Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Bundan tam 20 yıl önce, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Bölgesi’nin Hocalı Kasabasında sahnelenen Ermeni vahşeti 21’nci asrın en büyük facialarından ve felaketlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Dönemin Rus zihniyetinin, bu kıyımın gerçekleşmesinde önemli oranda payı, katkısı ve müdahalesi olduğu bugün daha da netleşmiştir. 25-26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı, Ermeni azgınlığının ve acımazsızlığının iğrenç yüzüyle karşılaşmış ve bu kapsamda soydaşlarımız ağır ve kanlı bir saldırıyla sarsılmıştır. 106’sı kadın, 63’ü çocuk, 70’ten fazlası yaşlı olmak üzere 613 Azerbaycanlı kardeşimiz hunharca ve alçakça katledilmiştir. Sayıları binleri bulan soydaşımız ise yaralanmış, rehin düşmüş ve de kaybolmuştur. Taşnak ve Hınçak terör örgütünün uzantıları, Türk milletine dinmeyen ve önü alınmayan düşmanlıklarını kan dökerek, masum insanları yok ederek göstermişlerdir. Hocalı dramı, Türk milletine karşı işlenmiş bir insanlık suçu olup, failleri de her daim katillikle ve canilikle aynı kategoride değerlendirilecektir. Soydaşlarımızın ırzına, namusuna, şerefine, hayat ve varlık haklarına kast etmeye cüret eden Ermeni ahlaksızlığını aziz milletimiz lanetle ve nefretle hatırlayacaktır. Diğer taraftan sözde Ermeni soykırım yalanını, her düzeyde yoğunlaştırdıkları propagandayla meşrulaştırmaya, onaylatmaya ve kabullendirmeye çalışanların, Hocalı’yı akıllarına dahi getirmemeleri kendi köksüzlüklerinin ve kimliksizliklerini eseri ve sonucudur. “Hepimiz Ermeniyiz” korosunun, diasporanın gönüllü elçiliğine soyunanların, Ermeni açılımıyla tabuları yıkmaktan, önyargıları aşmaktan bahsedenlerin aynı zihniyetin farklı yüzleri olduğu kuşku götürmez bir gerçek olarak karşımızdadır. Türk milletine aidiyeti yürekten sahiplenmeyenlerin buldukları ilk fırsatta başkası olma konusundaki ısrar ve tercihlerinde esasen şaşılacak bir yan ve taraf bulunmamaktadır. AKP hükümetinin cesaretlendirmesi ve teşvik etmesi sayesinde bu ilkellik başını kaldırmış ve ülkemiz içine girdiği dar koridorda milli gerçeklerinden adım adım uzaklaştırılmıştır. Özelde Hocalı, genelde Dağlık Karabağ’daki insanlık ayıbını görmek istemeyenlerin, sözde Ermeni soykırım iddiaları üzerinden Türk milletini yargılamaya girişmeleri ve bunun için sistematik faaliyet yürütmeleri insafsızlığın ve yüzsüzlüğün bizatihi resmidir. Bu nedenle değişik ülke parlamentolarında kabul edilen sözde soykırım ve inkâr yasaları en başta milli vicdanlarda hükümsüz kalacak ve hiçbir anlam ihtiva etmeyecektir. En son olarak Fransa Parlamentosunda siyasi kaygılarla tarihimizi sanık sandalyesine oturtmaya yeltenenler, şayet haysiyet ve insaniyetten mahrum değilseler, dikkatlerini Hocalı’ya vermeli ve oradaki zalimliklere odaklanmalıdırlar. Hocalı katliamının 20’nci yılında, “Dağlık Karabağ”da süren Ermeni işgalinin son bulması; evinden, yurdundan ve toprağından uzak kalan soydaşlarımızın haklarının iadesi uluslararası toplumun en ciddi görevleri arasındadır. Ayrıca, Hocalı katliamı üzerinden sinsi ve gizli niyetlerini yürütmeye çalışanlara, lobi çalışması ile müşterek sızımızı kullanma amacı taşıyanlara da çok dikkat edilmesi ve fırsat verilmemesi her milliyetçi-vatanseverin sorumlulukları arasındadır. Bu duygu ve düşüncelerle, Hocalı katliamının 20’nci yıldönümünde, hayatlarını kaybeden soydaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, Ermeni mezalimini şiddetle kınıyorum. Unutulmasın ki, tek millet, iki devlet halinde olduğumuz Azerbaycan Cumhuriyeti’nin esaret altında bulunan vatan parçasına kavuşması vazgeçilmez ve yeri doldurulamaz bir gereklilik ve zorunluluktur. Türk milletinin duası, desteği ve isteği de her zaman buna yönelik olacaktır. |