12.12.2004 - İstanbul'da "Türkiyemin Birliği Milletimin Dirliği Büyük Mitingi"nde Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
"Türkiyemin Birliği Milletimin Dirliği Büyük Mitingi"nde
Yapmış Oldukları Konuşma

12 Aralık 2004

Aziz İstanbullular,

Muhterem hanımefendiler,

Çok değerli Dava Arkadaşlarım,

Milletimin geleceğinin teminatı olan Bozkurt Kardeşlerim,

Saygıdeğer Basın Mensupları,

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Türkiyemin kuşatıldığı, ülkemin boğulmak istendiği, milletimin bir yol ayrımına sürüklenmek istendiği bir dönemde aziz İstanbullular olarak “Türkiyemin Birliği Milletimin Dirliği Mitingine” hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Gören gözlere duyan kalplere sesleniyorum;

Bugün Avrupalarda dolaşıp, taviz üstüne taviz verip, dayatmalar karşısında bir müzakere takvimi alacağım sevdasında olanların, şu meydanın azim ve kararlılığı, cesareti ve heyecanıyla tavizden vazgeçmelerini istiyorum. İşte millet böyle bir cesareti sizden bekliyor.

Çok Muhterem İstanbullular,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Bu gün iktidarda bulunan AKP 754 gündür ülke sorumluluğunu üstlenmiştir. 5 gün sonra millet olarak bir dönüm noktasını yaşayacağız. 754 günden bu yana her zaman ifade ettiğim gibi acemi, aceleci, tüccar zihniyeti, ver-kurtulcu, teslimiyetçi, kazan kazan modeliyle ülke yönetimini benimsemiş olan AKP, milletin sesine kulak vermeli ve milletin gerçek temsilcisi olan ülkücülerin gür sesine kulak vermelidir.

AVRUPA BİRLİĞİ TÜRKİYE’Yİ OYALIYOR

41 yılı bulan bir Avrupa Birliği macerası yaşamaktadır bu millet! 41 yıldır Avrupa ne diyorsa onu yaparak “tam üyelik” mücadelesi vermektir. Ama son yıllarda görüyoruz; neyi yaparsanız yapınız, Avrupa’nın iştahı her yaptığınızda daha da kabarıyor, sadece ne istiyorsam onu yap, onu yap talimatıyla Türkiye’yi oyalıyor. Milliyetçi Hareket olarak geçmişte ne söylemişsek şimdi aynısı çıkıyor.

Şimdi aziz İstanbullular şu konularda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:

Bu gün Avrupa Birliği’nin Kopenhag kriterleri olarak milletimizin önüne getirmiş olduğu kriterler sürekli aşınmış, aşındırılmış, yeni dayatmalarla sürekli ülke sinsice kuşatılmıştır.

Dün ülkeyi yönetmek isteyenler, bu milleti parçalamak isteyenler ne istemişlerse ne talepte bulunmuşlarsa görülmüştür ki Avrupa Birliği’nin bu nezih milletimizin önüne çıkardığı yeni dayatmalarla her zaman örtüşmüştür ve taviz üzerine taviz verilerek Avrupa Birliği’ne tam üyelik için elden gelen her türlü gayret, Avrupa karış karış dolaşılarak, tavizler verilerek bir takvim isteği yerine getirilmek arzusu taşınmıştır. Sayın Başbakan Avrupayı dolaşacağına, Türkiye’yi dolaşıp gerçeği niye anlatmıyorsun?

ANKARA KRİTERLERİ

Şimdi Avrupa yeni tavizler, dayatmalarla milletimizi tekrar gün vermemek için bahaneler uydurmaya çalışıyor ve görülüyor ki bu dayatmalar ve bu yeni istenen tavizler karşısında, güya Sayın Başbakan yeter artık bunları yerine getirip bir müzakere takvimi vermezseniz Ankara kriterlerini uygularım diyor. Nedir Ankara kriterleri, sana göre Tayip Erdoğan?

Bize göre Ankara kriteri bellidir. Anayasamızın başlangıç maddesinde ifadesini bulan anlayış, Anayasamızın değişmez maddeleri, milletimin tavizsiz kırmızı çizgileridir ve Ankara kriterleridir.

Bunları açıkça niye söylemiyorsun da, hala örtülü olarak Ankara kriterlerinden bahsediyorsun?

Nedir senin Ankara Kriterlerin? Bunu niye açıklamıyorsun?

Bu gün bu noktaya gelinmiştir. Bu gün Ankara kriterlerinin yerine Avrupa’nın yeni dayatmalarının kabulü için sözde kabadayılık yapılmaktadır. Bunların Ankara Kriterleri değil partilerinin dahi kriteri yok!

AZINLIKLAR MESELESİ

Türk-Ermeni ilişkilerinde sözde soykırım meselesi gündeme geldiğinde tarihe şaşı bakıyoruz diyor Sayın Başbakan. Başbakan olduğunuz günden beri milletine ve onun şanlı tarihine şaşı bakan sensin.

Onun için Sayın Tayip Erdoğan şaşı bakmaktan vazgeç. Tarihimizin damıtılarak gelmiş olan gerçekleriyle bu millete yaklaş, taviz üzerine taviz verme.

Lozan’a göre azınlık bellidir ve dînîdir. Sen bu dini azınlığı ve Lozan’da şekillenmiş azınlığı millî azınlıklar yaratarak Türkiye’nin parçalanmasına yönelik tavizlerini sürdürme gayretinden artık vazgeç. Bu millet birdir ve tarihin damıtılan süzgecinden geçe geçe kardeş olmuştur, kaynaşmıştır ve Türk Milleti kimliğinde birleşerek Dünyada ben varım demektedir.

Bu aldatmacalara kapılmamak lazım.

NEDEN DİYARBAKIR ?

Şimdi buradan Diyarbakır’da, bin yıllık tarihimizin damıttığı kardeşlerimize, canlarımıza sesleniyorum.

Milli Mücadele döneminde Urfa, Gaziantep, Kahramanmaraş şerefli varoluş mücadelesini ortaya koyduklarında yıllar sonra da olsa milletimiz takdir etmiş; Urfa’ya Şanlıurfa, Maraş’a Kahramanmaraş, Antep’e Gaziantep demiştir. Şimdi Diyarbakırlı kardeşlerim Türkiye’yi bölmek için İstanbul ve Ankara’ya gelenlerde bir iştah: “Diyarbakır’a gidiyorum, gitmek istiyorum” diyor. Sorun bakalım, Diyarbakır’da işiniz nedir? Avrupa Birliğiyle meselen varsa görüşeceğin yer Ankara demeleri lazım!

Diyarbakırlı canlar sizlere sesleniyorum:

Öyle bir gür ses çıkartın ki Milli Mücadelede olduğu gibi, öyle bir duruş sergileyiniz ki, bu millet İkinci Milli Mücadele, kuşatma, yol ayrımına sürüklenme tehditleri karşısında kendisini kurtarırken Diyarbakırlılar olarak öyle bir tavır ortaya koyun ki bu millet Urfa’ya nasıl şanlı demişse, Maraş’a kahraman demişse, Antep’e gazi demişse, inşallah gönlünden geçerek, samimi olarak Diyarbakır’a da bir şey söyleyecektir ve bu çok yakındır.

DEPLİLERE ELEŞTİRİ

Onun için her gelenin Diyarbakır ziyaretine dikkat etmek lazım. Bölücülükten yakasını hasbelkader kurtarmış olanlar Brüksel’e gidiyorsunuz, Avrupa Parlamentosu Kürt konferansını topluyorsunuz. 12 madde belirliyorsunuz sonra iki yabancı gazetede bunun ilanını veriyorsunuz. Avrupa Birliği ile Türkiye’yi nereye götürmek istediğinizi onlarla işaret olarak gösteriyorsunuz. Bu cehalete, bu bölünmüşlüğün araçlarına, bu milletin birliğini bozanlara önce Diyarbakır’dan bir beraberlik tokadı atılmalıdır.

EKÜMENLİK TARTIŞMASI

Şimdi görüyorsunuz, bir Rum Fener Başpiskoposu çıkmış ekümenlik talebinde bulunuyor. Sözde Türkiye’de bir Vatikan devleti kurdurma gayreti içerisine giriyor. Sen Lozan’da bu milletin hoş görüsüyle İstanbul’un en güzel yerinde yaşıyorsun. Bu sevdandan vazgeç. Bu millet sana ekümenlik vermez. Vatikan’ın yeni modelini Türkiye’de kurdurmaz. Eğer böyle bir arayışın varsa Türkiye’de arayacağına git Atina’da ara da Ortodokslar sana en iyi yeri oradan versinler.

Onun için aziz İstanbullular son 2004 İlerleme Raporunu, onun yanında Etki Raporunu, onun yanında Tavsiyeler Metnini, onun yanında Başbakanlıktaki Azınlık Raporu hazırlığında olan gafillerin metinlerini üst üste koyduğunuz vakit Avrupa Birliği’nin ne istediği ortaya çıkıyor.

Avrupa işsizimize iş vererek, genç işsizlerimizi hayallere sürükleyerek serbest Avrupa ülkelerini dolaşmaya müsaade etmiyor. Yabancı sermayeyi getireceğiz diyor bir türlü getirmiyor. Yatırımlar yapılmıyor, işsizliğe çare bulunmuyor. Avrupa birliğine aday ülkelere tanınması gereken mali imkanları Türkiye’ye tanımıyor. Eğer müzakereye başlarsak 2014’te bu mali imkanlardan yararlanacaksınız diyor. Bunları yerine getirmeyen Avrupa Birliği yönetimi ve ülkeleri ne istiyor?

-"Ruhban Okulunu açınız" diyor.

-"Fener Rum Patriğine ekümenlik tanıyınız" diyor.

-"Azınlıkların statüsünü genişletin güçlendirin ve milli azınlıklar yaratın" diyor.

Yani diyor ki:

Bu vatan toprağının her karışı şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış bir çiçek bahçesidir. Bu çiçek bahçesinde bir arada her kokuda ve her renkte çiçekler bir arada. Barış ve istikrar içerisinde 81 yıldan bu yana ecdadı Osmanlı’nın emaneti kucaklamış birlikte yaşıyor. Sen Kopenhag kriterlerim diye bu çiçek bahçelerinin arasına ayrık otları dikmeye çalışma. Arnavutuyla, Boşnakıyla, Çerkeziyle, Kürtçe konuşanıyla, Gürcüsüyle bu çiçek bahçesini ayrık otuna boğdurmayız, yok ettirmeyiz.

BİR GÜN AVRUPA’DA TÜRKLER KOŞACAKTIR

Onun için aziz İstanbullular, Türkiye’nin her köşesinden çoluğunu çocuğunun rızkını kazanmak daha iyi yaşayabilmek için bu güzel İstanbul’u şereflendirdiniz. Ecdadından kalan insanlarla buluştunuz, kaynaştınız, birbirinizi sevdiniz. Sakın ola bu güzel birliği bozmayalım. Paramparça olmuş bir Türkiye’den kimseye fayda gelmez. Avrupa Birliği’nin o yöneticilerine de sesleniyorum. Yine Türkiye’nin geleceğini karartma gibi bir hevese saplanma, alacaksan al, almayacaksan alma. İster al, ister alma bir gün Avrupa’da bu millet koşacaktır.

Biz Avrupa’dan niye çekinelim?

Güçlü bir ekonomik yapı, sosyal bir dokuyla perçinleşmiş, kaynaşmış bir millet, barış ve istikrar içinde Avrupa’ya girmek ne demek?

Bir milliyetçi gözüyle değerlendirirsek : Yarıda kalmış İkinci Viyana Kuşatmasını tamamlamak demektir.

İşte bu gerçeği biliyorlar. 70 milyonluk Türkiye’nin birlik ve beraberlik içinde, ekonomik yönden güçlenmiş, sosyal dokusu tam, kültürel yönden bir kimlik etrafında bütünleşmiş bir Türkiye’den korkuyorlar. Ama Türkiye’den de vazgeçemiyorlar. Lokma lokma yemenin gayreti içerisine giriyorlar.

ŞARK MESELESİ

Bir Şark Meselesi vardır. Unutmamak lazımdır, Türkler’in Rumeli’ye geçişiyle beraber. Ondan önce Büyük Hakan Atila’nın Avrupa’da gezdiği dönemlerde oluşmuş olan bir Türk’ten çekince vardır. Bunu yenebilmek için Şark Meselesi gündeme getirilmiştir.

Şark Meselesinin birinci aşaması Avrupa topraklarından Türkleri uzaklaştırmak, Anadolu’ya sıkıştırmak sonra sen şusun ben buyum diyerek aralarına nifak tohumları ekerek küçültmek, küçültmek, küçültmek daha sonra da hepsini beraber yok etmektir.

Bu hedeften vazgeçen olmamıştır.

Şimdi Avrupa birliği tam üyeliğini bu amaçlarına ulaşmak için kullanıp duruyorlar.

O sebepten dolayı Avrupa’nın ne istediğini Avrupa’da yaşayanlardan çok bu güzel Vatan’da yaşayanlar öğrenmeli ve bilmelidir.

AVRUPA’NIN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ OYUNLAR BİTMEYECEK!

İşte Milliyetçi Hareket olarak karış karış Türkiye’yi dolaşacağız ve bunları anlatacağız.

Ayın 17’sinde müzakere takvimi verseler de vermeseler de Türkiye üzerindeki oyunları bitmeyecek! Verecekleri de yook!

-"Ya referandum" diyorlar,

-"Ya özel statü" diyorlar,

-"Yahut da şunları, şunları, şunları yapın öyle gelin" diyorlar.

Kazan kazana aldanmış bir Başbakan bunları da yerine getirirse kazanacağını zannediyor. Böyle kazan kazana heveslenmiş olanlar da kazananın hep kasa olduğunu, bir türlü anlayamıyor. Kazan kazanın, kazananının da Avrupa olduğunun farkına varamıyor.

MİLLİYETÇİ HAREKET OLDUKÇA BU MİLLETİ KİMSE PARÇALAYAMAZ!

Onun için Milliyetçiler olarak şöyle diyoruz:

Sesleniyorum!

Allah’a çok şükür Türkiye’de gönül birliği içerisinde, bölünmez bütünlükle, azim ve kararlılıkla bu milleti dünyanın güçlü bir milleti, bu devletin dünyanın saygın bir devleti olması için kararlı, yemin etmiş bir Milliyetçi Hareket var!

Birbirimizi sevelim, şu meydanı dolduran şereflendiren, varlığıyla Türkiye’nin birliğinden milletimin dirliğinden yana olduğunu söyleyen aziz İstanbullular, dava arkadaşlarım tutun birbirinizin ellerini! Hiç kimse sizi sizden koparmaya cesaret edemesin ve Milliyetçi Hareket’in de buna müsaade etmeyeceğini herkes bilsin.

Bu ülkede yaşayan 70 milyon insanımızı Cenab-ı Allah’ın kutsal bir emaneti olarak görüyor bin yılın damıtılmasından, süzgecinden geçmiş kardeşler olarak bağrımıza basıyoruz, kucaklıyoruz. Ancak bölünme gayreti içerisinde olanları da affetmemiz mümkün değildir. Yeri gelirse can feda olsun, Anadolu yeniden fethedilir!

Bu anlayışla hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. Cenab-ı Allah’a emanet olunuz diyorum. Birbirinizi seviniz. Birbirinizi kucaklayınız. Milliyetçiliğin ırkçılık değil, buluşturucu, kaynaştırıcı, bütünleştirici, sevgiyle yoğuran bir anlayış olarak Türkiye’nin kurtuluşu olacağını da biliniz.

Onun için Türkiye’nin kurtuluşu AKP’nin gidişine Milliyetçilerin iktidara gelişine bağlıdır.

Hepiniz Cenab-ı Allah’a emanet olunuz.

Dr. Devlet BAHÇELİ
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı