Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki boykot girişimi ve yemin krizi aziz milletimizin gözü önünde vuku bulmuştur. Nitekim Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri Meclis’e gelmesine rağmen yemin etmemişlerdir. Bağımsız olarak seçilen bir grup milletvekili ise çok manidar bir şekilde Diyarbakır’da toplanmış ve yemin krizinin bir parçası olmuştur. Sözde, bu talihsiz eylemlere tutuklu bulunan milletvekillerinin serbest bırakılmaması gerekçe gösterilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi ise, halen tutuklu bulunan bir milletvekili dışında tam kadro TBMM’de yerini almış ve milletvekili yeminini gerçekleştirmiştir. Bunu yaparken de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çözüm ve çare yeri olduğu inancından hareket etmiş ve milli iradeyi sulandıracak niyetlere prim vermeyeceğini ortaya koymuştur. Partimiz hiçbir zaman TBMM’nin saygınlığına gölge düşürecek ve millet egemenliğini tartıştıracak bir zihniyetin içinde olmamıştır, bundan sonra da asla olmayacaktır. Bu gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül inisiyatif alarak muhalefet partileri ve bağımsız milletvekilleriyle görüşmek için harekete geçmiştir. Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan Erdoğan’la gerçekleştirdiği iki saati aşkın görüşmeden sonra, siyasi partileri Çankaya Köşkü’ne davet etmesi kuşku verici ve baştan sorunlu bir tavır olmuştur. Bu görüşme içeriğinin tarafımızca bilinmesi mümkün değilse de, Sayın Gül’ün Başbakan Erdoğan’la istişare yaptıktan sonra böyle bir davette bulunduğu güçlü bir ihtimaldir. Bununla birlikte, Milliyetçi Hareket Partisi’nin, yemin ve boykot krizinin taraflarıyla aynı kategoride değerlendirilmesi ve süren siyasi krizin sanki bir parçasıymış gibi sunulması çok çirkin ve yakışıksız olmuştur. Partimizin Meclis’teki sorunu aşması için gösterdiği çabayı, katkıyı ve desteği göstermezden gelmek Sayın Gül’ün düşebileceği en büyük hata olarak karşımızdadır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin meşruiyet alanından hiç taviz vermeyen siyasi tutumunu, sinsice değersizleştirmeye çalışmak da kimsenin haddi değildir. Yemin krizinin çözülmesi için, öncelikle bugünkü kaosa sebebiyet verenlerle irtibat kurulması yerinde, faydalı ve doğru olacaktır. Bu şartlar altında partimizin düşünceleri esasen aziz milletimiz tarafından açıkça bilinmekte ve tutuklu bulunan milletvekillerinin tahliye edilmemeleri hukuk skandalı olarak görülmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın; Başbakan Erdoğan’la girdiği rol paylaşımından ve AKP’yi önceliğine alarak yaptığı görevinden dolayı; inandırıcılığı, birleştirici özelliği ve objektif sorun çözme niteliği iflas etmiştir. Eğer Sayın Gül, her geçen gün güçlenen demokrasi krizinin bitirilmesine samimi olarak destek vermek istiyorsa, öncelikle şahsına göre daha açık ve berrak olan Başbakan Erdoğan’ın çekim alanından çıkmalı, tarafsız, adaletli ve eşitliği gözeten yönetim anlayışına bir an önce sahip olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, bu kapsamda Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün kamuoyunu oyalamak için pozisyon aldığına inandığından ve Meclis’te cereyan eden krizin tarafı olmadığından dolayı Çankaya Köşkünden gelen görüşme talebini geri çevirmiştir.
|