20.10.2011 - Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin Son Terör Olayları Hakkında Düzenlemiş Oldukları Basın Toplantısında Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Son Terör Olayları Hakkında Düzenlemiş Oldukları Basın Toplantısında
Yapmış Oldukları Konuşma.
20 Ekim 2011

 

Sayın Basın Mensupları,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bugünkü basın toplantımızda; Türkiye’nin başına musallat olan bölücü terör ve zıvanadan çıkan hain eylemleri hakkındaki görüşlerimi ve AKP’nin içine düştüğü acziyet ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.

Hepini hoş geldiniz.

Yazılı ve Görsel Medyanın Değerli Temsilcileri,

Türk milleti devletiyle birlikte; varlığını, birliğini ve kardeşliğini hedef alan yıkıcı bir terör dalgasıyla boğuşmaktadır.

Ülkemiz peşi sıra bölücü hainlerin saldırıları haberlerini almakta ve milletimiz haklı bir infiali yaşamaktadır.

Terörü kabullenmiş, çözülemeyeceğini de beyan etmiş bir hükümet etme anlayışla Türkiye, artık sözün bittiği noktaya şahadetler eşliğinde gelmiştir.

PKK militanlarının menfur saldırıları neticesinde; 18 Ekim 2011 tarihinde Bitlis’in Güroyamak ilçesinde beşi polis, dördü sivil olmak üzere dokuz vatan evladımız, dün ise Hakkari’nin Çukurca ilçesinde 24 Mehmetçiğimiz şehit düşmüş, 22’si de yaralanmıştır.

Bu elem verici manzara karşısında milletimizin kalbi kırık, gönlü kederli, yüreği acılı ve ciğeri yanmıştır.

Milli vicdanlar ayaktadır ve öfke seli vatanımızı boydan boya kaplamıştır.

Türk milleti terörü her yöremizde lanetlemiş, şehitler bağırlara basılmıştır.

Bölücü terörün düşmanca, alçakça ve şerefsizce icra ettiği kanlı saldırıları canımızı yakmış, içimizi dağlamıştır.

Buna rağmen provokasyonlara, tahriklere dikkat edilmeli, bin yıllık kardeşliğimizi zayıflatacak, incitecek ortamlara, davetlere ve komplolara karşı uyanık olunmalıdır.

Konuşmamın bu aşamasında aziz şehitlerimizin hepsine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Ailelerine, silah arkadaşlarına ve milletimize bir kez daha başsağlığı dileklerimi bildiriyor, muhatap oldukları ıstırapları içtenlikle paylaştığımı ifade etmek istiyorum.

Ayrıca terör saldırılarından yara alarak kurtulan vatan evlatlarımıza da acil şifalar temenni ediyorum.

Sayın Basın Mensupları,

Şüphesiz Türk milleti terörün iğrenç yüzüyle ne ilk defa karşılamaktadır, ne de bu gidişle son olacaktır.

AKP hükümetiyle birlikte siyasal zemin bulan, üstelik sıradanlaşan ve kanıksanan terör; anlaşılmaktadır ki pis ve hain faaliyetlerini devam ettirecek, belirlediği amacına ulaşmak için her türlü insanlık dışı yolları deneyecektir.

Gelişmeler ve ortaya çıkan gerçekler maalesef bu yöndedir.

İçinden geçtiğimiz dönemde milletimizin maruz kaldığı terör provokasyonu ve zalimliği; vaziyeti kurtararak ya da sorunları öteleyerek geçiştirilemeyecek kadar büyümüş ve kök salmıştır.

Türk milleti ve vatanı üzerinde adice hesapları ve emelleri olan odaklar, silahlı bölücülüğün kılavuzluğunda ve sunulan imkânlar çerçevesinde ilerlemekte ve tahriklerini büyük bir iştahla sürdürmektedir.

Aziz milletimizin ve devletimizin bekası tehdit ve tehlikelerle sarsılmaktadır.

Artık günü kurtaracak tedbirlerle, süreci oyalayacak niyetlerle pimi çekilmiş bölücülük bombasını kazasız belasız etkisiz hale getirmek imkânsız bir hal almıştır.

Hiç kuşku yoktur ki, bugünkü terör sağanağına ve girdabına AKP’nin ihanete varan uygulamalarıyla adım adım sürüklenilmiştir.

PKK’yı mahkûm olduğu yoğun bakım şartlarından suni teneffüs yardımıyla canlandıran ve ayaklandıran AKP hükümetinin, bugünkü terör açmazında büyük bir vebali ve sorumluluğu bulunmaktadır.

Sağduyulu, objektif değerlendirmesini kaybetmemiş, tarafgir psikolojiye kendisini kaptırmamış her vicdan sahibi bu gerçeği kesinlikle kabul ve idrak edecektir.

Bölücülüğün kanlı menüsünü milletimizin önüne koyan hükümetin, terörist eylemlerin planlanıp hayata geçmesi konusunda gaflet ve hıyanete varan tavizkar bir tutum takındığı bizim açımızdan tartışmasızdır.

Demokratik açılım adı verilen ‘Yıkım Projesi’yle bölücülüğün akordunu tamir eden, ihanet taleplerinin karşılanacağı ümidini uyandıran AKP’nin bölücü saldırılardan şikâyet etmesi tuhaf olduğu kadar, temelsizdir.

Zira bugüne kadar, bölücülüğe ve arkasında duran silahlı terör örgütüne müsamaha gösteren, tolerans sınırlarını genişleten, bağışlayıcı yaklaşan AKP zihniyetinden başkası olmamıştır.

Başbakan Erdoğan’ın her sözü, her açıklaması ve her projesi bölücü canilere umut dağıtmış ve heveslerini artırmıştır.

Açıktır ki, “Terör Bitmez”, “Mücadelenin Doğasında Var”, “Dünya Önleyemedi ki Biz Önleyelim”, “Nerede Son Bulmuş ki” mazeretleri, kendisine çıkış yolu inşa etmeye çalışan tükenmiş bir politikacının karanlık resminden başka bir şey değildir.

Bu anlayış paralelinde gidilirse, anlaşılan PKK, Irak’ın kuzeyinden yine sökülüp atılamayacak, terör tehdidi kalıcı olarak bitirilemeyecek ve sadece kontrol altında tutulup saldırılarına ara vermesi sağlanabilecektir.

Dün, 14 yıl Suriye’nin başkenti Şam’da, bir villadan çetesini yöneten terörist başının, 11 yıl boyunca sığındığı cezaevi hücresi yeni ikameti ve karargâhı olmuş, daha önce hiç olmadığı kadar kendisine söz hakkı verilmiştir.

Hükümetin sözde çözüm çalışmaları ve Başbakan’ın muhatap alması İmralı canisini tekrar eski yönetim gücüne kavuşturmuş, Kandil kadrolarının desteği ile Başbakan Erdoğan’ın açılım ikizi haline getirmiştir.

Türk milletini otuzaltıya ayıran, milli yeminleri çiğneyen, Türkiye’yi küresel hedeflere peşkeş çeken bu kafa yapısının, milletimizin bölücülük açmazına düşmesinde büyük bir rolü ve katkısı vardır.

Bu zihniyetin BOP Eşbaşkanı sıfatıyla Okyanus ötesinin taşeronluğuna soyunması, Ortadoğu sultanlığı vaadine aldanarak ülkesinin gerçeklerinden kopması ve böylelikle bölücü terörü hafife alması vahim bir tabloyu ortaya çıkarmıştır.

Türkiye’yi, uluslararası ortamın çok bilinmeyeli denklemlerine hapsederek geleceğini karartan Başbakan’ın, küresel dayatmalarla bölücülüğe boyun eğmesi çok ağır sonuçlara yol açmıştır.

Nitekim yıllardan beridir ısrar ve aymazlıkla uygulanan sorunlu politikalar en sonunda iflas etmiş ve AKP’de terör duvarına başını çarpmıştır.

‘İyi şeyler olacak, umutluyum’ sözlerinden ‘bıçak kemiğe dayandı, günlerini görecekler, bedelini ödeyecekler, siz temizlemezseniz biz temizleriz’ sızlanmalarına büyük kayıplar ve şahadetler eşliğinde gelinmiştir.

Başbakan Erdoğan’ın Habur’da umut verici gelişme olarak yorumladığı terörist kafilenin karşılama törenleri, bugün onlarca vatan evladının albayrağa sarılı tabutlarıyla yer değiştirmiştir.

Analar ağmasın sözleriyle içine girilen tek taraflı ilişki ağı ve PKK açılımındaki ahlaksızca inat, can çekişen bölücü terörü sonunda milletimizin boğazına yapıştırmıştır.

Başbakan’ın kötürüm tercih ve görüşleri, ayrışma ve etnik bölünmeyi hızlandırmış, karşımıza hunhar bir sürecin çıkmasına neden olmuştur.

AKP’nin iktidar yıllarında PKK terör örgütü korkusuzca ve pervasızca saldırılarını tertip edebildiyse, elbette bunda hükümetin şaibeli duruşu, teröre yönelik şaşı bakışı ve Türk kimliğini içine sindiremeyen ilkelliği önemli bir rol oynamıştır.

Takdir edersiniz ki her terör saldırısından sonra, AKP’den gelen nafile sözler, cılız sesler doğal olarak bugüne kadar hiçbir sonuç doğurmamıştır.

Bildik ezberlerle durum idare edilmeye çalışılmış ve perde arkasında bölücülüğe kucak açılarak sırtı sıvazlanmıştır.

Hatırlanacağı üzere,

7 Ekim 2007 tarihinde Şırnak’ta onüç,

21 Ekim 2007 tarihinde Hakkari Dağlıca komando taburuna yapılan saldırı sonucunda oniki,

11 Ağustos 2008 tarihinde Erzincan Kemah ilçesinde mayın patlaması sonucunda dokuz,

28 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul Güngören’de onaltı sivil vatandaşımız,

4 Ekim 2008 tarihinde Hakkari ili Şemdinli ilçesindeki Aktütün sınır karakolunda onbeş şehidimiz toprağa düştüğünde de AKP’den etkisiz, neticeye hizmet etmeyecek mesajlar işitilmiştir.

Şimdi ise Bitlis’in Güroymak ve Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde can evimizden vuran terör saldırılarından sonra gösterilen içi boş kararlılık çıkışlarının da bir karşılığı olmayacaktır.

Çünkü AKP’nin sicili ve yaptıkları bizim bu görüşlerimizi ziyadesiyle doğrulamaktadır.

İlave olarak, keşke Sayın Cumhurbaşkanı ‘intikam’ sözünden çok önce, Güroymak’a Norşin dememiş olsaydı.

Keşke, 24 kahramanı toprağa verdiğimiz bölgeye geçen hafta yaptığı gizli ve sorgulanması gereken ziyareti açıkça ve egemen bir devletin Cumhurbaşkanına yakışır bir şekilde yapsaydı.

Geçmişte büyük çaplı terörist saldırılardan sonra ABD’ye giderek icazet arayışında olan Başbakan’ın, yine aynı eğilim ve davranış içine girip girmeyeceği bizim merak ettiğimiz en belirgin husustur.

Terörle mücadele etmek yerine müzakereyi tercih eden Başbakan’ın, gerek siyaseti ve gerekse de ruh hali Türk milletini dirliğe ve esenliğe ulaştırmaktan tamamen uzaklaşmıştır.

Özellikle dünkü konuşmasında dile getirdiği, “muhalefetin bu işin sorumlusu hükümettir derken herhangi bir çözüm önerisi koymadan böyle bir yaklaşım sergilemesi milletimizi tahrikten başka bir şey değildir” demesi akıl tutulmasına yakalandığının apaçık göstergesidir.

Buradan Başbakan Erdoğan’a sormak isterim ki;

Şayet bizim çözüm ve çareye yönelik tekliflerimiz yoksa sizin var mıdır?

Çözümünüz teslim olmak, ateşkes ilanı için zemin yoklamak, yabancı memleketlerde katillere sırnaşmak mıdır?

İmralı canisiyle görüşmek, devletin haysiyetini iki paralık etmek, milletin hakkını çiğnemek sizin sahip olduğunuz, ama kimsenin bilmediği tedbirler arasında mıdır?

Iraklı aşiret reislerinin “Terör şiddetle çözülmez, silahlar bırakılmalı, ateşkes sağlanmalı, af çıkartılmalı” şeklindeki küstahlıklarına suskun kalmak, PKK’ya “silahı bırakır gelir masada konuşursun” diyerek alttan almak sizin tedbirlerinizden birisi midir?

Küresel güçlerin arkasında ve aşiret reislerinin himayesinde kanlı bir küresel terör organizasyonunu adi suç örgütü veya masum bir sivil toplum kuruluşu gibi görmeye ve göstermeye çalışmak sizin önerilerinizden midir?

Bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir zaman terör saldırılarını bir fırsat olarak gören ganimetçi bir tavırda olmamıştır.

Böylesi bir istismarcılık, çıkarcılık ve fırsatçılık AKP’den başka kimseye de yakışmayacaktır.

Kıymetli Basın Mensupları,

Her defasında bölücülüğün önlenmesi ve terörün bitirilmesi konusunda tekliflerimizi, önerilerimizi milletimizle ve muhataplarımızla paylaştık, paylaşamaya da devam ediyoruz.

Geçmişteki konuşma ya da yazılı basın açıklamalarımız bunun sayısız örnekleriyle doludur.

Başbakan Erdoğan’ın ön almak ve peşinen suçlamak için başvurduğu bu yöntemin ne kendisine bir hayrı dokunacaktır ne de günahlarını kapatmaya yetecektir.

Herşey milletimizin şahitliğiyle ortadadır ve çok uzağa gitmeye mahal yoktur.

En başta 21 Haziran 2010 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı’na sunulan ‘Bölücü Terörle Mücadele’ konusundaki ayrıntılı ve kapsamlı değerlendirme bizim meseleye bakışımızı detaylı olarak ortaya koymuştur.

8 Eylül 2011 tarihinde PKK terör örgütünün yoğunlaşan saldırıları ve iyice şımaran bölücülükle ilgili yaptığımız basın açıklamasında dile getirdiğimiz yedi maddelik teklif zinciriyle,

18 ve 19 Ekim 2011 tarihlerindeki yazılı basın açıklamalarımızda vurguladığımız tedbirler partimizin eleştirilerini önerileriyle birlikte yaptığının berrak delilidir.

Bu yalın gerçekler ortada dururken, Başbakan Erdoğan’ın üzerimize çamur sıçratma gayreti asla sonuç doğurmayacak ve kendisini de aklamaya yetmeyecektir.

Dibine kadar saplandığı bölücülük batağından çıkabilmek için can simidi arayışından olan Başbakan’ın, bu hezeyanları ve iftiraları milletimizde inşallah karşılık bulmayacak ve Yüce Divan yolundan da alıkoyamayacaktır.

Değerli Basın Mensupları

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı “Buradan TBMM Başkanına açık çağrıda bulunuyorum. Sorunun çözüm adresi hükümet değildir. Hükümet bu sorunu çözmekte acizdir. Bu sorunu çözemez bu hükümet. TBMM’nin bu soruna el koyup derhal bir komisyon oluşturması ve çözüm önerilerini üretmesi gerekiyor” sözleriyle yanlış ve tutarsız bir açıklamanın tarafı olmuştur.

Eğer bölücü terörün hain ve kanlı eylemlerinin muhatabı hükümet değilse kimdir ve bu mesuliyet kimin omuzlarındadır ve bunu kim önleyecektir?

AKP’ye oy ve yetki vermiş aziz milletimiz, bu tercihini yaparken doğal olarak bunu da hesaba katmıştır.

Bu mantıksız ve garabet açıklama, CHP’nin de kafasının karışık olduğunun ispatıdır.

PKK’nın siyasi uzantılarının Meclis salonlarında olduğu düşünüldüğünde, PKK’ya karşı hangi tedbirleri ve nasıl almak mümkün ve ihtimal dâhilinde olacaktır?

Bir tarafta AKP hükümeti, diğer tarafta ana muhalefet CHP çaresizlik içinde kıvranmakta ve içinde bulundukları bölücülük tuzağının bütün sancılarını yaşamaktadırlar.

Gazi Meclisimiz zaten üzerine düşeni fazlasıyla yapmış ve hükümete sınır ötesi hareket için yetki vermiştir.

Şimdi sıra bu yetkiyi kullanmaya ve Kandil’e, terör yuvalarının kalbine Türk bayrağını dikmeye gelmiştir.

Terörist kampların etkisizleştirilerek, PKK’nın topyekûn yok edilmesi için hükümetin arkasında görmesini bildikten sonra kararlı bir millet iradesi vardır.

Başbakan durmamalı,  beklememeli, Kandil’in fitne saçan ışığını Türk milletinin nefesiyle söndürmeli ve taş üstünde taş bırakmamalıdır.

Kimden ve nereden kaynaklanırsa kaynaklansın; bölücü terörü içeride himaye eden, destek veren, şımartan, teşvik eden, kışkırtan ve işbirliği içinde olanlar da cezalandırılmalı ve yaptıkları yanlarına kar bırakılmamalıdır.

Medyada yer tutmuş kiralık kalem sahipleri, ihanet tezlerinin sözcülüğünü yapan sözde aydın taife, terör yardakçısı mahfiller ve siyaset uzantıları hakkında da Cumhuriyet Başsavcılıkları gereken girişimleri acilen başlatmalıdır.

Olur olmadık davalar açarak, kovuşturmalarla bir çok insanın peşine düşen Cumhuriyet’i savunan savcılar, Cumhuriyet düşmanlarına karşı da duruş sergilemeli ve üstlendikleri görevlerinin gereğini yerine getirmelidirler.

Ve acilen ihaneti hazzettirmeye çalışanlara yönelik olarak hukuku işleterek yakalarından tutmalıdırlar.

12 kötü adamın saflarına sürekli yeni simaları eklemelerine imkân tanınmamalı ve bunların zehir saçan üslupları kesinlikle cezasız bırakılmamalıdır.

Eğer hükümet bölücü terör sorununu çözemiyorsa ve bunu da kabul ediyorsa; milletimiz meraklanmasın, yalnız ve bir başına değildir.

Yapamayan gider ve yapacak olan muhakkak gelir.

Bu vesileyle ifade etmek isterim ki, Milliyetçi Hareket Partisi her şart altında elini taşın altına sokmaya hazır ve kararlıdır.

Terörle mücadelede önemli olan irade göstermek, milletimizin kudretini yere düşürmemek ve devletin gücünü balyoz gibi hain kafalara indirmektir.

Kimse endişe etmesin; bu işin üstesinden hiç kimse gelemiyorsa, Milliyetçi Hareket, şartlar müsait olduğunda ve milletimizde talep ettiği takdirde terörün kısa süre içinde kökünü kazımaya hem azimlidir ve hem de yeminlidir.

Dün nasıl terörün beli kırıldıysa, bu defa imha edilmesi milli heyecanla mutlaka başarılacaktır.

Son olarak, daha önceki düşüncelerimiz çerçevesinde AKP hükümetine diyeceklerimiz ve tekliflerimiz maddeler halinde şunlardan ibaret olacaktır:

1- Türk milletini alt kimliklere dönüştürecek, milletleşmeyi baltalayacak, milli kimliği hırpalayacak, milli birliği zedeleyecek ve bölücülüğün tahliye kapısı olan demokratik açılım isimli Yıkım Projesinden derhal vazgeçilmelidir.

2- Yıkım Koordinatörü Başbakan Yardımcısı istifa etmeli veya azledilmelidir.

3- Bölücü terörün zirve yaptığı bölgeleri kuşatan yerlerde OHAL ilan edilmelidir.

4- Irak’ın kuzeyine yönelik bedeli ne olursa olsun kapsamlı kara hareketi bir an önce başlatılmalı ve merkezi Irak yönetimi nezdinde gerekli girişimler acilen başlatılmalıdır.

5- Terörle arkalanmış bölücülüğün imha edilmesi için etkili ve caydırıcı bir plan hazırlanmalı ve uygulamaya koyulmalıdır.

6- Uluslararası kamuoyunun daha fazla desteğini almak için diplomatik girişimler yoğunlaştırılmalı; terörün mali, insani ve iletişim kaynakları kökünden kurutulmalıdır.

7- Bölücü terör örgütünün sahip olduğu ağır ve uzun menzilli silahların nerelerden ve kimlerden temin edildiği belirlenmeli, eğer varsa dost ve müttefik görünen ülkelerin terörle ilişkilerinin ne boyutta olduğu mutlaka açıklanmalıdır.

Adalet ve Kalkınma Partisi bu görüşlerimize riayet ederse hem kendisi hem de milletimiz açısından hayırlı sonuçlar ortaya çıkacaktır.

Unutulmamalıdır ki, Milliyetçi Hareket geçilmeden, Türk milliyetçileri aşılmadan, Ülkücüler yenilmeden son vatanımızda Türk milletini bölmeye Allah’ın izniyle kimsenin gücü yetmeyecektir.

Şehitlerimizin kanlarını dökenler, milletimizin canını acıtanlar er ya da geç yok olmaktan kurtulamayacaklardır.

AKP ne yaparsa yapsın, hangi tezgahın içine düşerse düşsün; Milliyetçi Hareket Partisi tüm heybetiyle gelişmeleri izlemekte ve milletinin emrinde olduğunu haykırmaktadır.

Ve henüz son sözümüzü söylemediğimizi, son hamlemizi yapmadığımızı da kimse aklından çıkarmamalıdır.

Bu sözlerle, basın toplantımıza katılan herkese teşekkür ediyor, hepinizi en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Sağ Olun, Var Olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.