Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Muhterem Misafirler, Ertuğrul Gazi Neslinin Aziz Mensupları, Türkmenlik Ruhunu Asılarca Gururla Sahiplenen Yiğit Söğütlüler, Basınımızın Kıymetli Temsilcileri, 730.Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri kapsamında sizlerle bir araya gelmiş bulunuyoruz. Hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Bu anlamlı günde, tarihin derinliklerinden süzülüp gelen kutlu ceddimizin hatıralarını dualarla, hayranlıkla ve iftiharla hatırlıyoruz. 400 çadırlık Türkmen varlığının sınırlarını aşarak, kalıplarını kırarak ve bendini yararak cihana hükmetmesi elbette sıradan bir hadise değildir. Bugün hürmetle yâd ettiğimiz aziz ecdadımız Ertuğrul Gazi’nin attığı adımın ne kadar muhteşem ve çağlara yön veren zaferlerin müjdecisi olduğunu bilmek lazımdır. Ertuğrul Ocağı’nda olgunlaşan fütuhat zihniyeti, önce Söğüt’ü yurt tutmuş ve arkasından da dalgalar halinde üç kıtaya yayılmıştır. Böylelikle takip eden asırlar Türk milletinin göz kamaştırıcı ihtişam ve heybetiyle dolup taşmıştır. Uç beyliğinden İmparatorluk seviyesine giden yolun kavşak noktasında şüphesiz Ertuğrul Gazi’nin irfanı, ufku ve uzağı görebilen geniş öngörüsü belirleyici olmuştur. Anadolu’nun siyasal birliğinin parçalandığı bir dönemde dikkatini, yönünü ve bakışını Batı’ya çeviren bu idrak, kararlı bir şekilde hedefine odaklanmış ve Türk’ün hükümranlığıyla zirve yapmıştır. Bir tarafta Moğol işgali, diğer tarafta Haçlı baskısı altında inleyen Anadolu coğrafyası, Söğüt’te tutuşan kutsal ateşle kendine gelmiş ve müteakip asırları aydınlatmıştır. Dağılmış, örselenmiş, ufalanmış, zaafa düşmüş ve savaşlarla dermanı tükenmiş son yurdumuz, Ertuğrul Ocağı’nın rehberliğiyle kaos ve buhrandan süratle kurtulmuştur. Büyük bir onurla taşıdığımız Türkmenlik ruhu, Anadolu’nun çekim merkezi haline gelerek birliği, bütünlüğü, dayanışmayı kurumsallaştırmış ve yaşatmıştır. Elbette Ertuğrul Gazi felsefesi, 1071 Malazgirt şuuruyla yekvücut olmuş ve vatanlaştırdığımız bu coğrafyanın iyi yönetime olan hasretini dindirmiştir. Anadolu’yu mihver yaparak cihanşümul bir millet haline gelmemiz; fedakârlığın, cesaretin, hoşgörünün, cihat ve gaza duygusunun kilitleri açmasıyla mümkün oluşmuştur. Viyana kapılarına dayanan cüretin, İtalya’ya uzanan azmin ve Afrika’yı kuşatan heyecanın arkasında kuşkusuz ifadeye çalıştığım bu hususların muazzam izleri vardır. Ertuğrul Gazi’yle dikilen filiz; Osman Gazi’yle kökleşmiş, Orhan Gazi’yle dal vermiş, Fatih’le büyümüş, Yavuzla gürleşmiş ve Kanuniyle çınarlaşmıştır. Söğüt’ten başlayan tarihi yolculuk tüm kıtaları kapsayacak şekilde makas değiştirmiş ve Osmanlı sarığını kardinal külahına tercih eden bir anlayışa zemin oluşturmuştur. Osman Gazi’nin alperenleriyle birlikte çıktığı fetih güzergâhında gazilik ve alplik bilinci engelleri aşmış; aynı zamanda sevginin ve merhametin bayraktarlığını yapmıştır. Doğaldır ki, elde edilen muzafferiyetlerin gerisinde; Şeyh Ede-Bali’nin irşadı, Hayme Ananın niyazları, ahilerin fütüvvet adabı, Türkmenlerin mertliği ve Cenab-ı Allah’ın yardımı bulunmaktadır. Ecdadımızın tarihe mührünü vurmasındaki sır; inancın, imanın ve bağımsız yaşamaya duyulan tutkunun bileşkesinde aranmalıdır. Eğer Söğüt’ten İstanbul’a uzanan atılganlık ve kararlılık bir başarıya ulaşmışsa, bunda; √ Zulme karşı şefkatin, √ İhanete karşı sadakatin, √ Korkaklığa karşı yiğitliğin, √ Pısırıklığa karşı kendine güvenin, √ Bezginliğe karşı dayanıklılığın, √ Ve ayrılığa karşı kardeşliğin üstün gelmesinin büyük bir payı vardır. Ertuğrul Gazi ve onun vefalı, hamiyetli, gözü pek ve hidayet sahibi nesilleri kaynaşmanın adresi, adil ve adaletli yönetimin burçları olmuşlardır. İşte böylesi bir ortamda bin yıllık kardeşlik hissiyatı Türkmen kilimleri gibi vicdanlara dokunmuş ve çağlar boyunca güçlenerek bugünlere gelmiştir. Şehit kanlarıyla kardeşlik hukukunun sayfaları yazılmıştır. Millet olmanın mükâfatı ve güzellikleri Anadolu’nun her köşesinde meyvelerini vermiş, kardeşliğin zem zem suyuyla susayan gönülleri kandırmıştır. At sırtında, kale önlerinde, meydanlarda mozaik olmak için ter dökülmemiştir. Ertuğrul Gazi’nin kıtalara açılan kapısı; farklılıklara özenen ve savunan değil, aynı kaderi paylaşan, aynı ülküye inanmış, birlikte yaşamaktan başka bir şey düşünmemiş abide şahsiyetler tarafından ardına kadar açık tutulmuştur. Bin yıllık kardeşlik bize; √ Caber’e giderken Fırat’ta boğulan Süleyman Şah’ın öğüdüdür. √ Burada yatan evladı Ertuğrul Gazi’nin vasiyetidir. √ Çınar rüyasının himmetinden güç alarak zafer naralarını milletine hediye eden Osman Gazi’nin tavsiyesidir. √ Bizans surlarını oklarıyla döven, kılıçlarıyla yıkan Samsa Çavuş’un, Aykut Alp’in, Konur Alp’in, Hasan Alp’in, Akça Koca’nın önerisidir. √ Derin hikmetinden feyiz aldığımız Şeyh Ede-Bali’nin dileğidir. √ Osman Gazi adına ilk hutbeyi okuyan Dursun Fakih’in temennisidir. Ecdadımızın emanetine sahip çıkmak ve yaşatmak ise bizim boynumuzun borcudur. Buna hıyanetlik edene, tahrip edene ve değersizleştirmeye yeltenene de karşı durmak ve emellerini boşa çıkarmak Türk tarihinin omuzlarımıza yüklediği büyük bir vazifedir. Kimse azız diye üzülmesin, çoğuz diye sevinmesin. Bir şeyi yapabilmek için sayısal çoğunluk marifet olsaydı, 400 çadırlık Türkmen topluluğuyla mesafe almak mümkün olmazdı. Bu anlamlı günde Türk milletinin birliği, dirliği, bütünlüğü ve bekası için ecdadımızın vasiyeti ne gerektiriyorsa onu yapmaya yeminli olduğumuzu buradan duyurmak istiyorum. Aziz Vatandaşlarım, Muhterem Misafirler, Söğüt bizim için parçalanmayı durduran özverinin adıdır. Türklüğün yaşam alanını ihmal ve inkâr edenlerin tökezleyecekleri maddi ve manevi zenginliğin otağıdır. Şehit kanlarıyla vatanlaştırdığımız son yurdumuzun özetidir. Türk’süz Anadolu düşleyenlere verilen ibretlik dersin hazırlık yeridir. Kavga ve kargaşaya son veren düzenin ve iradenin yayılma alanıdır. Tabiidir ki, cihan devletine nefes veren manevi vahadır. Ve Osmanlı barışı adı altında yüzyıllar sürecek kucaklaşmaya, buluşmaya giden sürecin mihenk taşıdır. Buradan esen medeniyet rüzgârı yüzyıllar boyu kıtaları tesiri altına almış ve muhteşem bir İmparatorluk iklimini meydana getirmiştir. Ertuğrul Gazi Ocağı’nın Söğüt’ten tüten dumanı farklı din ve millete tabi insanları hakkaniyete, eşitliğe, hidayete, işbirliğine ve refaha davet etmiştir. Tahammül pınarlarının karşılıklı saygıyla beslenen İmparatorluk ummanına ulaşması, Türk milletinin asaletini enginleştirmiş; baskı, dayatma ve eziyet altında bulunanlara eşsiz bir cazibe oluşturmuştur. Ne hazindir ki, dün ecdadımızın yönetimi altında huzur ve barış içinde yaşayan milletler bugün çilenin, karmaşanın ve bunalımın dibine kadar batmışlardır. Dün kuvvetin ve itibarın çevrelediği toplumlar bugün ezilmişliğin, dışlanmışlığın, acziyetin çıkmazına saplanmışlardır. Balkanlardan Ortadoğu’ya kadar yaşanan dram ve travmalar bunun açık kanıtıdır. Eski hâkimiyet havzalarımız maalesef bugün kontrollü ve sistemli saldırı ve istila altındadır. Emperyalizmin tuzaklarına aldanarak bize sırt çevirenler vahim ve içler acısı bir manzaranın içindedirler. Bu çağın tekfurları ve onların işbirlikçileri Türk-İslam coğrafyasını deney tüpü haline getirmiş; kanın, gözyaşının ve acıların çığ gibi büyümesine neden olmuşlardır. Geçmişteki yüksek yönetim erdeminden sonra, içinde bulunduğumuz zamandaki felaket tablosunu vicdanlı hiç kimse kabul edemeyecektir. Dünya Türklüğünün artan sıkıntıları, İslam âleminin çeşitlenen sorunlarla boğuşması milletimiz açısından kaygı ve üzüntü vericidir. Bu nedenle silkinip ve titreyip aslımıza dönmemiz ve Ertuğrul neslinin sorumluluğundan ve kılavuzluğundan bir an olsun ayrılmamamız vazgeçilmez bir önemdedir. Türk milletinin son yurdunda bağımsız ve bütün halinde yaşayabilmesi, jeopolitiğinin ve jeostratejisinin görüş alanına giren coğrafyaların istikrar ve düzeniyle yakından ilgilidir. Bu çerçevede, başka coğrafyalardaki gelişmelere müdahil ve süreçlere taraf olunurken temkinli olunması, kendi tarih ve coğrafyamızın verileriyle billurlaştırılan politikalara göre hareket edilmesi gerekmektedir. Şayet kutlu ecdadımızın düşünce, birikim, mücadele ve eserlerine tam anlamıyla nüfuz edebilirsek; burada hem ülkemizin hem de komşu coğrafyaların aradığı ve beklediği çareyi, çıkışı ve çözümü kolaylıkla bulabiliriz. Zira 730 yıllık duyuşun, hissedişin, kabulün, ilkenin, tamah ve riyadan uzak duran ahlakın başka bir neticeye kapı aralaması bize göre imkânsızdır. Sayın Misafirler, Muhterem Vatandaşlarım, İnsanlık tarihi değerlerinden uzaklaşan, kültürünü, medeniyetini sürekli kılamayan birçok milletin zaman içerisinde ortadan kalktığını, başka toplumlar arasında kaybolduğunu göstermektedir. Bu nedenle sorumluluklarımız fazla, yapacağımız işler çoktur. Atalarımızdan aldığımız tarihi mirası gelecek kuşaklara yıpranmadan devretmek mecburiyetindeyiz. Söğüt bilincinin ve buna mana katan Ertuğrul Gazi oğullarının hiç akıllardan çıkarılmaması bunun için çok önemlidir. Bugün Türklüğün kalpgâhında sizlere hitap etmekten büyük bir memnuniyet duydum. Buradan, yerkürenin neresinde bir Türk varsa aklımızda ve gönlümüzde olduğunu ve 400 çadırlık Türkmen destanın anılarını yüreğimizde taşıdığımızı söylemek istiyorum. Ertuğrul Gazi’nin 730 yıl önce çizdiği yolda ilerliyoruz ve yaktığı meşaleyle önümüzü görüyoruz. Dileğim daha nice yıllar burada toplanarak mazideki haşmeti analım ve onu aşmak için birbirimizle uğraşmak yerine tam olarak kenetlenelim. Türk milletinin çağlara yenide damga vurması için bu zorunlu ve büyük bir gerekliliktir. Söğüt’ün kalbi attığı sürece Allah’ın izniyle Türk milleti de var olacak ve sonsuzluğa giden yolda hiçbir güç tarafından alıkonulamayacaktır. Bu kutlu vatan topraklarından çıkarak Anadolu Türk birliğinin kurulmasını sağlayan ve ardından da büyük bir şevk ve inanmışlıkla cihan devletine giden yolu inşa eden büyük insan Ertuğrul Gazi’yi, Osman Gazi’yi, duasıyla destek veren Şeyh Ede-Bali’yi, kahraman ecdadımızı ve tüm şehitlerimizi hürmet, minnet ve şükran hislerimle anıyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Cenab-ı Allah hepsinden ayrı ayrı razı olsun. |