İSMET BÜYÜKATAMAN

Meclis Konuşması : 11 Aralık 2012

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın “TBMM’de Bütçe görüşmelerinde” yapmış olduğu konuşma metni. 11 Aralık 201211 Aralık 2012Belge Sahibi :
 
İSMET BÜYÜKATAMANBURSA Milletvekili
Detay İçin Tıklayın

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın  
“TBMM’de Bütçe görüşmelerinde” yapmış olduğu konuşma metni.
11 Aralık 2012

 

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri;

Sözlerime başlamadan önce vefatının sene-i devriyesinde ömrünü Türk milliyetçiliği fikrine adamış, dava adamı Hüseyin Nihal Atsız Bey’i rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

“Bir kış günü uçmağa vardı zamansız

 Bir cephede süngüler sustu apansız

 Kaldık işte Kür Şad'sız, kaldık Pusatsız

 Türk eli çıplak şimdi, Türkeli ATSIZ”

 

Değerli Milletvekilleri;

2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Başbakanlık ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ile Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

 

Değerli Milletvekilleri;

2013 bütçesi sosyal ve adil değildir. Adaletsizlik ve vicdansızlık sadece vergi toplamada değil, bütçenin dağılımında da kendisini göstermektedir. Sosyal ve demokratik devletlerin aslî görevi, sosyal ve kamu hizmetlerini halkına eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir şekilde sunmak iken, AKP hükümeti vergilerimizi kamu hizmetlerine aktarmak yerine, yandaşlarına aktarmayı hedefleyen bir bütçe yapmayı hedeflemiştir.

AKP yoksulların yükünü kaldırmak yerine, zenginlerin daha çok kazanmasını teşvik eden bir bütçe politikası izlemektedir. Gelir dağılımdaki uçurum ve adaletsizlik her geçen gün artmaktadır. Zengin daha zengin olurken, fakir her geçen gün daha zor şartlarla hayatını idame ettirme gayreti içerisine girmektedir.

 

Değerli Milletvekilleri;

Teşkilatı Mahsusa’dan Millî Amele Hizmetlerine, Millî Amele Hizmetleri’nden 1965 tarihinde Millî İstihbarat Teşkilatına gelinen süreçte devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne büyük katkılar sunan Millî İstihbarat Teşkilatı’nın hepimiz için asla inkâr edilemez önemde bulunan mevcudiyetinin daha da pekiştirilmesi ortak amacımız olmalıdır.

Millî İstihbarat Teşkilatı; savaşta ve barışta Türkiye üzerinde gözü olan tüm iç ve dış menfî unsurlara karşı psikolojik harekât ve propaganda savaşını yürütmektedir.

Her devlette olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti devleti de ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlayarak vatandaşların huzurunu, mal ve can emniyetlerini tesis etmek; iç ve dış kaynaklı tehdit unsurları hakkında gerekli bilgiyi sağlamak amacıyla istihbarat faaliyetleri düzenlemek zorundadır.

Son yapılan bir düzenlemeyle; MİT mensuplarının veya belirli bir görevi yerine getirmek amacıyla kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin; görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı soruşturulabilmeleri Başbakan’ın iznine tabi kılınmıştır.

Oslo’da PKK’yla yürütülen pazarlıkları önce inkâr eden, ardından kabullenmek durumunda kalan Başbakan, anlaşıldığı kadarıyla MİT’i bölünmenin vasıtası ve tetik çeken eli olarak kullanmıştır. Gerçeklerin ortaya çıkmasının önüne geçmek için de kendisini yargıdan da yüce sayarak demokrasi dışı tavırlara girişmektedir.

İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı marifetince şüpheli olarak ifadeye çağrılan MİT mensuplarının korunması için acele olarak yasal değişikliğe gidilmiştir. Bu düzenleme ile birlikte MİT Kanunu'nun 26. maddesi hukukî sürecin kesilmesi için yeniden düzenlenmiştir. Bu adım yasal bir ilkelliktir. Kabile zihniyetinin bir ürünüdür. Deyim yerindeyse yavuz hırsız ev sahibini bastırmıştır. MİT mensuplarından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin, işledikleri suçlardan dolayı soruşturmalarına izin verilmesi Başbakan'ın keyfiyetine bırakılmıştır. Hukukun temel prensiplerinden biri olan “Kişiye özel kanun çıkarılamaz.” ilkesi de hukuk hiçe sayılarak çiğnenmiştir.

Burada Sayın Başbakan’a birkaç hususu sormak istiyorum; Açlık grevleri MİT-Öcalan görüşmeleri ile mi sona erdirilmiştir?

Hükümet MİT eliyle örgüt içerisinde Öcalan’ın liderlik konumunu muhafazaya mı çalışmaktadır?

MİT tarafından Oslo’da PKK ile gerçekleştirilen görüşmelerin Başbakan tarafından inkâr edilip daha sonra kabul edilmesindeki amaç nedir? Bu görüşmeler kim tarafından kayıt altına alınmış ve basına sızdırılmıştır? Konu ile ilgili olarak kurum içinde soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatılmışsa sonuçları ne olmuştur?

İktidara tavsiyemiz şudur: Büyük Türk milletinin emrinde olan Millî İstihbarat Teşkilatı’nın üstün millî çıkarlarımıza dönük çalışmaları desteklenmelidir. Bölücülüğe ve her türlü ayrışmaya karşı icraat yaparak açılım politikalarından vazgeçmek gerekir. Teröre karşı topyekûn bir mücadele başlatılmalıdır. Türk milletinin cepheden ve doğrudan doğruya hedefte olduğunu idrak ederek millî güç unsurları takviye edilmelidir. Millet ve devlet bekasına yönelik saldırılar bertaraf edilmelidir.

 

Değerli Milletvekilleri;

2012 yılında MİT'in bütçesi, 750 milyon 942 bin lira olarak gerçekleşmiş, 2011 bütçesi ise 665 milyon 568 bin lira olmuştu.

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 2013 yılı bütçesi, bir önceki yıla göre %32,2 oranında artırılarak 995 milyon 569 bin TL’ye çıkarılmıştır.

Millî İstihbarat Teşkilatı’nın Başbakan’ın özel hizmetlerini görmesinin önüne geçilmelidir. Başbakan kendisine haber taşıyan, kendi iç siyasetinin malzemelerini toplayan bir teşkilat hayal ediyorsa kendi partisinin mensuplarından bunu oluşturmak için kendi parti bütçesi ile yola çıkmalıdır. Milletin emanet parasıyla kişisel hırsların tatmini her iki cihanda da cezası büyük olan bir utanç sebebidir.

Terörün yeniden hortladığı AKP iktidarında, PKK’lılar gruplar hâlinde karakol basmaya gelmekte ve bu acı durumu Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç “Teröristler çok kalabalıklardı ve ağır silahları vardı” gibi acziyet ihtiva eden, utanç verici sözlerle ifade etmektedir.

Gaziantep’te 10 kişinin şehit olmasına ve 67 kişinin de çeşitli yerlerinden yaralanmasına sebep olan bombalı araç saldırısında kullanılan aracın çalıntı ihbarının bulunmasına rağmen 4 ay otobanlar da dâhil olmak üzere trafikte aktif bir şekilde kullanıldığı hâlde bulunamaması da istihbarat eksikliğimizi ve geldiği boyutu göstermektedir.

Suriye meselesinde de istihbarat birimlerimizin ya eksik yahut yanlış tespitleri söz konusudur ya da Sayın Başbakan kendisine verilen istihbarî bilgilere göre değil ABD’nin dayatmalarına göre politikalar belirlemektedir. Yoksa kardeş kavgasının zirveye çıktığı, Müslüman kanının oluk gibi aktığı bu olaylara Müslüman bir ülkenin Başbakanının sebep olması akıl işi değildir.

İstihbarat eksikliklerimize dair daha pek çok şey söylemek mümkünken, Oslo batağı bir kenarda dururken merak ettiğimiz şudur;  istihbarat birimlerimizin bütçesi bu derece artarken istihbaratımızın kuvvetlenmesi gerekmez miydi? Yoksa Sayın Başbakan istihbarat servislerini sadece vatandaşı, rakiplerini ve gazetecileri dinlemek için mi finanse etmekte ve kullanmaktadır?

Değerli Milletvekilleri,

Millî Güvenlik Kurulu; devleti, bütün organlarıyla, yüksek moralli, her hâl ve şartta hazırlıklı tutar. Ama etkinliği yok edilmiş, acze ve bedbinliğe itilmiş, vizyon ve misyonu tüketilmiş bir Millî Güvenlik Kurulundan ne beklenebilir?

Millî Güvenlik Kurulu devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulamasıyla ilgili konularda tavsiye kararları alır. Koordinasyonun sağlanması için görüş tespit eder, tavsiye kararını ve görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir ve kanunlarla verilen görevleri yerine getirir.

Türkiye'nin etkin bir hava savunma sistemi bulunmamaktadır. Bu sorun sürekli ertelenmiştir. Sözde milli savunma sanayini inşa etmekle övünen AKP iktidarı dişe dokunur bir başarı gösterebilmiş değildir. Açılan ihaleler sonlandırılmamıştır. Şimdi ülkemiz, Başbakan Erdoğan’ın gereksiz bir şekilde tırmandırdığı Suriye iç savaşına taraf olduğu için açık bir tehlike ile karşı karşıyadır. Suriye krizi gibi bir krize, hava savunma sistemi olmadan taraf olmak, çıplak elle kor ateşi tutmak gibidir.

NATO’dan talep edilen Patriotların sayısı azdır ve maalesef yeterli korumayı sağlayacak durumda olmadığı gibi, varlığı da yalnızca görüntüden ibarettir.

Hükümet yeni ve acil tedbirler almak zorundadır. Esat rejimi düşerken, tek bir füze bile herhangi bir şehrimizi vursa, fiili ve psikolojik etkisi büyük olur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlerin milletimize bu kötü talihi yaşatmak gibi bir lüksleri yoktur. Türkiye’ye bir füze düştükten sonra bu yüce Meclis’te hep birlikte ah vah etsek, sabahlara kadar oturumlar tertip etsek devletimizin ve milletimizin uğradığı kaybı telafi etmek imkânsız olacaktır.

On yıldır iktidar sorumluluğunu üstlenenler yerli bir hava savunma sistemimiz yokken nasıl olur da boyundan büyük işlere kalkışır anlamak mümkün değildir. İktidar sahiplerine sormak istiyorum; on yıllık iktidarınızda yerli hava savunma sistemi kurma hususunda hangi çalışmaları yaptınız? Milli güvenliğimizle ilgili yaşanabilecek muhtemel bir saldırı karşısında hangi tedbirleri aldınız?

 

Değerli Milletvekilleri;

Cumhuriyet tarihinin örtülü ödenek rekorunu bu hükümet kırmıştır. Örtülü ödenekten Sayın Çil­ler, 5,3 mil­yon li­ra; Sayın Erbakan, 6,3 mil­yon li­ra­; Sayın Yılmaz 8,8 mil­yon TL,  Sayın Ecevit, 170 mil­yon TL’­lik öde­nek kul­lanmışlardır.

Örtülü ödenekte harcama rekoru kıran Sayın Başbakan Erdoğan, 2011’de 391 milyon TL, 2012’nin ilk 8 ayında 587 milyon TL harcamıştır. Bütçe açığı gerekçe gösterilerek zam üstüne zam yapılırken, Başbakan'ın harcadığı milyonlarca TL'nin nereye gittiği ise “gizli” olduğu gerekçesiyle açıklanmamaktadır. Bu paralar nereye gitmektedir? Bu fahiş artışın sebebi nedir? Örtülü ödenekten harcanan milyonlar Oslo görüşmelerine mi gitmiştir, yoksa birilerine mi verilmiştir?

Ayrıca AOÇ arazisi üzerine inşa edilecek olan Başbakanlık Sarayı neyin hevesidir? Mevcut Başbakanlık binası yetersiz mi gelmektedir? İmparatorluğun son devirlerinde görülen lüks saray merakı Türkiye’yi umuyorum ki yüce Osmanlı Devleti’nin sonuna uğratmaz. ABD’nin Ortadoğu’yu parçalama, İslam Dünyası’nı yok etme projesi olan Büyük Ortadoğu Projesinin bir ürünü olan çakma Osmanlı projesinin, Yeni Osmanlıcılığın, çakma sarayı da bu şekilde mi inşa edilecektir?

Anlaşılan odur ki; Başbakan Erdoğan, meşruti monarşinin tekrar kurulmasını ve kendisinin de seçilmiş sultan olmasını beklemekte ve bunun altyapısını oluşturabilmek için gayret göstermektedir.

 

Sayın Milletvekilleri;

Sözlerime son vermeden önce hem Millî İstihbarat Teşkilatına hem Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine müştereken bir soru sormak istiyorum. Sayın Başbakan, “Kürt açılımı” adını verdiği projenin bir devlet projesi olduğunu söylemektedir. Partimizin, bu projeyi bir yıkım projesi olarak değerlendirdiğini herkes bilmektedir. Benim bu kuruluşlarımıza sorum şudur: Bu iki kuruluşumuz bu projenin içinde midirler, karşısında mıdırlar, neresindedirler? Bunun açıklanmasını bekliyoruz.

Özünde ülkenin millî menfaatlerini zedelemeyen fakat değişikliklere ve gelişmelere açık ve ona göre şekillendirilmiş bir millî güvenlik siyasetinin belirlenmesi akılcı bir yöntemle yapılmalıdır. Lafta “Komşularla sıfır sorun” denilerek millî güvenlik tehlikeye, riske ve maceraya atılmamalıdır. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları tarafından Millî Güvenlik Kurulunun etkisinin azaltılmaya çalışıldığı da görülmektedir.

Bu yetki kısıtlamasında içeride ve dışarıda hangi çevreler etkili olmaktadır, bu bilinmelidir. Yıkıcı iç ve dış güçlere karşı devlet organlarının ve özellikle de devletin güvenliğinin korunmasına yönelik çalışmalarda bulunan Millî Güvenlik Kurulunun etkin bir şekilde varlığını sürdürmesi ülke menfaatleri açısından daha doğru olacaktır.

İç güvenlik alanındaki kurumların yetki ve sorumlulukları yeniden tanımlanmak suretiyle, hizmetin uyum içinde yerine getirilmesi sağlanarak, çağdaş yöntemlerle çalışır hâle getirilmelidir. Kurumsal yapılanmada, istihbarat faaliyetlerinde, bilgi akışında ve suçla mücadelede birimler arasında etkili bir eşgüdüm sağlanmalıdır.  Sınır ve kıyı güvenliği, gerektiğinde sınır ötesi tedbirlere de başvurularak sağlanmalıdır.

Sözlerime burada son verirken 2013 bütçesinin aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi en derin muhabbetlerimle selamlıyorum.

 

İSMET BÜYÜKATAMAN Tarafından Yapılan Meclis Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın “TBMM’de Bütçe görüşmelerinde” yapmış olduğu konuşma metni. 11 Aralık 201211 Aralık 2012Detay İçin Tıklayınız
Cumhurbaşkanlığı Bütçesi Üzerine

Cumhurbaşkanları, başbakanlar, milletvekilleri millete örnek olması gereken kişilerdir. Eğer, Cumhurbaşkanı, Başbakan tutumlu davranmazsa, devletin parasını hesaplı harcamazsa, topluma, millete kötü örnek olurlar.

Bu ülke fakir insanların, yoksul insanların, Sayın Başbakanın deyimiyle; “garip gureba”nın da yaşadığı bir ülkedir. Bu ülkede Cumhurbaşkanlarının devletin parasıyla gösterişe, şatafata kaçması asla doğru değildir.

15 Aralık 2009Detay İçin Tıklayınız
Öğretmenler Günü Üzerine Konuşması

Toplumun en müstesna şahsiyetlerinden oluşan eğitimcilerimiz, “irfan ordusu” hak ettiği değer ve öneme de sahip olmalıdır.

T.B.M.M olarak öğretmene verdiğimiz değeri yeniden gözden geçirmek zorundayız.. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü, tüm öğretmenlerimize sağlık, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle kutluyorum.

24 Kasım 2009Detay İçin Tıklayınız
Seyahat Acentaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Konuşması

Ülke turizmimizin gelişmesi açısından seyahat acentalarımızın çok düzenli ve kurallara uygun olarak çalışmaları gerekmektedir. Bu kuralları koyarken acentalarımızın işlerini yapmalarını kolaylaştırmak daha rahat hareket etmelerini sağlamak gerektiğine inanmaktayız.

14 Ocak 2009Detay İçin Tıklayınız
Milli Prodüktivite Merkezi Bütçesi Üzerine Konuşması

Bugün faaliyetlerini sürdürmekte olan Millî Prodüktivite Merkezi, 17.4.1965 tarihinde yürürlüğe giren 580 sayılı Yasa ile kurulmuştur. Gelişmiş pek çok ülke, prodüktivite merkezlerine sahiptir. Bu merkezler, verimlilik konusunda yaptıkları çalışmalarla, ülkelerinin kalkınma çabalarında önemli bir pay sahibi olmuşlardır.

13 Ocak 2009Detay İçin Tıklayınız
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması

Yurdumuz bakımından özel bir önemi olan kışlık-yaylak hareketlerini düzenleme bakımından ilçe ve il murakabe heyetlerine birbirleriyle işbirliği yapmak ve genel asayiş kuvvetlerinden de faydalanmak suretiyle kararlar alıp icra etmek yetkisi tanınmalıdır.

13 Ocak 2009Detay İçin Tıklayınız
Vakıflar Kanunu Üzerine Konuşması

Vakıflar kanun tasarısı yabancılara Türkiye’de örgütlenme, faaliyette bulunma ve vakıf üzerinden dolaylı da olsa taşınmaz mal edinebilme ve tasarrufta bulunabilme hakkı tanımaktadır.

Bu tasarı yasalaşır ve Soros Vakıfları gelip Türkiye'den arsa alırsa, (mütekabiliyet var, biz de alırız) mı diyeceksiniz. Türkiye'den hangi vakıf ekonomik açıdan Soros vakıflarıyla boy ölçüşebilir.

13 Ocak 2009Detay İçin Tıklayınız
Öğretmenlerin Sorunları Üzerine Konuşma

Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimizin sorunlarının araştırılması için bir Meclis araştırma komisyonu kurarsak daha sıhhatli çalışmalar yapacağımız kanaatindeyim. Unutmayalım ki Fatihleri Akşemsettinler yetiştirdi.

02 Aralık 2008Detay İçin Tıklayınız
Türkiye İle Gürcistan Arasındaki Anlaşma Üzerine

Gürcistan ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra 1992 yılında başlamış iki ülke arasındaki işbirliği, resmi ve çok taraflı nitelik kazanmıştır. İki ülke arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler gün geçtikçe hız kazanmaktadır.

23 Temmuz 2008Detay İçin Tıklayınız
Tütün Mamülleri Üzerine Konuşması

Aslında kuraklığın gündemde olduğu şu günlerde, suya çok az ihtiyaç duyan bir sanayi bitkisi olan tütünden vazgeçmek yerine, bu üründen ülke olarak daha fazla fayda sağlama yoluna gitmeliyiz.

03 Nisan 2008Detay İçin Tıklayınız
Zeytin ve Zeytinyağı Üzerine Konuşması

Ülkemizde yaklaşık 500.000 aile geçimlerini zeytincilikten sağlamaktadır. İzmir, Muğla ,Balıkesir, Bursa, Manisa, Çanakkale, Tekirdağ, Hatay illerimiz önemli zeytin üreticisi illerimizdir.

Zeytin üretiminde kısa ve orta vadede üretimi güçlendirici çözümlere ihtiyaç vardır. Özellikle Gemlik tipi zeytinin yurt dışına ihracatında pratik ve kalıcı çözümler bulunmalıdır.

22 Ocak 2008Detay İçin Tıklayınız