04.04.2010 - Başbuğumuzu Anma Konuşması - Anıtmezar
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin
Türk Dünyasının Bilge Lideri, Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in
Hakka Yürüyüşünün 13'ncü Yılında Anıtmezarda Yaptıkları Anma Konuşması 

4 Nisan 2010

 

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türk Milletinin Sevdalısı Ülküdaşlarım,

Geleceğimizin teminatı genç bozkurtlarım,

Partimizin kurucu Genel Başkanı, hareketimizin lideri, ülkücülerin başbuğu, Türk milliyetçilerinin önderi Alparslan Türkeş Beyin Hakka yürüyüşünün on üçüncü yılında, aziz hatırasını kabri başında anmak ve fatihalarımızı göndermek üzere toplanmış bulunuyoruz.

O büyük dava ve devlet adamının aramızdan ayrılışının yıl dönümünde eserlerinin anlam ve önemini bu vesile ile bir kez daha idrak ediyoruz.

Takdir edersiniz ki, bir insanın fikrinin, erdeminin, karakterinin ve hayat mücadelesinin derinliğiyle, ona olan sevginin ve bağlılığın kuvveti, elbette ki hayatta iken anlaşılır, fark edilir ve mutlaka takip edilir.

Ancak bir yüksek şahsiyetin gerçek değerini ortaya çıkartan en büyük ve en hassas gösterge, onun maddi dünyadan ayrılışından sonra bile, sevenleri tarafından azalmayan bir bağlılıkla anılarının hatırlanması, emanetinin eller üstünde taşınmasıdır.

Bugün itibariyle merhum Başbuğumuzun maddi varlığından ayrı düşeli tam on üç uzun sene geçmiştir.

Çok şükür ki, O’na olan sevgi, O’nun haklı çıkışına olan hayranlık artarak devam etmiş, 1997 yılının 4 Nisan günü Hakka yürüyüşünün ve 8 Nisan günü muhteşem bir katılımla çok sevdiği aziz vatan toprağına emanet edilişinin üzerinden geçen onca zaman, ona olan sevgimizi de saygımızı azaltmamış, aksine artırmıştır.

Geride kalan bu on üç senenin her biri, onu daha çok andığımız, daha çok aradığımız günlerin ve artan bağlılığımızın en büyük ispatı olmuştur.

Bir beşeri, diğer insanlardan ayıran en önemli vasfının bu ebediyen hatırlanma meziyeti olduğu, merhum Türkeş Bey’in de bu yönüyle Türk tarihinde müstesna bir yer edindiği, artık herkes tarafından kabul edilmiştir.

Gerek insanlık tarihinin vicdanı, gerekse aziz milletimizin hasletleri, kendisine hizmet eden, ufkunu genişleten, ileriye doğru taşınmasında emeği geçen evlatlarının hakkını teslim etmiş; ona olan sevgisini yüreğinde taşıyarak mutlaka mükafatlandırmıştır.

Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i de Türk tarihinin kahramanlar halkasının bir mücevheri olarak eminim ki asla ve asla unutmayacak ve aziz hatırasını ilelebet yaşatacaktır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Bir dava adamının yıllar sonra bile gönüllerde yaşıyor olması yalnızca verdiği mücadelenin büyüklüğü ve şahsiyetinin yüksekliğinden değil, takdir edersiniz ki, aynı zamanda ileriyi görüş ve haklı çıkma arasındaki bağdan da kaynaklanacaktır.

Nitekim,

-O’nun Türkiye’nin temel meseleleri hakkındaki öngörülerinin haklı çıkmış olması,

-Halen toplumca yaşadıklarımızın da onu doğrulamaya devam etmesi,

-Dünyanın ve insanlığın geleceğine dair düşüncelerinin birer birer gerçekleşmesi, merhum Türkeş Bey’in vizyon derinliğini bugün bile herkese göstermektedir.

Henüz milli kimlik ve milli birlik konusundaki tahriklerin bu derece tırmanmadığı ve hükümet eliyle yıkılmaya çalışılmadığı yıllarda bile; O, bu vahim gelişmeleri görebilmiş, Türk milletine musallat olacak tehlikeler konusunda daha o yıllarda ülkemizi uyarmıştır.

Türkeş Bey, tek başına bile kalınsa inancından vazgeçmeyen yüce bir gönlün, etrafına zamanla nasıl toplanılabileceğinin; bir kişiyle başlanan bir yürüyüşün bugün nasıl milyonlara ulaşabileceğini de dosta ve düşmana öğretmiştir.

O’nun yılmayan ve yıkılmayan karakteri, her şeyin bittiğinin sanıldığı dönemlerde bile, bu davanın yeniden yükselmesinin inanç ve kararlılık kaynağı olmuş, ondan yayılan güç ve kudret,  eseri olan ülkücü nesillerin de kılavuzu haline gelmiştir.

 

Onun mücadeleci kişiliği, pek çoklarının teslim olacağını, geri döneceğini, yarım bırakacağını sandığı dönemlerde bile yolculukların sonuna kadar ve ne pahasına olursa olsun tamamlanmasını da sağlamıştır.

Bu yüksek erdem, inanç, vicdan, şuur ve azmin yetiştirdiği kadrolar, ne mutlu ki bugün artık iktidara talip ve hazır olan Milliyetçi Hareket Partisi’ni Türk siyasetinin vaz geçilemez bir varlığı yapmış, Türk milletinin geleceğinde kilit rol üstlenmelerine imkan vermiştir.

Merhum Başbuğumuz, herkesin yalnızca dar bir coğrafya ve tarih alanına düşüncelerini hapsettiği dönemlerde, eşsiz vizyonuyla milletimize yeni ufuklar açmasını bilmiş, Türkiye’mizin dışında da milyonlarca soydaşımızın ve din kardeşimizin bulunduğunu herkese kabul ettirmiştir.

Bugün, en güç meseleler karşısında dahi soğukkanlı, sağduyulu, gerçekçi ve kararlı duruş gösteren Türk milliyetçilerinin, bu güzel hasletlerinin gelişmesinde şüphe yok ki bize rehber olan Başbuğumuzun büyük etkisi olmuştur.

Bütün dava adamlarının, devlet ve siyaset hayatında görev alanların, onu gerçekten sevenlerin bu uzun, yorucu, çileli ama şerefle tamamlanmış hayattan ve yüksek şahsiyetten alacağı çok büyük dersler vardır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Ülküdaşlarım,

Bugün Türkiye’miz sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel bir buhran ve bunalım hali yaşamaktadır.

Bunlardan daha da vahimi ise, Türk milleti, bin yıllık kardeşliğini sorgulama ve sadakatini sınama noktasına kadar sıkıştırılmış ve gerilmiştir.

Merhum Türkeş Bey’in sevdalısı olduğu büyük Türk milleti üzerinde tehditlerin arttığı bu günlerde, milli kimlik, milli varlık ve milli beka’nın devamı için ittifak etmiş vatan evlatlarının dayanışmasına ve güç birliğine her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.

Gerek ülkemizin içinde olduğu şartlar, gerekse küresel gelişmelerin çevremize yansımaları bu kutlu davanın yılmaz savunucuları olan siz değerli kardeşlerimi yine büyük bir siyasi mücadele ortamına çekmiştir.

Bugün Milliyetçi Hareket bu tehlikeler karşısında yeni bir sabır ve demokrasi sınavı vermekte, milletimizin yükselmesi yolunda yegane umut olmayı sürdürmektedir.

Bu gerçekler Milliyetçi Hareket Partisi’ne ve ülkücü gençliğe bugün daha büyük sorumluluk yüklemektedir.

Bu durum, milletimizin geleceğinde söz sahibi olabilmek için şimdi daha fazla inisiyatif alınmasını da kaçınılmaz hale getirmiştir.

Fitne ve fesada meydan vermeden, birlik ve beraberlik içinde üç hilali hak ettiği yerde dalgalandırmak, Türkiye Sevdalılarını hak ettikleri iktidara taşımak Başbuğ’un emanetine sahip çıkmanın da asgarî şartıdır.

Demokratik imkanları kullanarak ilerleyeceğimiz yolumuz uzun, işimiz hayli çetindir. Bu yolda yılmadan ve usanmadan gayret göstermek, hepimizin dava, ülkü ve vefa borcu olmalıdır.

Ne mutlu ki hep iftihar ettiği, üzerine titrediği milliyetçi-ülkücü kadrolar onun izinden yürümeye, devraldığı millet hizmetini büyük bir şuur ve inançla sürdürmeye kararlıdırlar.

Bu yolu Allah’ın izni ile hep birlikte kat’edecek ve ülkemizi güzel günlere kavuşturmanın şeref ve mutluluğunu hep birlikte mutlaka yaşayacağız.

Merhum Başbuğumuzun açtığı yolda ve gösterdiği ufukta, onun sergilemiş olduğu seviyeli, ilkeli, tutarlı siyaset, bugün de bizim kılavuzumuz olmaya devam edecektir.

Bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket var oldukça ve bir oldukça, Türk milleti hep güçlü olacak, sıkıntıya düşse bile umutsuzluğa ve kedere kapılmayacaktır.

Bu duygularla, kabri önünde ve manevi huzurunda toplandığımız merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e ve bugün hayatta olmayan bütün dava arkadaşlarımıza, tüm şehitlerimize bir kez daha Cenab-ı Allah’tan Rahmet diliyorum.

Hepsini, minnet ve şükran duygularımla ve tazimle anıyorum.

Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet olsun.