Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı, Sayın Abbas Bozyel'in
TBMM Genel Kurulundaki bütçe görüşmelerinde BDP’li bir Milletvekilinin, Kıbrıs’taki Türk varlığını 'işgalci' olarak nitelendirmesi, en hafif deyimiyle, Türk tarihine, Rum zulmüne maruz kalmış soydaşlarımızın ve onların hürriyeti uğrunda şehit düşen askerlerimizin dökülen kanına ihanettir. Bu açıklama aynı zamanda; “Dersim isyanının bastırılmasını ‘katliam’ olarak görenlerle, Kıbrıs’taki Türk varlığını işgal olarak görenlerin aynı ihanet kabından beslendiğine” de işaret etmektedir. Anlaşılıyor ki, dün işgalcidirler denilerek Türk varlığını her türlü baskı ve şiddet kullanarak Girit, Rodos ve diğer adalardan çıkaranların mirasçıları, bugün yeniden hortlamıştır. Diğer taraftan da, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın Bakanlığının 2012 yılı bütçesi üzerinde TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, bu malum BDP’li milletvekilinin 'işgal' nitelemesine tepki göstermesi ve “bu aziz Meclisin Genel Kurulunda Türk askerine işgalci diyenlere cevap vermeyi abesle iştigal buluyorum" sözleri, tamamen, “tavşana kaç tazıya tut” anlayışının bir tezahürüdür. Zira daha birkaç gün önce aynı aziz Meclisimizin kürsüsünden, AKP’lilerin, BDP’lilerle adeta işbirliği yaparcasına, “Dersim isyanında yaşananlar “bir katliamdır” dediklerini hiç kimse unutmadı. Elbette unutulmayan çok şeyler var. AKP Hükümetinin Kıbrıs Türklüğünün siyasi ve hukuki egemenliğini elinden alacak olan Annan Planını, bir nevi seferberlik ilan edercesine desteklediğini, Türk milleti asla unutmamıştır. AKP İktidarı Kuzey Kıbrıs’taki soydaşlarımızın üzerine Rumlardan daha yoğun bir şekilde gitmiş, KKTC’yi Rumların ve Yunanistan’ın kucağına itecek olan Annan planına “evet” demeleri için, büyük bir psikolojik baskı kurmuştur. Bu anlamda AB dayatmalarına teslim olan AKP’nin, Kıbrıs Türklerinin varlığını ve güvenliğini Rumların insafına terk eden her çözüme, her zaman yeşil ışık yaktığı, her bir insanımızın bugünkü gibi hafızasındadır. Netice itibarıyla; Rumların silah zoruyla yapamadığını, AKP Hükümetinin AB'ne yaranmak için siyaseten gerçekleştiremediğini şimdi; siyasi geçmişi sabıkalı olan, Türkiye ve Türklük karşıtı bir ideolojinin esiri olmuş BDP milletvekilinin arzu etmesi, olsa olsa; ‘aç tavuğun kendini darı ambarında görmesidir’. Ancak unutulmamalıdır ki; AKP İktidarının dış politikadaki aciz ve omurgasız politikasından güç alan Türklüğe hasım bu zihniyetin, yaptığı açıklama, garipsenecek bir hadise de değildir. Çünkü bu açıklama bir garipliğin değil, Rum tarafıyla sergilenen bir işbirliğinin fotoğrafıdır. Şehitlerimizi derinden yaralayan bu anlayış, olsa olsa; "Makarios manevi liderim, EOKA yolumdur" diyen Rum palikaryasının ağzı olabilir. Rum katillerinin "kanla alamadığını” bu zavallı kafaların ihanet ve alçaklık tezgâhında peşkeş çekmeyi düşünmesi, ancak bir zırvadan ibaret olabilir. Anlaşılıyor ki 1970'li yıllarda kanundan kaçarken, korkudan, “samanlığa gizlenmiş olan bu sefil yüz”, şimdi AKP’nin duruşundan almış olduğu bir cesaretle, “sahte kahramanlığa” soyunmuştur. Lakin unutulmasın ki; atalarımız “otu çek köküne bak” derler. Bunların da kökünde ve siyasi genetiklerinde her zaman akrep gibi sokmak ve ihanet vardır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu ülkeyi sahipsiz görenlere hatırlatmak isteriz ki; ihanet ve işbirlikçiler dönüp bir tarihe baksınlar. Göreceklerdir ki ihanet ve yardakçılık hiçbir zaman payidar olmamış, milletin gücü karşısında yerle yeksan olmuştur. |