19.04.2011 - Milletvekilleri aday takdim toplantısında yapmış oldukları konuşma metni.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Milletvekilleri aday takdim toplantısında yapmış oldukları konuşma metni.
19 Nisan 2011

 

Büyük Türk Milleti,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Milletvekili Adayları,

Muhterem Misafirler,

Basınımızın Seçkin Temsilcileri,

12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan Milletvekilliği Genel Seçimi öncesinde sizlerle bir araya gelmekten son derece bahtiyarım.

Hepinizi en derin sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Genel seçime giden süreçte bugünkü toplantımızın çok önemli ve anlamlı bir özelliği bulunmaktadır.

Milletimizin üzerindeki kara bulutları dağıtacak, ufkunu aydınlatacak, önünü açacak ve huzura kavuşturacak güçlü nefes burada toplanmıştır.

Başkent Ankara’dan güzel vatanımızın her köşesine yayılacak olan milli ruh burada buluşmuştur.

Tıpkı gerilmiş yaydan fırlayacak ok gibi, hilaller demetler halinde buradan hedefe kilitlenmiştir.

Korkuları kovacak, vehimleri ezecek, zalimleri sindirecek kutlu ses, yurdumun dört bir yanına buradan dağılmak üzere ayağa kalkmıştır.

Huzuru müjdeleyecek, kavgayı bitirecek, sevgiyi getirecek, yoksulluğu tarihe gömecek ve işsizliği yok edecek olan Milliyetçi Hareket’in uç beyleri akınlar halinde buradan yola çıkacaklardır.

Her biri birbirinden değerli siz milletvekili adayı arkadaşlarımla ülkemin her yanına ses vereceğiz.

Israrla, kararlılıkla ve büyük bir inançla diyeceğiz ki:

Ses Ver Türkiye”, “Sesime Kulak Ver Türkiye”

Durmayacağız, beklemeyeceğiz, gecikmeyeceğiz ve asla ihmal etmeyeceğiz.

Milletimizin her bir ferdiyle kucaklaşacağız.

Her kapıyı çalacağız, her haneye gireceğiz ve her eli tutacağız.

Hasretleri dindireceğiz.

Gül olup açacağız.

Ümit olup sevindireceğiz.

Merhem olup kanayan yaralara deva olacağız.

Yağmur olup yağacağız.

Güneş olup ısıtacağız.

Toprak olup bereket dağıtacağız.

Ve hilal gibi Anadolu’nun manevi gökyüzünde ışıldayacağız.

Her biriniz Peygamberimiz Hz. Muhammed’in yanında saf tutan Bedir’in yiğitleri gibi küfre dünyayı dar edeceksiniz.

Her biriniz Sultan Alparslan’ın sancağı altında toplanan kahramanlar gibi Bizans zihniyetine haddini bildireceksiniz.

Balkanlardan Kuzey Afrika’ya, Kafkaslardan Doğu Akdeniz’e kadar yarım kalan hayalleri sizler canlı tutacaksınız.

Türk-İslam coğrafyasının şanlı anılarını sizler yaşatacaksınız.

Başkent Ankara’nın onurunu sizler koruyacaksınız.

Türk milletinin kudretini sizler göstereceksiniz.

Yüce dinimiz İslam’ın kutlu emanetini sizler taşıyacaksınız.

Milliyetçi Hareket’in sesini ve düşüncelerini her bir vatandaşıma sizler ulaştıracaksınız.

Yolumuz meşakkatli ve engellerle doludur.

Menfaat çeteleri her köşeyi tutmuş, tehdit ve tehlikeler belini doğrultmuştur.

Sürekli üreyen ihanet, şirret yüzünü ileri demokrasi yutturmacısıyla kapatmıştır.

Öfke ve nefret, özgürlük ve barış makyajıyla kirliliğini örtmeye niyetlenmiştir.

Siz değerli dava arkadaşlarım; Edirne’den Kars’a, Hakkâri’den İzmir’e, Trabzon’dan Mersin’e kadar bükülmez, eğilmez ve kırılmaz bir şekilde birliğin, kardeşliğin tebliğini götüreceksiniz.

Ne mutlu sizlere ki, Üç Hilal’in safında yeni bir destan yazmak için hazırlıklarınızı tamamladınız.

Hepinizle gurur duyuyorum.

Bu kutlu yolda sizlerle birlikte mücadele verecek olmaktan iftihar ediyorum.

Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, şerefler verdiniz.

 

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Değerli Milletvekili Adayları,

Türkiye’nin çok partili siyasi hayatındaki en kritik seçime yalnızca 54 gün kalmış bulunmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 1 Ekim 2010 tarihinde serhat şehirlerimiz Kars, Ardahan ve Iğdır’da seçim hazırlıkları için ilk adımımızı atmıştık.

Hatırlayacağınız üzere, seçim çalışmalarımıza şevk, heyecan ve büyük bir azimle başlamıştık.

Anı’da kıldığımız Cuma Namazıyla Cenab-ı Allah’a niyazlarda bulunmuştuk.

Her türlü övgünün üstünde olan kutlu ceddimizi hürmet ve hayranlıkla yad etmiştik.

Hatıralarını ve emanetlerini sonsuza kadar yaşatacağımızı bir kez daha dosta ve düşmana bildirmiştik.

Arkasından da, son yurdumuz için kesin hükmümüzü vermiş ve demiştik: ‘Can feda olsun gerekirse yeniden fetih için yollara düşeriz. Alparslan oluruz, Süleyman Şah oluruz ve Fatih gibi Bizans zihniyetine son darbeyi indiririz.’

Zerre kadar bu inancımızdan taviz vermedik.

Geri adım atmadık.

Tereddüde düşmedik.

Yine diyoruz ki, kimse yanılıp yenilip, hayale kapılmasın.

Gaflete düşüp, küresel destekçilerine güvenmesin.

Şer ittifakının dönemsel gücüne aldanmasın.

Bir başımıza kalsak da biz hepsiyle başa çıkarız.

Hepsinin sırtını Allah’ın izniyle yere sereriz.

Enselerine Türk milletinin şamarını peş peşe indiririz.

Başlarını öne eğdirir ve aman diletiriz.

Kosova’daki Murat, Niğbolu’daki Yıldırım oluruz.

Çaldıran’daki Yavuz, Mohaç’taki Kanuni oluruz.

Ve elbette Kocatepe’deki Mustafa Kemal gibi gürleriz.

Bayrağı bırakmayız, vatanımızdan vazgeçmeyiz.

Hele hele Türk’ü bir başına asla terk etmeyiz.

Anı’da ortaya koyduğumuz tavır, gösterdiğimiz milli kararlılık, bugün fazlasıyla yüreklerimizde vardır.

Yaklaşık 7 ay önce başlattığımız seçim çalışmalarımız bu irademizin sayısız örnekleriyle doludur

Bu kapsamda çok şükür ki geride kalan aylar içinde mensubiyetinden şeref duyduğumuz aziz milletimizle sürekli iç içe olduk.

Bütünleştik, dertleştik, yalnız ve çaresiz olmadığını gösterdik.

Sorunların mutlaka giderileceğini söyledik.

Karanlık gecelerin de aydınlık sabahlara gebe olduğunu ifade ettik.

Milliyetçi Hareket varsa gözyaşına gerek olmadığını haykırdık.

Milliyetçi Hareket varsa tasaya ve eleme yer olmadığını vurguladık.

Ve Milliyetçi Hareket varsa huzurun, refahın ve mutluluğun yakın olduğunu beyan ettik.

Hainlere, eşbaşkanlara, batı beslemelerine ve çıkarcılara inat biz dimdik ayakta durduk.

Şüphe etmeyiniz ki Türk milleti var olduğu sürece asla aksi bir durumla karşılaşmayacağız.

Bileğimizi bükecek bir babayiğit çıkamayacaktır.

Yolumuzdan hiç kimse alıkoyamayacaktır.

İnandıklarımızdan hiç kimse döndüremeyecektir.

Millet sevdamıza, kardeşlik bağlarımıza hiç kimse zarar veremeyecektir.

Dünyaya başkent Ankara’dan bakacağız ve sesleneceğiz.

Çağı Türkçe okuyacağız.

Küreselleşme hegemonyasına Türk kültüründen aldığımız feyiz ve güçle cevap üreteceğiz.

Etnik depremlere, bölücü sarsıntılara Türklüğün rasathanesinden yaklaşacağız ve taviz vermeyeceğiz.

Cumhuriyeti yıkıma sürükleyen, milleti dağıtmaya çalışan kim varsa Üç Hilal’in çelik gibi sert, yıldırım kadar yakıcı yüzüyle tanıştıracağız.

Melanete sur olacağız. Aşamayacaklar.

Fitneye ateş olacağız. Yanacaklar.

Bölünmeye demir yumruk olacağız. Sarsılacaklar.

Yolsuzluğa, yoksulluğa ve işsizliğe savaş açacağız. Yenilecekler.

Türkiye’nin her güzelliğine sahip çıkacağız.

Her değerini Cenab-ı Allah’ın bir lütfu olarak görüp bağrımıza basacağız.

Her insanını aziz bilip gönlümüzü ve kucağımızı açacağız.

Bunları yaparken kuşkusuz önce bir olmalıyız, iri olmalıyız ve diri olmalıyız.

İçimize nifak saçmaya çalışanlara karşı uyanık olmalıyız.

Bizden görünüp tuzak kuranlara karşı dikkatli olmalıyız.

Geçmişimizin muhteşem hatıralarını istismar etmeye yeltenen ve bizden olmadığı halde bu şekilde görünmeye çalışan münafıkları iyi tanımalıyız.

Suratlarını, iftiralarını ve zehir saçan dillerini unutmamalıyız.

Türk milletini bitirmek ve Anadolu’dan kovmak için ellerini ovuşturan tarihi Şark Meselesi’nin bugünkü figüranlarını aklımızdan bir an olsun çıkarmamalıyız.

Bunlar aynı gün içinde, Fatih’te camiye, Beyoğlu’nda kiliseye, Balatta havraya gidenlerdir.

Gerçekte ne inançları ne de ilkeleri vardır.

Tertiplere, tezgâhlara, oyunlara ve kurnazlıklara dik duruş göstermeliyiz.

Hiçbir dünyevi makam, şöhret ve malı inançlarımıza ve dava arkadaşlarımıza değişmemeliyiz.

Zaten bize de başka bir davranış yakışmaz, 42 yıllık şerefli mücadelemize uygun düşmez.

Özellikle milletvekilliği adaylığı hususu da bunlardan birisidir.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne, TBMM’nde görev alabilmek için müracaat eden her değerli dava arkadaşımın bunları ziyadesiyle bildiğine inanıyorum.

Partimize milletvekili olabilmek ve sıralamaya girebilmek için talepte bulunan her kardeşimiz bizim için eşsiz bir değerdedir.

Bu itibarla, belirli ve sınırlı imkânlardan dolayı dava arkadaşlarımın bir bölümünün liste dışı kalması onların değerinden asla bir şey kaybettirmemiştir.

Ve unutmayalım ki, Milliyetçi Hareket Partisi yola yalnızca birilerini milletvekili yapmak için çıkmamıştır.

Koltuk ve makam hırslarına teslim olmuşları tatmin etmek için vatan mücadelesine hiç girişmemiştir.

Türk milleti parçalamanın, bölünmenin arifesindeyken aday listesinde kimin önde ya da kimin arkada olduğunun ne önemi vardır ki?

Bizim için her bir dava arkadaşım birincidir, ön plandadır ve yeri asla doldurulamaz özelliktedir.

Her ne olursa olsun Üç Hilal her birinizin elinde yükselecek ve Türk milletinin teminatı olacaktır.

Kendini aşmış, sağduyulu, olgun bir bakışa sahip, idealleri berrak, ülküsünün kabullerine sadık, milliyetçiliği şuurla benimsemiş, fedakârlıkta imrenilecek bir duruş gösteren her dava arkadaşım bu söylediklerimi mutlaka tasdik edecektir.

Bu kutlu davaya gönül vermiş ve emek harcamış her arkadaşımın gerek Meclis’te gerekse de diğer alanlarda yapacağı daha çok katkılar vardır.

Zira işimiz çok, zamanımız dar, milletimizin hasımları ve şer odakları faaliyet halindedir.

Milliyetçi Hareket’in bütün mensupları ve siz değerli milletvekili aday arkadaşlarım tam bir kenetlenme içinde olarak, millet ve devlet bekası için bir güvence olacaksınız.

Siz ikna olmadıkça, Türkiye’yi ayrıştıramayacaklar.

Siz teslim olmadıkça, Türk milletini parçalayamayacaklar.

Siz vazgeçmedikçe, son vatanımızda hiçbir habis emel amacına ulaşamayacaktır.

Buna inanın, bunu bilin.

Derviş sabrınızı muhafaza edin.

Alperenler gibi cesaretinizi gösterin.

Kimin ne olduğuyla değil, milletimizin selamete ve Türkiye’nin dirliğe kavuşmasına odaklanın.

Yalancı baharlara, umut simsarlarına, aramıza sızan provokatörlere geçit vermeyin.

Milliyetçi Hareket’i tek başına iktidara ulaştırmak için üstlendiğiniz tarihi sorumluluğu iftiharla taşıyın.

Biliniz ki Türk milleti sizleri bekliyor.

Anadolu ses bekliyor.

Buradan çıkacak sese kulak vermek için sabırsızlanıyor.

Öksüzler, yolda kalmışlar, dara düşmüşler, sofrasında bir tas suya, bir kap aşa hasret kalanlar, çocuğuna iş isteyenler sizi yanlarında görmek istiyor.

Bayrak dalgalanmak için rüzgâr gözlüyor.

Kerkük, Musul, Kıbrıs, Hocalı, Bosna ve Türk’ün olduğu her yer buradan yükselecek milli kararı özlüyor.

‘Ne Mutlu Türküm’ sözünün tökezlememesi için sizlerin gayretleri gerekiyor.

Türkiye’ye düşman kim varsa bizim aramıza ayrılık otu eken onlardır.

Aday olmuş ya da olmamış her dava arkadaşımın; kısır çekişmelerden, sonu olmayan tartışmalardan, kavga tacirlerinin tahriklerinden uzak kalarak büyük Türkiye ülkümüze odaklanacağından fazlasıyla eminim.

 

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Değerli Milletvekili Adayları,

Kıymetli Basın Mensupları,

İnsanın büyüklüğü; kendini adadığı hedef ve ülküler kadardır.

Milletlerde böyledir ve belirledikleri amaçların düzeyiyle ve dünden aldıkları mirasın niteliğiyle geleceğe yelken açarlar.

Millet dediğimiz sosyolojik hazine, ısmarlama bir kalabalık değildir.

Tesadüfen bir araya gelen ve rastlantıların bileşkesinde yükselen topluluk değildir.

Dağılmak üzere birleşmiş, dönemsel menfaatlerin öncülüğünde oluşmuş bir yapı da değildir.

Millet olma şuuru binlerce yıllık mazinin imbiğinde damıtılan ve rafine hale gelen muazzam bir gerçekliktir.

Ne kahramanlar ne de ilim ve irfan sahipleri milleti imal edemezler.

Kabile bilincini aşamamış, aşiretlere özgü kalıplardan çıkamamış, dar asabiyetin çekim merkezine hapsolmuş zihniyetlerin bu söylediklerimizi anlaması mümkün değildir.

Millet geçmişte birlikte yaşamış, acısı ve sevinci bir olmuş, birlikte ağlamış, birlikte gülmüş, dili bir ve aynı hedefe yönelmiş bireylerin müştereken oluşturduğu muazzam bir değerdir.

Binlerce sene içinde şehit kanının, imanın, duyguların bir araya gelmesiyle yoğrulmuş ve ortak kıymet hükümleri halinde billurlaşmış, haz ve elemi beraber yaşayan, birbirinden habersiz iken bile aynı refleksleri veren muhteşem varlığa biz millet diyoruz.

Tarih laboratuarı milletin nasıl oluştuğunun en canlı ve tartışmasız tanığıdır.

Buradaki sözlerimizden tek tipleştirme anlaşılmamalıdır.

Milletin oluşumunda farklılıklar değil, benzerlikler belirleyici olmuştur.

Etnik kimliklerin tanınması, okşanması ve teşvik edilmesi millet gerçeğiyle tamamen çelişmektedir.

Alt ve mahalli kültürlerin, milli kültüre rakip olması ve ayrılma talepleri binlerce yıllık millet oluşumunu geriye götürecek ve bölünmenin fitilini ateşleyecektir.

Bu kapsamda yanan ateşin mayına ulaşması büyük bir gürültüyle patlayacak, emek emek oluşmuş millet hazinesi ise paramparça olacaktır.

Türk milleti işte böyle bir tehlikenin eşiğinde bulunmaktadır.

Bunun vebali de kuşkusuz; millet gerçeğini anlamamış, anlasa da içine sindirememiş ve kavmiyetçi zihniyetin patikasında yolunu kaybetmiş Adalet ve Kalkınma Partisi’ndedir.

Dokuz yıla yaklaşan iktidarı döneminde AKP;

√       Talan olmuş devlet malını yağmalamış,

√       Yalan olmuş milleti kandırmış,

√       Tefrika olmuş cepheleşmeleri özendirmiş,

√       Kriz olmuş işsizliği ve yoksulluğu azdırmış,

√       Yıkım olmuş Türk milletinin birliğini sakatlamış,

√       Hizip olmuş kavgayı artırmış,

√       Teslimiyetçi olmuş dayatmalara boyun eğmiş,

√       Müzakereci olmuş teröristle masaya oturmuş ve İmralı’daki katilin elini sıkmıştır.

AKP’yle geçen her gün kaybedilmiş ve heba edilmiş bir zaman olarak hatırlarda kalacaktır.

Milli meselelerdeki duyarsızlık ve sorumsuzluk maalesef aziz milletimizi endişe verici bir aşamaya sürüklemiştir.

Türk milleti tarihinin hiçbir döneminde yaşamadığı sarsıntıya AKP sayesinde muhatap olmuştur.

Özgürlük zalimlikle harmanlanmış, hoşgörü baskıcı bir nitelikle karıştırılmış, demokrasi tahammülsüzlükle beslenmiştir.

Türkiye’nin temelleri patenti dışarıya ait, kullanımı AKP’ye havaleli dinamitlerle harap edilmiştir.

Bugün ülkemiz zordadır.

Can çekişmekte ve feryat etmektedir.

İnsanımız perişan, devletimiz atıl ve hareketsiz, milletimiz ise yorgun ve bitkindir.

AKP iktidarında ortaya çıkan vahim tablonun bilançosunda;

√       Milli sermayede, milli yatırımlarda artan yabancılaşma,

√       Ekonomik ve mali yapıda çaresizliğin getirdiği bunalım ve umutsuzluk,

√       Sosyal yapıda, yoksulluğun neden olduğu boyun eğme hali ve ahlaki aşınma,

√       Siyasi alanda çatışma, gerginlik ve kutuplaşmadan beslenen seviyesizlik ve ilkesizlik,

√       Milli kimlikte değerlerin istismarı ve alt kültürlerin kaşınması ile ortaya çıkan tahrikler ve yozlaşma,

√       Uluslararası alanda, küresel taşeronluğa talip olan bir ürkekliğin neden olduğu tek taraflı taviz ve teslimiyet bulunmaktadır.

Ne yazık ki ağır bir buhran hali bütün kesimlere ulaşmış ve kuşatma altına almıştır.

Tahammül edilemez hale gelen sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar milletimizi karamsarlığın girdabına çekmiştir.

Ne kadar ilginç bir durumdur ki, Adalet ve Kalkınma Partisi yaşananlardan hiç bir ders ve sonuç çıkarmamıştır.

Türkiye’nin acil çözüm bekleyen sorunları dururken, kısır ihtiraslar uğruna çatışma ve inatlaşma siyasetini ısrarla sürdürmüştür.

Bu sakat anlayışın millet, devlet ve iktidar arasındaki artan güven bunalımını tırmandıracağı, eğer böyle giderse önümüzdeki dönemde de kaos ve kargaşanın kavga ve tartışmanın sel gibi her tarafa yayılacağı anlaşılmaktadır.

Başbakan Erdoğan’ın hamaset nutukları, içi boş ve asılsız vaatleri, çözülmeyi ve çöküşü görünür kılmıştır.

İleri demokrasi sözleriyle Türk milletinin birlikte yaşama idealine saldırı düzenleyen AKP iktidarının sabırları ve sınırları zorladığı gün gibi ortadadır.

Açılım denilen yıkım rezilliğini milletimize allayıp pullayıp milli birlik ve kardeşlik projesi diyerek kabul ettirmeye çalışan bu iktidardır.

Ermenilere maç bahaneleriyle tarihimizi sorgulatan, Kıbrıs’ı Rumlara ‘yes be annem’ diyerek peşkeş çeken bu iktidardır.

Çözümsüzlük çözüm değildir diyerek, milli konuları değersizleştiren bu iktidardır.

PKK’lı canileri himaye eden, peşmerge bozuntusunu abi, kardeş, dost seviyesine çıkartan bu iktidardır.

Ege’yi yunan tezlerine teslim eden, Avrupa Birliği’ne uydu olan, Okyanus ötesinin planlarına taşeronluk yapan bu iktidardır.

Polise tokat atılmasına ortam ve kopyacılara zemin hazırlayan, Mehmetçiği darbeci diyerek köşeye sıkıştıran bu iktidardır.

2010 yılının son aylarında Türkiye’yi bölme projesi olan “demokratik özerkliğin” tartışmaya açılması ve “iki dilli yaşam” girişiminin devlete meydan okumasının teşvik edicisi bu iktidardır.

Hainlere müsamaha gösteren, teröristle amansız mücadele edenleri sindiren bu iktidardır.

12 Eylül’le hesaplaşmak için milletimizi aldatan, 28 Şubatçılara sesini çıkarmayan, 27 Nisancılara son model araba hediye eden bu iktidardır.

Krizi teğet geçti diyerek görmezden gelen ve milyonlarca insanımızı aç ve işsiz bırakan bu iktidardır.

Katile sayın, şehide kelle diyen bu iktidardır.

Milyonlarca gencimiz işsiz ve yarınsız bir haldeyken, hanedan üyelerini mısırcı, yumurtacı, gemici, doğalgazcı yapan, devletin imkânlarını yandaşlara peşkeş çeken bu iktidardır.

Çiftçimize gözünü toprak doyursun, ananı da al git diyen bu iktidardır.

Ezberleri bozuyoruz, tabuları yıkıyoruz, ön alıyoruz, restore ediyoruz, sıfır sorun politikasıyla ilerliyoruz sözleriyle küresel ayak oyunlarına Türkiye’yi alet eden bu iktidardır.

‘Ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız’ diyerek aldatma ve kandırmanın kırmızı kitabını yazan bu iktidardır.

Zinayı suç olmaktan çıkaran, Türklüğe hakareti suç sayan Türk Ceza Yasasının 301. maddesini tarumar eden bu iktidardır.

Yabancı vakıflara sahip çıkan, onları palazlandıran değişiklikleri yapan bu iktidardır.

Basılmamış kitapları toplatan, herkesin telefonunu dinleyen, medyayı baskı altına alan bu iktidardır.

Heybeliada ruhban okulunu açmak için fırsat kollayan, cemaatsiz kiliseleri tamir ettirerek ibadete açan, misyonerlere kapıları aralayan bu iktidardır.

Mavi Marmara’da İsrail’in kanlı saldırısı sonucu ölen 9 vatandaşımızı hatırlarken, aynı günde İskenderun’daki terör saldırısında şehit düşen kahramanları ağzına bile almayan bu iktidardır.

Davos’ta sahte çıkışla İsrail’e one minute diye efelenen, ancak Irak’ta, Afganistan’da milyonlarca Müslüman’ın kanına girmiş olanlara sesini dahi çıkaramayan bu iktidardır.

Füze savunma sisteminin ülkemizde kurulmasına onay vererek İsrail’i korumaya alan bu iktidardır.

NATO genel sekreterinin atanmasına önce itiraz eden, arkasından ise küresel destekçilerinin sözünden çıkmayarak kuzu kuzu evet diyen bu iktidardır.

Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi’nde Batılı dostları lehine yaptıklarını hararetle anlatan, onları iknaya çalışan, ayakta hesap vermekten bile utanmayan bu iktidarın başı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Dün doğru dediğini bugün yanlışlayan, zaman ve zemine göre fırıldak gibi dönen bu iktidardır.

Başörtüsünü istismar eden, siyasi malzeme olarak kullanan ve çözüme kavuşmasını istemeyen bu iktidardır.

Orhun anıtlarının yolunu yapmakla milliyetçi olunacağını sanma gafletine kapılan bu iktidardır.

12 Eylül Referandumuyla PKK açılımının hukuki altyapısını hazırlayan, yandaş yargının oluşmasını hayâsızca sağlayan ve hukuku sefil bir hale sokan bu iktidardır.

Mehmetçiğin kanını döken teröristlere Habur’da karşılama törenleri düzenleyen, adaletin güvenirliğini ayaklar altına alan ve vicdanları kanatan bu iktidardır.

Hizbullah militanlarını serbest bırakan, canileri umutlandıran, Kandil’e göz kırpan bu iktidardır.

İmralı’yla görüştüğü halde, önce bunu reddeden, sonra topu devlete atan, arkasından da Avrupalı dostlarının huzurunda ayakta hesap verirken ikrar eden bu iktidarın başı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bu hakikati geçtiğimiz yıl milletimizle paylaştığımızda, Başbakan Erdoğan öfke nöbetlerine girerek ve gözünden nefret dalgası yayılarak bizi şerefesizlikle suçlamıştı.

Şimdi her şey netleştiğine göre, Türk milletini bölmek için hunhar eylemlerine devam eden terör örgütüyle, yattığı yerden kanlı çetesini yöneten terörist başıyla görüşmeleri hangi şeref ve siyasi namusla açıklamak mümkündür?

Başbakan Erdoğan şereften ne anlamaktadır?

Şerefsizlik bundan böyle kimin boynunda asılı duracak ve kimin sıfatı olacaktır?

Bize şerefsiz diyerek küstahça hakaret eden Başbakan, kalan yıllarında şereften nasıl bahsedecek ve bu alçalmayı nasıl izah edecektir?

Başbakan Erdoğan’ın PKK’yla yaptığı pazarlıkların özünde ve esasında Türk milletini etnik temelde ayrıştırma hesabı vardır.

Milliyetçi Hareket’e kafatası ölçmekten başka bir işe yaramadı diyerek kara çalmaya çalışan ve davamıza yönelik içindeki zehri her fırsatta kusan bu zihniyetin; Türk milletini yok etmek için fırsat kollayan mihraklarla sarmaş dolaş olması Türk tarihinin şahit olduğu en büyük ayıp ve alçaklıktır.

Türkiye’nin iki devletli, iki dilli ve iki milletli federasyon sistemine geçme konusunda Recep Tayyip Erdoğan memur edilmiştir.

Yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları bunun kılıfı ve hareket merkezidir.

Başbakan Erdoğan’ın bu amacına ulaşması için tüm umutlar 12 Haziran Milletvekilliği Genel Seçiminden çıkacak sonuca bağlanmıştır.

Hesaplar AKP’nin üçüncü dört yıla döneceği üzerine bina edilmiştir.

Peşmerge AKP’yi istemektedir.

Okyanus ötesi AKP’yi dilemektedir.

Avrupa Birliği AKP’yi desteklemektedir.

Haçlı zihniyeti AKP demektedir.

İmralı AKP’yi arzulamaktadır.

Dağdaki caniler AKP’yi gözlemektedir.

Çıkarcılar, hırsızlar, vurguncular AKP’nin arkasındadır.

Federasyon özlemiyle yanıp tutuşan, sözde demokrasi havarisi odaklar AKP propagandası yapmaktadır.

Rumlar Recep Tayyip Erdoğan’a umut bağlamıştır.

Arkadan kumandalı Ortadoğu sultanları Recep Tayyip Erdoğan’ın safında dizilmişlerdir.

 Büyük Ortadoğu Projesi’nin amacına ulaşması için bu zihniyete ihtiyaç vardır.

Türkiye’nin dönüşmesi, milletin kalbinden hançerlenmesi için Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha devam etmesi talep edilmektedir.

Küçük Kaynarca Antlaşmasından beri süren, Sevr’de doruk noktaya çıkan tarihi Şark Meselesi’nin amacına ulaşması için taşeronların işbaşında olması gerekmektedir.

Uydurma anketlerin hedefi budur.

Kamuoyunun manipüle edilmesinin gerisinde bu yatmaktadır.

Şimdiden zafer ilanı yapan AKP’nin şımarmasının altında bunlar bulunmaktadır.

Eğer AKP 12 Haziran’dan sonra istediği neticeyi alırsa, Türkiye çok sancılı bir bölünme sürecine girecektir.

Anayasa’nın değişmez maddeleri tasfiye edilecek, Cumhuriyet’in kilidi kırılarak harap edilmesi sağlanacaktır.

İmralı canisinin affıyla birlikte, önce özerk, sonra da bağımsız Kürdistan’ın kurulmasının önündeki engeller birer birer kaldırılacak ve ileri demokrasi diyerek Türkiye Cumhuriyeti fesh edilecektir.

Başbakan Erdoğan’ın çıraklık dönemi Türk milletini bölmenin hazırlığıyla ve Türkiye’yi pazarlamanın uğraşıyla geçmiştir.

Birlikte yürüdük masalıyla, aziz milletimiz fırtınanın ortasına getirilmiştir.

Her şey Türkiye için iddialarıyla, ülkemizin tasfiye planı devreye sokulmuştur.

Kalfalık döneminde yıkımın ihalesi yapılmış ve Türk milleti karanlık bir tünele sokulmuştur.

‘Çok iyi şeyler olacak, umutluyum’ sözleriyle ayrışmanın ve bölünmenin şifreleri verilmiştir.

Şartlar uygun olur ve Başbakan Erdoğan önümüzdeki süreçte tekrar iktidara gelirse bu defa da ustalık dönemi başlayacak ve Allah korusun Türkiye Cumhuriyetinden hiç kimse bahsedemeyecektir.

Türk milleti büyük bir husumet cephesi tarafından kuşatılacak ve haçlı zihniyeti binyıl sonra amacına çok yaklaşacaktır.

Daha önce dediğimiz gibi bunun adı ve tanımı bellidir ve o da dokuzuncu Haçlı seferidir.

Tarafları bellidir ve son icraatları ise yakın coğrafyalarımızda ortaya çıkmıştır.

Başbakan Erdoğan ve hükümeti; ayakta durabilmek ve içeride zinde kalabilmek için küresel gücün paçasına yapışmıştır.

Küresel aktörlerin stratejik uşak beklentileri ziyadesiyle karşılık bulmuş durumdadır.

Geleneksel köklerini inkar ve red eden AKP hükümeti, dışarıda tasarlanmış, ülke içinde tanımlanmış ve tamamlanmış bir siyasal proje olarak kendisinden beklenenleri ve verilen ödevleri harfiyen yapmak için var gücüyle hareket halindedir.

Milli görüş gömleğini kolaylıkla çıkaranlar, böyle giderse yakında Türkiye’yi de hurdaya çıkaracaklardır.

Ancak hesaplar boşuna, hevesler beyhudedir.

Milliyetçi Hareket’in çelik gibi iradesi olduğu müddetçe ne AKP ne de küresel destekçileri asla amaçlarına ulaşamayacaklardır.

Türk milleti bu defa AKP’ye iktidar sorumluluğunu vermeyecek ve nasıl geldiyse öyle gönderecektir.

Türk’ün kudreti, milletin azmi tuzakları bozacak ve siz değerli arkadaşlarımın yoğun çabasıyla Üç Hilal ülkemin her yanında aziz vatandaşlarımı etrafında toplayacaktır.

Bundan asla şüphe duymuyorum.

Hepinize güveniyor, inanıyor ve mücadelenizden asla ödün vermeyeceğinizi biliyorum.

 

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Hepinizin bildiği üzere 28 Ocak 2011 tarihinde Seçim Beyannamemizi açıklamıştık.

2023’e Doğru Yükselen Ülke Türkiye Sözleşmesini büyük Türk milletinin bilgi ve himmetine emanet etmiştik.

Bu kapsamda milletimizin huzuru, refahı ve esenliği için her alandaki düşüncelerimizi, projelerimizi, yapacaklarımızı kamuoyuyla paylaşmıştık.

Allah’a şükrediyorum ki, bugüne kadar bizleri sevindiren destek ve ilgiye artan bir şekilde muhatap olduk.

Buna karşılık Adalet ve Kalkınma Partisi’nin birkaç gün önce açıkladığı Seçim Beyannamesinin ne kadar gerçeklerden uzak, taklitçi ve temelsiz olduğunu hepimiz gördük.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin projelerini kendisine mal eden intihalci ve siyasi kapkaççı AKP zihniyeti milletimiz için hiçbir orijinal ve özgün öneri getirememiştir.

Özellikle bizim yıllar önce belirlediğimiz 2023 vizyonuna sarılan ve sahiplenen AKP’nin gecikmeli de olsa lider ülke Türkiye hedefini benimsemesi kendisi açısından bir bakıma iyi bir gelişmedir.

Ve bizim ne kadar haklı, yerinde, doğru bir stratejik vizyonu tayin ettiğimiz de itiraf edilmiştir.

Ne var ki, iktidar partisinin siyasi hırsızlık ve aşırma konusunda da ne kadar arsız ve yüzsüz olduğunu göstermesi bakımından son gelişmeler ibret verici olmuştur.

Başbakan Erdoğan sanki yeniymiş gibi milletimizi kandırmaya çalıştığı ‘Türkiye Hazır, Hedef 2023’ projesi, MHP’den çalınmış ve kopya edilmiştir.

Esasen YGS ve KPSS sınav yolsuzluğuna batan, kopyacıların üremesi için imkân sağlayan AKP için bu son derece de normaldir.

Başbakan’ın basın toplantısında duyurduğu Seçim Beyannamesi, siyasi gaspın ve kapkaççılığın son versiyonu niteliğindedir.

Sokaklarımızı suçlulara, dağlarımızı eşkiyalara, eğitim hayatımızı kopyacılara, akademik hayatı intihalcilere terk eden AKP, aynısını kendi de yapmış ve suçüstü yakalanmıştır.

Bundan önce defalarca vurguladığım gibi; Cumhuriyet’in yüzüncü yılında Türkiye’nin ‘Lider Ülke’ olma hedefini ilk defa 14 yıl önce gündeme getiren şahsım ve partim olmuştur.

Yine takip eden süreç içinde 1999 Seçim Beyannamemize koyan da biz olduk.

Başbakan’ın yüzü kızarmadan bahsettiği 2023 yılında ülkemizin dünyanın en büyük ilk on ekonomisinden birisi olma stratejik hedefini de 2000 yılında ortağı olduğumuz 57. Hükümet döneminde, Sekizci Beş Yıllık Kalkınma Planına biz koyduk.

Artık söyleyecek hiçbir sözü olmayan Başbakan’ın Milliyetçi Hareket’in vizyonuna sahip çıkması ve üstelik bizi taklitçilikle suçlaması en hafif tabiriyle terbiye ve ahlak yoksunu bir tavırdır.

Nitekim yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali Başbakan’da somutlaşmıştır.

Üstelik özellikle ekonomide önümüzdeki 12 yıllık süreç içinde belirlediğimiz hedeflerin hemen hemen aynısını AKP de ilan etmiştir.

Mesela 77 gün önce; biz Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla büyüklüğünü 2015 yılında 1,1 trilyon dolara; 2019’da 1,5 trilyon dolara; 2023 yılında ise 2,1 trilyon dolara çıkaracağımızı söylemiştik.

AKP ise 16 Nisan 2011 tarihinde; bu yıllarda Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla hedefini sırasıyla 1 trilyon 76 milyar dolar, 1 trilyon 486 milyar dolar ve 2023 yılında ise 2 trilyon 64 milyar dolar olacağını ifade etmiştir.

İşte gerçek anlamda Halep ordaysa siyasi kalpazanlık buradadır.

AKP etiketli aşırma yalnızca bununla da sınırlı değildir.

Kişi başına gelir hedefimizi de kopya etmiş ve hedeflerimize yakın, kimi zamanda aynısını farklı bir hedefmiş gibi sunma densizliğini göstermiştir.

Parti olarak, 2015 yılında 14 bin dolar, 2019 yılında 19 bin dolar, 2023 yılında ise 25 bin dolarlık bir kişi başı gelir hedefini aziz milletimizle paylaşmıştık.

İktidar partisi bu yıllarda yine sırasıyla; 14 bin dolar, 18 bin 685 dolar ve 25 bin 76 dolar seviyesine ulaşmayı vaat etmiştir.

Aynı manzarayı ihracat rakamlarında da aşağı yukarı görmek mümkündür.

Bu tablo tam bir hayâsızlıktır.

Ar damarı çatlamış iktidarın iflasının işaretidir.

Siyasi ahlaksızlığın ve hırsızlığın apaçık fotoğrafıdır.

Çalıntı proje kullanacak kadar küçülen bir iktidarın Türkiye’yi yönetmesi züldür.

AKP’nin Seçim Beyannamesi sermayesi tükenen Başbakan’ın zavallılığını göstermektedir.

Oradan buradan projeleri çalarak, milletimizi oyalamasının ispatıdır.

Okyanus ötesinin projeleriyle Türk milletini ayrıştırma mücadelesi veren, başkanlık sistemini uygulamak için uygun ortamı bekleyen AKP’nin siyasi ahlaksızlığı afişe olmuş ve her şey ayan beyan ortaya çıkmıştır.

İktidar partisinin bugüne kadar uyguladığı politikaları nasıl belirlediği ve nerelerden aşırdığı gün gibi ortadadır.

Şüphesiz dikkatimizi çeken önemli bir konu daha vardır.

Cumhuriyet’i yıkmak için işbirlikçileriyle faaliyet halinde olan AKP’nin 2023 yılından anladığı nedir?

Çok düşük bir ihtimal de olsa, iktidarda kalmaya devam ederse 2023 yılında neyi kutlayacaktır?

Türkiye Cumhuriyet’ini ve Türk milletini parçalamak için ileri demokrasi denilen hezeyandan aldığı güçle 2023 yılında geriye ne bırakacaktır?

Emperyalizmin gece bekçisi olan AKP hükümetinin, Cumhuriyet’e bu kadar zarar verdikten sonra, 2023 hedefiyle akılları karıştırmaya ve bizimle arasındaki farkları azaltarak zehrini şırınga etmeye çalıştığı izlenimi ortaya çıkmıştır.

Ancak biz buna asla izin ve fırsat vermeyeceğiz.

AKP hükümeti ve Başbakan ne yaparsa yapsın, 2023 vizyonunun ve stratejik hedefinin sahibi Milliyetçi Hareket Partisi’dir.

Aziz milletimiz elbette kendisini aldatmaya cüret eden seviyesiz, ilkesiz ve köksüz AKP zihniyetine hak ettiği cezayı verecektir.

Yalanın, siyasi dolandırıcılığın, kapkaççılığın ve sahtekârlığın hesabını da mutlaka soracaktır.

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Milletvekili Adayları,

Tekraren ifade etmek isterim ki; 2023’e Doğru Yükselen Ülke Türkiye vizyonumuzun temel hedefinde; Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarında Türkiye’yi bölgesinde ve küresel planda her bakımdan güç merkezi haline getirmek bulunmaktadır.

Amacımız Türkiye’nin; milli vasfını yitirmemiş, Türk insanını ve Türkiye’ýi merkezine alan siyasi istikrar ortamında, ekonomik büyüme ve sosyal gelişmesini sağlamaktır.

Ve ülkemizin milli birliğini koruyarak topyekûn bir milli seferberlik başlatmak ve bütün imkân ve kaynaklarını bu büyük hedefe ulaşmak için harekete geçirmektir.

Cumhuriyetimizin 100.yılını idrak edeceğimiz 2023 yılına kadar bölgesinde lider, küresel alanda bir güç merkezi haline gelmiş Türkiye idealini bütün unsurlarıyla gerçekleştirmeye Allah’ın izniyle kararlıyız.

Bunun için de önümüzdeki en az oniki yıl için 24, 25 ve 26’ncı Yasama Dönemlerinde tek başına iktidar olmaya talibiz.

Oniki yılı kapsayacak bir programla Türkiye’nin önce milli güç, sonra bölgesel güç ve nihayet küresel güç olmasını sağlayacağız.

Türkiye, 21.yüzyılda dünya siyasetinde etkili ve söz sahibi bir güç ve ekonomide dünyanın ilk on ülkesinden biri olarak tarih sahnesinde hak ettiği güçlü, onurlu ve itibarlı konuma inşallah kavuşacaktır.

Aziz milletimiz emin olsun ki, Milliyetçi Hareket’in her meseleye karşı bir çaresi, her soruna karşı bir önerisi vardır.

Biz, ülkümüzden alığımız ilhamla ceddimizin mirasına sahip çıktık.

Her güçlüğün aşılacağına ve problemlerin kökünden halledileceğine sürekli inandık.

Hiç yeise kapılmadık.

Değişimin gücüne inandık.

Komplekslerimiz olmadı.

Olumsuzluklara aldırmadık.

Recep Tayyip Erdoğan’ın asılsız ve korkulukları andıran imajına aldanmadık.

Milletimize güvendik; varlığıyla ve desteğiyle her zorluğun üstesinden geleceğimize itimat ettik.

Bizim sözlerimiz, önerilerimiz, tekliflerimiz ve yapacaklarımız zamanaşımına uğramayacak değerdedir.

Hem ulusal, hem de küresel gelişmeleri anında, tutarlı ve kendi gerçeklerimize göre yorumlayıp zamanın hiç gerisine düşmedik.

Sürekli olarak belleğimizi güncelledik.

Çağın eğilimlerini, yönelişini ve beraberinde getirdiği istikametleri önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben şiarıyla değerlendirdik.

11 yıl önce ‘Yüzyılla Sözleşme’ yaparken geleceği anlamlandırmanın ve başkent Ankara’ya göre stratejik pozisyon oluşturmanın arayışı içindeydik.

Tarih ve coğrafyamızın bizlere yüklediği jeopolitik güç ve imkânları 2023 yılında lider Ülke Türkiye hedefine odaklandırarak, hem bölgesinde hem de küresel alanda sözü dinlenir, sürükleyici bir ülke haline geleceğimizi düşündük.

Zira biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik.

Sen doğmana bak güzel gün’ diyerek ülkemizin üzerinde öbeklenen kara bulutları dağıtmak için söz verdik, yemin ettik.

‘Sonsuza Kadar Var Ol Türkiye’ beyanımızın özünde de bu vardı.

‘Dünyaya Tek Bir Cevap Yeter’ sözüyle Türk milletinin neleri başarabileceğini göstermeye çalıştık.

 ‘Bin Yıllık Harcı Ayrıştırmak Kim Harcı’ kararlığımızda ise birlikte yaşamaya ve asırların göz nuruyla ve emeğiyle oluşmuş kardeşlik hukukuna duyduğumuz derin inanç bulunuyordu.

‘Herkes Eşittir Türkiye’ mesajıyla eşitliğin formülünü kurduk ve her sorunun çözüm yolu olarak bunu gördük.

Bu doğrultuda;

√       Anlayan herkesi,

√       Dinleyen herkesi,

√       Çağıran herkesi,

√       Coşan herkesi,

√       Koşan herkesi,

√       Sevinen herkesi,

√       Üzülen herkesi,

√       Çalışan herkesi

√       Ve bekleyen herkesi bir gördük, beraber kabul ettik ve ayrılmaz bir bütün olarak yüreğimize bastık.

Çünkü biz, ülkemiz için yüreğimizi koyduk.

Bir çift sözü olan herkese kapımızı ve gönlümüzü ardına kadar açtık.

‘Ses Ver Türkiye’ ‘Sesime Kulak Ver Türkiye’ diyerek şimdi Anadolu yollarına düşeceğiz.

Biz ses vereceğiz, inanıyorum ki milletimiz sesimize kulak verecektir.

Adaleti bu sesle sağlayacağız.

Demokrasiyi bu sesle koruyacağız.

‘Mutlu Millet, Güçlü Devlet ve Huzurlu Fert’ ülküsüne bu sesle ulaşacağız.

‘Temiz Yönetim, Temiz Toplum ve Temiz Siyaset’ amacına bu sesle koşacağız.

‘Üreten Ekonomi, Adil Paylaşım ve Refah Toplumu’na bu sesle kavuşacağız.

Terörün kökünü bu sesle kazıyacağız.

Çünkü sesimizde ahlak vardır, sevgi ve birlikte yaşama inancı vardır.

Millet vardır, Türlük aşkı ve İslam’ın kutlu mesajı vardır.

İşsizliği yenmek, yoksulluğu yok etmek ve refahı her haneye indirmek için ses veriyoruz.

Gerçek anlamda bir toplum sözleşmesi belgesi niteliğinde yeni bir anayasa yapmak için ses veriyoruz.

Bu sesimizde; anayasanın mümkün olabilecek en geniş siyasi ve toplumsal uzlaşı temelinde ve demokratik bir tartışma zemininde hazırlanma iradesi vardır.

Milli ve üniter varlığımızı teminat altına alan Anayasanın başlangıç kısmında ve ilk üç maddesinde ifadesini bulan esaslara ve Cumhuriyet’in kurucu değerlerine saygı ve riayet eden bir bakış açısıyla anayasa hazırlığımızı yapacağız.

Vatandaşlarımızın Türk milletinin ferdi olmaktan gurur duyacağı, ayrışmayı değil bütünleşmeyi, farklılaşmayı değil kucaklaşmayı, kutuplaşmayı değil kaynaşmayı sağlayacak bir anayasa bizim sesimiz ve sözümüzdür.

√       Her yıl 700 bin kişiye iş vermek için ses veriyoruz.

√       Üreten ekonomiyi tesis etmek için ses veriyoruz.

√       Muhtaç ailelerin en az bir ferdine iş vermek için ses veriyoruz.

√       İşi olmayanlara asgari ücretin yarısı kadar aile sigortası yardımı yapmak için ses veriyoruz.

√       Asgari ücreti 825 liraya çıkarmak için ses veriyoruz.

√       Hilal Kartla tüm yoksul ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için ses veriyoruz.

√       Mahallinde geçerli olacak Hilal Kartla siftahı artacak olan esnaf kardeşime ses veriyoruz.

√       Devlet yardımlarını artırmak için ses veriyoruz.

√       Hiç kimseyi aç ve açıkta bırakmamak için ses veriyoruz.

√       Dolaylı vergileri indirmek için ses veriyoruz.

√       Yoksul kardeşlerimin genel sağlık sigortası primlerini karşılamak için ses veriyoruz.

√       Gıda yoksulluğunu ortadan kaldırmak için ses veriyoruz.

√       Evi olmayanlara oturabilecek ev inşa etmek için ses veriyoruz.

√       65 yaşını doldurmuş vatandaşlarımıza 250 lira muhtaçlık aylığı vermek için ses veriyoruz.

√       Yoksul kardeşimi bunaltan belediye harç ve vergilerini kaldırmak için ses veriyoruz.

√       Yaşlı sağlık hizmetlerini yükseltmek için ses veriyoruz.

√       Muhtaç durumdaki yaşlılarımıza temizlik, günlük bakım ve alıveriş gibi konularda destek hizmeti vermek için ses veriyoruz.

√       Çalışanlarımızın ücretlerini ekonomik büyümeden pay alacak şekilde düzenlemek için ses veriyoruz.

√       Asgari ücretten vergi almamak için ses veriyoruz.

√       Bütün çalışanların gelirlerini asgari ücret kadar kısmını vergi dışı bırakmak için ses veriyoruz.

√       Sözleşmeli, taşeron firma elemanı, 4/B’li, 4/C’li olarak çalışan kardeşlerimizi kadrolu yapmak için ses veriyoruz.

√       Kamu çalışanlarımıza ödenen denge tazminatını artırmak için ses veriyoruz.

√       Öğretmenlerimize, araştırma görevlilerimize, okutmanlarımıza ilave 310 lira araştırma ve geliştirme tazminatı vermek için ses veriyoruz.

√       Sözleşmeli ve geçici çalışan öğretmenlerimizi kadroya almak için ses veriyoruz.

√       Emeklilerimizin durumunu düzeltmek ve 13 maaş vermek için ses veriyoruz.

√       Tarımsal destekleri artırmak ve çiftçilerimizin sorunlarını bitirmek için ses veriyoruz.

√       Mazot, gübre, ilaç, tohum ve fide gibi tarımsal girdiler üzerindeki ÖTV’yi ve KDV’yi kaldırmak için ses veriyoruz.

√       Hayvancılığı desteklemek için ses veriyoruz.

√       Esnaf ve sanatkârımızdan, emeklilik döneminde faaliyetlerine devam edenlerden yapılan sosyal güvenlik destek primi kesintisini tümüyle kaldırmak için ses veriyoruz.

√       Şoför esnafımızın aracını yenilemek amacıyla alacağı yeni araçtan KDV ve ÖTV almamak için ses veriyoruz.

√       Küçük esnafı korumak için ses veriyoruz.

√       Engelli kardeşlerimizi öncelikle işe almak için ses veriyoruz.

√       Başkasının yardımına muhtaç engelli aylığını 315 liradan 450 liraya çıkarmak için ses veriyoruz.

√       İlköğretim ve ortaöğretimde okuyan evlatlarımızın annelerine eğitim desteği vermek için ses veriyoruz.

√       Öğrencilerimize burs ve kredi imkânını daha iyi bir noktaya taşımak için ses veriyoruz.

√       Bütün güvenlik güçlerimize 310 lira ilave, köy korucularımıza 155 lira güvenlik tazminatı vermek için ses veriyoruz.

√       İçi huzurumuzu ve güvenliğimizi tehlikeye düşürecek, etnik bölücülüğün önünü açacak ve ayrılıkçı terörün emellerine hizmet edecek yaklaşımlara karşı durmak için ses veriyoruz.

√       Etnik kimliklere siyasi ve hukuki statü tanınarak aziz millet varlığının parçalanmasına izin vermemek için ses veriyoruz.

√       Kişi hak ve özgürlüklerin etnik temelli kolektif haklara dönüştürülmemesi için ses veriyoruz.

√       Türkçe dışındaki mahalli dillerin eğitim dili olmaması için, yapay azınlık oluşmasının önüne geçmek için ses veriyoruz.

√       Cumhuriyet’in yıkılmasına ve federasyon heveslerine karşı durmak için ses veriyoruz.

Ses Ver Türkiye.

Bölücüye haddini bildirmemiz için ses ver.

AKP’den hesap sormamız için ses ver.

Tarihimize destek çıkmak için ses ver.

Büyük Ortadoğu Projesi’ni ortadan kaldırmak için ses ver.

Okyanus ötesini şaşırtmak için ses ver.

Erivan’ın, Erbil’in, Kandil’in, İmralı’nın belini kırmak için ses ver.

Haramzadelerin yakasından tutmamız için ses ver.

Şikâyetleri dindirmek ve perişanlığı önlemek için ses ver.

Krizi yenmek için ses ver.

Münafıklara, helalle haramı karıştıranlara haddini bildirmemiz için ses ver.

Ayağa kalk aziz milletim.

Uçurumun kenarındayız.

Üç Hilal seni tekrar eski kudretine döndürmek istiyor.

İktidar olmayı talep ediyor.

Başaracağız, mutlaka zafere ulaşacağız.

AKP’nin yaptıklarının hesabını, bu dönemin kadrolarının burunlarından fitil fitil getireceğiz.

Şimdi bu toplantımızdan sonra hepiniz seçim bölgelerinize gideceksiniz.

Tek başına iktidar hedefimiz için gece-gündüz çalışacaksınız.

Herkesi kucaklayanız. Hiç bir ayrım gözetmeyiniz.

Alevisiyle sünnisiyle, doğulusuyla batılısıyla, kuzeylisiyle güneylisiyle her bir vatandaşım Cenab-ı Allah’ın bize emanetidir.

Biz de onların hizmetkârıyız.

Alayına sahip çıkın. Hepsiyle buluşun.

Dağ demeyin, tepe demeyin Milliyetçi Hareket’in mesajını her tarafa götürün.

Milliyetçi Hareket’in Seçim Beyannamesinde yer alan somut projeleri, ekonomik ve sosyal destekleri işçimize, esnafımıza, memurumuza, emeklimize, çiftçimize, köylümüze, ev kadınlarımıza, iş adamlarımıza, gencimize, işsizimize, dul ve yetimlerimize anlatın.

Tarlada, fabrikada, çarşıda, pazarda, bağda, bostanda, camide ve cem evinde her vatandaşımızla bir araya gelin.

Boynu bükük, benzi sarı Anadolu insanımıza daha huzurlu, güvenli ve onurlu bir şekilde yaşayacakları bir Türkiye vaadimizi mutlaka iletin.

Bayrağın dalgalandığı her yer bizimdir.

Türkiye biziz, biz Türk milletiyiz.

Bu vatan, kendisine kara sevdayla bağlı olanların ellerinde yükselecektir.

Türk bayrağı sizler sayesinde çekildiği gönderden hiç inmeyecektir.

Başkent Ankara ise Sakarya’nın, Dumlupınar’ın anılarıyla sonsuza uzanacaktır.

Aziz ceddimizin kutsal emaneti olan son vatanımız siz olduğunuz sürece asla işgal ve esarete uğramayacaktır.

Aziz milletimiz 12 Haziran’da sesimize kulak verecek ve öyle bir ses verecektir:

AKP arkasına bakmadan kaçıp gidecektir.

Hilaller yıldızla bütünleşecek ve Türk milleti oynanan oyunları sahiplerinin başına geçirecektir.

13 Haziran sabahı Milliyetçi Hareket’in iktidarına uyanacak Ankara’da buluşmak üzere bu kutlu mücadelede hepinize üstün başarılar diliyorum.

Yarın itibariyle idrak edeceğimiz Peygamber Efendimizin kutlu doğumunun 1440. yıldönümünün ilhamı ve hayır duasıyla yola koyulunuz.

Her bir vatandaşıma selam ve sevgilerimi götürünüz.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Konuşmamı Dedem Korkut’tan ilhamını aldığım yeni bir ‘Hayır Duası’ ile bitiriyorum:

Hak Teala;

Milletimizi korusun, fitnecilere fırsat vermesin.

Birliğimizi, dirliğimizi ve düzenimizi bozmasın.

Türk milletini dünya durdukça yaşatsın, Müslümanları korusun.

Ülkümüzü muzaffer kılsın, ülkücüyü gözetsin, himmetini üzerimizden esirgemesin.

Zalime göz açtırmasın, zulmü def etsin.

Eşbaşkanların musibetlerinden bizi muhafaza etsin.

Kardeşliğimizi bozmasın, huzurumuzu daim etsin.

Rahmet ve bağışlamasından bizi mahrum bırakmasın.

Hesabını veremeyeceğimiz konularla bizi imtihan etmesin.

Sevdiklerinden olmayı nasip etsin.

Tek başına iktidar mücadelemizde bize güç ve azim versin.

İnsanız elbet, kusurlarımızı ve günahlarımızı da affetsin.

Türk milletini ebediyete kadar korusun, kollasın.

Her vatanseverden, milliyetçi-ülkücüden ayrı ayrı razı olsun.

Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm diyene.