11.10.2006 - Fransa Milli Meclisinde Görüşülecek Olan Asılsız Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı Hakkında Yaptığı Yazılı Basın Açıklaması
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
Fransa Milli Meclisinde Görüşülecek Olan Asılsız Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı Hakkında
Yaptığı Yazılı Basın Açıklaması

11 Ekim 2006 


Ermeni soykırımı yalanının reddedilmesini suç sayan yasa tasarısı yarın Fransa Milli Meclisi’nde ele alınacak ve oylanacaktır.

İkinci kere Meclis gündemine getirilen bu yasa tasarısı üzerindeki görüşmelerin ve oylamanın sonucu, Türkiye’den ziyade birçok bakımdan Fransa’yı yakından ilgilendirmektedir.

Türkiye’nin şerefli tarihini seviyesiz bir şekilde iç politika malzemesi haline getiren Fransa Meclisi, aslında Fransa’nın demokrasi kültürünü ve demokratik değerlere bağlılığını oylayacaktır.

Bu yasa tasarısının kabulü halinde, Türk tarihini mahkûm etmeye yeltenen Fransız temsilcileri, aslında karanlık dönemlerle dolu olan Fransız tarihinin yeni bir kara sayfasını yazacaklardır.

Fransız Meclisinde yargılanacak ve mahkûm edilecek olan Türk Milleti’nin tarihi değil, Fransız medeniyetinin temel değerleri ve birkaç bin Ermeni oyu uğruna satılığa çıkarılan Fransız tarih şuuru olacaktır.

Fransız ihtilaline bayrak olmuş değerleri ayaklar altına alan Fransa Milli Meclisi, temel hak ve özgürlükler kavramlarının kendileri için içi boş sloganlardan öte bir anlam ve değer taşımadığını tarih önünde itiraf edecektir.

Adı inkâr yasası olan bu düzenlemeyle, Fransa’nın tarih ve dünya sahnesinde bugüne kadar referans olarak aldığı bütün değerler inkâr edilmiş olacaktır.

Bu gerçekler karşısında, yarın yapılacak oylamanın sonucundan endişe duyması gereken Türkiye değil, Fransa devleti ve Fransız milletidir.

Fransa, maalesef, Ermeni soykırımı yalanı peşinde sürüklenerek bu konuda Türkiye’ye karşı bir husumet cephesi oluşturulmasının bayraktarlığını yapmaktadır.

Cumhurbaşkanı Chirac ve önümüzdeki seçimlerde bu göreve aday olan İçişleri Bakanı Sarkozy, bu konuda bir yarış içine girmişlerdir.

Ekim ayı başında Erivan’a resmi bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Chirac’ın bu konudaki beyanları hatırlanacaktır.

Chirac, bu vesileyle soykırım konusunda Türkiye’yi suçlamış ve AB üyelik sürecini ilk kez sözde soykırımın tanınması şartına bağlamıştır.

“Ermeni halkının 1. Dünya Savaşı koşullarında soykırımın acısını yaşadığını” iddia eden Fransa Cumhurbaşkanı “bu trajediden kurtulanların kendilerine sığınak olacağını bildiği kardeş Fransa’dan yardım istediğini” söylemiştir.

Bunu söyleyen, I. Dünya savaşında Türkiye’nin güney illerinde Fransız lejyoner güçleri himayesinde Türklere karşı kitlesel katliamlar yaptıran ülkenin bugünkü Cumhurbaşkanıdır.

Osmanlı imparatorluğu döneminde Ermeni nüfusu isyana teşvik ettiği tarihi gerçeklerle sabit olan Fransa’nın Cumhurbaşkanı, Türkiye’ye asılsız soykırım suçlamasında bulunarak Fransız milli vicdanını temizlemeye çalışmıştır.

Şimdi Chirac’ın makamına talip olan İçişleri Bakanı Sarkozy de aynı yöntemle Fransa tarihini aklamaya çalışmakta ve soykırım yalanına karşı çıkılmasını cezalandırmayı öngören son yasa tasarısı için Türkiye ile pazarlık yapma basitliğini ve ilkesizliğini göstermektedir.

Sarkozy’nin bu yasa tasarısına karşılık Türklüğe hakaretin serbest bırakılması için Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin kaldırılmasını, Ermenistan sınırının açılmasını ve Türkiye’nin önerdiği ortak tarihçiler komisyonunun siyasi bir infaz kurumuna dönüştürülmesini istemesi, müstesna bir riyakârlık örneği olmuştur.

Fransa’nın iktidarı ve muhalefetiyle sergilediği bu ibret verici tutumun ciddi sonuçlar doğurması kaçınılmazdır.

Türkiye bundan gerekli sonuçları çıkarmak durumuyla karşı karşıyadır.

Avrupa Birliği ile çürük bir zeminde sürdürülen sanal ilişkilerimizin gerçek niteliği ve geleceği, bu çerçevede üzerinde durulması gereken önemli bir husustur.

Son dönemde Ermeni soykırımı ekseninde Hollanda ve Fransa’da yaşanan gelişmeler ile Avrupa Birliği kurumlarının bu konudaki tavırları, ilişkilerin geleceği olmadığını bir kere daha ortaya koymuştur.

Ermenistan dayatması, Avrupa Birliği’nin bugün Türkiye’nin önüne koyduğu denklemin bir parçası haline getirilmiştir.

Avrupa Birliği ülkeleri bu konuda kendilerini hem savcı, hem hakim, hem de temyiz mahkemesi yerine koymakta ve bu şekilde verdikleri hükmün icrası için bir infaz memuru olarak Türkiye’nin karşısına çıkma hakkını kendilerinde görebilmektedir.

Bu haysiyet kırıcı durumun kabul edilmesi ve ilişkilerin bu dayatmaların gölgesinde ilerleyebilmesinin beklenmesi mümkün değildir.

Bu konuda kimse kendisini aldatmamalı ve bunun adını doğru koymalıdır.

Fransa Meclisindeki oylamanın sonucu ne olursa olsun Türk-Fransız ilişkileri çok ağır bir yara almıştır.

Fransa Meclisi gündemindeki sahte soykırımı inkâr yasa tasarısının iç hukuk sürecini tamamlayarak kanun haline getirilmesi durumunda, Türkiye’nin buna vakur, kararlı ve kalıcı bir tepki göstermesi kaçınılmazdır.

Bu konudaki tepkimiz, saman alevi gibi parlayan ve sonra sönen geçici bir tepki olmamalıdır.

Başta siyasi iktidar ve devlet kurumları olmak üzere resmi ve sivil tüm kuruluşlar ve Türk kamuoyu bunun arkasında durmalıdır.

Fransa, Türkiye için güvenilir ve inanılır bir müttefik olma niteliğini artık kaybetmiştir.

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı