24.02.2010 - Merkez Yönetim Kurulu toplantısı sonrası yaptıkları yazılı basın açıklaması.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Merkez Yönetim Kurulu toplantısı sonrası yaptıkları yazılı basın açıklaması.
24 Şubat 2010

 

 

Türkiye yakın tarihinin en sancılı dönemlerinden birini yaşamakta, milletin birliği, devletin bütünlüğü, toplumun huzur ve güvenliği ile demokratik rejimin geleceği ağır tehditler altında var olma mücadelesi vermektedir.

Milletimizin derinden yaşadığı yokluk ve işsizliğin neden olduğu tahribatın yanı sıra çok tehlikeli ayrışma ve cepheleşme sürecine giren ülkemizde gerilim her geçen gün artmakta, kutuplar keskinleşmektedir.

Toplumun tahammül sınırlarının zorlandığı, Türkiye’nin artık kırılma noktasına kadar büküldüğü son derece tehlikeli gelişmelerin bir süre daha devamı halinde bizleri bir arada tutan yapının ayakta kalabilmesinin şartları tamamen ortadan kalkacaktır.

Yıllardır ilkesiz yönetimin boyun eğerek sürdürdüğü tek taraflı ilişkilerin neden olduğu teslimiyetin faturası uluslararası hezimet olarak bir bir karşımıza çıkarılırken, etnik tahriklerle kışkırtılan milletimizin zedelenen kardeşlik duyguları, sinsi bir çatışma tehlikesini içten içe körüklemektedir.

Geride kalan yıllar içerisinde defalarca dile getirdiğimiz ve özellikle siyaset kurumundan temenni ettiğimiz, gerginliklerin yumuşatılması, asgari müştereklerde buluşulması, yolsuzlukların üzerine gidilmesi, ayrışmacı kimlik siyasetinin terk edilmesine yönelik önerilerimiz karşılık bulmamıştır.

Artık yönetebilme imkânı tamamen tükenmiş bir hükümetin sürekli kriz üreten marazi zihniyeti, her yaşanan gün yeni bir gerginliği, gerilimi ve tahribatı hayatın her alanına yaymaya başlamıştır.

Bu ağır travmalara direnme gücü tükenmeye başlayan aziz milletimizi yıkılmaktan koruyan ve şimdilik ayakta tutan bütün değer ve duygular yerini kaygılara, korkulara, ümitsizliklere bırakmaktadır.

Siyaset kurumunun bu gelişmeler karşısında çözüm kapısı olmak bir yana, özellikle hükümet eliyle sürekli kriz üreten sorunlu ve hastalıklı bir yapı olarak ağır bir güven kaybına uğradığı, çözüm ve çare olmaktan çok uzaklara düştüğü görülmektedir.

Yalnızca otokrat rejimlerde görülecek bir inatla ve ısrarla sürdürülmeye çalışılan bu çürümüş siyaset algısını değiştirmek ve ilkesiz kadrolarla hesaplaşmak için milletimizin hakemliğine bir kez daha başvurmaktan başka bir yol ve yöntem kalmamıştır.

Çok şükür ki bütün aksaklıklarına rağmen işleyen demokratik rejim yaşadığımız ağır sorunları aşmak ve girilen kısır döngüden kurtulmak imkânı vermektedir.

Bütün şiddeti ile hissedilen siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel bunalımdan kurtulmanın; çatışmadan, kavgadan uzak bir yeni dönemin kapılarının açılmasının yegâne yolu, seçime başvurmak ve tek seçeneği millet iradesinin acilen tazelenmesidir.

Tırmanan tahrikler, müdahale arayışları, kutuplaşmanın aldığı mesafe ve bir türlü ders çıkaramayan siyaset körlüğünün devamı halinde demokrasinin tecellisi için asgari şartların bile sağlanamayacağı bir siyasal çözülme iklimine girilmek üzeredir.

Bu meselede, ortaya çıkan korku ve endişelerin neden olduğu gerginliklerin, öfkelerin ve kaygıların kaynayarak taşma derecesine yükselmesinden önce bu ağır bunalımın mutlaka aşılması gerekmektedir.

Demokrasinin işleyişi ve geleceği açısından önem atfettiğimiz bu dönemde Türkiye’mizin temel sorunlarını değerlendirmek için toplanan Merkez Yönetim Kurulu, yaşanan devlet krizinden çıkmak ve yaklaşan rejim krizinden kurtulmak için aziz milletimize şu çağrı ve teklifleri yapmaktadır:

√    Toplumun her kesimini uzun süredir etkileyen çatışma ortamı demokratik olgunluğun yerini öfke ve tehdidin, aklın ve izanın yerini taşkınlık ve hakaretlerin aldığı bir yozlaşmayı doğurmuştur.

Siyaset ahlakının temel alındığı, demokratik olgunluğun hakim olacağı, sivriliklerin ve aşırılıkların terk edileceği, milli ve manevi değerlerimizi ortak payda alan yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç vardır.

√    Bu tehlikeli süreç ne pahasına olursa olsun durdurulmalı, Türkiye’nin milli birliğine, huzuruna, dayanışmasına ve demokratik rejime sahip çıkılmalıdır.

Huzursuzluk kaynağı olan bütün sorunlar, karşılıklı anlayış ortamında ele alınıp milli varlığımızın bekasına ve değerlerimizin yüceltilmesine uygun olma koşulu ile kamu vicdanında kabul görecek ve karşılık bulacak köklü çözümlere kavuşturulmalıdır.

√    Karşımızdaki sorun alanlarından biri de devlet kurumlarının bünyelerinde ve aralarında yaşadıkları çatışmalar ve yetki tartışmalarıdır.

Devletin fonksiyonlarının dengeli ve uyumlu bir şekilde icra edilmesini sağlamak ve Parlamento’nun yasama yetkisine ve hukukuna sahip çıkmak için, demokratik meşruiyeti tesis etmek TBMM’nin öncelikli bir görevi olarak görülmelidir.

Ancak, 22 Temmuz 2007 Milletvekilliği Genel seçimlerinden sonra oluşan siyasi tablo ve bu süre içinde yaşanan gelişmeler, 23 dönem TBMM iradesini yıpratmış, sorunların Türk milleti şuuru etrafında oluşacak ortak akılla çözümü konusunda bütün kapıları kapatmıştır.

Bu sürekli kendini tekrarlayan siyaset döngüsü kırılmalı, üzerinde yüksek bir mutabakatın olması gereken Anayasa değişiklikleri bu dönemde olgunlaştırılarak, yasalaşmaları tazelenmiş, güç toplamış yeni dönemin TBMM kadrolarına bırakılmalıdır.

    Sürecin böyle devam edemeyeceği, bu kaostan sağlıklı bir toplum ve siyaset algısının çıkamayacağı açıktır.

Gerginlikten beslenerek, hukukla sorun yaşayarak, milli değerlerle kavga ederek, ve bunları siyasi rant aracı görerek gelinen noktada çatışmacı siyaset anlayışları ve alışkanlıklarının hayırlı sonuçlar getirmeyeceği artık anlaşılmalıdır.

    Çok partili demokratik hayatımızın tamamına yakın dönemde siyaset eliyle toplumun kutuplaştırılmasının talihsiz sonuçları bilinmektedir.

Türkiye’mizin huzuru, refahı ve kalkınması için toplumun yarısının hasım ve zararlı, diğer yarısının dost ve yandaş gibi görüldüğü cepheleştirici anlayışları tekrar diriltilerek toplumda husumet adacıkları oluşturulmuştur.

Devletin temel nitelikleri, demokratik rejim ve ortak değerler siyasi ve toplumsal çatışma alanı haline getirilmiştir.

Birbirinden giderek uzaklaşan ve nefret duymaya başlayan bu yapı içinde küçük bir kıvılcımın büyük facialara ve ölümcül yaralara yol açması artık bir an meselesi haline gelmiştir.

Bu derin fay kırıklarına yol açarak, çatışma enerjisini içten içe biriktiren ve gerilim üreten ilkel yapı derhal terk edilmeli, bizden sizden, biz ve ötekiler, bizimkiler, sizinkiler gibi yıkıcı üsluptan acilen vaz geçilmelidir.

√    Demokrasilerde siyasetin tıkandığı, hükümetin çaresiz ve etkisiz kaldığı, toplumun bunaldığı dönemlerde seçime gitmek bir rahatlama vesilesi, biriken gerilimin tahliyesi için rejim açısından bir emniyet mekanizmasıdır.

Sonu ve kazananı asla olmayacak kısır ve yapay gerilim ve çatışma siyasetinden beslenerek ülkemizi kaosa sürükleyenlerin alışkanlıklarından kurtulamayacakları, hatalarına inatla devam edecekleri tecrübe ile sabittir.

Yaşanan sorunlar yapısal nitelik taşımakla beraber, uzlaşma ve hoşgörünün sağlanacağı moral ortamı oluşuncaya kadar yegâne seçenek derhal seçim yapmaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi özellikle yılbaşından itibaren dile getirdiği Erken Genel Seçim önerisindeki ısrarını tekrarlamaktadır.

Aksi halde Türkiye’nin, milleti, devleti ve üzerinde ruh ve vücut bulduğu ülkesinin devamı, bir ve bütün olarak varlığını sürdürmesi, tarihin şahitliğinde mümkün görülmemektedir.

Aziz milletimize saygı ile duyurulur.