Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, tebrik ve teşekkür ziyaretinde bulunduğu Amasya Belediyesi’nde yapmış oldukları konuşma. 27 Temmuz 2019
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
tebrik ve teşekkür ziyaretinde bulunduğu Amasya Belediyesi’nde
yapmış oldukları konuşma.
27 Temmuz 2019

 

 



Aziz Vatandaşlarım,

Saygıdeğer Amasyalı Kardeşlerim,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler,

Şehzadeler şehri Amasya’yı selamların en güzeliyle selamlıyorum.

Amasya’da hayatını sürdüren, ekmeğinin peşinde olan her kardeşimi hürmet ve muhabbetle kucaklıyor en iyi dileklerimi sunuyorum.

Amasya tarihin müşahidi, tarih Amasya’nın müteahhididir.

Amasya Türkiye’nin göz nuru, maziye açılan gönül kapısıdır.

Orta Karadeniz’in iç kısmında bir hilal gibi parlayan Amasya geçmişten bugüne dalga dalga büyüyen istiklal ve istikbal haklarımızın kader ve karar kentidir.

İftiharla söylemek isterim ki, 31 Mart Mahalli İdareler Seçiminde tarihi bir duruş gösterdiniz.

Emaneti ehline teslim ettiniz.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne muazzam bir destek verdiniz.

Üç hilali yükseltip huzuru ve umudu seçtiniz.

Milli birlik ve kardeşliğin mesajını sahiplendiniz.

Hepinizle övünüyorum, hepinizle gurur duyuyorum.

31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde partimizin siyasi sorumluluğuna emanet edilen belediyelerimizi “Teşekkür-Tebrik-Takdir” temasıyla planladığımız ziyaret programlarını sırasıyla gerçekleştiriyoruz.

Bu kapsamda sekizinci durağımız olan Amasya’dayız.

31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy veren, belediye başkan adaylarımızı destekleyen Amasyalı kardeşlerime yürekten teşekkür ediyorum.

Amasya Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Sarı’yı,

Göynücek Belediye Başkanımız Sayın Kadir Fatih Erdoğan’ı,

Hamamözü Belediye Başkanımız Sayın Fatih Bayrakdar’ı can-ı gönülden tebrik ediyorum.

31 Mart seçim sürecinde azimle, heyecanla, samimiyetle, inanmışlıkla çalışan, bununla birlikte sorumluluklarını harfiyen ifa ve icra eden değerli dava arkadaşlarımı, bütün parti teşkilatlarımızı takdir ediyorum.

Allah eksikliklerini göstermesin diyorum.

Amasya’da bir çığır açılmış, milli bir çağrı cevap bulmuştur.

Elbette Amasya’nın değerini çok iyi biliyoruz.

Verdiğiniz muhterem ve müstesna desteğe layık olabilmek için insanüstü bir gayretle görevimizi yerine getireceğiz.

Amasya’ya mahcup olmayacağız.

Amasya’nın hedeflerinden taviz vermeyeceğiz.

Aziz ecdadımız Amasya’ya derin iz ve eserler bırakmıştır.

Tamamı namusumuza emanettir.

Bedestenler, camiler, medreseler, köprüler, türbeler, kaleler, çeşmeler, hanlar, hamamlar Amasya’yı tarihi ve kültürel hazine olarak kuşatarak zamanımıza kadara ulaşmıştır.

Amasya evleri geçmişin anılarını bugünlere taşımıştır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde tam yedi padişahımızın şehzadelik dönemlerindeki olgunlaşma ve kutlu görevlerine hazırlanma yeri Amasya olmuştur.

Payitahta giden yol Amasya’dan geçmiştir.

Devlet terbiyesi ve geleneği burada öğrenilmiş ve öğretilmiştir.

Bir yanda imparatorluk bünyesinde, diğer yanda milli devlet yapısı içinde hem yükselişin, hem de kuruluş ve kurtuluşun ağırlık merkezi bellidir, kuşkusuz Amasya’dır.

Şunu herkes bilmelidir ki, Amasya devletin özüdür, milletin sözüdür, tarihin sesidir, geleceğin ruh köküdür.

Çözülmeye karşı direnç noktası burasıdır.

Bölünmeye karşı devleşen irade buradan yükselmiştir.

Amasya’ya hizmet ecdada vefa borcumuzdur.

Amasya’yı ayak bağlarından kurtarmak, gelişmesini ve büyümesini sağlamak Milliyetçi Hareket Partisi için beka ve şeref meselesidir.

Mutlaka başaracağız, mutlaka yapacağız, Amasya’yı baştan ayağa imar, inşa ve ihya edeceğiz.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne güvendiniz, sandıkta güç verdiniz; bizler de güveninizi boşa çıkarmayacağız, beklentilerinizi karşılıksız bırakmayacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi varsa umut vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi varsa huzur vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi varsa çare vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi varsa sarsılmaz bir duruş vardır, sağlam bir şuur vardır, elbette buradadır, milli vicdanlarda hakimdir.

 

Değerli Amasyalılar,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Yüz yıl önce vatan toprakları işgal ve esaret altındaydı.

Türk milleti zalimlerin baskı ve dayatmasına maruz kalmıştı.

Uzun yıllar devam eden savaşlar topraklarımızı eritmiş, milletimizi bitkin, bezgin ve yorgun bırakmıştı.

Sömürgeci güçler varlığımızı imhaya heves ve teşebbüs etmişlerdi.

Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikedeydi.

Ya bir yol bulunmalı, ya da bir yol açılmalıydı.

İhtiyaç olunan kudret damarlardaki asil kanda gizliydi.

Tutsaklık, bağımlılık, kölelik milletimize uzak ve yabancı kavramlardı.

Türk vatanının her karışı şehit kanlarıyla sulanmış, fedakârlık ve kahramanlıklarla nurlanmış, kutlu ecdadımızın mücadelesiyle kazanılmıştı.

Felaketlerin ortasından anıt gibi yükselerek milli varlığımızın istiklal içinde geleceğe taşınması ihmali olmayacak bir görevdi.

Nihayetinde Amasya Milli Mücadele’nin hareket mevkii olarak belirmiş ve sivrilmişti.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Amasya’ya tutunarak, Amasya’dan ilham alarak kurtuluşumuzun sönmeyecek meşalesini yakmışlar, istiklal genelgesini buradan yayımlamışlardır.

Milli Mücadele’ye ruh ve yön veren kararlılık tam bir asır önce Amasya’dan ilan edilmiştir.

22 Haziran 1919’da zamanlar üstü bir kavrayış ve inançla dile getirilen, “Milletin istiklali, yine milletin azim ve kararıyla kurtarılacaktır.” iradesi Türk milletinin bağımsızlık kıvılcımını tutuşturmuştur.

Samsun’da atılan ilk adım, Amasya’da tebliğ edilen ilk tamim Erzurum ve Sivas’ın kongre ruhuyla birleşince milli heyecan keskin şekilde bilenmiş, zaferler kuvvetle birleşmiş, çok şükür Türkiye Cumhuriyeti’nin harcı karılmış, temeli kazılmıştır.

Türk milleti bağımsızlığının bedelini ödemiştir.

Milli bekamızın müdafaası için her zorluğa göğüs gerilmiştir.

Tarih aynı zamanda geleceğin ilham ve irade payesidir.

Yüz yıl önce verilen kurtuluş mücadelesi Türk milletinin yüz akı, milli aklı, varoluş ahlakıdır.

Bugün ülkemize yönelik kurulan tuzaklara Amasya Genelgesi’ndeki şuurla bakıyoruz.

 

Manda ve himaye özlemi çekenlere Erzurum ve Sivas Kongrelerinin atılgan ve çevik tavrıyla cephe alıyoruz.

Dün yedi düvel üzerimize geldi, yine bu milleti yenemediler, yine bu milleti deviremediler.

Bugün terör örgütlerinin hunhar eylemleri yine sonuç vermeyecektir.

Sahnelenen küresel oyunlar amacına ulaşamayacaktır.

Yazılan bölgesel senaryolar yırtılıp atılacaktır.

Kurgulanan ekonomik komplolar, planlanan veya tedavüle sokulan yaptırım tehditleri gene milletin azim ve kararıyla tesirsiz hale getirilecek, hiçbir baskı Türkiye’ye sökmeyecek, işlemeyecektir.

Türkiye’nin sesi gür ve güçlü şekilde çıktıkça bundan ürken ve rahatsız olan ülkeler menfur arayış içine giriyorlar.

Zalimler, hainler, işbirlikçiler dün olduğu gibi yine boş durmuyorlar.

Muhasım odaklar egemenlik haklarımıza ve bağımsızlığımıza leke sürmek için kuyruğa giriyorlar.

Güney sınırlarımız boyunca fitne ekip zehir biçmek için çalışıyorlar.

ABD’nin tutarsız, çelişkili ve güvenilmez tavrı nedeniyle PKK/YPG terör örgütü sınırlarımızın dibinde yuvalanmış, sözde hâkimiyet alanı oluşturup fiili durum yaratmıştır.

CHP Genel Başkanı’nın “Bize mi saldıracaklar” diyerek aklamaya çalıştığı YPG, 22 Temmuz 2019 gecesi sınır ilçemiz Ceylanpınar’a bir kez daha roket atmış, ikisi çocuk olmak üzere altı kişinin yaralanmasına yol açmıştır.

CHP tehlikenin hala farkında değildir.

CHP, HDP, İP aynı anda zillete düşmüşler, zihnen, fikren, siyaseten iflas etmişlerdir.

Özellikle CHP Genel Başkanı’nın Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde dün yapılan “CHP’li Belediye Başkanları Çalıştayı”nda yapmış olduğu konuşma amaçsız siyasetin çarpık bir numunesidir.

Konuşmasının tek bir yerinde Türkiye’nin terör sorunundan bahsetmemiş, tek bir satırında karşı karşıya olduğumuz ağır tehditlerle ilgili görüş paylaşmamıştır.

Bu durum CHP adına ayıptır, utanç vericidir.

CHP’ye oy veren kardeşlerime büyük bir haksızlıktır.

CHP Genel Başkanı’na Amasya’dan açık açık soruyorum:

Terörle mücadele hakkında ne düşünüyorsunuz? Hangi plan, hazırlık ve önerilere sahipsiniz?

22 Temmuz 2015’ten bu tarafa kaç şehit verdiğimizden haberiniz var mı?

Sarımsağın yüzde 89, salçanın yüzde 90, çocuk bezinin yüzde 40 zamlandığını söylüyorsanız da, terörle mücadelenin artan maliyetlerini, bombaya, mermiye, askeri operasyonlara harcanan paraları hiç duydunuz, hiç hesap ettiniz mi?

Sayın Kılıçdaroğlu, kuldan utanmıyorsanız, bari Allah’tan korkun.

Türkiye ateşten gömlek giymişken, siz hangi yüzle konuşuyorsunuz?

Mutfakta ateş varsa söner, söndürülür, bugün az yediysek yarın çok yeriz, bugün kaybettiysek kısa sürede tekrar kazanırız, peki ağlayan analara ne diyeceksiniz? Omuzlarda taşınan şehit naaşlarına nasıl bakacaksınız?

Bekamız tahrip edildikten, vatan ve millet elden gittikten sonra neyin ekonomisinden, neyin gelir azalmasından bahsedeceksiniz?

PKK-FETÖ ihanetinin açtığı derin yaraları, kazdığı dipsiz kuyuları nasıl kapatacağız? Bunu da soğan, patates, patlıcan istismarıyla mı tamir ve telafi edeceğiz?

CHP’ye oy veren vatandaşlarım ellerini vicdanlarına koyup muhasebe yapsınlar.

CHP Genel Başkanı’nın konuşmasının nesi doğru, neresi düzgündür?

Türkiye yalnızca Suriyeli sığınmacılara 35 milyar dolar harcamışken, terörle mücadelenin faturası günbegün ağırlaşırken, küresel tefeciler, ekonomik tetikçiler saldırdıkça saldırırken Türkiye’nin aleyhine konuşmak, ekonomide tezviratlar üretmek adamlık mıdır? Ahlaki midir? Millilik midir? Haysiyetli bir tavır mıdır?

Milli bekamızın soğan kadar da mı değeri yoktur?

Bu Kılıçdaroğlu nereye koşmakta, kimlere hizmet etmektedir?

PKK’ya diyet borcu varsa söylesin, kurtaralım, kendisine omuz verelim.

FETÖ’nün boyunduruğu altındaysa imdat desin, yardım edelim, elinden tutalım, düştüğü çukurdan çekip çıkaralım.

Fakat Türkiye’nin tek adam rejimine geçtiğini söylemeye devam ettiği takdirde milli vicdanda mahkûm olacağını, Türkiye düşmanlarına taşeronluktan insan içine çıkamayacağı günlerin yaklaştığını da CHP Genel Başkanı’na ikazen hatırlatmak isterim.

Teröristler kanlı eylem nöbetindedir, fakat CHP’den çıt yoktur.

Sınır ötesinde oyun içinde oyun vardır, ama CHP’den ses yoktur.

Bu CHP hangi ülkenin partisidir?

Bu CHP kimlere tekmil ve selam vermektedir?

Korkuları, sakladıkları hangi açıkları vardır da bu kadar aczin ve teslimiyetin pençesine düşmüşlerdir?

İP, CHP, HDP arasında görüşülen, konuşulan, uzlaşılan hangi karanlık ilişkiler vardır?

CHP Genel Başkanı son bir yılda milli gelirdeki düşüşün 135 milyar dolar olduğunu söylerken, karamsarlık aşılayıp kara kampanya tetikçiliği yaparken kimlerin gözüne girmek, hangi mihrakların dikkatini çekmek için çabaladığını artık herkes biliyor, herkes anlıyor.

Bu çürük zihniyetler Milli Mücadele yıllarında ihanetiyle malum olan Ali Kemal’in izinden yürüyen, onun Birleşik Krallığa Başbakan olan torunuyla fikri hısım olan gafillerdir.

Bunların nüfus kütüğü Türkiye’de, ruh kökü yabancı memleketlerdedir.

CHP Genel Başkanı ne yaparsa yapsın, hangi fitne ve nifaktan nemalanırsa nemalansın bu aziz millet, bu büyük devlet varoluş mücadelesini kahramanca sürdürecektir.

CHP tarihin yanlış tarafındadır, müflistir, geçmişinden kategorik olarak kopmuştur.

Ve ne üzücüdür ki, CHP tanınmaz haldedir, aziz Atatürk’ün kemiklerini de sızlatmaktadır.

Kılıçdaroğlu ne kadar üç maymunu oynasa da sınır ötesinden kaynaklanan terör tehdidi Türkiye’yi bir karar arifesine kadar taşımıştır.

Kaldı ki taşımak da zorundadır.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklüğünün sinir uçlarına basan, sabrını zorlayan, tahammül sınırını test eden vahim gelişmeler karşısında da varoluş-yok oluş mücadelesinin eşiğinde olduğumuz açıktır.

Milli haklarımızı savunamazsak, milli bekamızı koruyamazsak bu coğrafyada, bu millet yapısıyla, bu devlet sistemiyle ayakta durmamız, hayat bulmamız mümkün değildir.

Kurulan tuzakları akılla, sabırla, milli güç imkânlarıyla bozmak zorundayız.

İmhamızı planlayanlara imanla engel olmalıyız, doğduklarına da pişman etmeliyiz.

Zaafa düşmemizi projelendirenlere sonuna kadar direnç ve tepki göstermeliyiz.

Türkiye’yi önce kafese alıp ardından da zincire vurmak istiyorlar.

Bu yüzden vatanımız hedeftir.

Milli birliğimiz, milli varlığımız saldırıya uğramaktadır.

Bağımsızlığımız ve bekamız ateş hattındadır.

Fakat teslim olmayacağız, alttan almayacağız, göz yummayacağız, zulme ve zulmete müsaade etmeyeceğiz.

Bu gerçeği hafta başında Türkiye’ye gelen ve Suriye’nin kuzeyini esas alan gelişmelerle ilgili temaslar yapan ABD heyetinin iyi bilmesinde çok ciddi yararlar olacaktır.

Teröristler Suriye’nin kuzeyindedir.

Karanlık hesaplar Irak ve Suriye’nin kuzey tarafındadır.

İnsanlık düşmanları bilhassa Fırat’ın doğusunda cirit atmakta, tahriklerini ve provokasyonlarını sürdürmektedir.

Buna dur demenin, engel olmanın zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.

Suriye’nin kuzeyinde acilen derinliği 30 km’yi bulan bir güvenli bölge kurulmalıdır.

Bu bölge terörden tamamen arındırılmalı, denetim ve kontrolü Türkiye’de olmalıdır.

PKK/YPG’li caniler silahlarını derhal teslim etmelidir.

Terörden arındırılan ve güvenliği sağlanan alanlara ülkemizde misafir olarak bulunan Suriyeli sığınmacılar peyderpey gönderilmeli ve yerleştirilmelidir.

Başka bir seçenek yoktur, artık kalmamıştır.

Biz güvenli bölgeyle ilgili düşüncelerimizi 2012’den beri seslendirdik.

Konuyla ilgili teklif ve değerlendirmelerimizi devamlı surette dile getirdik.

Amacımız Türkiye’nin güvenliğidir.

Amacımız devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü teminat altına almaktır.

Bugüne kadar Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonlar iki defa ertelenmiştir.

Her seferinde yeni bir oyalama sürecine maruz kaldığımız açıktır.

Geldiğimiz bu aşamada oyalanmaya, aldatılmaya, yalanlarla avutulmaya tahammülümüz kesinlikle yoktur.

Türkiye’nin meşru, hukuki ve beka hassasiyetine uygun güvenli bölge hedefi ya karşılanmalı, ya da Fırat’ın doğusu ateşe verilmeli, Türk milletinin kudreti hainlerin tepesine inmelidir.

Bıçak kemiğe çoktan dayanmıştır.

Ne var ki ABD samimi değildir, dürüst değildir, yapıcı ve dostane bir tavır içinde görülmemektedir.

22 Temmuz 2019 Pazartesi günü ülkemize gelen ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi’nin önerileri elbette makul ve güvenlik ihtiyaçlarımızı karşılamaktan uzaktır.

Özel Temsilci Türkiye’de görüşmeler yaparken, ABD’nin Ortadoğu’dan sorumlu Merkez Komutanı’nın Suriye’nin kuzeyinde aranan teröristlerle samimi görüntüler vermesi tam bir izansızlık, pervasızlık ve tutarsızlıktır.

ABD Türkiye ile terör örgütünü eşzamanlı idare etmektedir.

Bu pişkinliğin ve ahlaki düşüklüğün kabulü mümkün değildir.

Üstelik ABD’li askerler karadan ve havadan YPG’li teröristlerin katılımıyla Fırat’ın doğusundaki sınır boyunca devriyeye çıkmışlardır.

Ankara’da güvenli bölge müzakereleri sürerken ABD’li askerlerin teröristlerle birlikte hareketi ülkemize yönelik gözdağıdır.

Müttefiklikle bağdaşmayan ne varsa bölgede tezahür etmektedir.

Münbiç mutabakatına uymayan, Suriye’nin kuzeyinden asker çekmeyen ABD ileri düzeyde güvenilmez bir durumdadır.

S-400 Füze ve Hava Savunma Sistemi alımından sonra artan yaptırım tehditleri, ABD Başkanı’nın gönülsüz gibi yaklaşıp Kongre’nin bastırması tam bir orta oyununa, tam bir tiyatroya dönüşmüştür.

ABD, Türkiye ile terör örgütü PKK/YPG arasında denge arayışındadır.

Kanlı teröristler ABD’nin direkt muhatabı, hain terör örgütü de doğrudan müttefiki haline gelmiş durumdadır.

Milli güvenliğimizin savunulması, milli tezlerimizin kabulü için siyaset ve diplomasi kanalları muhakkak kullanılmalıdır.

Ancak bu kanallar açık olmasına rağmen oyalama devam edecekse bizzat devreye girip cesaretle harekete geçmek, Fırat’ın doğusunda hainlere öldürücü darbeyi indirmek Türkiye için bir beka ve onur meselesidir.

Gecikirsek kaybederiz.

Taviz verirsek zayıf düşeriz.

Türkiye kendi söküğünü dikmeye, kendi kaderine yön vermeye muktedirdir.

Yüz yıl önce, Amasya Genelgesi’nde ifade edilen, “Milletin istiklali yine milletin azim ve kararıyla kurtarılacaktır” duruş ve iradesi milli vicdanda hala mahfuzdur.

Bugünkü durumda gerekli olan duruş bu duruştur, bu iradedir.

Fırat’ın doğusundaki, Irak’ın kuzeyindeki hain ve haşarat yuvaları dağıtılmalıdır.

Irak’ın kuzeyinde icra edilen Pençe operasyonu Türkiye’nin kararlılığının ispatıdır.

17 Temmuz 2019’da, diplomatımız Osman Köse’yi Erbil’de şehit eden alçakların suikastı planlayan ve azmettirenlerle birlikte cezalandırılması dökülen kanların son damlasına kadar hesabının sorulacağının çok açık bir göstergesidir.

Katillere yönelik 18 Temmuz’da Duhok kırsalında, bundan altı gün sonra da Irak’ın kuzeyindeki Batifa kırsalında gerçekleştirilen operasyonların kararlılık ve kahramanlık beratı olduğu ortadadır.

Yapılan kanlı saldırılar hiçbir hainin yanına bırakılmayacaktır.

Rüzgâr eken fırtına biçecektir.

Nefretle doğrulan cesaretle biçilecektir.

Hiç kimse hesap hatası yapmasın.

Hiç kimse yalan ve yanlış heveslerin peşine düşmesin.

Hiç kimse sağduyumuzu zaaf ve zayıflık sanmasın.

Türk milleti vatanını muhafaza edecektir.

Türkiye meşru ve hukuki haklarına korkusuzca sahip çıkacaktır.

S-400 alıyorsak ülkemizin güvenliği içindir.

Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgenin tesisini istiyorsak varlığımız ve egemenlik haklarımızın güvenceye kavuşturulması amacıyladır.

Fırat’ın doğusuna F-16 olup uçacaksak, obüs olup patlayacaksak, bomba olup yağacaksak, ateş olup yakacaksak bunun icazetini de hiçbir yerden almayız, hiç kimseye de sormayız, sormayacağız.

Irak’ın kuzeyine pençemizi geçirdik.

Hakurk’tan Kandil’e varıncaya kadar ne kadar hain varsa önümüze kattık, kaçtıkları yere kadar kovalamaya başladık, hepsini birden namlumuzun önüne dizdik.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen terör koridorunu kestik, bağlantılarını kopardık.

Bilinsin ki, Türkiye’nin varoluşuna dinamit koyamayacaklar.

Türkiye’nin toprak bütünlüğüne kast edemeyecekler, milli haklarımıza çomak sokamayacaklar.

Türk milletine boyun eğdiremeyecekler, Türk devletine diz çöktüremeyecekler.

Doğudan batıya, kuzeyden güneye biriz, beraberiz, büyük bir aileyiz.

Türk milleti zalimlere karşı kenetlenmiştir.

Yürekler birdir, nefesler birdir, nitekim Türk milleti adını, anısını ve gelecek ülkülerini zedeletmeyecektir.

Dünya ABD’den ibaret değildir.

F-35’den mahrum olmak her şeyin sonu değildir.

Küresel pakt, oluşum ve kuruluşlar kader değildir.

Geçmişte kendi yolumuzu kendimiz çizmeyi başardık.

Yine yaparız, yine başarırız, yine her zorluğun üstesinden geliriz.

Çünkü biz Türk milletiyiz.

 

 

Değerli Vatandaşlarım,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

25 Temmuz 2019 tarihinde Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun politika faiz oranını yüzde 24’ten yüzde 19,75 çekmesi sevindirici bir gelişmedir.

Üreten, yatırım yapan, istihdam oluşturan, Türkiye’nin büyümesine destek olan girişimcilerimizi, firmalarımızı, şirketlerimizi, iş alemini faiz tasallutundan kurtarmak lazımdır.

Vatandaşlarımızı faiz ve kur baskısından korumak muhakkak sağlanmalıdır.

Nitekim faiz çilesine son verilmelidir.

Üretim teşvik edilmeli, çarklar dönmeli, fabrika bacaları tütmelidir.

Ekonomik saldırı düzenleyenlere bütün imkanlarımızla direnmek mecburidir.

Çiftçilerimizin sorunları vardır, halledilmelidir.

Esnafımızın şikâyetleri vardır, giderilmelidir.

Emeklilerimizin, işçilerimizin, memurlarımızın, dar ve orta gelirli insanlarımızın talepleri imkanlar nispetinde karşılanmalıdır.

Buğday üreticilerimizin, pancar üreticilerimizin, sebze ve meyve üreticilerimizin, emeğinin, alın terinin karşılığını almak isteyen kardeşlerimizin problemleri zaman içinde çözülmelidir.

Ekonomik iyileşme, demokratik normalleşme, siyasi istikrar, kalkınma, gelişme ve zenginleşme hamlelerini daha da güçlendirecektir.

2018 yılının Ekim ayında yüzde 25,2 olan enflasyonun geçen ay yüzde 15,72’ye inmesi ve cari açıktaki gerileme umut vericidir.

Mali disiplin ve tasarruf tedbirleriyle bütçe açığındaki artışların frenlenmesi mümkündür.

Bizim arayışımız daha huzurlu bir Türkiye’dir.

Bizim arzumuz daha müreffeh, daha güvenli, daha gelişmiş bir Türkiye’ye ulaşmaktır.

İdlib’te bina enkazlarının arasına sıkışıp kalan çocukların yürek burkan fotoğrafları, Gazze’de, Kaşgar’da, Kerkük’te feryat eden yavruların feci akıbetleri hepimizi sarsmalı, uyarmalıdır.

Vicdani görevlerimizi ihmal etmemiz düşünülemeyecektir.

Yerlerini yurtlarını terk edip umuda yolculuk diye denizlerde boğulup balıklara yem olan göçmenlerin acıklı halleri hepimize ibret olmalıdır.

Doyamayan, giyinemeyen, barınamayan, suya bile kanamayan mazlumların hakkını savunmak milletimizin tarihi mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Türk milleti var oldukça, Türkiye ebediyet istikametinde ilerledikçe zalimlerin korkulu rüyası, masumların da müdafaa mercii olarak anılacak ve ayakta alkışlanacaktır.

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle gücüne güç kattıkça bölgesinde huzur ve istikrar adası olarak yükselecektir.

Yükselişimizin sınırı da yoktur.

2023 hedeflerinin gerisinde kalmanın bahanesi olamayacaktır.

Ülkemiz daha güzel günlere, bugünden daha umutlu dönemlere ulaşacaktır.

Sorun varsa, çözecek irade de vardır.

Zillet değil millet yaşayacaktır.

Zalimler değil mazlumlar kazanacaktır.

Türkiye’de hiçbir insanımız aç ve açıkta bulunmamalıdır.

Merkezi yönetimle mahalli yönetimler bunu teminle mükelleftir.

Bizim belediyecilik anlayışımızın temelinde yatan da budur.

İnsanımız huzur, barış, refah ve güvenlik içindeyse bizler rahat ederiz, vicdanen müsterih oluruz.

Belediye Başkanlarımızın kapıları paylaşmanın, bölüşmenin, kardeşçe muamelenin, hayırsever ve yardımsever ahlakın merkezi olmalıdır.

Bizim gönlümüzde herkese yer vardır.

Bizim sevgimiz herkese yetecek kadar büyüktür.

Amasya’da süt içemediği için ağlayan bir bebek olmayacaktır.

Ekmek alamadığı için başını öne eğen nineler, dedeler, analar, babalar olmayacaktır.

Isınamadığı için küçücük elleri soğuktan çatlayan çocuklarımız olmayacaktır.

Giyecek ayakkabısı olmadığı için ayakları su içinde kalan yavrularımız olmayacaktır.

Sözümüzü sözdür, Amasya’da ayağa ve şaha kalkacaktır.

Amasya Belediye Başkanımıza ve diğer Belediye Başkanlarımıza samimiyetle güveniyor, hepsinden çok şey bekliyorum.

Her Belediye Başkanımız şehrinin emini, teminatı, manevi hisarı, gece gündüz muhafızıdır.

Medeniyet tasavvurumuza bizzat sahada refakat edecek, bunu tanıtıp anlatacak, “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” ilkemizi yaşatacak olan Belediye Başkanlarımızdır.

Belediye Başkanlığına yeni seçilen arkadaşlarımdan özellikle rica ediyorum:

Sürekli geçmiş yönetimlerden yakınarak vakit kaybetmek ve alınan kötü mirastan sızlanmak yerine önünüze bakmalı, hedeflerinizin peşinden koşmalısınız.

Geçmişteki hataların aynısını yapmak bizim kitabımızda yazmayan bir sapma halidir.

Vatandaşlarımızla empati yapamayan, dertlere deva olamayan, sorun ve şikayetlere kulak veremeyen belediye yönetimlerinin akıbeti biliniz ki kayıptır.

Çıkarların ikmaline değil, haysiyetin ifasına, hidayetin ifadesine, hizmetin idamesine dört elle sarılmak önem ve öncelik sıralamasında en ön safta yer almalıdır.

Diyor ya Hz.Mevlana: “Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela vermez kul azmadıkça.”

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken sizleri bir kez daha selamların en güzeliyle selamlıyorum.

Hepinize şükranlarımı sunuyorum.

Amasya’yı daha gelişmiş yapma mücadelemizde sizlerin desteğinizi bekliyor, Cenab-ı Allah’ın yardım ve himayesini niyaz ediyorum.

Sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.