15.09.2006 - Genel Merkezdeki Basın Toplantısı Konuşma Metni
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
MHP Genel Merkezinde Yaptıkları
Basın Toplantısı Konuşma Metni

15 Eylül 2006


Değerli Basın Mensupları,

Hepinizi en iyi dileklerimle selamlıyorum. Hoşgeldiniz.

Geçtiğimiz günler içinde yaşadığımız iki üzücü olay milletimizi ve partimizi derinden sarsmıştır. Bunlardan birincisi İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga’nın vefatıdır.

Ömrünü, Yunan baskısı altındaki topraklarda, Türklük ve İslam değerleri için feda eden, Batı Trakya Türklüğünün çok değerli dava adamı, İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Hakk’a yürümüştür.

Mehmet Emin Aga, 75 yıllık ömrünün büyük bölümünü Batı Trakya Türklerini asimile etmek isteyen Yunan yönetimine karşı mücadeleyle geçmiş, bu uğurda defalarca hapse girmiş, takibata uğramış, Yunanlılarca birkaç kez linç edilmek istenmiş fedakar ve kahraman bir Türk evladıdır.

Hepimizi üzen bu acı kayıptan dolayı, merhuma Cenab-ı Allah’tan rahmet, başta Batı Trakya’daki kardeşlerimiz olmak üzere, büyük Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Diğer olay ise, giderek eylemlerini tırmandıran bölücü terör örgütünün, Diyarbakır’da gerçekleştirdiği katliamdır.

Bu hunhar eylem sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum.

Değerli Basın Mensupları

3 Kasım 2002 seçimleri ile AKP, küresel güçlerin Türkiye’mizi ve yakın çevremizi kapsayan kanlı senaryolarına figüran arayışına girdikleri bir dönemde tek başına iktidar imkânı bulmuştur.

AKP ile geçen dört yıla yaklaşan gelişmeler, iç ve dış güçlerin, teslimiyete dayalı politika arayışlarında amaçlarına ulaştıkları ve bu süreci bir fırsat görerek fazlasıyla değerlendirdikleri bir kara dönem olarak anılacaktır.

AKP, iktidarda olduğu süre içinde, Cumhuriyetimizin içte ve dışta elde ettiği bütün milli kazanımlarını israf etmekten kaçınmamış, gayri milli anlayışı ile ülkemizin temel kurumları ve değerleri ile de çatışmaktan çekinmemiştir.

Dini hassasiyetleri istismar, milli hassasiyetleri tahrip ederek milli ve manevi bünyemizde ağır hasara neden olan “inanç hortumcusu” Sayın Başbakan ve AKP zihniyeti, 83 yıllık maziye sahip milli, demokratik, laik, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini anayasal sınırlarını zorlayarak yeniden yorumlama çabası içine girmiştir.

Geride kalan yıllar içinde milli kurumlarımızla gerilim yaratarak sürekli kavga halinde olan AKP şimdi de milletimizle gerilim yaratacak tehlikeli bir oyun oynamaktadır.

Bu vahim çabalar ile giderek batağa sürüklenen AKP zihniyeti, maalesef kendisi ile beraber milli varlığımızı ve değerlerimizi de çıkmaz bir yola doğru sürüklemek istemektedir.

Sayın Başbakanın ve partisinin, izledikleri bu tehlikeli yolda milletimizin kendilerine daha fazla tahrip ve istismar fırsatı vermeyeceğini henüz idrak edememiş oldukları anlaşılmaktadır.

Büyük umutlar vaat ederek dört yıla yaklaşan süre içinde, ülkeyi yönetmeye çabalayan AKP, taviz ve teslimiyet döngüsüne mahkûm olarak hem kendisini, hem de devletimizi tükenme noktasına doğru sürüklemektedir.

Büyük Türk milletinin, gelinen bu aşamadan ve verilen bu tahribattan sonra artık yalnızca “demokratik sabır” adına katlanabileceği bu hükümetin sonu yaklaşmıştır.

Aziz milletimiz, iktidarın yörüngede tuttuğu güdümlü kurum ve kuruluşlar üzerinden yoğun bir propagandaya maruz kalmasına rağmen, bir türlü ulaşamadığı refah, huzur ve mutluluk vaatlerinden bıkmış ve milli değerlere yönelik tehlikenin farkına vararak artık gerçekleri görmeye başlamıştır.

Sayın Başbakan nihayetinde kaçamayacağı milli hesaplaşma günü olan Genel Seçimler yaklaştıkça, yerine getirmediği vaatlerin, aldatma ve kandırma üzerine inşa ettiği ilkesiz siyasetin akıbetinin telaşına düşmüşlerdir.

Sayın Başbakan ve partisi, uyanmaya başlayan büyük millet şuurunun çok yakında kendilerinden soracağı tarihi hesabın korkusu ile geleceklerini sorgulamaya başlamışlardır.

İktidara geldikleri ilk günden itibaren hiç bir ahlâki sınır tanımaksızın milli ve manevi her değerimizin istismarı üzerine kurdukları sıra dışı siyaset anlayışı sonunda, milletimiz için hazırladıkları kapana kendileri kısılmışlardır.

Başbakanın son zamanlarda milletimize yönelik öfkeli ve hırçın davranışlarının nedeni büyüyen milliyetçilik ve yaklaşan Milliyetçi Hareket Partisi iktidarıdır.

Türk diplomasi ve siyaset geleneğini, etrafına topladığı amatör güruh ile birlikte tam bir ortaoyununa çeviren Sayın Başbakan, Cumhuriyetimizin değerlerini nasıl tartışmaya açmışsa, şimdi de binlerce yıllık milli kültür kodlarımızı tahribe başlamıştır.

Türkiye Cumhuriyetini bir anti tezi gibi gören ve adeta intikam almaya çabalayan bu çarpık zihniyet, gelişmelerden anlaşılmaktadır ki binlerce yıldır oluşturduğumuz birikimlerin tamamına da musallat olmaktadır ve olacaktır.

Dört yıla yaklaşan süre içinde, ancak bir işgal gücünün yapabileceği tahribata eşdeğer bir yıkım gerçekleştiren bu kimliksiz zihniyet, milletimizin kahredici gücü ile yakında tarihe gömülecektir.

Değerli basın mensupları;

Kaybettiği itibarı ile birlikte sürüklendiği yalnızlıktan kurtulma baskısı, Sayın Başbakanı zaten yeterince sahip olmadığı rasyonel düşünceden giderek uzaklaştırmaktadır.

Hazırlıksız durumlarda ya da ani gelişmelerde kendini kaybeden Sayın Başbakan, denetleyemediği tabiatına yenik düşerek artık milletimize hakaret etmeye başlamıştır.

Şahit olduğumuz olaylar, Sayın Başbakan’ın kendisini, özel hayranlığı olduğu anlaşılan bir Ortadoğu Sultanı, halkımızı da ayağına kapanması gereken tebaası zannettiğini göstermiştir.

Sayın Başbakan, sürekli alkışlara alıştırılmış senaryoların dışına çıkarılınca, en küçük demokratik tepkileri bile hazmetmekten uzak olduğunu ve derhal aslına rücu ettiğini ortaya koymuştur.

Mersin’de hak arayan çiftçimize “Ananı da al git” diyerek hakaret eden; şehitlerimize sahip çıkan vatandaşımıza askerliğin yan gelip yatma yeri olmadığını söyleyerek, şahadeti bir iş kazası seviyesine indirgeyen ve askerliği vardiya nöbeti zanneden bu ruh halinin, kitlesel tepkilere tahammül göstermesi zaten beklenmemelidir.

Anlaşıldığına göre, iktidarın ilk günlerinden itibaren devletle gerilim stratejisi uygulayan Sayın Başbakan, Milliyetçi Hareket Partisini hedef alarak şimdi de millet ile gerilim yolunu tercih etmiş görülmektedir.

Öteden beri yüksek bir tahammül ve demokratik sabır gösteren Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarını çeşitli açık ve gizli oyunlar ile olaylara çekemeyen bu zihniyet, şimdi de milliyetçiliğin tarihi başarılarını istismar üzerine ve siyasete bulaştırma adına bir sinsi oyun tezgâhlamaktadır.

Söğüt’te Sayın Başbakan’ın da konuk olarak bulunduğu tören ve şenlikler, tam 725 yıldır süregelen tarihi bir Türkmen Bayramı’dır. Ertuğrul Gazi’nin sağlığında başlayan bu köklü gelenek, Söğüt ve çevresindeki Türkmenlerin katılımı ile kucaklaşma ve hasret giderme şenlikleridir.

Bu kutlu gelenek Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri Vakfı’nın yöneticileri olan Bilecik Valisi, Söğüt Kaymakamı ve Belediye Başkanı tarafından organize edilmektedir.

İki seçim döneminden bu yana, aziz yöre halkının yoğun teveccühü sonucunda Milliyetçi Hareket Partisi’nde bulunan Söğüt Belediye Başkanlığı, bu şenliklerin icrasında görev ve sorumluluk sahibidir.

Biz muhalefette iken de katılmaktan onur duyduğumuz ve feyz aldığımız bu şenliklere, Sayın Başbakan ve etrafı muhalefete iken neden ilgi duymamışlardır?

Çünkü, son yıllarda yükselen milliyetçiliğin farkına vararak, konuya aniden ilgi duyan Sayın Başbakan, önceleri bihaber olduğu Söğüt şenliklerini siyasi gösteri arenasına çevirmeye niyetlenmiştir.

AKP, Türkiye’nin her yanından toplayabildiği ve nereye gittiğini bile bilmeyen yandaşlarını ve basınımızda da yer aldığı gibi, sözde sahip çıkmak üzere istismar ettiği muhtaç çocuklarımızı motorize kafileler halinde şenlik bölgesine yığarak, yerli Söğüt halkının elinden bu tarihi mirası gasp etmek istemiştir.

Ev sahibi sıfatı ile yüzyıllardır bu şenliği barış ve huzur içinde gerçekleştiren emanetin ilk sahibi yöre Türkmenleri dışlanarak, tören alanına girmelerine bile zorluk çıkartılmıştır.

Şenliklerde yaşanan AKP rezaleti, bu gayri milli ve saygısız zihniyetin milletimizi birbirine düşürmek için her yolu mubah gördüğünün ve görebileceğinin işareti olmuştur.

Şehitlerimiz için sarf ettiği hakaretin uyandırdığı tepki üzerine, mizacına da uygun bir şekilde hızla çark eden Sayın Başbakan, bu hezeyanlarının kefaretini ceddimiz Ertuğrul Gazi’yi diline dolayarak mı ödeyecektir?

Başından beri Türkiyelilik zırvalarının hatipliğini yapan bu zihniyet, aziz milletimizin tel’ini üzerine, aymazlığını emsali görülmemiş bir dönüşüm göstererek, “Türk” ve Türklük kavramlarını, diline sakız yaparak mı bağışlatacaktır?

Öyle anlaşılmaktadır ki, Sayın Başbakan önümüzdeki süreçte, giderek kontrolden çıkan benliğinin rast gele sevk ettiği istikamette ve elindeki muti ve çaresiz devlet gücünü de kullanmaktan kaçınmayacaktır. Kendisine engel olacağını hissettiği her fikri zorbalıkla sindirme yoluna gidecektir. Söğüt örneği bunun devam edeceğini işaret etmektedir.

Bu aşamadan sonra, kitle tepkilerinden çekinen Sayın Başbakan’ın bindirilmiş partizan kıtaları ile etrafına duvar öreceği, kuşkulu her şahsın fedailerce dövüleceği, bir koruma barikatı arkasında ısmarlanmış alkışlarla kendini mutlu edeceği anlaşılmaktadır. Sayın Başbakan’ın aradığı, sipariş üzerine terbiye edilmiş tek tip kölelerdir.

Bu Bizans savunma tedbirlerine rağmen açlığını dile getiren, Türklüğünü haykıran bir vatandaşımız şayet sesini duyurabilir ise “devlet büyüklerine hakaret” suçlaması ile mahkemelerde süründürülecektir.

Sayın Başbakan, bundan beş ay kadar önce bölücü terör örgütünün kent merkezlerinde üç gün süren isyan provasında eli kanlı PKK’lılar için bile reva görmediği müdahale dozunu, Söğüt’lü kardeşlerimiz için asla esirgemeyeceğini göstermiştir.

Sayın Başbakan, bölücülüğe gelince demokrat ama sıra milliyetçiye gelince despottur. Ancak bu ondan beklenen ve kendisine fazlasıyla yakışan bir davranıştır.

Sayın Başbakan, Söğüt’teki törende beni protokole davet ettiğini söylemektedir. Doğrudur. Ancak bizden hiç kimse, Ertuğrul Gazi ve neslinin asla kabul edemeyeceği bir teslimiyetin içine düşen ve bu tarihi gurur gününü parti toplantısı haline getirmeye çalışan zihniyet ile bu ortamda beraber yürümemizi beklememelidir ve öyle de olmuştur.

Değerli basın mensupları;

Söğüt’te AKP’nin çıkarmaya çalıştığı hadiselerden sonra Sayın Başbakan’ın beyanatları en az olaylar kadar vahimdir.

Geçtiğimiz aylar içinde başörtüsü ile ilgili bir hususu dile getirirken konunun din ulemasına danışılmasını öneren “inanç hortumcusu” Sayın Başbakan, kendisini hiç ilgilendirmeyen bir konuya da el atmış ve suizan ile Ülkücülerin namaz kılmadığı iftirasını basın yoluyla atarken, heveslisi olduğu ulema şapkasını kendi başına pişkince geçirebilmiştir.

Şu ana kadar acısını yüreğine gömerek, yanlış anlaşılacağı korkusu ile hiçbir şehidimizin cenazesine örgütlü katılımı teşvik etmeyen partimizi ve ülkücüleri, aziz şehitlerimizi istismar etmekle suçlamak yalnızca siyasi bir ahlaksızlık değil, aynı zamanda şehitlerimize karşı yapılan büyük bir alçaklıktır.

Daha birkaç gün önce basına yansıdığı gibi, kendi yandaşlarını ve milletvekillerini görevlendirerek, şehit ocaklarına gözyaşı kumpanyaları düzenleyen zihniyet, şimdi kalkmış Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarına şehitlerden nemalandıkları gibi son derece edep dışı bir anlayışı dile getirmektedir.

Hasımlarını, kendi değer ve etik sistemi içinde yargılayan bu ikiyüzlü ve istismarcı zihniyet, her siyasi hareketi de ilkesiz, değersiz ve kişiliksiz zannetmektedir.

Sayın Başbakan’ın kokuşmuş zihniyetine göre Türk bayrağını yerlerde çiğnemek, Türkiyelilik zırvalarını haykırmak demokratik bir hak, “Şehitler ölmez ve vatan bölünmez” diye haykırmak, bölücülük ve hakarettir.

Buradan Sayın Başbakan’a ve onun gibi düşünenlere sesleniyorum.

Aziz vatan evlatlarımıza sahip çıkmak bir hakaret ise biz bu hakaretleri söylemeye devam edeceğiz.

Size göre;

Ne mutlu Türküm demek!

Şehitler ölmez, vatan bölünmez demek

Asker yan gelip yatmıyor, can verip yatıyor” demek hakaret ise, biliniz ki biz bu hakaretleri muhataplarının yüzüne söylemek için varız ve bundan sonra da daha gür bir sesle söylemeye devam edeceğiz.

Değerli basın mensupları,

1923 yılında, bedeli kanla ödenerek kazanılmış Cumhuriyetimizin ve büyük milletimizin varlığı, bütünlüğü ve geleceği AKP zihniyetinin ülkemizi sürüklediği bu noktada maalesef büyük bir tehdit altındadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerinin direnci, milli kurumlarının sadakati ve büyük Türk milletinin sabrı sınanmak istenmektedir

AKP’nin sığ zihniyetinin neticesi olarak maalesef keskin bir viraja doğru giden bu tehlikeli yolda, Türk milletinin kendini savunma refleksleri yok edilmek istenmekte, var olma azmi ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Telafisinde gecikilmesi halinde, kapatılması mümkün olmayan yaraların açılacağı, milli birlik ve bütünlüğümüzün zedeleneceği çok tehlikeli yeni bir süreç, AKP iktidarı ile Türkiye’nin önüne konulmaktadır.

Bölücülüğün siyasallaşmasına kapı açan, ayrımcılığı Avrupa Birliğine uyumun ön şartı sayan, ihanet çağrılarını demokrasi ve özgürlük kabul eden Sayın Başbakanın ve AKP zihniyetinin açtığı bu yolda karşımıza çıkan vahim gelişme hiç de şaşırtıcı değildir.

Milliyetçi Hareket Partisi bütün bu gelişmeleri büyük bir öngörü ile yıllardan beri vurgulamış, gelinen aşamayı ve gidilecek istikametin uyarısını açık ve yüksek sesle sürekli haykırmıştır.

Yoğun bir bilgi kirliliği ve kontrollü bir karanlık kampanyaya rağmen yaklaşan felaketin farkına varan milletimiz, partimizin ısrarlı uyarılarına katılmaya başlamıştır.

AKP iktidarının dört yıla yaklaşan süre içinde Türkiye’yi sürüklediği bu tehlikeli gidişat artık Türk Milletinin sabrını taşırma noktasına dayanmıştır.

Giderek artan tahrikler ve milli bünyemizi bir kanser gibi içten içe kemiren ihanet ve husumet karşısında, Türk Milliyetçilerinin daha fazla sessiz kalmasını kimse düşünmemelidir.

Söğüt’te milletimizi birbirine düşürmeye yönelik AKP oyunu göstermiştir ki, giderek tükenen, tükendikçe asabileşen bu zihniyet, ömrünü uzatmak ve iç ve dış mihraklara verilmiş taahhütlerini tamamlamak için her türlü yolu deneyecektir. Bu hükümetten her şey beklenmelidir.

Bu olayda bir kez daha ortaya çıkmıştır ki, hükümetle şantaj-menfaat-ve manüplasyon döngüsüne düşmüş bazı medya kuruluşları ve mensupları, gerçekleri çarpıtmak üzere derin işbirliği içinde bulunmaktadırlar.

Güdümündeki fedaileriyle tahrik ettiği halkımızın demokratik tepkilerini, karşı komplo teorilerine dönüştürmeye çabalayan AKP, hem kendi akıbetini hem de amacına alet etmeye zorladığı anlaşılan kamu görevlilerinin geleceğini de zora sokmaktadır.

Yalnızca görevini yapmaktan başka bir niyeti olmayan kahraman güvenlik kuvvetlerimizi, kirli siyasetleri için milletimizle çatıştırmaktan utanmayan bu zihniyetin, düzmece senaryolar ve sinsi tertipler ile yeni oyunlara yönelmesi beklenmektedir.

Uzunca bir süreden beri muhtemel olayları öngörerek kamuoyunu, milliyetçi ve ülkücüleri defalarca uyaran Milliyetçi Hareket Partisi’nin hassasiyetinde ne kadar haklı olduğu son gelişmelerle bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Son olaylar ışığında bakıldığı zaman Milliyetçi Hareket Partisi, yüreğinde millet ve devlet sevgisi olan her vatanseverin güven duyacağı, maceradan, demokrasi dışı eylemlerden uzak, karanlık güçlerin istismarına uğramadan yalnızca vatan için çalışabileceği ve ülkemizi bu iktidardan seçimle kurtarabileceği en emin sığınaktır.

Üç buçuk yıllık siyasal tecrübe, AKP’nin ders çıkarma yeteneğinin olmadığını, itidal ve sağduyu çağrılarının bu vizyonsuz zihniyette cevap bulamayacağını göstermiştir.

Çözüm, seçime kadar gösterilecek bir sabır ile tahriklere kapılmadan, kardeşliğimizi sarsmadan, önümüze konan tuzaklara dikkat ederek milliyetçiliğin iktidarına hazırlanmaktır.

Kimliğini kaybetmiş, dışarıdan icazet alan ve meşruiyetini dış güçlerin diplomasi kuryeliğinde arayan bu çürümüş zihniyeti büyük Türk milletinin taşıması artık mümkün değildir.

Tükenen AKP zihniyeti, kapıldığı anafora, milli varlığımızı da daha fazla sürüklemeden, şayet kırıntıları kaldı ise sorumluluklarını yerine getirip ilk seçimde iktidarı terk etmelidir.

Bu nedenle, iktidardan gideceğini anlayarak son zamanlarda sık sık helalleşmeye başlayan Sayın Başbakan’ı, hakaretine maruz kalmış bütün Türk analarından, aşağılanmış aziz şehitlerimiz ve kahraman Mehmetçikten özür dilemeye, Türk milletinin yüksek merhametine sığınmaya çağırıyorum.

Ömrü tükenmiş bu iktidar nihayetinde dağılıp gidecektir. İktidar içinden, Çankaya’yı hedefleyerek, kendisine bu makamın verdiği dokunulmazlık zırhı ile kurtuluş arayacak olanlara buradan sesleniyorum.

Sizleri çıktığınız Çankaya’dan TBMM kararı ile indirmek ve Yüce Divana yollamak Milliyetçi Hareket Partisine düşen milli görev olacaktır.

Buradan milliyetçilere yönelik komploları tertip eden, alet olan herkese açıkça sesleniyorum:

Biliniz ki, zamanı geldiğinde açmak üzere, biz de bunları not ettik.

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı