20.01.2005 - Kurban Bayramı Münasebetiyle Yayınladıkları Mesaj
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
Kurban Bayramı Münasebetiyle Yayınladıkları Mesaj
20 Ocak 2005

 

Aziz Türk Milleti,

Millet olarak, bir Kurban Bayramını daha idrak etmekte, bu mübarek günlerin rahmet ve bereketinde buluşmaktayız.

Yüce Allah’tan, bu mübarek bayramın, ülkemiz, milletimiz, Türk-İslam alemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile olması, barış, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum.

Bu mübarek bayram öncesinde insanlık ve İslam alemi, Güney Asya’da yaşanan tsunami afeti ile karşı karşıya kalmıştır. Bu büyük felaketten ötürü, rahmet, mağfiret, bereket ve dayanışma günleri olan mübarek bayramı derin bir elem ve keder içerisinde idrak etmekteyiz.

Öte yandan, Irak’ta yıllardan beri süren savaş ikliminin getirdiği kaotik yapı ve artık bütün insanlık için ibret vesilesi durumuna gelen ızdıraplar, bu bayramı, bayramların layık olduğu o muazzam coşku, sevinç ve huzur ortamı içinde kutlamamıza mani olmaktadır.

Çünkü, bayramlar, biz müslümanların birbirimizle olan kardeşliğimizi, yakınlığımızı bir kez daha hatırlamamız, bütün insanlığa karşı sorumluluklarımızı ve hassasiyetlerimizi yeniden değerlendirmemiz gereken vesilelerdir.

Özellikle kurban bayramları toplumsal yardımlaşmanın ve dayanışmanın inancımızın ilkeleri ışığında yaşandığı; insanların birbirleriyle kucaklaştığı günlerdir.

İslamı en güzel ve muhtevalı haliyle yaşayan aziz milletimiz, milli değer ve hasletlerimizle bu günleri bir kat daha anlamlı hale getirmiştir.

Güney Asya ülkelerinden Irak’a, Orta Doğu’ya, Batı Trakya’dan, Kırım’a, Kuzey Kıbrıs’a ve daha dünyanın pek çok yerinde bu bayramı büyük sorunlar ve sıkıntılarla yüzyüze karşılayan bütün kardeşlerimizin dert ve üzüntüleri elbette ki, aslında hepimize aittir.

Çok Kıymetli Vatandaşlarım,

Bayramlar, umutların yeniden yeşerdiği, azmin ve inancın her sorunun üstesinden gelmenin en temel yolu olduğuna dair kararlılıkların bir kez daha kazanıldığı mana iklimleridir.

Ancak, bu mana iklimine, umutları yeşerten güzel bayram günlerine girerken dünyanın ve islam aleminin karşı karşıya olduğu sorunların dışında, milletçe yüzyüze geldiğimiz büyük dert ve sorunlarımız da bulunmaktadır.

Türkiye, iç ve dış politika açısından son iki yıldır gerçek anlamda felaketlere uğramış olmanın sıkıntısı içindedir.

Hükümet, iç ve dış politikada tamamen çelişkilerle, kararsızlıklarla dolu, ne yaptığını bilmeyen, nereye varacağını hesaplayamayan bir yönetim anlayışı sergilemektedir. İç ve dış politika günü kurtarma anlayışı ve nihayetinde de büyük acziyet ve teslimiyetlerle yürütülmektedir.

Ekonomide estirilen sanal bahar rüzgarları, artık iktidar mensuplarına bile inandırıcı gelmemekte; vatandaşlarımız bu uzun süreli derin hipnozun getirdiği yanılsamadan yavaş yavaş çıkmaktadır.

Gelir dağılımı adaletsizliğinin, doğrudan ve dolaylı vergilerle derinleştirildiği, çalışanların, dar ve orta gelirli kesimlerin her geçen gün biraz daha yoksullaştığı, işsizliğin hızla arttığı bir dönemi hep birlikte yaşamaktayız. Bu süreçte, Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanmalarını gerçekleştirmiş; ancak, kaynaklar son derece verimsiz ve savurganca kullanıldığı için Türkiye ekonomisi açısından maalesef yine yolun sonu gözükmeye başlamıştır.

Bölücü terör etkisini önemli ölçüde kaybetti diye düşünülürken, yine büyük üzüntü ile ifade etmeliyiz ki, terör dolayısıyla mağdur olan, hayatını veya sağlığını kaybeden vatan evlatlarına her geçen gün yenileri eklenmektedir.

Ülkemiz, ne kendi geleceği, ne de insanlarının bakış açısıyla ümit verebilen, geleceğe bir ufuk açabilen bir yapı arzetmektedir.

Mevcut Hükümetin gerek iç ve gerekse dış politika yanlışları ve zaafları, ümitleri her geçen gün biraz daha azaltmakta, biraz daha yoketmektedir.

AKP Hükümeti’nin ciddi dış politika yanlışlarının başında AB’ne giriş sürecinde izlediği yöntem gelmektedir.

Hükümet, AB sürecini sistemli bir propaganda ile “varlık-yokluk” meselesi haline getirmeyi tercih etmiş; aziz milletimizi sürekli gerçek dışı bilgilerin ağı içerisinde sıkıştırmayı bir metod olarak benimsemiştir.

Öyle ki, Türk milleti’nin bir milli davası olan Kıbrıs, bu Hükümet döneminde bir sorun, bir yük olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. En son 17 Aralık Zirvesi’nde iyice ortaya çıktığı gibi, Hükümet tarafından sergilenen teslimiyetçi, ver kurtulcu anlayışın sonucu olarak Ada’da Türk varlığının sonunu getirecek adımlar atılmış, taahhütlerde bulunulmuştur.

Bunlara ek olarak, AB’ne üyelik konusu, belirsiz bir tarihe, neticesi belirsiz bir şekilde ertelenmiştir. Onlarca ek ve özel şartla, ancak ileride farklı statülü bir yapının sözkonusu olabileceği hususu yüzlerce kez ve her defasında da bir başka AB yetkilisinin ağzından sarfedilmesine rağmen hükümetçe duyulmamazlıktan gelinmiştir.

Önümüzdeki günlerde, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, AB bahanesi ve marifetiyle Ege konusu da aynı oldu bitti ve dayatmalara konu olacaktır.

Şimdi de, içerde misyonerlik, patrikhane, ruhban okulu, yabancılara mülk edindirilmesi, ekümenlik iddiaları gibi pek çok sorunu “erteleyerek veya kabul ederek” çözmeyi alışkanlık edinen anlayışa karşın, Batı Trakya Türklüğü’nün kendilerini milliyetleri ile ifade etmelerine izin verilmemekte; sistemli, özel bir baskı ve sindirme politikası uygulanmaktadır.

Türkiye’ye yapay azınlık dayatmalarında bulunan Avrupa Birliği’nin, Yunanistan’da uluslararası antlaşmalarla ve Lozan’la varlıkları tescil edilen ve garanti altına alınan Türk azınlığa uyguladığı bu asimilasyonu hatta kültürel soykırımı görmezden gelmemesi gerekmektedir.

Muhterem Türk Milleti,

AKP Hükümeti’nin izlediği yanlış, tutarsız ve yanlış politikalar hepimizi üzmektedir.

MHP’nin TBMM çatısı altında bulunmamasının faturasının ağırlığı artık bütün boyutlarıyla ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin her türlü milli hak ve menfaatleri parlamento içinde sahip ve muhataptan yoksun kalmıştır. Artık Türkiye’nin mevcut siyasi zihniyetle alacağı hiç bir mesafe yoktur. Tam tersine her geçen gün kayıpları artmaktadır. Fakat, aziz milletimiz çaresiz, ümitsiz ve çıkıştan yoksun değildir. Sözün millete geçeceği yeni bir döneme doğru hızla yol almaktayız..

İnanıyorum ki, aziz milletimiz, kendi özü, kendi yol arkadaşı Milliyetçi Hareket’i yeniden iktidara taşımanın ilk adımını atacaktır. Çünkü, Milliyetçi Hareket bu milletin onurlu duruşudur.

Milliyetçi Hareket varoldukça, ülkemizin güçlü bir ekonomiye, saygın ve millî bir dış politikaya, kısacası onurlu bir geleceğe kavuşması mücadelesi kararlılıkla devam edecek ve mutlaka başarıya ulaşacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle; Güney Asya Felaketinde, Irak trajedisinde hayatını kaybeden tüm Müslüman kardeşlerimize, Kuzey Irak’ta şehit olan vatandaşlarımıza, terörle mücadele ve dava şehitlerimize bir kez daha Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret, yakınlarına sabır diliyorum.

Aziz milletimizin, Kıbrıslı soydaşlarımızın, Türk dünyasının ve bütün İslam âleminin mübarek Kurban Bayramını kutluyor, bayramın ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı