Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Türkiye gerilim ve provokasyon düzeyi çok yüksek bir dönemin tüm belirtilerini yaşamaktadır. Milletimizin birliği ve dirliği fırsat düşkünü ganimet avcıları tarafından sürekli tehdit ve taciz edilmektedir. Nitekim kamuoyuna yansıyan bazı çetrefilli hadiseler; bütün yönleriyle aydınlatılmadan, gerçekler berrak bir biçimde açığa ve ortaya çıkartılmadan art niyetli güruh tarafından kriz ve kavga konusu haline getirilmektedir. Şırnak’ın Uludere ilçesi sınır bölgesinde meydana gelen müessif olay, bunlardan yalnızca birisi olması bakımından son derece dikkate değerdir. Türk Silahlı Kuvvetlerine intikal eden istihbarat bilgileri doğrultusunda, terörist geçiş güzergâhı olarak belirlenen bir sınır noktasına, havadan düzenlenen operasyon neticesinde 35 sivilin hayatını kaybettiği, bir kişinin de yaralandığı görülmektedir. Açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, mezkûr vakanın meydana geldiği mahal, bölücü terör örgütünün ana kamplarının yer aldığı ve sivil yerleşime açık olmayan Irak’ın kuzeyindeki ‘Sina-Haftanin’ bölgesidir. Bu aşamada, konunun detaylı bir şekilde ele alınabilmesi için şu hususların da değerlendirmelerde göz ardı edilmemesi önemli ve hayatidir. Öncelikle TSK’nın yaptığı operasyonların hedefinde bölücü militanların mesken tuttuğu yer ve yolların olacağı tartışmasız bir husustur. Sözü edilen alan ve çevrede, kaçakçılık gibi gayri meşru faaliyetlerin gece saatlerinde yürütülmesi tabiatıyla yanlış anlamalara ve değerlendirmelere ardına kadar kapı aralayacaktır. Bununla birlikte görevi ve yöresi ne olursa olsun, kanun dışı yollara tevessül ederek, teröristlerin geçiş ve ilerleyiş güzergâhını kaçakçılık yapmak maksadıyla kullananların masum görülmesi de eşyanın tabiatına aykırı olacaktır. Kaldı ki, PKK’lı teröristlerin yoğun olarak bulunduğu bir bölgede, onların gözetim ve müdahalesi olmadan kaçakçılık faaliyetinin yerine getirilmesi hem imkânsız hem de akla aykırı bir durumdur. Burada cevabı aranan bazı mühim sorular vardır ve şunlardan ibarettir: 1- Şayet doğruysa, kaçakçılık yaptığı iddia edilen kişilerin, nelerin geçişini ve taşıyıcılığını yaptıkları ve ele geçirilen kaçak malların halen nerede ve kimlerin elinde tutulduğu açıklığa kavuşturulmalıdır. Ayrıca kaçakçılığa konu olan madde ya da malların hangi çevrelerin nam ve hesabına taşındığı, bu işin içinde peşmergenin veya PKK terör örgütüyle birlikte uzantılarının da parmağının olup olmadığı mutlaka izah edilmelidir. 2- Ölenlerin çoğunlukla 18-20 yaş aralığında olduğu ve aynı aileye mensup 29 kişinin bulunduğu düşünüldüğünde, PKK’nın yeni militan kadro devşirmek ve genç yaştakileri kullanmak için böylesi bir organizasyonun içinde olup olmadığı şüphesine de netlik kazandırılmalıdır. 3- Medyada köşe tutarak ihanete mihmandarlık yapan çürümüş kalem sahiplerinin, devletin resmi makamlarından ve organlarından önce meseleyle ilgili kesin bilgi ya da yargıya varmaları nasıl mümkün olmuştur? Ve bu karanlık simaları konuşturan, manşetlerinden fitne saçtıran, bunlara bilgi servisinde bulunan ve ortamı germeye yarayan iddiaların fütursuzca yayılmasına ortam hazırlayan kim ya da kimlerdir? 4- Son aylarda terörle mücadelenin yoğunlaştığı ve belirlenen hedeflere yönelik operasyonların sıklaştığı bir zaman aralığında, mücadelenin doğasını, doğrultusunu ve dinamizmini tarumar etmek amacıyla eylem ve fikir birliği içinde olanların tespit ve teşhisi yapılmış mıdır? Türk milleti verilecek cevapları AKP Hükümeti’nden acilen beklemekte ve duymak istemektedir. Bunların yanında, sınırlarımızın emniyetiyle görevlendirilmiş güvenlik güçlerinin, kaçakçılık yapanlara göz yumması mümkün olmayacağı gibi, böylesi vahim bir hataya düşenlerin de haklarında gecikmeksizin cezai takibat ve yaptırımın icra edilmesi gerekecektir. Diğer taraftan, sınırlardaki dağlık alanlardan ve sarp geçitlerden; bölücü hainlerin cinayetlerini gerçekleştirebilmeleri için silah, mühimmat ve patlayıcı maddeleri yük hayvanlarıyla sevk ettikleri kamuoyunca bilinmektedir. Değişik zamanlarda, sınır karakollarımıza kahpece ve aniden yapılan baskınların hazırlık aşamasında, sınır ötesinden yapılan bu sevkiyatın önemli bir payı olduğu açıktır. Üstelik ülkemize sızan terörist kafilelerin, zamanında fark edilememesinin büyük zayiatlara yol açtığı da bariz bir gerçektir. Bilhassa Aktütün, Dağlıca, Hantepe ve Gediktepe baskınlarından sonra bu yönde büyük tartışmalar yaşanmış, AKP yandaşı çevreler TSK’yı zan ve töhmet altında bırakan birçok iddiayı gündeme taşımıştır. Bu son trajik olayda ise, teröristlerin konuşlandığı ve saldırılarını düzenlemek için geçtiği yerde kalabalık bir gurubun görülmesi muhtemel terör eylemlerinin bir aşaması olarak değerlendirilmiş ve söz konusu bölgeye operasyon yapıldığı anlaşılmıştır. Her şeyden önce Türk devleti terörle mücadelede vatandaş militan ayrımını yapacak basiret, bilgi, deneyim ve erdeme ziyadesiyle sahiptir. Bu nedenle, Uludere’de vuku bulan talihsiz ve üzücü olayı istismar ederek kan tacirliğine soyunan bedbahtlar, ağızlarından çıkanların nerelere varacağını biraz insaf ve vicdanları varsa hesap etmelidirler. Siyasetteki bölücü mihraklar ve bu son olaydan nemalanma arayışında olan pervasızlar, nedense PKK’nın; anne karnındaki masum yavrularla birlikte küçücük çocuklara hayâsızca kıymasına, gencecik kızları pusu kurarak katletmesine, sivil ve masum insanlarımızı hunharca yok etmesine bugüne kadar sessiz kalmışlardır. 35 kişinin yaşamanı yitirmesini istismar ederek düşmanlık tohumlarını ekmeye çalışan ve geçmişteki bazı olaylarla benzerlikler kuran gafillerin tahrik ve kışkırtmalarına son vermeleri toplumsal huzur ve sükûnet açısından elzem haline gelmiştir. Bilinmelidir ki, konunun kaşınarak katliamla ilişkilendirilmesi, yas çağrıları, halkına kurşun sıkan ve bomba atan devlet ithamları büyük bir sorumsuzluk, ahlaksızlık ve kötü niyetlilik olarak hatırlanacaktır. Güvenlik kuvvetlerimizin yeni bir cendereye alınarak, terörle mücadelede çok ihtiyaç duydukları moral ve motivasyonlarını törpülemeye ayarlı kara ve kirli propagandanın mesafe almaması için sorumluluk mevkiinde bulunanlar son derece uyanık olmalıdırlar. Bu kapsamda, Şırnak’ın Uludere ilçesi sınır bölgesinde hayatını kaybedenlerle ilgili başlatılan adli ve idari soruşturmalar çok yönlü ele alınmalı, bir an önce tamamlanmalı ve var olan kuşkular mutlaka giderilmelidir. Gelişmeler karşısında, terörle mücadelede zafiyet gösterilmemesi, bu uğurda taviz verilmemesi, panik havasının doğmaması ve bin yıllık kardeşlik bağlarının zedelenmemesi konusunda herkes duyarlı ve hassas olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, aziz milletimiz; küresel hedeflerin, hesapların ve heveslerin yeşereceği ve cevap bulacağı uygun iklimi oluşturma sinsiliğine kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu meselenin sonuna kadar takipçisi olacak, hiçbir şeyin şaibe ve giz perdesi altında kalmaması için üstüne düşeni kararlılıkla yerine getirecektir.
|