24.12.2011 - "Bütçe görüşmeleri esnasında Hükümet adına konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın tehlikeli sözlerine" yönelik yaptıkları yazılı basın açıklaması.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
"Bütçe görüşmeleri esnasında Hükümet adına konuşan Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç'ın tehlikeli sözlerine" yönelik yaptıkları yazılı basın açıklaması.
24 Aralık 2011

 

TBMM Genel Kurulunda, 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’nın görüşülmesi esnasında, AKP Hükümeti adına konuşma yapan Başbakan Yardımcısının haddi, eşiği ve sınırı aşan sözleri son zamanların en vahim beyanları arasında yer almıştır.

Bu kirli, kistli, kırıcı ve kinci zihniyetin ihanetle dalalet arasında gidip gelen düşünceleri, elbette şahsi fikirlerinden ziyade mensubu olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti’ne aittir ve bunun hilafına bir yorum yapmak da doğru olmayacaktır.

Söz konusu şahsiyetin provokatör bir üslupla PKK taleplerini heyecanla duyurması BDP ve AKP milletvekilleriyle birlikte bazı Hükümet üyeleri tarafından hararetle alkışlanmıştır.

Bütçe büyüklerinin değerlendirilmesinden ziyade, PKK’nın yol haritasının dillendirilerek pişkince gündeme taşınması, AKP Hükümeti’nin ve sözcüsünün gerçek niyetini inkâr edilemeyecek şekilde gözler önüne sermiştir.

Anlaşıldığı kadarıyla Başbakan Erdoğan’ın ustalık dönemi olarak isimlendirdiği üçüncü iktidar yıllarında; Türk milleti için felaketler, fenalıklar ve facialar birbirini izleyecektir.

Demokratik açılım isimli yıkım ve hezimet projesinin, bin yıllık kardeşliğin hisarlarını devirmeyi hedef alan teklif ve önerilerin ısrarla arkasında durulması, muhtemel olacakların şimdiden habercisi niteliğindedir.

Söz konusu Başbakan Yardımcısının Meclis Genel Kurulunda; PKK’nın kimlik dayatmalarını insan hakları meselesi olarak gördüğünü ifade etmesi hezeyan bataklığında boğulmak üzere olduğunun en açık göstergesidir.

Bilhassa PKK’nın siyasallaşma sürecinde özne olan Kürt kimliğinin kabul edilmesine onay vermesi ve bununla birlikte tıpkı Başbakan’ı gibi bir bir saydığı alt kimlik gruplarına kültürel ve anayasal haklarını vereceklerini bildirmesi, şayet şuursuzca seslendirilen bir görüş değilse, hıyanetin adım adım ilerletilmesi olarak değerlendirilecektir.

Bu sözler ancak Türk milletine hasmane duygular besleyen geçmişi sorunlu, tasavvurları kuşkulu bir kafa yapısından beklenebilecektir.

AKP Hükümeti’nin anayasadan ne beklediği ve neleri hedeflediği bu açıklamayla belirsizlikten kurtulmuştur.

Bu gidişatla 2009 yılında kurdelesi kesilen yıkım projesinin öngörüleri, gizli kalan tarafları PKK kılavuzluğuyla Anayasaya yedirilecek ve Türk milleti fitne ateşinin içine atılacaktır.

Önümüzdeki yıl bu nedenle önemli, tehdit algılamaları açısından da tarihi bir kavşak noktası olacaktır.

Unutulmamalıdır ki, Anayasa değişiklikleri kanalıyla bölücülüğün meşrulaştırılmasına AKP ve rol paylaşımı içinde hareket ettiği BDP kesinlikle ulaşamayacaktır.

Görüldüğü kadarıyla iktidar partisi, Meclisteki siyasi bölücülerin misyonunu üstlenmiş; gizli ajandasındaki Kürtçülük ve azınlık başlıkları bu şekilde daha da açığa çıkmıştır.

Artık dürüstlük ve siyasi namus gereğince kabul etmek lazımdır ki; BDP’yle AKP arasında hiçbir fark kalmamış, bölücülüğün siyasi ikizleri bu vesileyle yüzeye çıkmıştır.

Bütçe müzakerelerini fırsat olarak gören Başbakan Yardımcısının, kontrolü kaybedercesine beyanda bulunmasının kişisel maksadı ise; Başbakan Erdoğan sonrasıyla ilgili beklenti içine girmesi ve Türkiye üzerinde hesap yapan malum çevrelere peşinen taahhütte bulunmasıdır.

Bin yıldır aziz milletimizi yok etmek isteyen emperyalist ittifakın, projelerini savunmakla görevlendirdiği çürümüş şahsiyetleri uzaktan kumandayla idare etmesi her açıdan büyük bir talihsizlik ve hüsrandır.

Gazi Meclis’in kürsüsünden Türklüğe, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk milletinin değerlerine gözü dönmüşçesine saldıran karanlık simaları ve küstahları elbette aziz milletimiz asla unutmayacak ve affetmeyecektir.

Vatanın selameti, milletimizin birliği ve ilelebet yaşaması konusunda hiçbir katkısı, fikri ve fedakârlığı bulunmayan zevatın, dönemsel güçlerine dayanarak ganimet paylaşır gibi milli değerlerimizi peşkeş çekmesi yeni mandacılığın hangi kılıklara girebileceğini de göstermiştir.

Alt kimlik misyonerlerinin, bölücülük acentelerinin, etnik gurup şakşakçılarının ve yıkım koalisyonunun AKP’de buluşması aslında tesadüfî olmayıp tamamen planlı bir organizasyonun eseri ve neticesidir.

AKP’nin Türk milletini red ve inkâr eden tutumunun tehlikeli bir boyut kazanması; alt kimliklere duyduğu sempatinin ve içine girdiği yakınlığın yoğunlaşması hedefiyle tutarlılık arz etmektedir.

Son açıklama ve izahlardan sonra, bugüne kadar yapılan KCK operasyonlarının, terörle mücadelenin ve bu çerçevedeki kararlılık beyanlarının göz boyamadan ibaret olduğu anlaşılmaktadır.

Kaldı ki AKP ile bölücü çevreler arasındaki danışıklı dövüş üzeri örtülemeyecek kadar vuzuha ermiştir.

Bu durum karşısında AKP’nin şehitlerimizin aziz emanetlerine, gazilerimizin kutlu hatıralarına ve Türk milletinin mevcudiyetine ileri derecede hakaret ettiği netlik kazanmıştır.

PKK’nın görüşleri ve kanlı yüzlerin zorlamaları AKP tarafından sahiplenilmiş, millet varlığının kutlu bağrına pimi çekilen nifak bombası adice yerleştirilmiştir.

Bölücülük ve millet düşmanlığının tarafları iyice belirgin olmuş; İmralı, Kandil ve AKP’den oluşan sacayak son yurdumuzu zehirlemek için emel ve eylem birliği içine girmişlerdir.

Teröre karşı sergilenen ataletin, dirayetsizliğin ve iradesizliğin altında çok sinsi ve tehlikeli bir hesap bulunduğu bugün daha berrak bir biçimde fark edilmektedir.

Nitekim bunun da Türkiye’yi tasfiye etmek, Türk milletinin bütünlüğünü bozmak amacına dönük olduğu milli vicdanlarda tescil ve teyit edilmiştir.

Bu kapsamda bölücü taleplerin, terörist dayatmaların ve İmralı tekliflerinin AKP nezdinde cevap ve karşılık bulması milli ilkelerin ciddi bir şekilde çiğnenmesine ve zedelenmesine yol açmıştır.

Bilinmelidir ki Türkiye BOP’un izdüşümünde dönüştürülmek ve Türk milleti etnik cerrahi müdahaleyle bileşenlerine ayrılmak istenmektedir.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan halk hareketleriyle yönetim ve rejimler el değiştirip çatışma ve şiddet sahneleri korkutucu bir aşamaya gelmişken; Türkiye’deki süreç şimdilik daha sakin ve hukuki vasıtalarla seyir halindedir.

Şüphesiz yüksek riskler barındıran bu ortamı ve zemini kurgulayan AKP Hükümeti açıkça Anayasa suçu işlemektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi; bölünmeyi alenen körükleyen ve teşvik eden kim ya da kimler varsa sonuna kadar karşılarında cesurca duracak ve maskelerini indirmek için her mücadeleyi gösterecektir.

Milli uyanışı köreltmeye gayret eden istismarcı, bayağı ve küflenmiş kişilikler iki cihanda da rahat ve huzur yüzü göremeyecekler, milletimizin bedduaları peşlerini bırakmayacaktır.

Herkes emin olmalıdır ki, Milliyetçi Hareket Partisi var olduğu sürece, hiç kimse vatan topraklarından pay alamayacak, federasyon ve demokratik özerklik özlemlerine ulaşamayacak, milli ve üniter devlet yapısını bozamayacak, aziz milletimizi dağıtamayacak ve Türkiye’yi yabancıların insafına terk edemeyecektir.

Ne Başbakan Erdoğan’ın ne de timsah gözyaşları döken yardımcısının hevesleri, ısrarları ve göze girme çabaları da bir sonuç doğurmayacak ve Türk milleti her durumda mukadderatına sahip çıkacaktır.