız.

Aziz Vatandaşlarım,

Yıllar öncesinden yola çıkarken, aziz milletimizin yeşerdiği bu kutlu bahçede, ayrık otlarına izin vermeyeceğimizi söylemiştik.

Çok şükür ki, mesajımız yerine ulaştı.

Çok şükür ki, bu çağrımız cevap buldu.

Türkiye’nin her yöresinden vatandaşlarımız millet sevgisi ile buluşuyorlar.

Çünkü biz, doğulusunu da, batılısını da, Alevisini de Sunnisini de, alacak kadar büyük sevgilerle dolu bir davanın savunucularıyız.

Biz herkesi büyük Türk milletinin saygıdeğer bir evladı olarak görüyoruz.

Bu topraklara vatanım diyen,

Bu insanlara milletim diyen,

Bu bayrak benim,

Bu ülke benim diyen herkese gönlümüz açık.

Günlük hayatın zorluklarının farkındayız.

Geçim sıkıntıları had safhada.

Aziz Vatandaşlarım, Unutmayınız!

Yoksulluk bir gün giderilir.

Yolsuzluklar bir gün önlenir.

Yağmacıdan bir gün hesap sorulur.

Bunlar güçlü bir iktidarla çözülür.

Ancak, vatan elden giderse ve millet bölünürse, bunun dönüşü yoktur.

Ayrıntıdaki farklılıklarımız, bizi, gerginlik ve kutuplaşma noktalarına götürmemelidir.

Demokrasi, farklılıklarımızı hukuk zemininde koruyan yegâne rejimdir.

Fakat demokrasi vatanımızın bölünmesi ve milletimizin ayrışmasının gerekçesi de olmamalıdır.

Bu nedenle milletime hatırlatmayı bir borç biliyorum:

Ayrılıkta hayır yoktur.

Bölünmede huzur yoktur.

Gün birleşme günüdür.

Gün bütünleşme günüdür.

Ve kucaklaşmanın adresi büyük Türk milleti kavramıdır.

Uzlaşma ve huzurun adresi Türkiye Cumhuriyeti devletidir.

Çevremize bakınız,

Irak kan içindedir.

Filistin kargaşaya sürüklenmiştir.

Lübnan karışıktır.

Ve Türkiye de karıştırılmak istenmektedir.

Buna izin vermeyelim.

Ayrılığı aramızdan atalım.

70 milyonu kardeş bilelim ve kenetlenelim.

Bölünmeyi, parçalanmayı reddedelim.

Bize yol gösteren geçmişin acı hatıraları değil, geleceğin aydınlığı olsun.

Bizler bunu aşacak, şuur, ahlak ve inanç sahibiyiz.

Bu konuda kararlıyız.

Bizim gönlümüzde herkese yer var.

Bizim yüreğimiz herkesi kucaklamaya yeter.

Bu şehitler benim diyen herkese kapımız ardına kadar açık.

Gelin bir olalım. Diri olalım. İri olalım.

Türkiye’nin geleceğini birlikte inşa edelim.

Huzur dolu, refah içindeki geleceğe birlikte ulaşalım.

Adımız bir, anımız bir, acımız bir.

Biz büyük bir aileyiz.

Kuzeyden güneye, doğudan batıya tek bilek ve tek yüreğiz.

Biz Türk milletiyiz.

Buradan hatırlatmak isterim ki;

Türkiye, bir karar aşamasına gelmiştir.

Kaybedecek zaman yoktur.

Bunun arası ve orta noktası kalmamıştır.

Ya onurlu ve huzurlu bağımsız bir millet olarak yaşayacağız,

Ya da küresel oyunlara boyun eğerek bölünme tuzağına düşeceğiz.

Bundan 88 yıl önce büyük Türk milleti; manda ve himayeye hayır demişti, eminim ki yine diyecektir.

Vatana sadakati, millete olan inancı tercih etmişti. İnanıyorum ki, yine seçecektir.

Aziz milletimiz, yurdumuzun her köşesinden doğrularak;

  • Üzerine örtülmeye çalışılan kefeni bir kader olarak kabul etmeyecektir.
  • Türkiye’nin husumet, çatışma ve kavga ortamına sürüklenmesine izin vermeyecektir.
  • Milli değerler ve birlikte yaşama ülküsünde kenetlenecek, büyüklüğünü dosta ve düşmana bir kere daha gösterecektir.

İnanıyorum ki aziz milletimiz, yöre, mezhep, köken ayrımı gözetmeksizin,

  • Olaylara Başkentimiz Ankara’dan bakan,
  • Sorunlarımızı Türkçe okuyan;
  • Yüreklerinde Milli Mücadele ruhunu taşıyan;
  • Aziz Cumhuriyetimizin değerlerine sahip, Türk milliyetçilerinin uyarılarına mutlaka kulak verecektir.

Ortak paydamız, vatan, bayrak ve millet sevgisidir.

Ortak değerimiz, Türkçe seslenebilmektir.

Ortak noktamız,Ne mutlu Türküm diyene” diyebilmektir.

Milliyetçi Hareketin bu inanç ve kararlılığı konusunda asla bir kuşku yoktur.

Değerli Vatandaşlarım,

Aziz İzmirliler,

Bu kürsüden, bu tarihi toplantı vesilesi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin kararlılığını ve fikriyatını bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Büyük Türk milleti, tüm dünyaya son sözünü 29 Ekim 1923 tarihinde Atatürk ile söylemiştir ve bu konu ilelebet kapanmıştır.

Buradan Milliyetçi Hareketin son sözünü merak edenlere bir kez daha tekrarlıyorum.

  • Verilecek toprağımız,
  • Terk edilecek ilimiz,
  • Çizilecek sınırımız,
  • Bölünecek devletimiz.
  • Paylaşılacak vatanımız,
  • Vazgeçilecek insanımız,
  • İndirilecek bayrağımız,
  • Gidilecek yurdumuz,
  • Unutulacak anımız,
  • Ve başka bir coğrafyada gelecek arayışımız yoktur.

Çünkü biz büyük bir aileyiz,

Biz tek yüreğiz,

Ve biz Türkiye’yiz,

Değerli Egeli Kardeşlerim.

Muhterem İzmirliler,

Kıymetli Dava Arkadaşlarım,

Türkiye, Türk milletinin ebedi vatanı olarak hep var olacaktır.

Şerefli Türk bayrağı bu vatan üzerinde hain ellerin uzanamayacağı yükseklerde ilelebet dalgalanacaktır.

Şu gerçek hiç unutulmamalıdır: Gelecek ay yıldızlı bayrağın altındadır.

Türkiye’nin birliği, refahı, mutluluğu ve geleceğinin yegâne teminatı al bayrak altında birleşmekten geçmektedir..

Hayatta şeref ve haysiyetten başka, her kaybın telafisi mümkündür.

Bir milletin şerefi ve haysiyeti, ortak değerler üzerinde yükselen milli birliği ve kardeşliğidir.

Milli birliğimiz yara alır, kardeşlik ruhumuz sarsılırsa, bunun geriye dönüşü mümkün değildir.

İnancım odur ki, Türk milleti yapay ayrımlara, sinsi çabalara fırsat vermeyerek, beraberliğini sonsuza kadar sürdürecektir.

Bunu başarmak; tarihe, aziz milletimize ve gelecek nesillere şeref ve namus borcumuzdur.

Bu borcun ödeneceği gün, artık gelmiştir.

Gün, kucaklaşma günüdür.

Gün, saflarımızı sıklaştırma günüdür.

İzmir’de gösterdiğiniz bu kararlılık ve heyecan eminim ki, Türkiye’mizin geleceğe giden yol haritasında dönüm noktası olacaktır.

Türkiye, İzmir’den bir kutup yıldızı gibi yükselerek, ışık bekleyen Türk Dünyasının ve İslam âleminin kurtuluş arayışında yol ve yön gösterecektir.

Bu gün bu meydandan inanç ve güven tazeleyerek ayrılıyoruz:

  • Türkiye ümitsiz değildir; ümit bugün bu meydandadır.
  • Türkiye çaresiz değildir, çare bugün bu meydandadır.
  • Türkiye sahipsiz değildir, Türkiye’nin sahipleri bugün Gündoğdu meydanındadır.
  • Türkiye’yi onurlu bir geleceğe taşıyacak çelik irade bugün buradadır.

Türkiye’nin milli birliğinin ve kardeşliğinin sigortası olan Milliyetçi Hareket, şimdi büyük bir vicdan huzuru ve gönül rahatlığı içindedir.

Bizim çağrımız, kardeşlik çağrısıdır.

Bizim çağrımız, birlik çağrısıdır.

Bizim çağrımız, sağduyu çağrısıdır.

Bizim çağrımız, Türkiye’nin milli birliğini yıkmak isteyenlere karşı demokratik ve milli bir direniş çağrısıdır.

Bu miting, çağrımızın cevap bulduğunun ispatıdır.

Bu çağrıyı herkes çok iyi duymalı, manasını çok iyi anlamaya çalışmalıdır.

Bu vesile ile vatanımızın bütünlüğü, milletimizin birliği uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Yüce Allah’ın, Büyük Türk Milletini karşılıksız seven, yürekleri Türkiye için atan Türk Milliyetçilerini mutlaka muzaffer kılacağına inanıyorum.

Bu duygularla hepinize huzur, sağlık, mutluluk ve başarılar diliyor, sizleri en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Ne mutlu Türküm diyene.

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı