Meclis Konuşması : 13 Ocak 2009Sayın Başkan Değerli milletvekilleri 5555 Sayılı Vakıflar Kanununun Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 16. maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Vakıflar kanun tasarısı yabancılara Türkiye’de örgütlenme, faaliyette bulunma ve vakıf üzerinden dolaylı da olsa taşınmaz mal edinebilme ve tasarrufta bulunabilme hakkı tanımaktadır. Bu tasarı yasalaşır ve Soros Vakıfları gelip Türkiye'den arsa alırsa, (mütekabiliyet var, biz de alırız) mı diyeceksiniz. Türkiye'den hangi vakıf ekonomik açıdan Soros vakıflarıyla boy ölçüşebilir. Mütekabiliyet şartı aranmaksızın yabancı uyruklu kişilerin kuracakları vakıflara Türkiye'de taşınmaz mal edinme hakkını tanımak, kamu yararı, ülke güvenliği ile toprak-ülke unsuru bakımından, devletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşürecek bir husustur. Kanunun 16. maddesinin son fıkrasında “Cemaat vakıflarına ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar, vakıf yönetiminin talebi halinde Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.” hükmü yer almaktadır. Bu madde, cemaatsiz kalan vakıfların mal varlıklarının benzer amaçlı bir başka cemaat vakfına devredilmesiyle belirli bir dini temsil eden cemaatlerin yasayla güçlendirilmesi anlamına gelmektedir ki bu da Anayasa'nın "Kanun Önünde Eşiklik" başlıklı 10. maddesine aykırıdır. Daha önce sadece mazbut ve mülhak vakıflar için geçerli olan bu hak, cemaat vakıflarına da tanınmaktadır. Halen ülkemizde 161 adet azınlık vakfı bulunmaktadır. Bunlardan 75’i Rum vakfıdır. Şayet yasa, söz konusu fıkra değiştirilmeden çıkarsa, ülkemiz ne kazanacaktır? Yasanın bu şekliyle çıkması, ilerde 75 Rum vakfının birleşmesini sağlayacağı gibi, yıllarca hasmane düşünce ile ülkemiz hakkında kötü niyetler besleyen Fener Rum Patrikhanesi’nin, yabancı siyasi destek ile İstanbul içerisinde Vatikan tarzı bağımsız devlet oluşumunu sağlayabileceği çok açıktır. İşler bu noktaya gelince, Fener Rum Patriği Barthelomeos’un, dünya Ortodokslarının lideri olarak ekümeniklik iddiasını çığırından çıkarması olağan hale gelecektir. Sağladıkları mülkiyet haklarıyla, yarı özerk kendi devletlerine bağlı birimler oluşturmak ve dokunulmazlık kazanmak mümkün olacaktır. Bu yerleri sanki elçilik toprağı statüsüne kavuşturacaklardır. Bu süreç, Türkiye’de binlerce yabancı din devleti kurmak anlamına gelecektir. Değerli Milletvekilleri Azınlık cemaatlerine tüzel kişilik tanınması ve cemaat vakıflarının yasal denetim dışında bırakılarak çok geniş yetkilerle donatılması, Avrupa Birliği’nin dayatma paketinin en önemli unsurlarından birisidir. İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’da, Rum vakıflarına, Yunanistan ve diğer AB ülkelerindeki mevzuat ve uygulamadan daha geniş yetkiler verilmesi, bugün AB’nin talep ve dayatma listesinin ön sıralarına yerleştirilmiştir. Azınlık cemaatlerine tüzel kişilik tanınması da bir Avrupa Birliği kriteri olarak Türkiye’nin karşısına çıkarılmıştır. Avrupa Birliği, bugün bu sorunların değişmeyen Yunan emelleri doğrultusunda çözümünün Yunanistan adına takipçiliğini yapmaktadır. Osmanlı döneminden, Lozan’a kadar cemaat vakıfları istisnai bir düzenlemeye tabi olmuştur. Şimdi bu istisnai düzenleme, kurulmuş ve kurulacak bütün yabancı vakıflar için bir hak ve kural haline getirilmektedir. Eski ve yeni vakıfların statüleri eşitlenmekte ve tümü için yurt içinde ve yurt dışında sınırsız bir örgütlenme, faaliyet ve parasal dış yardım alma serbestisi getirilmektedir. Bütün yabancı vakıflara devletin hiçbir müdahalesi olmadan sınırsız şube açması yasal güvenceye kavuşturulmaktadır. Vakıflar bilindiği gibi siyaset üretme aracı olarak da kullanılmaktadır. Özellikle son dönemlere bakıldığında dış kaynaklı Soros fonlarıyla beslenen vakıfların ülke yönetimlerini belirlediği bir süreç yaşandığı görülmektedir. Bu vakıfların siyasi amaç gütmemesinin ve siyasi nitelikli faaliyette bulunmamasının önündeki tüm engeller kaldırılmaktadır. Yabancıların Türkiye’de istedikleri gibi serbestçe vakıf kurmaları ve bunların yönetiminde yer almaları imkânı getirilmektedir. Bütün bunlar Türkiye’nin Lozan’da üstlendiği yükümlülüklerin çok ötesine giden ve başta Yunanistan olmak üzere hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde bulunmayan düzenlemelerdir. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle; Türkiye vakıf malları konusunda çok büyük miktarda tazminat ödemek durumunda kalacak, Her bir azınlık vakfı ve kilise tüzel kişiliğe kavuşacak, Vakıfların şirket kurarak denetimsiz faaliyette bulunmasının önü açılacak, Batı Trakya Türk azınlığı için Lozan’da öngörülen mütekabiliyet ilkesi çiğnenecek, Türkiye’de misyoner örgütlerin ve ideolojik derneklerin yabancı fonların yönlendirilmesinde vakıf adı altında örgütlenerek denetimsiz faaliyette bulunması mümkün hale gelecektir. Bütün bunlar karşısında Türkiye Cumhuriyeti hiçbir denetim yetkisine sahip olmayacak ve bu vakıfların zararlı faaliyetleri karşısında hukuk düzeni içinde cevap verilmesi imkânı bu yasayla hukuk sisteminin elinden tamamen alınacaktır Değerli Milletvekilleri Kanunun 16. maddesi ile yapılmak istenen düzenleme, Avrupa Birliği reformları ile de çelişmektedir. Çünkü, vakıf hukuku bakımından Avrupa Birliği ülkelerinde oluşmuş bir standart bulunmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında ortaya koyduğu kıstas esas alınsa bile, ülkemize bu şekilde bir yasa yapılması dayatılamaz. Çünkü, Avrupa Birliği ülkelerinde zaten Cemaat Vakfı bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir kıstas oluşturulamamaktadır. Cemaat Vakfı bulunan tek Avrupa Birliği ülkesi, bizimle ortak mazi ve benzer uluslararası yükümlülüklere sahip bulunan Yunanistan’dır. O halde, Avrupa Birliği açısından Cemaat Vakıfları bakımından en iyi uygulama olarak bir kıstas aranacaksa, bu kıstas Yunanistan’ın bu konudaki düzenlemesi olabilir. Yunanistan’ın, ülkesindeki Türk Cemaate ait vakıflara ilişkin yaptığı düzenleme, bizim eski vakıfları ve bu arada Cemaat vakıflarını da düzenleyen yasanın çok gerisinde bir sistem öngördüğü açık bulunduğuna göre, Avrupa Birliğinin ülkemize Cemaat Vakıfları konusunda tenkitler yöneltmesinin hukuki bir dayanağı da bulunmamaktadır. Değerle Milletvekilleri Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş sürecinde Türk Delegasyonunun en fazla zorlandığı konu cemaat sorunları olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Sevr’de olduğu gibi etnik, dini ve dil ile ilgili azınlıkların tanınmasına ilişkin ısrarları, sadece dini azınlıklar ve onu da Müslüman olmayanlarla sınırlı olarak anlaşmadaki çerçevede ve Yunanistan ile de karşılıklılık esasına dayalı olarak tanımıştır. Lozan anlaşmasının 42. maddesiyle gerçekleşen Müslüman olmayan dini cemaatlere ilişkin vakıflar, öbür yandan eskiden beri şeriat hukuku kuralları çerçevesinde oluşmuş on binlerce vakıf kurumlarının yeni devlet ve hukuk düzeniyle uyumlaştırılması zorunluluğu bulunmaktaydı. Bunun üzerine, 1935 yılında 2762 sayılı Vakıflar Kanunu kabul edilmişti. Geçmiş özelliklerden kaynaklanan bu sorun 71 yıl önce eski vakıfların bünyesel sorunlarını dikkate alarak titiz bir çalışma sonucunda çözülmüştür. Çağdaş hukuk prensiplerine uygun olarak çözülmüş olan bu sorunun, bugün Türkiye’nin gündemine taşınması ve üstelik de eski vakıfların hukuki statülerinin onların bünyesel özellikleri ve istisnailik nitelikleri dikkate alınmaksızın Türk Medenî Kanununa göre kurulan vakıflarla eşitlenmesi, modern hukuk düzeninde kabul edilemez bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hukuki düzenini alt-üst etme sonucunu doğurabilecek nitelikte olan 5555 sayılı yasayı, ne uluslar arası yükümlülükler ne de iç hukuk düzenimiz bakımından çıkarmak zorunda değildir. AB’nin müdahalesiyle Türkiye’de uygulanmaya çalışılan bu proje, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerini bir kez daha derinden sarsacak radikal değişiklikler ihtiva etmektedir. Yeni Vakıflar Yasası AB’nin Türkiye’nin ayağına taktığı yeni bir prangadır.Yasa Türk topraklarında kilise devletçiklerinin kurulması anlamına gelmektedir. Yasanın, yabancı azınlık vakıflarının önünü iyice açacağı ve misyonerlik çalışmalarıyla Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinin Türkiye’nin parçalanmasını hızlandıracağı aşikardır. Bundan sonraki aşama ise 3T’nin tamamlanması, yani “Tanıma, Toprak Talebi ve Tazminat” olacaktır. Dolayısıyla AKP’nin çıkarmak istediği bu kanun ülkemiz için gelecekte büyük sorunlara yol açacaktır. Bu nedenle AKP’yi yeniden düşünmeye davet ediyor, bu duygularla yüce heyeti saygı ile selamlıyorum. İSMET BÜYÜKATAMAN Tarafından Yapılan Meclis KonuşmalarıMilliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın “TBMM’de Bütçe görüşmelerinde” yapmış olduğu konuşma metni. 11 Aralık 201211 Aralık 2012Detay İçin Tıklayınız Cumhurbaşkanlığı Bütçesi Üzerine Cumhurbaşkanları, başbakanlar, milletvekilleri millete örnek olması gereken kişilerdir. Eğer, Cumhurbaşkanı, Başbakan tutumlu davranmazsa, devletin parasını hesaplı harcamazsa, topluma, millete kötü örnek olurlar. Bu ülke fakir insanların, yoksul insanların, Sayın Başbakanın deyimiyle; “garip gureba”nın da yaşadığı bir ülkedir. Bu ülkede Cumhurbaşkanlarının devletin parasıyla gösterişe, şatafata kaçması asla doğru değildir. 15 Aralık 2009Detay İçin TıklayınızÖğretmenler Günü Üzerine Konuşması Toplumun en müstesna şahsiyetlerinden oluşan eğitimcilerimiz, “irfan ordusu” hak ettiği değer ve öneme de sahip olmalıdır. T.B.M.M olarak öğretmene verdiğimiz değeri yeniden gözden geçirmek zorundayız.. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü, tüm öğretmenlerimize sağlık, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle kutluyorum. 24 Kasım 2009Detay İçin TıklayınızSeyahat Acentaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Konuşması Ülke turizmimizin gelişmesi açısından seyahat acentalarımızın çok düzenli ve kurallara uygun olarak çalışmaları gerekmektedir. Bu kuralları koyarken acentalarımızın işlerini yapmalarını kolaylaştırmak daha rahat hareket etmelerini sağlamak gerektiğine inanmaktayız. 14 Ocak 2009Detay İçin TıklayınızMilli Prodüktivite Merkezi Bütçesi Üzerine Konuşması Bugün faaliyetlerini sürdürmekte olan Millî Prodüktivite Merkezi, 17.4.1965 tarihinde yürürlüğe giren 580 sayılı Yasa ile kurulmuştur. Gelişmiş pek çok ülke, prodüktivite merkezlerine sahiptir. Bu merkezler, verimlilik konusunda yaptıkları çalışmalarla, ülkelerinin kalkınma çabalarında önemli bir pay sahibi olmuşlardır. 13 Ocak 2009Detay İçin TıklayınızTemel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Yurdumuz bakımından özel bir önemi olan kışlık-yaylak hareketlerini düzenleme bakımından ilçe ve il murakabe heyetlerine birbirleriyle işbirliği yapmak ve genel asayiş kuvvetlerinden de faydalanmak suretiyle kararlar alıp icra etmek yetkisi tanınmalıdır. 13 Ocak 2009Detay İçin TıklayınızVakıflar Kanunu Üzerine Konuşması Vakıflar kanun tasarısı yabancılara Türkiye’de örgütlenme, faaliyette bulunma ve vakıf üzerinden dolaylı da olsa taşınmaz mal edinebilme ve tasarrufta bulunabilme hakkı tanımaktadır. Bu tasarı yasalaşır ve Soros Vakıfları gelip Türkiye'den arsa alırsa, (mütekabiliyet var, biz de alırız) mı diyeceksiniz. Türkiye'den hangi vakıf ekonomik açıdan Soros vakıflarıyla boy ölçüşebilir. 13 Ocak 2009Detay İçin TıklayınızÖğretmenlerin Sorunları Üzerine Konuşma Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimizin sorunlarının araştırılması için bir Meclis araştırma komisyonu kurarsak daha sıhhatli çalışmalar yapacağımız kanaatindeyim. Unutmayalım ki Fatihleri Akşemsettinler yetiştirdi. 02 Aralık 2008Detay İçin TıklayınızTürkiye İle Gürcistan Arasındaki Anlaşma Üzerine Gürcistan ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra 1992 yılında başlamış iki ülke arasındaki işbirliği, resmi ve çok taraflı nitelik kazanmıştır. İki ülke arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler gün geçtikçe hız kazanmaktadır. 23 Temmuz 2008Detay İçin TıklayınızTütün Mamülleri Üzerine Konuşması Aslında kuraklığın gündemde olduğu şu günlerde, suya çok az ihtiyaç duyan bir sanayi bitkisi olan tütünden vazgeçmek yerine, bu üründen ülke olarak daha fazla fayda sağlama yoluna gitmeliyiz. 03 Nisan 2008Detay İçin TıklayınızZeytin ve Zeytinyağı Üzerine Konuşması Ülkemizde yaklaşık 500.000 aile geçimlerini zeytincilikten sağlamaktadır. İzmir, Muğla ,Balıkesir, Bursa, Manisa, Çanakkale, Tekirdağ, Hatay illerimiz önemli zeytin üreticisi illerimizdir. Zeytin üretiminde kısa ve orta vadede üretimi güçlendirici çözümlere ihtiyaç vardır. Özellikle Gemlik tipi zeytinin yurt dışına ihracatında pratik ve kalıcı çözümler bulunmalıdır. 22 Ocak 2008Detay İçin Tıklayınız |