Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Muhterem Manisalılar, Değerli Dava Arkadaşlarım, Kıymetli Basın Mensupları, Manisa Belediyemizin hayırlı ve kıymetli hizmetlerini sizlerle buluşturmak için bugün buradayız. İftihar ettiğimiz ecdadımızın yetişme, olgunlaşma ve cihan hükümdarlığına hazırlanma yeri olan “Şehzadeler Kenti” Manisa’da sizlerle bir araya gelmekten son derece bahtiyarım. Milli Mücadele döneminde Ege’nin kurtuluş meşalesi olan kahraman ve fedakâr Manisalılarla bu vesileyle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Açılışını yaptığımız bu güzide çalışmaların aziz Manisalı kardeşlerime hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Mevla’dan niyaz ediyorum. Başarılı, gayretli, disiplinli, özverili ve sorumluluk sahibi çalışmalarıyla partimizin belediyecilik anlayışındaki gülen yüzlerinden birisi olan Manisa Belediye Başkanı Sayın Cengiz Ergün Bey’i huzurlarınızda tebrik ediyorum. Manisa’nın rengini, bakışını ve çehresini olumlu yönde değiştirme mücadelesinde kendisine destek veren, katkı sağlayan Belediye Meclis üyelerine ve tüm belediye çalışanlarına teşekkür ediyorum. Manisa’da MHP’nin mesajını her köşeye taşıyan, gece demeden gündüz demeden partimizin başarısı için azimle çaba sarfeden, dua eden ve parti organlarında görev alan her dava arkadaşıma da takdirlerimi sunuyorum. Ve Milliyetçi Hareket Partisi’ni omuzlayarak bu tarihi kentimizin mührünü veren muhterem Manisalı kardeşlerimi en içten duygularımla selamlıyorum. Hepsini özlemle ve muhabbetle kucaklıyor şükranlarımı sunuyorum.
Aziz Vatandaşlarım, Değerli Manisalı Kardeşlerim, Manisa demek; kudret, kuvvet ve kurtuluşun müjdesi demektir. Manisa demek; diriliş, dikleniş ve milli direniş demektir. Elbette Manisa demek; iman, inanç ve irfan demektir. Manisa, gereken her zaman ve her durumda varlığını gösterdi. İhtiyaç duyulan her anda ‘ben varım’ diyerek haykırdı. Fedakârlıktan hiç kaçınmadı, hiç bunalmadı ve bunu da hiç mesele yapmadı. Kendisinden bekleneni fazlasıyla verdi. 1919’da bu toprakları işgal eden düşmana karşı “İstihlâs-ı Vatan Cemiyeti’yle de aynısını yapmıştı. Aynı cevvalliği, cesareti ve cengâverliği o zaman da ispat etmişti. Bu tarihi kentimizle ne kadar gururlansak azdır, ne kadar övünsek yeterli değildir. Ne mutlu bizlere ki Manisa’nın ilgisini kazandık. Ve Manisalı vatandaşımın desteğini ve onayını alarak belediye yönetiminde sorumluluk aldık. Manisa bizleri, şükürler olsun ki hiç mahcup etmedi. Manisalı kardeşim hep yanımızdaydı, eli hep elimizdeydi. Duası ve yüreği sürekli bizimleydi. Bu aziz vatan köşesi milli duruşunu hiç kimseden çekinmeden, korkmadan gösterdi. Üç Hilal’i hep gönlünün gönderine çekti. Doğal olarak bizim de bu destek ve himaye karşısında söyleyecek sözümüz, atacak adımımız ve minnet duygularımızı ifade edecek icraatlarımız olacaktır. Bu uğurdaki mücadelemiz ise hiç bitmeyecektir. Zira Manisa’yı çağdaş bir kent görünümüne tam olarak ulaştırmak ve örnek bir seviyeye çıkarmak istiyoruz. Yapılmadık yol, düzenlemedik çevre, girilmedik sokak Allah’ın izniyle bırakmayacağız. Tarihi dokuya zarar vermeden, kültür turizmini daha da güçlendirerek Manisa’yı yükseltmek iddiasındayız. Aynı zamanda istihdamı teşvik edecek, Manisalı kardeşimin aş ve iş sorununu çözecek yeni arayış ve adımların hem takipçisi hem de bizzat yönlendiricisi olacağız. Eksiklikleri gidermek, aksaklıkları düzeltmek, hataları onarmak ve Manisa’yı dengeli, tüm mahalleri ve sokak aralarıyla uyumlu bir biçimde geliştirmek hedefindeyiz. Nitekim Belediyemiz bu konularda üstün bir emek sarfediyor ve alın teri döküyor. Partimizin belediyecilik vizyonunu en iyi şekilde yansıtıyor, temsil ediyor. Manisa, Belediye hizmetleriyle gelin gibi süsleniyor, güzelleşiyor, estetik bir görünüm kazanıyor ve farklılığını gösteriyor. Bugün açılışını yaptığımız; Malta Parkı, Horozköy Kapalı Pazaryeri, Hafsa Sultan Parkı Yaşam Alanı, 2’nci Anafartalar Parkı, Laleli Çocuk Kulübü, TOKİ 2 Spor Tesisleri, Uncubozköy Kır Kahvesi ve Dış Mahalle Kafeteryasıyla Manisa güçleniyor, Manisalı vatandaşım huzur duyacağı yerlere kavuşuyor. Bu Belediye eserleri sosyal ve ekonomik ilişkilerin vücut bulduğu yerler olması bakımından da ayrıca önemlidir. Bundan sonra daha fazlasını ve daha iyisini siz değerli Manisalı kardeşlerime sunmak bizim boynumuzun borcudur. Bu konuda Belediye Başkanımıza ve çalışma arkadaşlarına güveniyorum. Manisa’yı tümüyle sararak, her eve girerek, her gönlü kazanarak, her eli tutarak, her derdi paylaşarak ve her yaraya merhem olarak Manisa’yı zirveye çıkaracaklarını düşünüyorum. Hiç kimseyi ayırt etmeden, kökenine ve mezhebine bakmadan, burada yaşayan her bir kardeşimi Cenab-ı Allah’ın bir emaneti kabul edeceklerini biliyorum ve öyle olmasını gerektiğine de inanıyorum. Özellikle altını çizmek isterim ki; √ Bizim anlayışımızda yapay ayrımlar, ısmarlama ayrılıklar, montaj küslükler yoktur. √ Bizim idrakimizde ideolojik veya inanç temelli hiziplere, tahrik edilerek belirginleşen çatışma dinamiklerine geçiş yoktur. √ Bizim gözümüzde Doğulu Batılı, Kuzeyli Güneyli tasnifi bulunmamaktadır. Bizim için herkes büyük Türk milletinin eşit ve onurlu birer ferdidir. Farklılıklar üzerinden millet tanımı bizim yabancı ve uzak olduğumuz bir kırılmadır. Demokrasi ve özgürlük sözlerini paravan yaparak binyıllık hukuku bozmaya çalışanlar, bizim için kötülüğün ve ihanetin misyonerleridir. Buna çanak tutanlar, her alana yaydıkları sindirme kampanyasını ileri demokrasi diyerek yutturmaya çalışanlar işbirlikçilikten ve bölünmenin teşrifatçısı olmaktan yakalarını kurtaramayacaktır. Bize göre kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Manisa’nın ekmeğini yiyen, suyunu içen her bir kardeşim milletimizin bir parçasıdır, vazgeçilmez bir değeridir. Bizim için bu vatan üzerinde kimin nerede doğduğu ya da nerede doyduğu önemli değildir. Biz bu vatanın her bir karışına, her santimetrekaresine aynı göz, aynı duygu ve aynı bağlılıkla yaklaşırız. Bunun için bin yıllık kardeşlik hukukunu savunur, yüceltir ve sahipleniriz. Kimseyi ayırmaz, kimseyi kayırmaz, kimseyi hor görmez ve kimseyi ötekileştirmeyiz. Çünkü son yurdumuzun üzerinde yaşayan her bir kardeşim bizim için paha biçilmez bir değer ve etnik kantara vurularak ölçülemeyecek kadar bütünleşmiş bir hazinedir. Bunun için Manisa’ya kim nereden gelirse gelsin; rızkını aramak, çareyi bulmak ve geleceğini şekillendirmek kaygısında olan kardeşlerime de elimizi uzatacağız ve ocaklarının yanıp yanmadığını mutlaka kontrol edeceğiz. Bizim gönlümüz herkese açıktır. Bizim kalbimizde herkese yetecek sevgi vardır. Kaldı ki aziz milletimizden aldığımız feyiz ve ilham bunu gerektirmektedir. Hangi şartlar altında olursa olsun; gariplere uzanacak el bizim olmalıdır. Düşkünleri sevindirecek müjdeler bizden çıkmalıdır. Dul ve yetimleri umutlandıracak niyetler bizden işitilmelidir. Yoksulluların yardımına bizim merhametimiz, yardımseverliğimiz ulaşmalıdır. Manisa Belediyemiz bu şuur ve heyecanla çalışmalarını daha da ilertecektir. Belediyeciliğin lafla, boş sözle, kuru gürültüyle değil; adanmışlıkla ve her sorunu kapsamına alan çalışkanlıkla anlam kazandığını her daim gösterecektir. Şahsım ve partim adına Belediye Başkanı ve değerli dava arkadaşım Sayın Cengiz Ergün Bey’i bir kez daha kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.
Muhterem Vatandaşlarım, Milletimiz Van’da yaşanılan deprem felaketinden dolayı gergin ve üzüntülüdür. Bu ilimiz; 23 Ekim’de meydana gelen 7,2 şiddetindeki yıkımdan sonra, birkaç gün önce de 5,6 şiddetinde yeni bir depremle karşılaşmıştır. Maalesef yine canımız yanmış, yine enkaz ve beton yığınları ciğerimizi yakmıştır. Binalar, taş bloklar, kerpiç yapılar vatandaşlarımızın üzerine çökmüştür. Bu arada, yardım için ülkemize gelen yabancı ülke vatandaşlarından da göçük altında kalanlar olmuştur. Buradan, ikinci Van depreminde hayatlarını kaybeden herkese Yüce Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Halen tedavi gören kardeşlerimin de bir an önce şifa bulmalarını temenni ediyorum. İkinci Van depremi ihmalin, kayıtsızlığın ve göz göre göre felakete boyun eğmenin bir özetidir. AKP’nin şaşkın ve şuursuz hali, 23 Ekim depreminden sonra gerekli önlemlerin alınmasına engel olmuştur. Başbakan ona buna laf yetiştirip polemikle vakit geçirirken, yıpranmış, yorulmuş binalar gözden kaçmış, adeta dokununca yıkılacak bir duruma gelmeleri fark edilememiştir. Üstelik buralardaki konaklamalara sessiz kalınmış, tehlikeyi sezecek yetenek gösterilememiş ve zannedersiniz ki yıkıma davetiye çıkarılmıştır. Çöken Bayram Oteli’nin durumu buna örnektir. AKP hükümeti Van depreminde sınıfta kalmıştır. Sevk ve idare kusurları, sorunları teşhis etmede ve çözmedeki zayıflıkları depremin maliyetini maalesef artırmıştır. Büyük deprem sonrasında Van’da ikinci bir yıkımın olabileceği yönünde yorum ve değerlendirmeler yapılırken, AKP buna duyarsız kalmış ve çekinmeden 1999 depremiyle bugünü kıyaslamıştır. Her şeyi eline gözüne bulaştırmış ve ikinci Van depremine teslim olmuştur. Oysaki hükümet, geçmişten ders almış olsaydı böylesi aciz bir duruma düşmezdi. 1999 yılında, tarihin en büyük felaketlerinden olan 17 Ağustos Gölcük merkezli deprem ile 12 Kasım Düzce depremi arasındaki ilişkiyi iyi okuyabilseydi, kuvvetle muhtemel riskleri tespit edebilir ve gerekli önlemleri de alabilirdi. Ne var ki AKP hükümeti bunu yapmadı, yapamadı. Günlerini boş yere geçirdi ve bizim depremimiz, sizin depreminiz ayrımına giderek bundan siyasal fayda umacak kadar küçüldü. Biz sürekli olarak depremle mücadele edecek bilgi birikimimiz var derken, kast ettiğimiz geçmişin acı tecrübeleriydi. Çünkü biz parti olarak, hükümet yıllarımızda, depremin en karanlığıyla ve en şiddetlisiyle mücadele ettik. Yıkımdan, felaketten kurtulmak için hiç durmadık, hiç dinlenmedik, hiç beklemedik. Enkazı millete duyduğumuz derin sevgiyle kaldırdık. Ama AKP bunları hırsları ve doğruya gönlünü kapatması nedeniyle görmedi, anlamadı. Bu itibarla kayıplarımız arttı, deprem ne yazık ki Van’ı dehşet verici bir biçimde sarstı. Üzüntümüz ve acımız sonsuzdur. Türkiye doğal felaketlerle yaşamasını öğrenmek ve bunu da kabul etmek durumundadır. AKP hükümeti fantastik ve çılgın projelerle milletimizi aldatmayı ve hayal tacirliği yapmayı bir an önce bırakmalıdır. Ayağı yere basmalı ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirleri gecikmeksizin hayata geçirmelidir. Depreme dayanaklı konutların yapımı, doğal afetlerle mücadele edecek bilgilerin her düzeyde verilmesi, depreme karşı duracak bir fiziksel ve manevi dayanıklılığın oluşturulması için her yol ve yöntem mutlaka denenmelidir. AKP hükümeti tarih ve millet önünde bu konuda öncelikle ve ilk elden sorumludur.
Aziz Dava Arkadaşlarım, Muhterem Manisalılar, Yakın coğrafyalarımız ve komşu ülkeler adeta diken üstündedir. BOP projesi çerçevesinde Ortadoğu’daki değişim ve dönüşümler hızla ilerletilmektedir. Ülkeler yeni bir konum ve görünüm kazanmakta, dünün otoriter yönetimlerinin yerine küresel çevrelerce ihtiyatta bekletilen kişiler devreye sokulmaktadır. Libya’dan sonra bütün hesapların merkezine Suriye oturmuştur. Bölgesel savaş senaryoları batı siyaset labirentlerinde ısıtılmakta ve servis edilmektedir. İsrail’in İran üzerine kışkırtıldığı, Türkiye’nin Suriye’ye yönlendirildiği sinsi bir plan hızla mesafe almaktadır. Ekonomik krizler AB ülkelerini sallamakta, iktidarlar devrilmekte, yönetimler düşmektedir. Fransa ve Almanya’nın resti Yunanistan’ı siyasal türbülansa sokmuş, ekonomik darboğaz ve bütçe açığının alarm zillerini çalması İtalya’yı yere sermiştir. Diğer taraftan da Irak’ın kuzeyindeki peşmerge çetesi devletleşmek ve sınırlarını genişletmek için faaliyet göstermektedir. BOP’un yükselen yıldızı peşmerge reisi kendisine müsaade edilen alanda fütursuzca rolünü oynamakta ve Başbakan Erdoğan’ın sürekli mevzi kaybetmesine neden olmaktadır. Peşmerge’nin AKP’ye karşı; dayatan, kabul ettiren, tavsiye veren, nasihat eden, dikte ettiren ve eyvallah etmeyen tavrı belirgin bir biçimde ortaya çıkmıştır. Başbakan teröre destek verdiklerini söylediği Avrupa ülkelerini hedefine alırken, bölücülüğün ve kaçakçılığın hamisine el uzatmış, kucak açmış ve kırmızı halılarla ağırlamıştır. Barzani’nin AKP’yi, bölücülüğü kabul etmeye, siyasal çözümlerle hareket etmeye ve zilleti kabul etmeye çağırdığı açıktır. Başbakan Erdoğan’ın da bu gelişmelerden hiç rahatsızlık duymadığı ve yüreğinin sızlamadığı anlaşılmaktadır. İsrail’le Gazze konusunda kayıkçı kavgasına tutuşan ve sahte diklenmeler sergileyen Başbakan; şehitlerimizin kanlısı, cinayetlerin faili, yardım ve yataklıktan birinci derecede sorumlu olan kişiyi Ankara’da bağrına basmıştır. Başbakan Erdoğan’ın siyasi hesaplarla başlattığı; √ Teröre teslimiyet süreci olan PKK açılımı, √ İmralı canisi ile diyalog ve müzakere süreçleri, √ Barzani ve Kandil’deki çetelerle kurulan temas ve görüşme kanalları, √ Sözde ateşkes pazarlıkları, siyasi af, ikinci bayrak, ikinci dil, demokratik özerklik tartışmaları sonrası Türkiye’nin bugün geldiği nokta her yönüyle endişe vericidir. Başbakan Erdoğan’ın, PKK’nın taleplerini yeni Anayasa değişiklikleriyle karşılama konusunda verdiği umut sonrası, terör örgütü hedefine ulaşacağı zehabına kapılmış, bu yönde daha da cesaretlenerek pervasızlaşmıştır. Türk milletini etnik temelde bölünme fikrine psikolojik olarak hazırlamak için yürütülen faaliyetlerin yoğunluk kazanması, gazete sayfalarında terör elebaşlarıyla yapılan söyleşilerin tefrika halinde yayınlanması husumet kuşatmasının derinlik kazandığını göstermektedir. Bu itibarla yeni anayasa süreci PKK’nın aklanacağı, bölücülüğün meşrulaşacağı, etnik tanımlanmanın yapılacağı bir zemin olmamalıdır ve Allah’ın izniyle buna da kimsenin gücü yetmeyecektir. Terörle mücadele hedefinden sapıp terörle müzakere ve mütakere arayışlarına girilmesinin Türkiye’yi bir felaket uçurumuna sürükleyeceği unutulmamalıdır. Başbakan Erdoğan’ın özellikle KCK operasyonlarıyla ilgili izlediği tutum ve yöntem bundan sonraki aşamaları yakından etkileyecektir. Eğer Başbakan Erdoğan’ın terör oluşumu olan KCK konusundaki düşünceleri samimi ve doğruysa partimiz ve aziz milletimiz kendisini sonuna kadar destekleyecektir. Ancak bu da bir göz boyama taktiği ve günü kurtaran, vaziyeti idare eden dönemsel bir hamle ise kendisi bunun vebalini ve hesabını mutlaka verecek ve milli nefeslerin tufanında bir gün yok olup gidecektir.
Muhterem Manisalı Kardeşlerim, Değerli Dava Arkadaşlarım, Buradan, Manisa’dan bir kez daha ve bütün gücümüzle haykıralım ki, Spil dağına çarpan seslerimiz Ankara’daki kör gözlerde, sağır kulaklarda, mühürlü kalplerde yankı bulsun. Suratlarına bir şamar gibi insin. Başbakan duysun, İmralı titresin, Kandil Dağı yıkılsın. Kardeşliğimize göz diken hıyanet sinsin, bölücü hevesler kurusun. Caniler kahrolsun, milletimiz var olsun. Okyanus ötesi şaşa kalsın, Avrupa baka kalsın. Ve “Her şey vatan için” diyerek askere uğurladığımız; “vatan sağolsun” diyerek karşıladığımız aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun. Bugün burada sizlerle birlikte olmaktan büyük bir onur duydum. Manisa aklımızda, Manisa dilimizde ve Manisa kalbimizdedir. Belediyemizin başarılı çalışmalarının hepinize bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Allah hepinize iki cihan saadeti versin. Ümit ederim ki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir gün iktidar sorumluluğunu üstelendiğimizde Manisa şaha kalkacaktır ve Ege’nin maviliklerinde yıldız gibi etrafı aydınlatacaktır. Bu sözlerle hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun. Ne Mutlu Türküm Diyene. |