Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “Referandum Sürecinde Artan MHP Aleyhtarlığının Sebepleri” hakkında yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 23 Şubat 2017
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – İstanbul Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın
“Referandum Sürecinde Artan MHP Aleyhtarlığının Sebepleri” hakkında
yapmış olduğu yazılı basın açıklaması.
23 Şubat 2017

 

Türkiye adım adım referanduma giderken siyasi ve sosyal hayatımızda da bilimsel çalışmalara konu olacak hadiseler vuku bulmaktadır. Son günlerin dikkati çeken sosyal olaylarının başında, Anayasa değişikliği referandumu öncesinde “Hayır!” kampanyasının kozasını MHP aleyhtarlığı üzerinden örmeye çalışanlarla bunların mukallitliğine soyunmuş değişkenlerin tutumu gelmektedir.

MHP aleyhtarları, kozasını kendi dokularına uygun olarak ören sabit yapılılarla, bunları taklit ederek kozasından kopan değişkenler olmak üzere iki farklı güruha ayrılmaktadır.

Sabit MHP aleyhtarlarının niyeti öteden beri değişmemiştir. Bugün birçoğu MHP muhibbi, Ülkücü sevdalısı ve Türk milliyetçiliği yanlısı gibi görünseler de bu siyaset icabıdır ve asla samimi değildir. 

Bu güruha mensup olan yazarçizer ve aydın takımı, geçmişte MHP’nin ve Türk milliyetçiliğinin en büyük düşmanı olmuşlar, camiamız ve mensuplarımız aleyhinde yazmadık yalan, söylemedik iftira bırakmamışlardır. Bunların tapon mallarını satacakları bitpazarları artık kapanmıştır. Gayretlerinin sebebi, bu mallarını satabilecekleri yeni pazarlar ve müşteriler bulmaktır. Hedeflerinde, kendi illetlerini bulaştırdıkları ve MHP’den kopmasına yol açtıkları değişkenler güruhu, bir başka deyişle müzmin muhalefet vardır.

Her iki grubun Anayasa değişikliği aleyhtarlığı gibi görünen ortak yanı, aslında değişikliğin kendisi ve muhtevasıyla ilgili değildir. Asıl ortak tarafları, Sayın Devlet Bahçeli ve MHP düşmanlığıdır. Bu düşmanlık ve husumetin nedeniyse Sayın Devlet Bahçeli ve MHP’nin; Anayasa değişikliğinin mimarı, güncel politikanın dominant aktörü ve amili olması, inisiyatifin ana muhalefet partisinin elinden kayıp gitmesidir.

Müzmin muhalefet, bir başkalaşım hastalığıdır ve bulaşıcıdır. CHP’yi müzmin muhalefet hastalığının kollarına iten akıl hocaları da aynı öngörüsüz, basiretsiz ve çapsız yazarçizerlerle eski Marksistlerin kalıntısı olan sözde aydın takımıdır. Bu takım; sari olan hastalıklarını, kendilerini MHP’li ve Ülkücü olarak tanımlayan mahdut bir güruha da bulaştırmış, başkalaşım geçirerek asıllarını yitirmelerine yol açmıştır.

Kendilerini MHP’li gibi lanse eden ama siyasi kozasından çoktan çıkmış olan müzmin muhalefetin değişim istemesinin sebebi, sözünü ettiğimiz bulaşıcı hastalığa yakalanmış olmalarıdır.

Müzmin muhalefetin, yakalandığı hastalığın mikrobunu nereden kaptığını anlamak hiç de zor değildir.  Bunun için, geçmişte MHP düşmanı olmalarına rağmen bugün Türk milliyetçilerine ucu yanık mektuplar yazan köşe yazarları, yorumcular ve aydın taslaklarının yazı ve değerlendirmelerine bakılması yeterlidir.

Meseleyi daha da somutlaştırmak gerekirse son zamanlarda Emin Çölaşan, Rahmi Turan gibi eski Marksist yazarların, Pensilvanyadan emir alan Fehmi Koru gibilerin MHP eleştirileriyle Fitneçağcıların MHP aleyhtarlığı arasındaki üslup ve muhteva benzerliği, hatta ortaklığı müzmin muhalefete arız olan illetin kaynağı hakkında kâfi ölçüde fikir vermektedir.

Özellikle sureti haktan görünenlerin, bozguncu yayın politikası da gazeteciliği eski Marksistlerden kopyalamasından, onların mukallidi olmasından kaynaklanmaktadır.

Müzmin muhalefetin sosyal medyadaki destekçileri ise hem “Hayır!” kampanyalarında hem de MHP aleyhindeki propaganda faaliyetlerinde yukarıda bahsettiğimiz arızalı isimleri referans olarak göstermekte, bunların yazılarını paylaşmaktadır.

Değişimci müzminler; Ülkücü fıtratın değişmezliğine inat, kozalarını beğenmeyip siyasi metamorfoz geçirenlerdir. Kendilerini politikanın ipekböcekleri zanneden bu güruh, aslında tırtıl kadar bile olamamıştır.

Bu tür mevkutelerin etrafına toplananlar; zaman içinde geçirdikleri başkalaşım, bozulma ve yozlaşmanın farkına varmadıkları, MHP camiasından tamamen koptukları hâlde, hâlâ kendilerini onun bir parçası olarak görmektedir.

Müzmin muhalefeti bekleyen akıbeti görmek için MHP tarihine bakmak yeterlidir. Vaktiyle camiamızdan âlâyıvâlâ ile ayrılırken kendilerini Ülkücü olarak tanımlamakta, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş de dâhil geride bıraktıklarını da bozulmuş ve değişmiş olarak göstermekte beis görmeyenler, zamanla Ülkücü sıfatını terk etmekte de beis görmemişlerdir. Zamanla kendilerini başka ad ve sıfatlarla tarif etmeye başlamışlardır. Böylece asıl tereddi ve istihalenin bu güruhta yaşandığı ortaya çıkmıştır. Son müzminler de zaman içinde başka siyasi birlikteliklere yelken açacak, farklı isimlerle kendilerini izah ve tarif etmeye başlayacaklardır.

Ana muhalefetin borazanı olan bir kısım medyanın ve mukallitleri olan müzmin muhalefetle onun Pravda’sı malum mevkutenin MHP aleyhindeki kampanyalarının sonuç vermeyeceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur.

Diğer taraftan; MHP’nin neden Anayasa değişikliği sürecinin önünü açtığının ileride daha iyi anlaşılacağına, birçok meselede olduğu gibi bu konuda da MHP’nin haklılığının kabul ve teslim edileceğine şüphemiz yoktur. Nitekim bazı vicdan, feraset ve aklıselim sahibi bilim adamlarıyla yazarlardan bu hakikate işaret eden yorumlar gelmeye başlamıştır.

Geleneksel solun medyadaki tellallarının neden Devlet Bahçeli ve MHP düşmanlığı yaptıklarını, kendilerini MHP’li ve Ülkücü olarak tanımlayan ama aslında başkalaşım geçirmiş olan müzmin muhalefet güruhunu yanlarına alarak neden “Hayır!” kampanyası yürüttüklerini doğru olarak izah eden kalem ehlide vardır. Bu ve benzeri aydınlar tahlil ve tespitleriyle, kamuoyunun idrakine intibah ışığı gibi yansımaktadırlar.

Şimdilerde sabitlerle değişkenler “Hayır demezseniz Cumhuriyet elden gider. Bahçeli yazık ediyor güzelim ülkeye.” gibi karamsar ifadelerle zihin bulanıklığına, kafa karışıklığına ve ümitsizliğe zemin hazırlanmaktadır. Bunlar; felaket tellalı, yıkım ve kaos borazanıdır. 

Bunların; kitleleri korku, telaş ve ümitsizliğe sevk ederek sonuç alma girişimleri sonuçsuz kalacaktır. Çok ağır imtihanlardan geçmiş, çok çetin tecrübeler edinmiş olan milletimiz, bu eşiği çoktan aşmıştır. Kamuoyunda korku ve telaş yerine sağduyu, soğukkanlılık ve feraset hâkimdir. 16 Nisan’da galip gelecek olan da aklıselim ve feraset olacaktır.

“Hayırda hayır var.” propagandası yapan hayırsız ve bahtsızlara, ümitsizlik ve karamsarlık tüccarlarına millet; referandumda “Evet!” diyerek ders verecektir.