03.06.2010 - Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve İl Başkanları ile yapılan toplantılar hakkında yapmış oldukları yazılı basın açıklaması.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin,
Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve İl Başkanları ile yapılan toplantılar hakkında yapmış oldukları yazılı basın açıklaması.
3 Haziran 2010

 

Mensubu olmaktan övündüğümüz büyük Türk milleti ve vatandaşlığından kıvanç duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki bunalımların yaşandığı sancılı bir süreçten geçmektedir.

Milletin birliği ve beraberliği, devletin devamlılığı ve kudreti ile toplumun huzur ve güvenliği yakın dönemin en ciddi sarsıntıları ile karşı karşıyadır.

Bunlardan daha da önemlisi, asırların milli kimlik etrafında oluşturduğu kardeşlik duyguları etnik tahriklerle derin yaralar almıştır.

Bizzat hükümet eliyle, farklılıkların övüldüğü, ayrışmanın körüklendiği, çözülmenin kutsandığı; buna karşılık birlik olmanın eleştirildiği, uzlaşmanın baltalandığı ve milli kimlikte buluşmanın aşağılandığı bir dönemin karanlıkları karşımızdadır.

Türk milletini; başarısızları, yetersizleri, takatsizleri öğüten tarihin acımasız çarkından kurtararak bugünlere eriştiren bütün mukaddesatın ve milli değerlerin acımasızca tahrip edildiği senaryolar adım adım uygulanmaktadır.

Türkiye, geleceğini ve varlığını kendi iç dinamiklerinden sağlamaktan giderek uzaklaşmış, küresel güçlerin anaforları ve bölgesel akıntıların med-cezirlerine alabildiğine kapılmıştır.

Ülkemiz, Ankara’dan ve onun jeopolitiğinin gerek ve gerçeklerinden tamamen uzaklaşmış, ister bilerek doğru, ister bilmeden yanlış olsun, tamamen başka başkentlerin senaryolarının baş aktörü haline gelmiştir.

Küresel projeler, hükümetin taşeronluğuna soyunduğu Türkiye eksenli turnikelerle başta Kafkasya olmak üzere, Avrasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya nüfuz etmek için baskılarını artırmışlardır.

İktidar kadrolarının yılların yanlışlarıyla içine sürüklendiği bu türbülans maalesef beraberinde yalnızca buna sebep olan ucuz ve ilkesiz siyasetin temsilcilerini değil, beraberinde devletimiz ve milletimiz ile bunların üzerinde vücut ve anlam bulduğu ülkemizi de çıkmaz sokaklara doğru çekmektedir.

İktidarın isteyerek ve bilerek kapıldığı bu küresel kasırga, köklerinden ve başkentinden kopan AKP’yi artık kendi kanatları ile uçmaktan da öte iklimden iklime, coğrafyadan coğrafyaya, rüzgardan rüzgara suvarmaya başlamıştır.

Hükümetin bugüne kadar girdiği küresel angajmanlar kendisini Türkiye ve Türk milleti merkezli stratejik vizyondan tamamen uzaklaştırmış ve geride kalan yıllarda eş başkanlığına iştahla talip olduğu kanlı projelerin mihmandarlığına mahkum hale getirmiştir.

Milli gerçeklerimizden, değerlerimizden ve köklerimizden hızla uzaklaşan iktidar zihniyetinin gideceği, sığınacağı ve içeride bulamadığı meşruiyeti kapı kapı arayacağı tek alan, artık yabancı başkentler ile yabancı devlet adamları ile boy gösterecekleri fotoğraf kareleri kalmıştır.

Yedi buçuk yılın sonunda ulaşılan yegane ümit verici sonuç, teselli bulabileceğimiz tek olumlu gelişme, bitmeyen vaadlerle ve istismar ticaretiyle yönetimini ve ömrünü sürdürmeye çabalayan ilkesiz kadroların bundan böyle hiçbir sorunumuzu çözemeyeceklerinin bütün gerçekleriyle ortaya çıkmış olmasıdır.

Kamuoyunu aldatmak üzere şekillenen hükümet etme modelinin yalan, istismar, şantaj, adam kayırma, korku ve iftiradan başka tutacak yeri kalmamış olan ve yönetemeyen siyasetleri nihayet iflas etmiştir.

Bugün AKP zihniyetinin peşine düştüğü ve Başbakan Erdoğan ve hükümetinin verdiği zararın ve zayiatın faturasının sahiplerine çıkacak olması, elbette ki öncelikle kendi siyaset kadrolarının bedelini ödeyeceği kaçınılmaz bir gerçek ve mutlaka yüzleşeceği bir konudur.

Milletimizde neden olunan büyük acıların, ecdadımıza yönelik hakaretlerin, halel getirilen şeref ve haysiyetimizin hesabından kaçış ve kurtuluş yoktur.

Ancak, bizim için asıl vahim olan husus, yedi buçuk yıldır iktidar olan bu zihniyetin, yabancı projeler peşinde koşarken,

  • Ülkemizde neden olduğu tahribat;
  • Toplumda oluşturulan bezginlik ve umutsuzluk,
  • Devletin içine düşürüldüğü atalet,
  • Temel kurumların yaşadığı çatışma ve gerilim,
  • Millete reva görülen yokluk, yoksulluk, yolsuzluk ile
  • Aziz milletimize, şehit, gazi, acı ve ıstırap olarak geri dönen açılım denen yıkımın neden olduğu öfke, üzüntü ve mağduriyetin ağırlığıdır.

Geride kalan ve üstelik tek başına iktidar gücüne rağmen kaybedilmiş yıllar,

  • Üstlendiği sorumlukları taşıyamayan,
  • Devlet ciddiyetinden yoksun,
  • Meselelere ucuz ve sığ bir siyaset algısı ile bakan,
  • İstismar ve çatışmadan beslenen,
  • Girdiği süreçlere tam teslim olmuş,
  • Gerçeklerle yüzlemekten kaçarak, bahane bulan,
  • Başarısızlıklarına her fırsatta kılıf arayan,
  • Sanal bir demokrasinin peşine düşmüş,
  • Yöneten değil yönetilen, dayatan değil dayatılan, çözen değil çözülen bir hükümetin beyhude ve neticesiz çırpınışlarıyla israf olmuştur.

Artık ülkemizde yaşayan her vatandaşımız, geride kalan yedi buçuk yılın geniş ve tarafsız bir muhasebesini yapmalı, arttığı söylenen refahtan, sağlandığı söylenen huzurdan, teğet geçtiği iddia edilen krizden kendisine ne pay düştüğünü itiraf etmelidir.

Bu ağır süreci yaşayan herkes, milletimin her ferdi,

  • Krizlerin normalleşme,
  • Buhranların demokratikleşme,
  • Bunalımların özgürleşme,
  • Yoksulluğun rahatlama,
  • Yıkımın açılım,
  • Bölücülüğün demokratlık,
  • Terörizmin kimlik arayışı,
  • Farklılaşmanın uzlaşma,

Çözülmenin ise sözde kucaklaşma olarak çarpıtıldığı bu yalan-dolan, aldatma ve kandırma oyununa artık bir son vermelidir.

Vicdanen itiraf ve kabul etmek lazımdır ki; bu karanlık tablo,

  • Açlığın, işsizliğin hüküm sürdüğü,
  • Bölücülüğün cesaret bulduğu,
  • Ayrımcılığın ve tahriklerin tırmandığı,
  • Siyasetin alabildiğine kirlendiği,
  • Bin yıllık kardeşliğin zedelendiği,
  • Türkiye’nin itibar kaybettiği yıkım ve hezimet tablosundan başka bir şey değildir.

Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizin yaşadığı ve birbirinin içine girmiş bu ağır ve tarihi; ekonomik kriz, toplumsal buhran, siyasi bunalım ve ahlaki travma halinin sona ermesi için demokratik siyasetin sonuna kadar işletilmesi ve bir an önce erken genel seçime gidilmesi talebini tekrarlamaktadır.

Bu kapsamda değerlendirmelerde bulunmak üzere, Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ile Partimizin İl Başkanları ayrı ayrı toplantılarla bir araya gelmişlerdir.

Toplantılarda, Türkiye ve bölgemizdeki son durum, iç ve dış olaylar, terörle mücadele ve milli meselelerdeki gelişmeler ile Anayasa değişikliklerinin millete sorulacağı Referandum sürecinde izlenecek siyasetin yol, yöntem ve stratejileri ve Türkiye’nin temel meseleleri hakkında siyasi çözüm yolları ele alınmıştır.

Toplantıların ardından üzerinde karara varılan hususlar ve yapılan tespitler şunlardır:

Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti aciz, başarısız, teslimiyetçi, istismarcı ve çaresizdir.

Ülkemiz giderek artan ağır sorunları altında bunalmış ve umudunu kaybetmiştir.

AKP zihniyeti, ömrünü uzatabilmek amacıyla, taşeronluğuna soyunduğu ihanet projeleriyle birlikte, Türk milletini ölümcül bir düelloya sürüklemektedir.

Asırların göz nuru, alın teri ile doğmuş; ağır bedeller ödenerek oluşmuş büyük Türk milleti ailesini birbirinden kopartmak için senaryolar sahnelenmektedir.

PKK’nın yıllardır silahla yapamadığı siyasi taleplerinin taşeronluğu siyaset tarafından üstlenilmiştir.

Demokratikleşme adı altında Türkiye’nin bölünme reçeteleri pazarlanmak istenmektedir.

Hükümetin açılım adını verdiği tavizler, kanlı terör örgütünü silahla sonuç alacağına dair cesaretlendirmiş ve eylemlerini artırmıştır.

Bölücü terörün,

  • Teröristle ve uzantılarıyla pazarlık yapılarak son bulamayacağı,
  • Mücadelenin başka ülkelerin insaf ve iznine tâbi olamayacağı,
  • Terör inlerini himaye eden Irak’lı aşiret reisleriyle kucaklaşarak bitemeyeceği,
  • Teröristlerin sınırlarda hükümet tarafından törenlerle karşılanarak ortadan kaldırılamayacağı yaşadığımız gerçeklerle ortaya çıkmıştır.

PKK’nın her eylemi, her saldırısı ve toprağa verdimiz her aziz şehit, milletimizi bölme ve parçalama arayışlarının hükümetle sürdürülen pazarlığını maalesef artırmıştır.

Bu pazarlık, bir taraftan kanlı eylemlerle terör kartıyla sürerken, diğer taraftan PKK’nın bütün siyasi emelleri hükümet tarafından anayasaya yerleştirilmek için adı bizzat başbakan tarafından konulan “hazmettirme” süreci başlatılmıştır.

PKK taleplerini ve bölünmeyi hazmettirme sürecinin AKP zihniyeti tarafından atılan ilk adımı “Anayasa Değişiklik Paketi”dir. Yıkım ve ayrışma getirecek devamının olacağı kendi beyanlarıyla vakidir.

İlk aşamada yapılmaya çalışılan, toplumun küçük beklentilerinin de içine yedirildiği ve AKP’nin gizli gündeminin sinsice sakladığı “Birinci Anayasa Değişiklik Paketi”nin kabul ettirilmesidir.

Bu yolla hükümet ve kadroları tarihi hesap gününden kurtulmak amacıyla, yaptıklarını aklayacak, suç olmaktan çıkartacak, soygunu, vurgunu ve talanı meşrulaştıracak, bölücülüğünü örtecek sipariş bir anayasanın peşindedir.

Anayasa görüşmeleri esnasında AKP’nin sıkça kullandığı,

  • Kişi dokunulmazlığı,
  • Düşünce özgürlüğü,
  • Kanun önünde eşitlik,
  • Özel hayatın gizliliği,
  • Din ve vicdan özgürlüğü,
  • Hukukun üstünlüğü,
  • Tarafsız yargı,
  • Kuvvetler ayrılığı, 
  • Vesayeti reddetme,
  • Darbe karşıtlığı ve
  • Milli irade gibi çağdaş, demokratik ve cezbedici kavramların gerisindeki kodları, partimizce kırılmış, bütün şifreleri çözülmüştür.

“Hukuk, demokrasi, özgürlük” başta olmak üzere kullanılan bütün literatür, AKP’nin gerçek amaçlarını gizlemek için sarıp sarmaladığı ambalaj malzemesidir.

AKP’nin niyeti asla demokrasi ve özgürlük, insan hakları ve bireysel hukuk değildir.

Nihai sonuç, milletimizi birbirinden ayırıp Başbakan’ın defalarca açıkladığı 36 parçaya ayıracak anayasal alt yapının oluşturulmasıdır.

Ülkemizi milli ve üniter yapısının yıkılarak yerine Başkent Ankara’ya gevşek bağlarla tutunan parçalı bir devlet yapısının içten içe hazırlanmasıdır.

Milli ve resmi dilimiz olan Türkçe’nin, sembolümüz olan Ay yıldızlı Al bayrağın, bağımsızlığımızın ilanı İstiklal Marşımızın, birlik ve birleştirme simgeleri ve değerleri olmaktan uzaklaşacağı ve tartışılacağı bölünmüş ve ayrışmış millet ve devlet yapısının dayatılmasıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi, kaynağı küresel ve kanlı projeler olan, Başbakan Erdoğan’ın eşbaşkanlıklarını sürdürdüğü bu senaryoları ve arkasındaki işbirlikçi aktörleri tespit etmiş ve gizli oyun ortaya çıkmıştır.

Aziz milletimiz emin olmalıdır ki, sorunlara Türkiye ve Türk milletinin penceresinden bakan bir iktidar için çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur.

Partimiz, Türkiye ve dünya gündemine bütün yönleriyle ve derinlemesine vakıftır.

Yaşadığımız her sorunun geri planındaki inceliklerin farkındadır ve çözüm projeleri ayrıntısına kadar hazırdır.

Milliyetçi Hareket, milletimizin gün be gün ayrışmasına, devletimizin içten içe erimesine izin vermeyecektir.

Toplumun yoksulluğun pençesinde, yolsuzlukların batağında daha faza çırpınmasına göz yummayacaktır.

Sefaleti, işsizliği, eğitimsizliği, felaketleri, faciaları milletin bir kaderi olarak kabul etmeyecektir.

Dillerden hakkın hukukun düşmediği talan, sömürü ve yalan üzerine kurulu siyasete son verecektir.

Yaşanan ağır bunalımın neden olduğu hunhar cinayetlere, çocuklara varan ahlaksızlıklara ve iğrenç suçlara karşı etkili ve kesin çözüm üretecektir.

Taviz üstüne taviz verilerek, her alanda tam bir hezimetin ve teslimiyetin yaşandığı, uluslararası boyun eğmişlik halini reddecektir.

İzlenen nifak politikaları sonucu, milli ve manevi değerler ekseninde oluşturulmak istenen çatışma mevzilerini ve toplumsal kırılganlığı onaracaktır.

Unutmayalım ki, Türk milleti, tesadüfen Anadolu’da zuhur etmiş kökü olmayan alt kimliklerin geçici ortaklığı değildir.

Binlerce yılda kardeşlik ve kucaklaşma ile oluşan, milli kültürün, milli kimliğin, milli dilin ve milli şuurun tecelli ettiği ve yükseldiği muhteşem değerler sisteminin eşi benzeri bulunmayan tanımıdır ve ünvanıdır.

Büyük Türk milletinin, üzerine oynanan bütün kirli oyunları; engin sağduyusu, birlik ve dayanışma ruhu, ecdada olan saygısı, tarihten çıkardığı dersler ve geleceğine sahip çıkma şuuruyla bozacağına olan inancımız tamdır.

Türkiye’nin etnik kutuplaşmalara ve kardeş kavgalarına sürüklenmesini amaçlayan tahrikler karşısında Türk Milleti bir bütün olarak ayağa kalkacaktır.

Milli meselelerde nerede durduğumuz bellidir ve en ağır şartlara verilen sınavla milli vicdanda tescil edilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi, iş işten geçmeden, ayrılma ve kırılma yaşanmadan, herkesi vatan ve millet sevgisi etrafında, siyasi kaygıların üstünde bir kucaklaşmaya, hükümeti de yanlışlardan bir an önce dönmeye davet etmektedir.

Ancak şartlar ne kadar ağır, işbirlikçiler ne kadar çok, milletimiz üzerindeki karartma ne derece yoğun olursa olsun, Milliyetçi Hareket Partisi; milli bekanın devamında mutlaka gerekli ve zorunlu olduğuna inandığı “tek vatan, tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek dil” ülkümüzü tartışmaya açacak gelişmelere sonuna kadar karşı çıkacak, karşı olacak, karşı duracak ve karşı koyacaktır.

Hiçbir siyasi düşünce, hedef veya proje, Türkiye’nin birliğinden, dirliğinden ve büyük Türk milletinin kardeşliğinden daha önemli ve öncelikli değildir.

Türk Milleti’nin haysiyetiyle oynayan, Türkiye’yi küçük düşüren siyaset tüccarlarının, menfaat çetelerinin ve bölücü ihanet odaklarının yakasına yapışmak bizim vazgeçilmez namus borcumuz olacaktır.

Bilinmelidir ki, vatanımız ve milletimiz için ödemeye hazır olmadığımız hiçbir bedel yoktur.

Ne mutlu Türküm diyene.