01.08.2010 - Referanduma Hayır Kampanyası Aydın Açık Hava Toplantısında Yaptıkları Konuşma.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sn. Devlet Bahçeli'nin
Referanduma Hayır Kampanyası Aydın Açık Hava Toplantısında Yaptıkları Konuşma.
1 Ağustos 2010

 

Aziz Vatandaşlarım,

Muhterem Aydınlılar,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

Hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Mazisi şerefle dolu olan Aydın’da bugün bir tarih yazılmaktadır.

Eminim ki Türkiye’nin kalbi bugün, Aydın’da atmaktadır.

İnanıyorum ki, Türk milletinin gönlü bugün Aydın’dadır.

Bozdoğan’dan, Buharkent’ten, Çine’den, Didim’den, Germencik’ten, heyecanla geldiniz.

İncirliova’dan, Karacasu’dan, Karpuzlu’dan, Koçarlı’dan, Köşk’ten inançla geldiniz.

Kuşadası’ndan, Kuyucak’tan, Söke’den, Sultanhisar’dan, Yenipazar’dan ve nihayet Nazilli’den koşarak geldiniz.

Sıcağı, zorlukları, engelleri aşarak Aydın’ın her semtinden şuurla toplantınız.

Aziz Ceddimiz Menteşeoğulları’nın hatırasını, Aydınoğulları’nın yadigarını, Osmanoğulları’nın şanını getirdiniz.

Terk etmek zorunda kaldığınız Rumeli topraklarının, Adalardaki ecdadımızın hatıralarını getirdiniz.

Hoş geldiniz.

Milli mücadelenin yüreğini, Cumhuriyetin kurucu ruhunu bu meydanda topladınız.

Efelerin, Zeybeklerin, Kızanların kahramanlığını, şöhretini ve yiğitliğini bu meydanda buluşturdunuz.

Milli Mücadele kahramanı Hacı Süleyman Efendi’nin torunlarına başkası da yakışmazdı.

‘Yaptıklarımı vatanım için yaptım’ diyen, Durmuş Ali Efe’nin, yiğitler yiğidi Yörük Ali Efe’nin yöresine başka türlüsü de düşmezdi.

Yolunuz, yolumuzu aydınlatacak.

Desteğiniz bize güç verecek.

Haine, zalime ve gaflete düşmüşlere acı bir ders olacak.

Kurtuluş yıllarında Türk tarihine damga vuran bu yöreyle buluşmamıza vesile olan Cenabı Allah’a şükrediyorum.

Büyük uyanışı ve büyük bir buluşmayı müjdeleyen bu toplantıya katılan herkesi kutluyorum.

Hepinizle iftihar ediyorum,.

Hepinizle gurur duyuyorum.

Sefalar getirdiniz. Şeref verdiniz.

Üç hilale göz dikenler,

Sloganlarımıza el uzatanlar,

Afişlerimizi indirmeye yeltenenler işitsin.

Yıkımın taşeronları duysun.

Hevesiniz boşuna, çabanız beyhudedir...

Aydın tek yürek olmuş, tek vücut olmuş,

Türkiye’nin onuruna sahip çıkmak için,

Milli değerlerimizi korumak için,

Milli birliğimizi savunmak için, bu meydana toplanmış.

Bölünmeye “hayır”,

Terör “hayır”,

Ayrışmaya “hayır”,

Açılıma “hayır”,

Açlığa “hayır”,

AKP’ye “hayır”, demek için bu meydanda buluşmuş.

Ben buradayım , ayaktayım.

Üzerimde hesap yapma.

Sessizliğime aldanma, uyanığım,

Sabrımla oynama, demek için Aydınlı bir araya gelmiş.

Rengini şehitlerimizin kanıdan almış al bayrağımızın solmasını,

Fitneyle bin yıllık kardeşliğimizin bozulmasını, sineye çekemeyiz. demek için  burada birleşmiş.

Ve çok şükür ki, gelemeyip, gönlü kalmış milyonların da,

Gidemediğimiz için gönül koymuşların da kulağı, yüreği ve nabzı  burada.

Milli mücadeleyi gerçekleştiren ruh bugün bu meydandadır…

Erzurum Kongresi’ndeki şuur ve heyecan aynıyla buradadır..

Sivas Kongresi’ndeki milletin azim ve kararlılığı buradadır..

Bu muhteşem manzara, ülkem için “bir hayır yeter” diyenlerin buluşmasıdır.

Bu muhteşem manzara, Türk Milleti’ne konan tuzaklara “hayır” diyenlerin şahlanışıdır.

Dün manda ve himayeye “hayır” diyenler buradaydı,

Ne mutlu ki, bugün açılım denen yıkıma “hayır” diyenler burada.

Biz biriz.

Biz büyük bir aileyiz.

Biz Türkiye’yiz, diyen,

Yüreği, Türk milleti için atan,

Yüreği, vatan sevgisi ile çarpan,

Yüreği, aziz şehitlerimizle yanan,

Ve birbiriyle kucaklaşan Türkiye sevdalıları burada.

Bu tarihi toplantıyı Aydın ilinde gerçekleştirmenin bahtiyarlığını yaşıyorum.

Hepinizle iftihar ediyorum.

Aydınlı kardeşlerimi büyük bir muhabbetle bir kez daha selamlıyorum.

Sağ olun. Var olun.

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Aydınlılar,

Hepiniz yakından yaşıyorsunuz.

Hepiniz derinden hissediyorsunuz.

Her biriniz ayrı ayrı şahitsiniz.

Sekiz yıla yaklaşmış bir iktidar işbaşında.

Dile kolay, kaybedilmiş koca sekiz yıl.

Bugün, karşımızdaki manzara,

  • Yoksullaşan, fakirleşen ve küçülen,
  • İşçisi, çiftçisi, köylüsü, emeklisi ve esnafı çökmüş,
  • İşsizliğin ve açlığın pençesine düşmüş,
  • Gelecek ümidi kararmış milyonların yaşadığı bir Türkiye’dir.

Bugün, karşımızdaki manzara,

  • Her alanda cephelere bölünen,
  • Milli ve manevi değerleri çatıştırılan,
  • Beraberlik ve birlik ruhu yara almış,
  • Ahlaki yozlaşma batağına saplanmış yaralı bir Türkiye’dir.

Bugün, karşımızdaki manzara,

  • Yolsuzluk ve hırsızlığın kök saldığı,
  • Vurgun ve talan düzeninin yaygınlaştığı,
  • İktidarın kanunsuzluk batağına saplandığı,
  • Menfaat  çeteleri tarafından talan edilmiş,
  • Dört koldan soyulan bir Türkiye’dir.

Bugün, karşımızdaki manzara,

  • Eli ve zihni kanlı terörün tırmandığı,
  • Etnik bölücülüğün cesaret kazandığı,
  • Hükümetin teröristle pazarlık başlattığı,
  • Bölücülüğün Başbakan ağzından  siyasete taşındığı,
  • Başbakan’ın “PKK açılımı” ile bölücülüğe kucak açtığı,
  • İhanetin demokratikleşme denilerek piyasaya sürüldüğü,
  • İşbirlikçi kuşatma altında milli varlığına kastedilmek istenen bir Türkiye’dir.

Bugün, karşımızdaki manzara,

  • Milli birliği ve varlığı tehdit edilen,
  • Milli kimliği sorgulanan,
  • Milli değerleri aşağılanan,
  • Kuruluş esasları yıkılmak istenen,
  • Bin yıllık kardeşliği suikastın hedefi haline gelen,
  • Etnik ayrışma ve çatışma ortamına sürüklenen,
  • Çözülen, parçalanmak ve bölünmek istenen bir Türkiye’dir.

Bugün ülkemizin ufkunda kara bulutlar toplanmaktadır.

  • Türkiye her yönden kuşatılmaktadır.
  • Milli değerlerimiz hor görülmektedir.
  • Milli kimliğimiz tartışılmaktadır.
  • Devlet yapımız sorgulanmaktadır.
  • Bölücü tahrikler hayasızca sürmektedir.
  • İhanet sokak sokak kol gezmektedir.

AKP her alanda teslim olmuştur.

Irak’ta aşiret reislerine teslim olmuştur.

Dağlarda teröriste.

Kıbrıs’ta Rumlara teslim olmuştur.

Tarihte Ermenilere.

Sokaklarda bölücülere teslim olmuştur.

Ve, sıra Türkiye’yi teslim etmeye gelmiştir.

Burada,  Aydınlıların huzurunda diyeceğim şudur:

Hayır Sayın Başbakan,

Hayır AKP temsilcileri!

Biz buna fırsat vermeyeceğiz.

Asla başaramayacaksınız.

Asla kaçamayacaksınız.

Türk milletinin merhametine asla sığınamayacaksınız.

Yaptıklarınızın hesabını millet önünde tek tek vereceksiniz.

Buradan bu çürümüş zihniyete sesleniyorum:

Milli varlıklarımızı peşkeş için yaptığınız işbirliğinin,

Tezgah altı ilişkiler ile kirlettiğiniz siyasetin,

Zihniyetinize alan açmak için karıştırdığınız adaletin,

İşportaya indirdiğiniz diplomasinin,

İnsanımızı düşürdüğünüz sefaletin bedelini ödeyeceksiniz.

En önemlisi,

Milli bünyemizde açtığınız derin yaraların,

Bölücüye verdiğiniz cesaretin,

Dökülen kanın, incinen canın,

Ve, her gün bir bir artan aziz şehitlerimizin hesabını mutlaka vereceksiniz.

Milliyetçi Hareket Partililer olarak bunun hesabını biz soracağız.

Ve bu hesabın ilki Referandum’da verilecek “hayır”la başlayacaktır.

Bu karanlık Türkiye manzarasının tek sorumlusu vardır:

Başbakan Erdoğan ve AKP hükümetleridir.

Adına açılım denmiş, ihanet maskelenmiştir.

Adına açılım denmiş, nifak ve fesat sergilenmiştir.

Adına açılım denmiş, terörist kucaklanmıştır.

Adına açılım denmiş şehadet aşağılanmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan açıldıkça, eşkıya azmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan açıldıkça, hıyanet tırmanmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan açıldıkça, şehitler artmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan açıldıkça, analar ağlamıştır.

Daha geçtiğimiz günlerde dört polis memurumuzu daha toprağa verdik.

  • Şehit polislerimiz Kadirlili Emre Yalçın,
  • Osmaniyeli Hasan Aslan,
  • Gaziantepli Fatih Yıldız, 
  • Kilisli Hacı Ali Arap Hakk’a kavuştular.

AKP’nin açılımı, dört can daha aldı.

AKP açıldıkça, dört ana daha ağladı.

AKP açıldıkça, dört evin feryatları daha yürekleri dağladı.

Başbakan Erdoğan’a ise bölücü sanatçının “ağlama bebek” şarkısını söyleyerek, sahte sızlanmalarını tekrarlamak düştü.

Milletin aklıyla alay etmek  düştü.

Şehit ocağındaki ağıtlar onun eseri.

Şehidin ağlayan yavrusu onun ihmali.

Şehidin dizini döven ananın sorumlusu o.

Şiirlerde, şarkılarda aranacak bahane yok.

Bebekleri ağlatan sensin.

Bebek katilini ise güldüren sensin.

Ve ne talihsizliktir ki, bir sene önce AKP tarafından Polis Okulu’nun salonlarında başlatılan alçaklıklar, döndü dolaştı kahraman polisimize mermi olarak ulaştı.

Açılım denen teröristle müzakere, terörle işbirliği arayışı, kurşun oldu, bomba oldu, mayın oldu sokaklara, evlere, kışlalara, karakollara ihanet olarak düştü.

Açılımın pisliği, terörle mücadelede yiğitlikleri asla unutulmayacak, can verenlerin şehit olduğu, gazilerinin mermi izlerini şerefle taşıdığı Özel Timlere saklı kalmış kinlerini kusanların alçaklıklarına kadar ulaştı.

Dikkat ediniz, bugün polisimize, askerimize kurşun sıkanların adresi Amanoslar’dır.

Bu dağın yöredeki adı Gâvurdağı’dır.

Geçmişte AKP yöneticileri Sivas-Gâvurdağı diye bir hat çizmişlerdi.

Bu hattın ötesine gitmediğimizi söylemişlerdi.

Ve hatırlarsınız, ısrarla bir tertibin içine girmemizi istemişlerdi.

İşte, o oyunun devamı budur.

İşte, kafalardaki AKP sınırının sonucu budur.

İşte, teröriste kılavuzluk yapmanın akıbeti budur.

Gâvurdağındaki terörün anlamı da burada aranmalıdır.

Türk milletinin verdiği yetkiyi kullanmayarak, ihanet merkezi Kandil’e harekat yapamayan hükümet acizdir, korkaktır, kötü niyetlidir.

Çaresiz İçişleri Bakanı’nın durumu kurtarmak, vaziyeti idare etmek için “Amanosları temizleyin” sözleri ise tamamen anlamsızdır, kasıtlıdır ve sonuçsuzdur.

Bu gerekçeler onları hesap vermekten kurtaramayacaktır.

Çırpınışları boşuna, bahaneleri beyhudedir.

 

Muhterem Aydınlılar,

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’mizin geleceğinde şerefle hatırlanacak bir sayfa daha açtınız.

Bütün Türkiye ve milletimiz, mukaddesatımızın tüm vatan sathında şahlanışına bir kez daha şahit oldu.

Şehit düşmüş aziz vatan evladımızı muhteşem katılımlarla hakka uğurladınız. Son vazifenizi yaptınız.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki terörist saldırıda şehit olan aziz Mehmetçiğimiz Mehmet Ali Tosun’u da diğer sayısız evlatlarımız gibi Aydın'da toprağa verdiniz.

Haklarını helal etsin.

Mekanı cennet olsun.

Kabri nur dolsun.

Allah hepsinden razı olsun.

Ve sizler sanki kendi evinizden bir şehit çıkmış gibi ayağa kalktınız.

Ateş sanki sizin evinize düşmüşçesine, göz yaşını akıttınız, dualar ettiniz.

Şehidi kendi evladınız bildiniz, sahip çıktınız.

Size, büyük Türk milletine yakışanı yaptınız.

Aciz Hükümet,

Kandile gitmeye korkarken.

Peşmerge ile kucaklaşırken,

Amerika’ya boyun eğerken,

Bebek katili ile tokalaşırken,

Açılım diyerek PKK’yı azdırırken,

Sizler şehidinizi bağrınıza bastınız.

Bu tavrınızla,

Kimliğini kaybetmiş,

İnancını kaybetmiş,

Ahlakını kaybetmiş,

İpler artık elinden kaçmış,

Başkalarına teslim olmuş,

Tükenmiş, bitmiş ve çamura batmış bir yönetime milli bir duruşun nasıl olacağını gösterdiniz.

Vatanı sevmenin bedelinin ne olabileceğini bilmeyenlere haykırdınız.

Ve hep bir ağızdan dediniz ki;

“Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez”

Haykırışlarınız Irak’ta yankılandı.

Başbakan Erdoğan’a ulaştı.

Okyanus ötesini aştı.

Sesinizi tüm dünya işitti.

Ve o gün buraya bir pankart astınız.

Başbakanın resmini küresel zalimle yan yana koydunuz.

Ve altına şunları yazdınız:

“Sen açıldıkça analar ağlıyor”

İşte açılımın özeti bu.

İşte açılımın sonucu bu.

Aydınlı faili bulmuş.

Aydınlı sorunu tespit etmiş.

Ve Aydınlı kararını vermiş.

Başbakan açıldıkça, İmralı Canisi doğruldu.

Başbakan açıldıkça, terör dirildi.

Başbakan açıldıkça bölücülük zirve yaptı.

İşte Başbakan Erdoğan’ın yıkımı bundan ibaret.

Kim, bu rezalete sessiz durabilir?

Kim, bu hıyanete göz yumabilir?

Kim, bu gidişata boyun eğebilir?

Yüreğinde vatan sevgisi olanlar buna dayanmaz.

Gönlünde millet sevdası olanlar buna katlanmaz.

Önüne konan yıkım projelerini elinin tersiyle iter, “hayır” der.

Tıpkı işgal yıllarında Aydınlı’nın yaptığı gibi.

Çözülmeyi, ayrılmayı, parçalanmayı reddeder, “hayır” der.

Tıpkı milli mücadelede efelerin yaptığı gibi.

Buradan Aydınlılara soruyorum:

  • Öz vatanınızda sığıntı olarak yaşamaya razı olacak mısınız? (Hayır)
  • Kendi yurdunuzda etnik kalıntı görülmeye rıza gösterecek misiniz? (Hayır)
  • Otuz altıya bölünüp, liğme liğme ayrılıp yıkıma göz yumacak mısınız? (Hayır)

İşte “hayır”ın anlamı budur.

“Hayır”dan muradımız da budur.

Bu meydandaki heyecan bunun işaretidir.

Bu meydandaki haykırışlar bunun müjdesidir.

“Hayır”, şer odaklarına, inecek bir şamardır.

“Hayır” , yıkım lobilerine atılacak tokattır.

“Hayır” , tehditlere karşı milli şahlanıştır.

Sağır kulaklara, kör gözlere, tutulmuş akıllara ve kiralık kalemlere aldanmayın.

Kendisine eski diyen işbirlikçilere kanmayın, inanmayın, aldırmayın.

Dün “hayır” dedik, düşmanı defettik.

Dün “hayır” dedik, işgali bitirdik.

Dün “hayır” dedik, Cumhuriyeti kurduk.

Ve dün “hayır”dedik, Türk milletinin haysiyetini dünyaya duyurduk.

Bu “hayır”da en az onlar kadar önemli.

Bu “hayır” da en az onlar kadar hayati.

Artık, küresel oyun bitmelidir.

Artık, rezaletlerin sahnesi yıkılmalıdır.

Artık, ihanetlerin perdesi yırtılmalıdır.

Zira, beklemeye tahammül kalmamıştır.

Türkiye tarihi bir yol ayrımındadır.

Zira, oyalanmak için vakit tükenmiştir.

Türk milleti için karar anı gelmiştir.

12 Eylül 2010 tarihinde “AKP” oylanacaktır.

Şimdi sizlere soruyorum, elinizi vicdanınıza koyunuz ve cevap veriniz:

AKP hükümetinin sekiz yıla yaklaşan icraatında;

Yoksulluk bitirilmiş midir? (Hayır)

Terör ortadan kalkmış mıdır? (Hayır)

İhanet ve yıkım tehlikesi azalmış mıdır? (Hayır)

Ya, şimdiki gibi hayır denilerek, Türkiye Cumhuriyeti, ihanetin belini kıracak ve kökünü kazıyacaktır.

Ya, evet çıkacak sonuçlarla, ihanet cephesi Türk milletinin yaşama iradesini kırarak ülkeyi kanlı bir bölünme ve çatışma sürecine sokacaktır.

Bunu görmemek için

Ya derin bir uykuya dalmış olmak,

Ya büyük bir gaflete sürüklenmek,

Ya da Başbakan Erdoğan gibi hıyanete boyun eğmek gerekmektedir.

Bu zillete, bu rezalete, bu ihanete dur demenin, hayır demenin zamanı çoktan gelmiştir.

İnanıyorum ki, Aydınlılar da ve ülkemizin her yerindeki kardeşlerim de aynı inançla haykıracak ve

Teslimiyete “hayır”, diyecektir.

Tavize “hayır”, diyecektir.

Sömürüye “hayır”, diyecektir.

Ayrılığa ve kavgaya “hayır”, diyecektir.

Bu kararlılığı bu meydanda görüyorum.

Aydınlının coşkusundan bunu anlıyorum.

Unutma, ülken için yalnızca “bir hayır yeter”.

Bir “hayır” senden.

Bir “hayır” annenden, babandan.

Bir “hayır” da eşinden, oğlundan, kızından.

Bir “hayır” abinden, ablandan, kardeşinden.

Bir “hayır” komşundan, akrabandan, dostundan.

Şehit haberlerine sansür getiren Başbakana inat,

Şehitlere sahip çıkanları suçlayan AKP’ye inat,

Bu meydanı milletten esirgemeye çalışan acizlere inat,

Açılımı destekleyen Barzani’ye, Okyanus ötesine ve İmralı’ya inat,

İnancım odur ki;

Hayırlar, bir çığ gibi büyür ve ülken için hayırlara vesile olur.

Hayırlar, bir bir artar ve açılımın aktörlerine ibret olur.

Başbakan Erdoğan’a da 13 Eylül günü hayırlı bir ders olur .

 

Muhterem Aydınlı kardeşlerim,

Kanlı terör bütün şiddetiyle sürmektedir.

Ayaklanma provaları hükümetin nezaretinde yapılmaktadır.

Şehitler, eylemler, saldırılar artmaktadır.

Türkiye’nin ve Türk milletinin içinde bulunduğu ortam son derece vahimdir ve endişe vericidir.

Hükümet ülkenin temel sorunlarını çözme iradesini kaybetmiş, yorulmuş ve süreçlere teslim olmuştur.

Devlet kurumları arasında olması gereken ahenk kaybolmuş, huzursuzluk ve uyumsuzluk had safhaya ulaşmıştır.

Milletimizi parçalara ayırarak yeni azınlıklar yaratma çabaları hükümet eliyle hız kazanmıştır.

Toplumun tahammülü kalmamıştır.

Öfkesi artmıştır ve hükümete kızgındır.

Temiz vicdanlar isyan noktasına gelmiştir.

Kardeşliğimiz tehlikeye atılmıştır.

Mukaddesatı istismar edilmiştir.

Ayrışma ve kutuplaşma tehlikesi baş göstermiştir.

Hükümetin kimlik tahrikleri toplumsal öfkeyi biriktirmiştir.

Başbakan’ın ayrımcı mesajları fay kırıkları oluşturmaya başlamıştır.

Yıllardır birbirine sokularak yaşayan toplum fertleri ayrışma eğilimi göstermeye başlamıştır.

Mahalleler, semtler, sokaklar, komşular arasında keskin sınırlar çizilmeye başlanmıştır.

İşte İnegöl, işte Dörtyol’daki gelişmeler ortada.

Bu gergin ve hassas ortam hepimize ayrı bir sorumluluk yüklemektedir.

Biz birlikte yaşadığımız beşeri varlığı; kökü, kökeni ve mezhebi ne olursa olsun tamamını “Türk milleti” tanımı içinde kucaklayan bir anlayışın temsilcileriyiz.

Hiçbirisinin diğerinden ayrı düşünmemiz, birini diğerine tercih etmemiz asla söz konusu olmamalıdır.

Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, tahrikler ne kadar büyük bulunursa bulunsun, çözüm sokak değildir.

Devletimiz ayaktadır.

Terörü de bölücülüğü de önleyecek gücü vardır.

Olmayan şey hükümettir.

Bu güç yalnızca onu harekete geçirecek bir irade beklemektedir.

Milliyetçi Hareketin iktidarı bunların hepsini devlet ve hükümet imkanları ile önleyecektir.

Milliyetçi Hareketin mensupları asla sokakta olmayacaktır.

Milletine hizmet ve terörü bitirmek için iktidarda olacaktır.

 

Muhterem Vatandaşlarım,

Aziz Aydınlılar,

41 gün sonra referandum sandığı karşında olacak.

Elbette ki ülke de senin, karar da senin.

Bize uyarmak düşer.

Bize uyandırmak düşer.

Bize hatırlatmak düşer.

Ancak son pişmanlık fayda etmez.

Atılan ok geri dönmez.

İş işten geçmeden iyi düşün.

Doğru karar ver.

Tuzakları gör.

Oyunu oku.

Hileleri fark et.

Sandık başına gittiğinde.

Hür iradenle,

Tertemiz vicdanınla,

Yüksek ahlakınla,

Ve milli şuurunla baş başa kalacaksın.

Ve eminim ki ülken için yüreğini ortaya koyacaksın.

Deniyor ki demokrasi gelecek,

Açılım denen yıkımın neticesi ortada. Kan, gözyaşı, şehadet.

Aldanmayacaksın.

12 Eylül’de yalnızca “hayır” diyeceksin.

Deniyor ki özgürlükler artacak.

Habur’da AKP’nin teslim törenlerini öfkeyle izledin. Düzmece mahkemelere ibretle şahit oldun.

İnanmayacaksın,

12 Eylül’de yalnızca “hayır” diyeceksin.

Deniyor ki rejim güvenceye kavuşacak.

AKP’nin partimizin pankartına ne yaptığını gördün.

Kulağını tıkayacaksın

12 Eylül’de yalnızca “hayır” diyeceksin.

Deniyor ki, 12 Eylül’le hesaplaşılacak.

Gece yarısı muhtıralarını sineye çekenlerin,

28 Şubatı unutanların ve zoru görünce gemiyi terk edenlerin,

Daha da önemlisi ara rejimin ürünü olanları bileceksin.

İhtilal başını, Okyanus ötesinden cennetlik ilan edenleri öğreneceksin.

Gülüp geçeceksin.

12 Eylül’de yalnızca “hayır” diyeceksin.

Deniyor ki, şeffaflık gelecek.

Kendileri için vergi affı, belge affı getirenlere, dokunulmazlıkların arkasına sığınanlara, kanundan kaçanlara inanmayacaksın.

Uyanık olacaksın.

12 Eylül’de yalnızca “hayır” diyeceksin.

Deniyor ki, barış ve huzur gelecek, kardeşlik artacak.

Belki bir yıl önce bilmiyordun ama başbakanın kanlı açılımını, açıldıkça nifak saçtığını yaşadın ve gördün.

AKP’nin taş atan çocukların, mermi atan ağabeyleri dağlardan kurşun yağdırdı, evlatlarımızı aramızdan aldı.

Toplum bir barut fıçısı gibi öfke biriktirdi.

Çatışmanın fitilini Başbakanın ateşlediğini göreceksin.

Artık yeter diyeceksin.

12 Eylül’de yalnızca “hayır” kararı vereceksin.

Ve utanmadan, sıkılmadan, ahlaksızca deniyor ki, Milliyetçi Hareketin tabanı “hayır” demeyecekmiş.

Bizi kendi siyaset anlayışlarıyla yorumluyorlar.

Milliyetçi Harekete gönül vermişleri kendi partileri ile kıyaslıyorlar.

Zannediyorlar ki bizde tavan ve taban diye sınıflaşma var.

Bizim siyasetimizde alt ve üst gibi tabakalaşma var.

Bizde olan yalnızca Türkiye Sevdalılarıdır.

Bizde olan yalnızca dava adamlarıdır.

Ve işte onlar da buradalar, tıpkı ülkemin her yerinde olduğu gibi.

Aydın’da buluşmuşlardır. Tıpkı yurdumun her hanesinde ekran başında toplananlar gibi.

Kutlu Bilge Kağan asırlar önce buyurmuş:

Bizde tavan gök kubbe, taban kara topraktır.

Arasındaki beşeriyet de üzerine titrediklerimizdir.

Sevincini paylaştığımız zaferler,

Üzüntüsüne döktüğümüz gözyaşlarıdır.

İşte bu davanın gerçek sahipleri burada.

Hepsi aynı, hepsi beraber, hepsi inançlı, hepsi kararlı, hepsi bir.

Sizlere soruyorum.

Cevabınızı bütün Aydın duymalı, Ege’de yankılanmalı,

Başbakanın açılımına yumruk gibi vurmalı.

Bizi tavan ve taban diye ayırmaya çalışan zavallıların suratına;

Size, kafatasçı, faşist, ırkçı, katil, mafya, namaz kılmaz diyenlerin,

Sizin kandan beslendiğinizi söyleyenlerin yüzüne şamar gibi inmeli.

Ve soruyorum.

Türk milletinin kardeşliğini bozanları unutacak mısınız? (Hayır)

Manevi değerleri istismar edenleri unutacak mısınız? (Hayır)

Ülkemizi yoksulluğa mahkûm edenleri unutacak mısınız? (Hayır)

Şehide kelle, katile sayın, eşkıyaya abi diyenleri unutacak mısınız? (Hayır)

 “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sözünü tahrik sayanları unutacak mısınız? (Hayır)

İşte, Milliyetçi Hareketin cevabı bu.

İşte, tertemiz insanımızın kararı bu.

İşte, milletin  azmi, inancı, yüreği ve sesi bu.

İşte, yıkım aktörlerini titretenler burada.

İşte, zalimlerin yüreğine korku veren karşılık bu haykırışta.

41 gün sonra sandık önünde:

Hiçbir ipoteğe takılmadan,

Tehditlere aldırmadan,

Siyasi rüşvetleri elinin tersiyle iterek,

İstismarcılara Osmanlı tokadı indirerek,

Açılım denen uçurumu, proje denen yıkımı reddederek,

Ahlaksızlığa, Yoksulluğa, Yolsuzluğa, ve Gözyaşına,

Yetti artık, buraya kadar diyerek, tercihini kullanacaksın.

Unutmayın,

Ne demokrasi arayışı, ne özgürlük beklentisi, ne birlik ve beraberlik hevesi bunların hepsi yalan, bunların tamamı tuzak.

Niyet bozuk, maksat kuşkulu, aktörler sinsi, figüranlar hesap içinde.

Ama çok şükür ki milletimiz durumun farkına vardı.

Aydınlılar bu gerçeğin şuuruna erişti.

Hayır diyen haykırışları Menderes’ten taştı,

Aydın dağlarını aştı,

Yıkıma ve çözülmeye hayır diyen kararları işbirlikçilere ulaştı.

Oyunu okuyanlar burada.

Oyunu görenler burada.

Ve oyunu bozacak olanlar da bu meydanda.

Hepinizi kutluyorum.

 

Muhterem Aydınlılar,

Aziz Vatandaşlarım,,

Hükümet yıpranmış, yorgun ve başarısızdır.

Vatandaş, yoksul, umutsuz ve çaresizdir.

Ekonomi krizde, çözümsüz ve kötüdür.

Uluslararası ilişkiler başarısız, teslimiyetçi ve dengesizdir.

Devlet aciz, kararsız ve atıldır.

Güven azalmış, terör artmış, huzur yoktur.

Toplum tedirgin, öfkeli ve kaygılıdır.

Bu ağır şartlar altında sandıkta yapılacak hesaplaşma yaklaşmıştır.

Türk Milleti’nin onuru ile oynayan çetelerinin yakasına yapışmak vatan borcudur.

Bu milli hesaplaşma her ilde, her ilçede ve her beldede, vatanın her köşesinde, sandık başında yapılacaktır.

Yarın daha geç olmadan, bu zihniyetin durdurulması için AKP’ye yapılacak her ikaza ihtiyaç vardır.

Bugün değilse yarın diyerek, sabırla ve belki düzelir ümidiyle bekleyen Türkiye’nin, bu ağır tabloyu daha fazla taşımasının imkânı da kalmamıştır.

Büyük Türk milleti de,  Aydınlılar da:

Bölünmeye, parçalanmaya  “hayır” diyecektir.

Teröristle kucaklaşmaya, terörle yaşamaya “hayır” diyecektir.

Açılım denen yıkıma “hayır” diyecektir.

Haydi 12 Eylül’de “hayır” diyelim ve bu oyuna son verelim.

Yüreğinizdeki heyecanı görüyorum.

Yüzünüzdeki öfkeyi görüyorum.

Gönlünüzdeki inanca şahidim.

Bu gün bu meydandan inanç ve güven tazeleyerek ayrılıyorum

Türkiye ümitsiz değildir; ümit bugün bu meydandadır.

Türkiye çaresiz değildir, çare bugün bu meydandadır.

Bu heyecanınızı, sandıkta “hayır”a dönüştüreceğinize yürekten inanıyorum.

Çünkü Türkiye’nin ve Türk milletinin kurtuluşu için başka çare kalmamıştır.

Türkiye’mizin bir yıkıma sürüklenmesini önlemek, hepimiz için tarihi ve milli bir görevdir.

Milliyetçi Hareket ve ona gönül veren vatandaşlarım bunun farkında ve bilincindedir.

Bu süreçte karşımıza çıkarılacak her türlü engeli Cenab-ı Allah’ın izniyle mutlaka aşacağız ve mutlaka başaracağız.

Milliyetçi Hareketin Türkiye sevdalısı kardeşlerim, bilmenizi istiyorum ki,

İçten ve dıştan çepeçevre kuşatılan Türkiye’nin ümidi sizsiniz.

Kuşatmayı yaracak ve milleti yalandan, dolandan, istismardan ve soygundan kurtaracak olan sizlersiniz.

Bu yüzden de hedefte siz varsınız.

İftiralar, fitneler size yönelik.

Ancak, kimler hangi tertipler içinde olursa olsun?

Kimler nasıl bir tuzak kurmaya çalışırsa çalışsın?

Milletimiz uğruna ne baskılardan yılacağız, ne yolumuzdan döneceğiz.

Ne geri adım atacağız, ne dayatmalara boyun eğeceğiz.

Hak bildiğimiz, doğru olduğuna inandığımız yolda sonuna kadar gideceğiz.

Milletimizin can yoldaşı, ecdadımızın temsilcisi olmayı sürdüreceğiz.

Niyet sahipleri ayaklarını dek alsınlar, kuru tehditlere papuç bırakmayacağız.

Ve nereden gelirse gelsin her türlü saldırıyı da anında def edeceğiz.

AKP anayasasına sonuna kadar “Hayır” diyeceğiz.

Bu vesile ile bize kucağını açan, buluşma fırsatını veren Aydınlı vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Hepinize ayrı ayrı sağlık, mutluk ve esenlik dolu günler diliyorum

Yaklaşmakta olan mübarek Ramazan’ın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Yolunuz, bahtınız, ve alnınız açık olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!