19.06.2011 - Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve İl Başkanları ile yapılan toplantılar hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve İl Başkanları ile yapılan
toplantılar hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması.
19 Haziran 2011

 

Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu ve İl Başkanları iki ayrı oturum halinde gerçekleştirilen toplantılarla bir araya gelmiştir.

Merkez Yönetim Kurulu’nun birinci gündemi olarak; Başkanlık Divanın teşekkül ettirilmesi ve MYK’da boşalan asıl üyeliklerinin tamamlanması olarak belirginlik kazanmıştır.

İkinci olarak ise teşkil edilecek Seçim Değerlendirme Komisyonu marifetiyle; il, ilçe ve beldelerden bir ay içinde gelecek raporlarla birlikte, ilerleyen süreçte 24. Dönem Milletvekilliği Genel Seçim sonuçlarının sağlıklı, detaylı ve objektif değerlendirilmesi konusunda karar verilmiştir.

İlave olarak genel seçim öncesindeki siyasi faaliyetler ve teşkilatların performansı ele alınmış ve önümüzdeki dönemin muhtemel konu başlıkları ve siyasi gündem hakkında etraflıca bir değerlendirme yapılmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi çok zorlu ve tehditlerle dolu bir seçim dönemini geride bırakmıştır.

Özellikle, partimize dönük çok yönlü saldırının ve tahriklerin seçim sürecini ve siyasi rekabeti olumsuz etkilediği müşahede edilmiştir.

Şüphesiz Türkiye için tarihi kader ve karar anına işaret eden 12 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimi, büyük tartışmaların ve skandalların gölgesinde gerçekleştirilmiştir.

AKP’nin gizli gündemi karşısında milli bir duruş gösteren ve Türk milletinin bin yıllık kardeşliğini temelinde bozmayı planlayan çabalara partimizin itiraz etmesi iftiralara, mütecaviz girişimlere maruz kalmasına yol açmıştır.

Bu itibarla sistemli ve AKP’nin baş rol oyuncusu olduğu kirli bir senaryo adım adım ilerletilmiş ve Milliyetçi Hareket Partisi hayasızca hedef tahtasına oturtulmuştur.

MHP’nin baraj altında bırakılması ve siyasetten tasfiye edilmesi için ısrarlı bir mücadele sergilenmiştir. 

Nitekim ülkemiz dünyada bile eşine ve benzerine az rastlanır bir demokrasi tahribatıyla ve yıkımıyla yüz yüze kalmıştır.

Kimliği, kişiliği ve aidiyeti karanlıkta kalan mihraklar en başta Milliyetçi Hareket Partisi’ne pervasızca, ahlaksızca ve insanlık dışı yöntemlerle saldırmışlardır.

12 Haziran gününe gelesiye kadar;

Özel hayatların iğrenç bir şekilde takibi yapılmış,

Yasa dışı yollarla izleme, dinleme, gözetleme amacıyla evlere kameralar yerleştirilmiş,

Ve arkasından da elde edilen kayıtlar internet üzerinden yayınlanmıştır.

Siyasi sonuçlar üretmeye çalışan bu tezgâhın hiçbir engellemeye maruz kalmadan varlığını devam ettirmesi ise Türk siyaseti açısından büyük bir talihsizlik ve kırılma olmuştur.

Ahlaken çok sorunlu görüntüleri sanal âlemden servis edenlerin öncelikle; Milliyetçi Hareket Partisi’ni Milletvekilliği Genel Seçim’inde zora sokmayı, toplum nezdinde itibarını düşürmeyi ve Meclis dışına itmeyi amaçladıkları anlaşılmaktadır.

Esasen kaset parantezine alınarak ağır bir şantajla köşeye sıkıştırılmaya çalışılan yalnızca Milliyetçi Hareket Partisi olmamış, Türk siyaseti ve demokrasisi bu gelişmelerden derin bir yara almıştır.

Ne var ki partimize hayâsızca saldıran şeref ve seviye yoksunu karanlık odaklara yönelik AKP hükümetinden inandırıcı ve etkili bir adım bugüne kadar henüz gelmemiştir.

Özel hayatı deşifre ederek siyaset üzerinde baskı kurmaya ve tehditlerle mesafe almaya çalışanlara karşı devlet organları tepkisiz, hareketsiz ve yetersiz kalmıştır.

Başbakan Erdoğan’ın, Milliyetçi Hareket Partisi’nin zor durumundan istifade ederek meydanlarda kaset tezgâhını diline dolaması, AKP’nin de bu şer kumpanyasının bir parçası olduğu izlenimini güçlendirmiştir.

Partimizi sözde tanzim etmeye, yeniden tasarlamaya ya da dizayn etmeye niyetlenen çetenin ekmeğine AKP’nin yağ sürdüğü tartışmasızdır.

İç ve dış uzantıları olduğu yönünde güçlü emarelerin bulunduğu bu organize suç çetesi, seçimler öncesinde Türk siyasetine istikamet vermek istemiştir.

Bugün ülkemiz, küresel sisteme ve güç merkezlerine hizmet eden, faaliyetlerini hala yerel uzantıları eliyle yürüten büyük bir suç şebekesiyle karşı karşıyadır.

Yabancı istihbarat kurumlarının kontrolsüz yapıları ve içerideki psikolojik operasyonları, ajitasyonlar, tahrikler, kamuoyu yönlendirmeleri, halkla ilişkiler faaliyetleri, profesyonel provokatörlerin siyasi yapılara sızma çabaları son dönemde yaşanan ve muhatap olunan tehlikeli manzaranın yalnızca yüzeyde kalan kısmıdır.

AKP ise bu çetenin adeta sözcülüğünü yapmış, planlarını uygulamış ve yanında pozisyon almıştır.

Bu itibarla, partimize dönük adice ve alçakça saldırıların altında çok yönlü bir hesap bulunmaktadır.

Öncelikle 12 Haziran seçimleri sonrasında yapılacak yeni anayasa kapsamında, Milliyetçi Hareket’in çok kimlikliliğe rıza göstermesi ve etnik kimliklerin anayasaya taşınmasına onay vermesi açıkça talep edilmiştir.

İlave olarak, Türkçenin Anayasadan çıkarılmasına, Türk kimliğinin esnetilerek alt kimlik seviyesine indirilmesine sessiz kalması beklenmiştir.

Bilinmelidir ki, yapılan saldırıların temelinde Milliyetçi Hareket Partisi’ni yeni anayasa çerçevesinde dönüştürme ve milli itirazlarını törpüleme ve söndürme niyeti bulunmaktadır.

Özellikle gizli video kayıtlarının yayınlanmaya başlamasıyla, Başbakan Erdoğan’ın 12 Haziran sonrasında en büyük icraatının yeni anayasa olacağını ifade eden sözlerindeki zamanlama son derece dikkat ve ilgi çekici olmuştur.

12 Haziran sonrası için; etnik kimlikler için statü pazarlığı, İmralı canisini de içerecek genel af, özerklik, anadilde eğitim ve son aşamada ise federasyon müzakereleri el altından yapılmıştır.

Bölücü terör ve siyasetteki uzantılarıyla AKP’nin kontrollü gerginliği ve danışıklı dövüşü; sadece seçime dönük sinsi bir strateji ve göz boyamak için oluşturulmuş sahte karşıtlıktan beslenmiştir.

12 Haziran’ı takip eden kısa süre içinde, bölücü çevrelerin kamuoyuna yansıyan açıklamaları ve anayasal çözüm konusunda AKP’yle anlaşıldıklarına dair imaları, buna da hükümetin sessiz kalması seçim öncesindeki tartışmaların yalnızca kayıkçı kavgasından ibaret olduğunu kanıtlamıştır.

AKP hükümetinin bütün oyunları Türk milletini meşgul etmek, milli ve manevi değerleri istismar ederek Türk milliyetçileri ve vatanseverleri güçsüzleştirmek üzerine kurulmuştur.

24. Dönem TBMM’nde, milletvekili sayısı olarak 367 sınırını aşmanın Milliyetçi Hareket Partisi’nin Meclis dışında kalmasına bağlı olduğunu gören ve ancak bu şekilde bölünmüş Türkiye’nin anayasasını yapacağını bilen AKP hükümetinin, bütün tertiplerin merkezinde olduğu şüphesi son derece fazladır.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne yapılan siyasi suikastları ve infaz girişimlerini lehine çevirmek için günlerce uğraşan Başbakan Erdoğan’ın bu namertliğini Türk milleti asla unutmayacaktır.

Her konuya anında refleks gösteren, bölücülerin seçilmesi için Yüksek Seçim Kurulu’nu baskı altına alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de uzun bir süre sessiz kalması ve kamuoyu algısının değişmesiyle birden bire açıklama yapma gereği hissetmesi son derece düşündürücüdür.

Ayrıca, genel seçim sürecinde devletin tüm imkânları AKP lehine seferber edilmiştir.

Bakanlıkların üst düzey bürokrasisi, valiler, kaymakamlar AKP propagandasının birer unsuru olmuşlar, tarafsızlık ve hakkaniyet ölçüleri bütünüyle çiğnenmiştir.

Bir devlet kanalı olan TRT, var olan yasaları ihlal ederek alenen AKP’nin yayın organı haline getirilmiş ve parti televizyonu yaftasının siciline eklenmesinden zerre kadar utanç duyulmamıştır.

Bununla birlikte medya tüm gücüyle AKP’nin yanında yer almış, yandaş kalemler MHP düşmanlığında mutabakat sağlayarak aldıkları talimatların gereğini satırlarından yaydıkları nefretlerle yerine getirmişlerdir.

Seçim öncesinde MHP’yi sürekli baraj altında gösterme gayretleri, anket şirketlerinin kamuoyunu manipüle etmeye dönük raporları herkesin gözü önünde cereyan etmiştir.

AKP’nin seçim sürecindeki harcamaları ise, anormal düzeyde olup izaha muhtaç olduğu da kuşkusuzdur.

Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, AKP’nin seçim giderlerinin yalnızca Hazine yardımlarıyla finanse edilmesi imkânsız görülmektedir.

Bu haliyle AKP’nin siyasi fayda sağlamak maksadıyla her yola tevessül edeceği, her çirkinliğe başvuracağı bugüne kadar ki tecrübelerle sabittir.

12 Haziran’ın hemen arkasından değişik illerde meydana gelen oy sayımı ile ilgili şayialar son derece düşündürücü olmuş ve AKP etiketli organize suç çetelerinin sandık yolsuzluğu yaptıklarına dair şüpheler kuvvetlenmiştir.

Milletvekilliği Genel Seçimi’nin şeffaf ve güvenilir ölçülerde olmadığı kuşkusu ise son gelişmeler neticesinde daha da fazlalaşmıştır.

İşte bu şartlar altında Milliyetçi Hareket Partisi, hükmü şahsına yönelik tüm saldırılara ve barajın altına düşmesini sağlayacak her türlü çirkin girişime rağmen aziz milletimiz tarafından sahiplenilmiştir.

İzan, insaf, vicdan, sağduyu ve hidayet sahibi aziz vatandaşlarım Türkiye’nin ve Türk demokrasisinin içine düşürüldüğü bu çıkmaza sessiz kalmamış ve karanlık mahfillerden siyasi terzilik yapanların tüm oyunları sandıkta bozmuştur.

Bu haliyle, Milliyetçi Hareket Partisi’nin yüzde 13’lük oy oranı; yenilgi ya da zafer skalasında herhangi bir yere yerleştirilemeyecek kadar anlamlı, önemli ve niteliklidir.

Dört bir koldan sarılmasına ve öldürücü darbelere maruz bırakılmasına rağmen, Milliyetçi Hareket’in surunda gedik açılamamış ve bunu bekleyenler büyük bir hayal kırıklığına uğramışlardır.

Partimiz tüm yönetim kademeleriyle birlikte tek yürek olmuş ve tam bir inanç birliği sağlayarak önümüzdeki sürece yoğunlaşma kararını almıştır.

Türkiye’nin karşısındaki engelleri ve tehlikeleri bertaraf etmek için her fedakârlığın yapılacağı bir kez daha teyit edilmiştir.

Demokrasiyi keyfince yorumlayan, menfaati gereğince anlam yükleyen ve başına sürekli sıfat ekleyen AKP iktidarının yaptıkları asla yanına kar kalmayacaktır.

MHP’ye yapılan darbe girişimlerine alkış tutanlar, mağduriyetinden medet umanlar, komplolardan memnun olanlar ve teşvik edenler eninden sonunda pişman olacaklardır.

Hiçbir güç Milliyetçi Hareket Partisi’ni inandıklarından, ilkelerinden, verdiği fazilet mücadelesinden ve hedeflerinden geri döndüremeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi Yeni Oluşturulan Başkanlık Divanı:

Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: EDİP SEMİH YALÇIN,

Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: FARUK BAL,

Siyasi İşler, Parlamento ve Hükümet ile İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı:REŞAT DOĞRU,

Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: MÜNİR KUTLUATA,

Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: TUNCA TOSKAY,

Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: MEVLÜT KARAKAYA,

Türk Dünyası ve Uluslar Arası İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ,

Araştırma-Strateji Geliştirmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: EMİN HALUK AYHAN,

Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: SADİR DURMAZ,

Aile, Kadın ve Yan Kuruluşlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: RUHSAR DEMİREL,

Mesleki ve Sivil Toplum Kuruluşları İle İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: HAMİT AYANOĞLU,

Parti İçi Eğitim, Siyaset ve Liderlik Okulundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı: MUSTAFA ERDEM,

Parti Genel Sekreteri: İSMET BÜYÜKATAMAN,

İdari, Mali ve Teknik İşlerden Sorumlu, Genel Sekreter Yardımcısı: MUZAFFER ÇAKMAKLI,

Siyasi ve Sosyal İşler İle Protokol İşlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı: ABBAS BOZYEL.