Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Ankara Milletvekili Sayın Mevlüt KARAKAYA’nın "Ankara Bölge İstişare Toplantısında’’ yapmış oldukları konuşmanın metni. 3 Ekim 2021
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Ankara Milletvekili
Sayın Mevlüt KARAKAYA’nın
Ankara Bölge İstişare Toplantısında yapmış oldukları konuşmanın metni.
3 Ekim 2021

 

Toplantımıza katılmak üzere Bartın’dan yola çıkan parti heyetimizi taşıyan otobüsün bu sabah saatlerinde kaza yapması sonucunda iki dava arkadaşımızın hakkın rahmetine kavuşması ve çok sayıda arkadaşımızın da yaralanması bizleri derinden üzmüştür. Görev şehidi olan Bartın Belediye Başkan Yardımcısı ve Belediye Meclis Üyemiz Ahmet KÖMEÇ ile Bartın İl Yönetim Kurulu Üyemiz Murat SEVİLMİŞ’e Cenabı Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailelerine ve Milliyetçi Hareket Partisi camiasına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Aralarında Bartın Belediye Başkanımız Cemal AKIN’ın da bulunduğu 14 yaralı kardeşlerimize de Cenabı Allah’tan acil şifalar diliyoruz.  

Sayın Genel Başkanımızın talimatlarıyla 4 Eylül 2021 tarihinde Afyonkarahisar’da açılış toplantısını yaptığımız, devamında tüm il ve ilçe teşkilatlarımızı kapsayan  "Güçlü Siyaset, Lider Türkiye, Hedef 2023 - Siyasette Yeni Dönem: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Stratejik Hedefler" temalı bölge istişare toplantılarımızın 9’uncu ve aynı zaman da sonuncusunu Başkentimiz, milli mücadelemizin karargâhı güzel Ankara’mızda gerçekleştirdik.

Toplantıya, Ankara, Çankırı, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Nevşehir, Yozgat, Zonguldak, Kırıkkale, Bartın ve Karabük olmak üzere toplam 11 ilimizden teşkilat mensuplarımız, belediye başkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz ve il genel meclisi üyelerimiz katıldı.

Bölge istişare toplantımızda, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhur İttifakı, TBMM çalışmalarımız ile siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelerin yer aldığı iç ve dış gündem konuları "Güçlü Siyaset, Lider Türkiye, Hedef 2023” vizyonu kapsamında tek tek ele alınarak istişare edildi.

Toplantıda, Genel Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Filiz Kılıç ve Dr. Pelin Yılık, Merkez Disiplin Kurulu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Av. Halil Öztürk ve Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay birer sunum yaptılar.

ABD’nin küresel gücü, küresel çöp mü oldu?

Ülkü Ocakları Türk Milletinin gözbebeğidir!

Kendisi küçülürken sorunları katlanarak büyüyen ve çeşitlenen küremiz insanlık için huzursuz bir yaşam alanı haline gelmiştir.

Bugün insanlık, çevre sorunundan enerji sorununa, bulaşıcı hastalıklardan adalet sorununa, küresel terör sorunundan küresel eşitsizlik sorununa, uzayın kirlenmesi sorunundan teknolojinin insan fıtratına müdahale sorunlarına varan sinsi, çok boyutlu ve çok çeşitli tehlikelerle karşı karşıyadır.

Egemen güçler kürenin hiçbir sorununa çözüm ortağı dahi olmamakta, bilakis bu sorunlara kaynaklık yapmaktadırlar.

ABD, yıllardır küresel terör örgütü YPG/PKK’ya maddi ve manevi her türlü desteğini sürdürmektedir.

ABD, yıllardır FETÖ’yu koynunda beslemektedir.

Aynı ABD, bu sefer, Türk Milletinin göz bebeği Ülkü Ocakları’nı hedef almıştır.

Güya, Ülkü Ocakları’nın terörle ilişkisi olup olmadığını araştıracaklarmış!

Ülkü Ocakları, yarım asrı aşan bir süredir, Türk Milletinin bağrında yaşayan eğitim ve kültür alanında faaliyet gösteren; yasal ve tüm faaliyetleri şeffaf olan bir Türk gençliği organizasyonudur.

ABD’nin, bunu bilemeyecek kadar basit istihbarattan yoksun olması mümkün olabilir mi?

Eğer öyleyse, ABD’nin küresel gücü küresel çöp olmuştur.

Tasarı teklifini veren Yunan orijinli Dina Titus’un, tasarı öncesinde FETÖ’nün manevi oğlu olarak tanınan Enes Kanter ile görüşmesi sanırım birçok şeyi anlatmaya yetecektir.

Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi’nin yönetim ve temsil başarısı yeni dünya düzeninin oluşmasında etkili olacak…

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, çoğulcu, yani çok taraflılığı esas alan yeni bir dünya düzenine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Türk milleti başta olmak üzere bütün insanlığın istikrar, güven ve huzur içinde yaşamasını arzuluyoruz.

Sayın Genel Başkanımız, her fırsatta, insanlığın huzura ihtiyacı olduğunu, dünyayı daha yaşanır bir yer haline getirmek gerektiğini, bunun yerkürenin her köşesinde yaşayan bütün insanlık için ortak bir amaç haline gelmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Bu vizyon, Türk Milletinin tarih sahnesine çıktığı günden itibaren kendisi ve hiçbir fark gözetmeksizin bütün insanlık için arzuladığı; sevgiyi, şefkati, hak ve hukuku önceleyen ecdattan miras Nizam-ı Alem ülküsüdür.

Bu ülkü, yüksek bir şuurun ürünüdür.

Bizler, bu şuuru içselleştirip ülkü haline getirmiş Türk Milliyetçileriyiz.

Sn. Genel Başkanımızın talimatlarıyla projelendirilmiş ve bu amaca matuf olarak, bilim insanlarınca hazırlanmış “insanlığın huzuru” çalışması, partimizin konuya ilişkin siyasi vizyon belgesidir.

 Türk Milliyetçiliğini siyasi proje haline getirmiş yegane parti olan Milliyetçi Hareket Partisi, Cihan Devleti kurmuş atalarımızdan kalan yönetim mirasının gereğini yapmayı boynunun borcu bilmektedir.

Cumhur İttifakının iradesi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yönetme ve temsil başarısı bu yeterliliğe haizdir.

İttifaklar 15 Temmuz gecesi belli oldu…

15 Temmuz FETÖ işgal girişimi, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını bize yaşatarak gösterdi.

Bu cümleden olmak üzere, siyasal yapı ve sistemimizde önemli değişiklikler oldu.

Siyasal sistem üzerindeki temel değişiklikler; siyasi ittifakların oluşması ve yeni hükümet sistemine geçilmesi şeklinde tezahür etti.

Partilerin bir siyasi ittifakta yer alması,  elbette, parti ideolojisi, parti yöneticilerinin siyasi öngörü, beklenti ve duruşları ve benzeri birçok sebebe bağlanabilir.

Hangi sebebe bağlanırsa bağlansın göz ardı edilemeyecek en önemli husus, bu ittifakların daha 15 Temmuz gecesinde şekillenmeye başlamış olduğudur.

İşgal girişimine karşı devletini zillete teslim etmeme kararlılığıyla Türk milleti, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin açıklamaları, arkasından Başbakan ve özellikle Sn. Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla, hiçbir siyasi ideoloji ve inanç ayırımı olmaksızın, belli marjinal gruplar hariç, sokaklara dökülmüştür.

Bazı parti liderleri veya siyaset önderleri başlangıçta sessiz kalmışlar ve gelişmeleri evlerinde televizyon ekranlarından izlemeyi tercih etmişler, ancak gecenin ilerleyen saatlerinde cılız açıklamalarda bulunmuşlardır.

Parti liderlerinin veya siyaset önderlerinin FETÖ işgal girişimine karşı o gece takındıkları tavır ve duruşların şekli ve nitelikleri bugünkü ittifakların nüvesini oluşturmuştur.

15 Temmuz gecesi işgal girişimine karşı safını açıkça belli edenler ve zillete devletini teslim etmeme kararlılığında olanlar sonrasında Cumhur İttifakını oluşturmuşlardır.

15 Temmuz gecesi, ortalıkta görünmeyenler, evlerinden izledikleri gelişmelerin seyrine göre cılız açıklamalarda bulunanlar ise sonrasında Millet ittifakını oluşturmuşlardır.

Gönlünü dağa, aklını küresel dostlarına kaptıranlar; “PKK’ya açılım”,  “FETÖ’ya KHK iptali” istiyorlar…

Cumhur ittifakı, Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceğe taşınması için benzer hassasiyetleri paylaşan tüm kesimlerin birleşmesinin zorunlu olduğu bir süreçte doğmuştur.

Alenileşmiş tehdit ve tehlikelere karşı Türk milletinin bekasına sahip çıkma birlikteliğinden kaçanlar, bugün tehdit ve tehlikeleri oluşturanların hamisi ve işbirlikçisi haline gelmişlerdir.

Cumhur ittifakı, öncelikli hedefi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk milletini payidar kılmak olan bozkurtça duruşun adıdır.

Bozkurtça duruşun karşısında muvazenesi bozulanlar,  katır siyasetinde karar kılmışlardır.

Cumhur ittifakı, Türk milletinin gönül ve akıl ittifakıdır.

Gönlünü dağa, aklını küresel dostlarına kaptıranlar tükenmişliklerini; “PKK’ya açılım”,  “FETÖ’ye KHK iptali” kozlarıyla açık etmişlerdir.

Cumhur ittifakı, sınırsız sorumlu ve vadesi olmayan bir ittifaktır…

Cumhur ittifakı, vadeli bir seçim yatırımı ittifakı değildir, sınırlı sorumlu bir proje ortaklığı hiç değildir; hedefi Türk milletinin bekasını garanti altına almak olan sınırsız sorumlu ve vadesi olmayan bir ittifaktır.

Anayasamızda güvence altına alınmış bulunan cumhuriyetin temel ilkeleri, milli ve üniter devlet yapımız, Türk milli kimliği, Atatürk, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler Cumhur İttifakının kırmızı çizgileridir.

Hükümet sistemi değişikliği Sayın Genel Başkanımızın çağrısı üzerine başlatılmıştır…

Bir siyasal sistemin ana omurgasını yasama, yürütme ve yargı kurumlarından oluşan kuvvetler oluşturur.

Bu kuvvetlerin birbirleriyle olan işbirliği ve karşılıklı ilişki biçimleri de hükümet sistemlerini belirler.

Çeşitli toplumsal ve siyasal gelişmelerden etkilenerek ortaya çıkmış ve günümüzde çağdaş anayasaların vazgeçilmez bir unsuru halini almış hükümet sistemleri kuvvetler ayrılığına dayanır.

Kuvvetlerin yumuşak ayrılığına dayanan sistem parlamenter sistem, kuvvetlerin sert ayrılığına dayanan sistem ise başkanlık sistemi olarak adlandırılır.

Siyaset biliminde iyi ya da kötü hükümet sistemi yoktur; ülkeler için uygun olan veya uygun olmayan hükümet sistemi vardır.

Yani, hükümet sistemi ile ülkenin sosyal, siyasal, eğitim, kültürel yapısı ve hatta çevresel konjonktür arasında ciddi bir ilişki söz konudur.

Bu nedenledir ki; ülkeler kendilerine özgü hükümet sistemlerini uygulamayı tercih ederler.

Ülkelerin, ancak kriz dönemlerinden sonra hükümet sistemlerinde değişikliğe gittikleri de bir gerçektir.

Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk milletinin bekası üzerinde 15 Temmuzun yaşattığı buhran da ülkemiz için bir hükümet sistemi değişikliğini zorunlu kılmıştır.

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, 11 Ekim 2016 tarihinde "Türkiye’nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı vardır ve sorumluluk hepimizin sırtındadır. 15 Temmuz’dan sonra bu ihtiyaç acil bir hal almıştır. Türkiye’de hiçbir şey, 14 Temmuz’daki gibi olmayacak, olamayacaktır. Bunu görmezden gelemeyiz, kulağımızın üstüne yatamayız." diyerek;  bu zorunluluğu açıkça dile getiren ve çağrıda bulunan ilk ve tek siyasi liderdir.

Bu çağrıyla başlayan süreçte; meclis anayasa değişikliği çalışmaları, halk oylaması, bir kısım uyum yasalarının çıkarılması, genel seçimlerin yapılması gibi önemli aşamalardan geçerek, 9 Temmuz 2018 tarihinde Cumhurbaşkanının TBMM’de yeminiyle, esası Türkiye’ye özgü “Türk Tipi Başkanlık” olan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” uygulamaya girmiştir.

Siyasal sistemin kronik sorunları Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi’ne mâl edilmeye çalışılıyor…

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, birisi halk oylaması diğeri 24 Haziran 2018 genel seçimleri olmak üzere Türk Milletinden doğrudan doğruya iki kez onay alan bir sistemdir.

Unutmayalım ki, hükümet sistemleri siyasal sistemlerin önemli bir parçasıdır, ancak tamamı değildir.

Son zamanlarda, siyasal sistemin diğer unsurlarına ait eksiklikler ve bunların yeni sistemle olan uyumsuzlukları, Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemine mâl edilmeye çalışılmaktadır.

 Bu, kara propagandadan başka bir şey değildir.

Cumhur ittifakı Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi’ni tüm kurum ve kurallarıyla işler hale getirmektedir…

2018 seçimi öncesinde Cumhur İttifakı Protokolü imzalanmış ve milletimize sunulmuştur.  Bu protokolde, Cumhur İttifakı; “… gelecek 5 yıl içinde Cumhur Başkanlığı Hükümet Sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesini temin etmeyi hedeflemektedir.” denilmiştir.

Bu kapsamda, şu ana kadar Cumhur Başkanlığı Hükümet Sisteminin zorunlu uyum yasaları önemli ölçüde tamamlanmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, siyasal sistemin diğer unsurları üzerinde yapılması gereken düzenlemeler başta olmak üzere; demokratikleşme ve ekonomik ve sosyal refahın artırılmasına yönelik önerilerimizi geliştirdik ve kamuoyuyla paylaştık.

Cumhuriyetin 100’ncü yılında 100 maddelik anayasa önerisi, Siyasi Partiler Kanunu değişikliği, Seçim Kanunları değişikliği, Siyasi Etik Kanununun çıkarılması, Milletvekili dokunulmazlığı, TBMM İçtüzüğünün yeni sistemle uyumlaştırılması, Kamuoyu Araştırmaları Kanununun çıkarılması bunlardan bazılarıdır.  Yürütme ve yargıya yönelik ilave önemli değişiklik ve düzenlemeler de önerilerimiz arasındadır.

Cumhur İttifakı olarak uyum içerisinde sürdürdüğümüz çalışmalarımız, önümüzdeki aylarda bu konularda yoğunlaşarak devam edecektir.

Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi’nin 3 yıllık uygulaması başarılıdır…

Bir ülke için hükümet sistemi değişikliği zaman alan ve ciddi bir iştir.

Türkiye bunu başarmış ve ciddi kazanımlar elde etmiştir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bugün itibariyle 3 yılı aşkın bir süredir başarıyla uygulanmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yürütmedeki iki başlılık son bulmuş,  yasama ve yürütme doğrudan halk tarafından seçilerek, seçim kanunlarının anayasal normu olan “yönetimde istikrar, temsilde adalet ilkeleri” de uygulanabilirlik kazanmıştır.

Parlamenter sistemde, çok partili seçimlere geçildiği 1946 yılından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne kadar geçen 72 yılda görev yapan 51 hükümetin ortalama ömrünün 17 ay olduğunu unutmamalıyız.

Bu hesaba göre, parlamenter sistem uygulanıyor olsaydı 2018’den bu yana iki hükümetin gidip üçüncüsünün gelmiş olması gerekirdi.

Böyle bir istikrarsızlığın kimlerin, hangi kesimlerin işine yarayacağını da iyi düşünmek gerekir.

Bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine şiddetle karşı duranları ve bunların siyasi istek ve taleplerini de iyi anlamamız lazım.

Mecliste yaşanan Cumhurbaşkanı seçememe krizleri, etik olmayan koalisyon pazarlıkları ve gensoruların tehdit aracı olarak kullanılması gibi sistemsel krizler çözülmüştür.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yasama ve yürütmedeki etkinliği ve karar alma süreçlerinde sağladığı avantajları açıkça fark edilmektedir.

Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemine geçilmemiş olsaydı, yaşanan krizlerin altından kalkılamazdı…

Küresel bulaşıcı hastalığın sınırlamaları ve getirdiği külfetlere rağmen; sağlık hizmetleri, genel güvenlik, ulaştırma, gıda güvenliği, ekonomi ve eğitim başta olmak üzere diğer tüm alanlarda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin başarılı etkileri görülmüştür.

Bütün bunlar normal bir dönemde değil; FETÖ’nün içine sızarak ele geçirdiği ve 15 Temmuz kalkışmasıyla felç ettiği devlet işleyişinin yeniden inşasıyla eş zamanlı gerçekleştirilmiştir.

Terör örgütleri ile yoğun mücadelenin yapıldığı, başta küresel salgın olmak üzere doğal afetlerin tarihte görülmemiş bir biçimde üstümüze çöktüğü bu süreçte, emin olun bakanların hepsi mecliste keyfi gen sorulara cevap vermekten, acil işlerini dahi yapamayacaklardı.

Biz, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran, kurtaran ve koruyanların yolundayız…

Cumhur ittifakı sadece bir seçim ittifakı olmayıp, Türkiye’ye yönelik iç ve dış kaynaklı hasmane girişimler karşısında, milli ve ahlaki bir duruş ve bu çerçevede sürdürülecek tarihi bir birlikteliktir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’yi 2053, 2071 hedeflerinin ötesine taşıyacak Cumhur İttifakının eseri olacaktır.

Allah’a şükür ki; ittifakları proje, gayeleri koltuk, yoldaşları bulaşık, ışıkları kandil, kafaları karışık, siyasetleri melez olanların arasında değiliz.

Bizler; inanmış dava insanlarının nesilden nesile kahramanlıkla taşıdığı muazzam yadigarın neferleriyiz.

 

Merhum Nihal Atsız’ın söylediği gibi;

Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,

Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.

Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;

Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

 

Bizler; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetçileri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasını kurtaran Başbuğ Alparslan Türkeş’in ülkücüleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasını koruyan Sayın Devlet Bahçeli’nin yol arkadaşlarıyız.

Ne mutlu bize!

Ne mutlu Türk’üm diyene!