Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Konya Milletvekili Sayın Mustafa KALAYCI’nın TBMM Genel Kurulunda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Münasebetiyle partimiz adına yapmış oldukları konuşma. 23 Nisan 2018
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

23.04.2018 - Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Konya Milletvekili Sayın Mustafa KALAYCI’nın TBMM Genel Kurulunda
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Münasebetiyle
partimiz adına yapmış oldukları konuşma.
23 Nisan 2018

 



Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,

Konuşmamın başında muhterem heyetinizi ve temsilcisi olmakla onur duyduğumuz aziz milletimizi, Milliyetçi Hareket Partisi adına en iyi dileklerimle ve saygılarımla selamlıyorum.

98 yıllık bir maziden süzülerek gelen Gazi Meclisimizin kutlu hatıralarını sevinç, dua ve hürmetle yâd ediyoruz. 

İftihar edilecek bir adanmışlığa eşlik eden derin manevi hassasiyet içerisinde; bir Cuma günü Hacı Bayram Veli Câmiinde cuma namazı kılınarak dualarla, kurbanlarla, tekbirlerle, salavatlarla, Kur’an-ı Kerim tilavetleriyle açılan Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin 20’nci yüzyıldaki en önemli adımı ve eseridir.

Büyük Millet Meclisi’nin açılması dönemin şartlarını dikkate aldığımızda destansı bir atılım, kararlı bir adımdır. Milletimiz kendi geleceğine bizatihi kendisinin yön vereceğini 23 Nisan 1920 itibariyle göstermiş, temsilcileri eliyle tüm dünyaya duyurmuştur.

En yaşlı üye sıfatıyla Meclis’in ilk toplantısını idare eden ve açılış konuşmasını yapan Sinop Mebusu Şerif Bey’in de vurguladığı gibi; Türk milleti esaret vaziyetini şiddetle ve kesin olarak reddederek, vekillerini Ankara’da toplamış ve kendi kaderine bizatihi kendisinin yön vereceğini ilan etmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle ifade edecek olursak; Büyük Millet Meclisi, bizi yaşatmamak isteyenlere karşı, yaşamak hakkımızı müdafaa etmek üzere toplanmıştır.

TBMM, her şeyden önce Türk milletine duyulan sevgi ve saygının eşsiz bir tezahürü, çok kıymetli bir ürünüdür. Milli iradeye sadakatin, milli egemenliğe bağlılığın, meşruiyete verilen önemin çok açık, çok net kanıtıdır.

Milli varlığın mukaddes bir bütün olduğunun ispatı, parçalanamaz ve el uzatılamaz bir değer olarak bayraklaştığının teyit ve temini, çatısı altında bulunduğumuz kutlu Meclisimizin başarısıyla ve garantisiyle cihana duyurulmuştur.

Fedakârlık; burada zirveye tırmanmış, vatan ve millet sevgisi buradan özgürlük kıvılcımını tutuşturmuştur. Anadolu’nun ortasında, o dönemin zor şartları altında; hilalin cihana meydan okuması, Türk milletinin hayat ve varlık haklarına sahip çıkması şüphesiz Büyük Millet Meclisi’nin üstün kabiliyeti ve mücadele azmiyle gerçekleşmiştir.

İlk Meclis’in kahraman Mebuslarının dünya görüşleri, doğdukları yöreler, etnik kökenleri farklı farklı olsa da, şunu unutmayınız ki, hepsi birden büyük Türk milletinde kaynaşmış, davalarına inanmış, vatan ve bayrak ortak paydasında buluşmuşlardır.

Ankara’ya gelmenin ölüm demek olduğu bir dönemde, burada toplanan kahramanlar hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış ve Türk milletinin sesi, nefesi ve demir yumruğu olmuşlardır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının millî mücadele şartları içerisinde geliştirdikleri metot, savaşın ancak milletle beraber kazanılacağı inancıyla, onları millî mücadeleyi örgütleyen meşrû bir güç olarak kongrelere ve Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuna götürmüştür. Böylece Kurtuluş Savaşı’nın önder kadrosu ile millet arasında bir düşünce ve inanç birliği oluşmuş, bu ise, 23 Nisan 1920’de millet iradesinin örgütlenmesi şeklinde tecellî etmiştir.

Eşsiz komutan ve devlet adamı Mustafa Kemal’in önderliğinde Türk Milleti’nin ortaya koyduğu bu güç, Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştır. Mücadeleyi kazanan ordular, hiç şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin orduları, yani milletin kendisidir.

Büyük Millet Meclisi bir yanda cepheleri yönetirken, öte yanda bağımsız ve onurlu yaşamanın esaslarını belirlemiş, bu uğurda ne gerekiyorsa da yapmıştır. Bu mecliste milli vicdanın geleceğe ait bütün arzu ve beklentileri bir araya gelmiş, Cumhuriyetimiz bu ortam içinde yeşermiş ve filizlenmiştir.

Millî mücadelemiz, devleti henüz teşekkül etmemiş olan Büyük Millet Meclisi’nin komutasında ve önderliğinde kazanılmıştır. Bu yönüyle Meclisimiz, bağımsızlık savaşı kazanmış ve vatan kurtarmış ilk meclistir. Ve bunun için “gazi” meclis unvanını fazlasıyla hak etmiştir.

Hamdolsun, bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi de, İlk Meclis’in emanet ve şerefine korkusuzca sahip çıkarak, 15 Temmuz 2016’da hain FETÖ işgalini durdurmuş, bu haliyle ikinci defa vatan kurtarıcılığı unvanına layık olmuştur. Gazi Meclis, 15 Temmuz’da bir kez daha Gazilik unvanını teyit etmiştir.

 

Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,

TBMM, yalnızca meşruiyetini ve iradesini milletten alan kurumsal bir yapı değil, aynı zamanda büyük Türk milletinin yaşama, var olma, bağımsızlık ve özgürlük coşkusunun temsil edildiği milli ruhun, ta kendisidir.

Büyük Millet Meclisi inanmışlığın eseri, korkusuz yüreklerin mükâfatıdır. Büyük Millet Meclisi, aklın, adaletin, uzlaşmanın, anlaşmanın ve kucaklaşmanın demokrasiyle mühürlenmiş manevi sözleşmesidir.

İmparatorluğumuzun yıkıntıları arasından yeni bir devlet doğmuşsa, Mondros’tan Sevr’e kadar yazılan imha belgeleri yırtılıp atılmışsa, Türk milleti aynı ülküler etrafında buluşmayı başarabilmişse bunun şeref payesi elbette Büyük Millet Meclisi’ne aittir.

Büyük Millet Meclisi Malazgirt’in emanetini yere düşürmemiş, binlerce yıllık haysiyet ve itibarımızı lekeletmemiş, Türk milletinin gidecek, sığınacak veya vazgeçecek bir yurdu olmadığını gerek irfanıyla, gerek hamiyetiyle, gerekse de tutkusuyla ortaya koymuştur.

Tarih,  Gazi Meclisimizin bu muhterem ve hayranlık uyandıran ulvi vasfını her fırsatta gösterecek ve milli yürekler her şart altında bunu hayırla yâd edecektir.

Büyük Millet Meclisinin açılması, milletimizin varlığına ve bekasına yönelmiş dayatmalar karşısında neleri göze alıp, neleri başarabileceğinin de imrenilecek bir numunesini teşkil etmiştir.

Gerek Büyük Millet Meclisi'nin açılış destanı ve şartları, gerekse sonradan yaşanan siyasi, sosyal gelişmelerin tamamı; milletimizi küçümseyen, onuruna ve mukaddesatına el ve dil uzatmaya yeltenen, gücünü sınamaya kalkışan odakları nasıl bir akıbetin beklediğini anlamaları açısından da tarihi ihtar belgesi olmuştur.

Bu nedenle, Millet Meclisimizin açılması ile başlayan sürecin manasını ayrıntıları ile bilmenin, devlet ve millet hayatımızda yeniden karşımıza çıkan benzer tehditlerin ve tehlikelerin doğru anlaşılması bakımından çok önemli olduğuna inanıyorum.

Unutulmasın ki, 23 Nisan 1920 hiçbir zaman ihmal ve inkar edilemeyecektir. TBMM, gücünü ve meşruiyetini Türk milletinden alarak ebediyen var olacaktır.

Tarihi bir gerçektir ki, Türk milleti birlik ve beraberliğini koruduğu sürece daima muzaffer olmuş, kutlu mazisine altın sayfalar eklemiştir. Bir olalım, herkes eşittir Türkiye gerçeğinde birleşip milli bekamızı sonuna kadar koruyalım.

Bu duygu ve düşüncelerle, egemenliğin aziz milletimiz tarafından kullanılmaya başlandığı 23 Nisan 1920 tarihinin 98’inci yıldönümünün hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bize emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kurucu kahramanları ve vatanımızın selameti için canlarını seve seve ortaya koyan muhterem şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun.

Milletimizin egemenlik yetkilerini doğrudan doğruya eline aldığı 23 Nisan tarihi, aynı zamanda sevgili çocuklarımız için de Bayram olarak kutlanmaktadır. Bu vesileyle gözümüzün nuru, hayatımızın en güzel meyvesi ve geleceğimizin teminatı olan bütün çocuklarımızın Bayramını kutluyorum.

Konuşmama son verirken ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi ve muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.