08.09.2011 - "PKK Terör Örgütünün Yoğunlaşan Saldırıları ve İyice Şımaran Bölücülükle" ilgili yaptıkları yazılı basın açıklaması
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
"PKK Terör Örgütünün Yoğunlaşan Saldırıları ve İyice Şımaran Bölücülükle"
ilgili yaptıkları yazılı basın açıklaması.
8 Eylül 2011

 

PKK terör örgütünün menfur saldırıları milletimizin tahammül ve sabır sınırını aşarak vahim bir mecraya ulaşmıştır.

Türk milletinin birliğini ve bin yıllık kardeşliğini baltalamaya çalışan kirli cinayet şebekesi ve siyasetteki uzantıları huzursuzluğun ve istikrarsızlığın çıbanbaşları olmuşlardır.

AKP hükümetinin bugüne kadar gösterdiği kayıtsızlık, ihmal ve tolerans bölücü terörün ideolojik ve lojistik ikmal kanallarını açık tutmuş ve önündeki pürüzleri birer birer kaldırarak tutunduğu zemini güçlendirmiştir.

Maalesef şehitlerimizin artmasıyla hükümet cenahından gelen kararlılık beyanları şu ana kadar etkili bir sonuç doğurmamış, milletimiz öldürülen teröristlerin istatistikî bilgisinden başka bir gelişmeye şahit olmamıştır.

Başbakan Erdoğan’ın; ‘bıçak kemiğe dayandı’, ‘sabrımız tükendi’ açıklamalarıyla süslediği hamaseti ve günü kurtarmaya dönük sözleri bölücü terör çetesini ve hain eylemlerini durduramamış ve şehadetleri engelleyememiştir.

Ne acıdır ki Türkiye, kimi zaman bir halı sahada top oynarken kalleşçe; kimi zaman da yolda yürürken ensesinden alçakça vurulan evlatlarımızın şehit edildiği güvensiz, karanlık ve saldırganların köşe başını tuttuğu bir ülke haline gelmiştir.

En son olarak Tunceli’de bir polisimizle bir öğretmenimizin şerefsizce katledilmesi acımızı ve üzüntümüzü daha da derinleştirmiştir.

Bu vesileyle Cenab-ı Allah’tan tüm şehitlerimize rahmet, gözü yaşlı ailelerine ve milletimize sabır ve başsağlığı, yaralı olup da hala tedavi görenlere acil şifalar diliyorum.

Böylesi bir geri ve iptidai ortama ileri demokrasi ve daha fazla özgürlük iddialarıyla gelindiği ortadadır.

Seri cinayetlerin failleri dağda işbaşındayken, siyasetteki işbirlikçileri boş durmamakta ve kendilerine paratoner yaptıkları demokrasi, barış ve çözüm gibi pozitif içerikli kavramlarla nefretlerini saçmaktadırlar.

Meclis’te temsil imkânı bulmasına rağmen; Kandil ve İmralı’nın iki tarafından tutarak kukla olarak kullandığı bölücülüğün siyasi adresi, her fırsatta zehirli niyetini göstermekte ve gittikçe cüretleşen bir tavır takınmaktadır.

Bu kapsamda BDP’nin geçtiğimiz hafta sonu PKK paçavraları eşliğinde yapılan kongresinde, İstiklal Marşımız yerine terör örgütünün sözde marşı çalınmış ve Türk milletine açıkça meydan okunmuştur.

Rezaletler ve küstahlıklar bununla da sınırlı kalmamış; vatan evlatlarını şehit eden canilere saygı duruşu yapılmış, bunlara destek mesajları verilmiş ve Mehmetçikle militan aynı seviyede gösterilmiştir.

Aziz milletimizi bölmeye karar vermiş olan bir avuç bölücü Ankara’nın göbeğinde; pusu kuran, mayın döşeyen, kahpece arkadan vuran, öğretmene kıyan, polise, askere silah doğrultan, sivil vatandaşlarımızı kaçıran, imama, kaymakama saldıran insanlık mikroplarına arka çıkmışlardır.

Bu ibretlik dehşet tablosu karşısında, Cumhuriyet savcılarının yürüttükleri soruşturmayı derinleştirerek fütursuzca terör propagandası yapanlara hukuk devletinin icaplarını yerine getirmeleri zorunlu bir hal almıştır.

AKP’yle birlikte kökleşen, ‘yapanın yanına kar kalan’ anlayışı değişmeli, bölünmez bütünlüğümüzü ve milli yeminlerimizi çiğneyenlere ne gerekiyorsa yapılmalıdır.

Türkiye çadır devleti, Türk milleti de rastlantıların bir araya getirdiği dönemsel bir kalabalık değildir.

Türk vatanını; her önüne gelenin dikleneceği, hakaretler yağdıracağı, kafasına göre ayrılma hesapları yapacağı derme çatma bir yer olarak görenler milletin demir yumruğunu kafalarında mutlaka hissetmelidirler.

AKP azdırdığı, heyecanlandırdığı ve umutlandırdığı bölücü mihrakların ve cinayet örgütünün tehditleri karşısında geri adım atmamalı ve aldığı millet iradesinin gereğini yerine getirmelidir.

Bilinmelidir ki, bu son gelişmeler hem ülkemiz hem de milletimiz açısından kırılma ve tarihi bir sapmadır.

Nitekim Türkiye’nin bölücülük ve terör yükü taşınamayacak kadar ağırlaşmış ve millet hazinesinin yağmalanarak dağılması artık an meselesi haline gelmiştir.

Etnik alt kimliklerin dar kültürel ve siyasal alanda kümelenmesi maalesef asırları aşan Türk milleti gerçeğini bozguna uğratma riskini çoğaltmıştır.

Bugünkü açmazların temelinde Başbakan Erdoğan’ın hezeyanlarla dolu politikaları ve birlikte yaşamaya yapılan suikastlara gaflet içinde gösterilen sessizlik bulunmaktadır.

Başbakan Erdoğan’ın; başka coğrafyalardaki sorunlara odaklanmak yerine, vatanımızda durmadan metastaz yapan bölücülük ve terör kanserine başını çevirmesi ahlaken ve vicdanen boynunun borcudur.

Mazlum Filistinli kardeşlerimizin haklarını savunurken Türk milletini geri plana itmek, gerçeklerden koparak başka coğrafyaların güvenliğine kilitlenmek ve dayanılmaz bir aşamaya gelen iç sorunları ötelemek ya da görmezden gelmek aymazlık olduğu kadar da basiretsizliktir.

Türk milleti ayrışmayı da aşan ve bölünmeye giden bir sürecin içine hapsedilmişken, hükümetin bekleyecek ve oyalanacak bir anı bile kalmamıştır.

Ecdadımızın sınırlarını kanlarıyla çizdiği vatan coğrafyası üzerinde hıyanet emellerini uygulamaya cüret edenlerin hakkında gelmek en başta siyasi sorumluluk taşıyan AKP’nin haysiyet ve namus meselesidir.

Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi her türlü desteği vermek için sabırsız ve hazırlıklıdır.

12 Haziran Milletvekili Genel Seçiminde geçerli oyların yüzde 49,8’ni alan ve artan terörist katliamlar karşısında bağımsız adayları tercih edenlerin dışındaki geniş seçmen desteğinin bulunduğu bir ortamda; Başbakan Erdoğan’ın korkmasının, çekinmesinin ve dengeleri gözeterek hareket etmesinin asla yeri ve zamanı değildir.

Bu kapsamda partimiz, AKP hükümetinin şu tedbirleri almasında yarar ve gereklilik olacağına içtenlikle inanmaktadır:

1- Tıpkı İsrail’e uygulandığı gibi; bölücülük ve terörle mücadele konusunda bir eylem ve yaptırım planı hazırlanmalı ve arkasından da uygulanması için gereken titizlik gösterilmelidir.

2- Doğu Akdeniz’in dalgalarıyla mücadele etmek yerine önce; Kandil Dağı’ndaki her taşın altı kaldırılmalı, terörist inleri yaşanmaz hale getirilmeli ve kış gelmeden ‘Kara Harekâtı’ bir an önce hayata geçirilmelidir.

3- Irak’ın kuzeyinde güvenlik kuşağı oluşturulmalı ve sınırlarımızdan sızmalara karşı uyanık ve dikkatli olunmalı, sınır karakollarının hepsi emniyetli bir hale getirilmelidir.

4- ABD’nin bölgedeki hesap ve hedeflerine göre değil; takip edilecek siyaset Ankara jeopolitiğinin gereklerine göre icra edilmelidir.

5- Bölücülük ve terör suçlarına verilecek cezalar ağırlaştırılmalı ve bu konuda tavizsiz olunmalıdır.

6- Demokratik açılım adı verilen yıkım projesine son verildiği açıklanmalı, İmralı canisiyle tüm görüşmeler kesilerek bugün veya gelecekte hiçbir şart altında ev hapsi ya da serbest kalma imkânı bulamayacağı duyurulmalı ve bu konuda geri adım atılmayacağı ilan edilmelidir.

7- PKK’ya hamilik yapan, besleyen ve kışkırtan peşmerge yönetimine haddi bildirilmeli ve hangi dilden anlıyorsa misliyle cevap verilmelidir.

Adalet ve Kalkınma Partisi tarih sayfalarında; vatanı bölen ve Türk milletini dağıtan bir hükümet olarak anılmayı istemiyorsa milli gerçeklerden ve politikalardan kesinlikle ayrılmamalıdır.

Gür ve güçlü bir hükümet etme kararlılığıyla milletimizin boğuştuğu bölücülük ve terör sorunu mutlaka bitirilecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi bu süreçte olumlu ve iyi niyetli yaklaşımların yanında duracak; tehlikeli ve tehditlerle dolu uygulamalarla ne pahasına olursa olsun mücadele edecektir.

Unutulmamalıdır ki, Türk milliyetçileri aşılmadan, yenilmeden ve geçilmeden hain emellerin başarıya ulaşma şansı asla olmayacaktır.