Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Sayın Basın Mensupları,
Büyük vaatler ve iddialarla kurulan AKP Hükümeti, iktidarların en enerjik dönemini ifade eden ilk yüz gününü iyi kullanamamış, toplumun açtığı krediyi çarçur etmiştir. AKP iktidarı, hayal kırıklığına yol açan yüz günün ardından kendini hançerlemeyi de başarmıştır. Bilindiği gibi, TBMM’nden yurt dışına asker göndermek ve yabancı ülke askerlerini ülkemizde bulundurmak için yetki isteyen “Başbakanlık Tezkeresi” Genel Kurul’da kabul edilmemiştir. Böylelikle, AKP iktidarı Türk demokrasi tarihinde bir ilke imza atmıştır. Meclis’te 363 milletvekiliyle büyük bir çoğunluğa sahip olan AKP Hükümeti ilk kritik sınavında tarihî bir başarısızlığa uğramıştır. TBMM, üç ay önce güvenoyu verdiği hükümete güvensizlik beyanında bulunmuş, hükümetin gerekçelerine inanmadığını göstermiştir. Bu durum, birçok açıdan önemlidir, dolayısıyla hiçbir şekilde küçümsenecek ya da geçiştirilecek bir konu değildir. Meclis’in Hükümetine karşı kritik bir konuda sergilediği inançsızlık ve güvensizlikten AKP iktidarı ve yönetiminin çıkarması gereken önemli dersler bulunmaktadır. Bugün gelinen noktada dile getirilen, “Tezkerenin Meclis’ten geçmesi için önce Siirt seçimlerinin geçmesi gerekir” iddiasının doğruluğunu ise zaman gösterecektir. Ancak, AKP yönetimi ve iktidarının, böyle bir planın, bir taraftan Türkiye’nin ve Meclis’in saygınlığına büyük bir darbe indireceğini, diğer taraftan seçmen açısından büyük bir saygısızlığı ifade edeceğini kavramaktan uzak olabileceğine ihtimal vermek istemiyoruz. Gerçek durum ne olursa olsun, 1 Mart’ta ortaya çıkan tablo, AKP yönetimi açısından bir “siyasî trajedi”dir. Son bir haftadır “yılan hikâyesi”ne dönen yetki tezkeresi konusunun, böyle bir netice vereceğinin önceden görülüp önlem alınmamış olması da ciddi bir “yönetim zaafı” olarak dikkati çekmektedir. Sonuçta, AKP yönetimi ve iktidarı, “kendi kuyusunu kendisi kazan” bir anlayışın ve uygulamanın mimarı olmuştur. Çünkü Hükümet, yetki tezkeresini Meclis’e taşıdığı süreçte altı büyük yanlış yapmıştır. Birinci yanlış; Türkiye’de yabancı asker bulundurma ile Türk askerinin yurt dışına gönderilmesiyle ilgili yetkilerin aynı tezkere içinde yer almasıdır. İkincisi; Meclis’ten istenen yetkinin, uluslararası meşruiyet konusu açıklığa kavuşmadan talep edilmesidir. Üçüncüsü; AKP yönetiminin kamuoyuna barışçı çözümden yana olduğuna dair verdiği güçlü izlenimden sonra “savaşa destek” istemiş olmasıdır. Dördüncü yanlış; Türkiye’ye kabul edilecek yabancı askerlerin mevcudiyeti ve emelleri konusunda Türk kamuoyunda oluşan haklı tereddütlerin ortadan kaldırılamamasıdır. Beşincisi; AKP Hükümetinin ve yönetiminin, yetki tezkeresi meselesini kendi içinde halletmeden Meclis’e taşıması ve böylece Meclis’i yeterince ciddiye almadığını göstermiş olmasıdır. Son yanlış; AKP iktidarı ve yönetiminin, Kıbrıs davamızı “millî yük” olarak gören yaklaşımından sonra, Irak’a ABD askerî müdahalesi için “millî menfaat” ve “devlet sorumluluğu” gibi kavramların arkasına sığınarak büyük bir çelişkiye düşmesidir. Bütün bunlar, ciddiyet, basiret ve sorumlulukla hareket edilmesi gereken önemli bir konuda, AKP yönetiminin tam tersi bir anlayış sergilediğini ortaya koymaktadır. AKP yönetiminin Meclis’in millî onuru ve vicdanı esas alan kararını büyük bir pişkinlik örneği sergileyerek hafife alması da meseleyi yeterince kavrayamadıklarını göstermektedir. Sonuçta, AKP yönetimi ve Hükümeti, sadece TBMM nezdinde değil, Türk ve Dünya kamuoyu karşısında da büyük bir itibar ve itimat erozyonuna uğramıştır. Bu siyasî yara, kolay kolay kapanmayacak kadar derin, milletten gizlenemeyecek kadar belirgindir. AKP yönetimi ve iktidarı, yetki tezkeresini ikinci kez Meclis’e taşıyıp yetki alamadığı taktirde görevde kalmalarının mümkün olmayacağının hesabını iyi yapmak durumundadır. Bunun için, önce hükümet meseleyi bütün boyutlarıyla değerlendirip olgunlaştırmalı, daha sonra da Türk kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapmalıdır. Milletimizin milli çıkarlarımızı ve milli güvenliğimizi sahiplenme ve koruma konusunda, AKP iktidarından ciddi tereddütleri bulunmaktadır. Bu tereddütlerin süratle giderilmesi gerekmektedir. Diliyor ve ümit ediyoruz ki, mevcut iktidar yaşanan gelişmelerden gerekli dersleri çıkartmıştır. Bunun için de öncelikle, millî değerlerimize, duyarlılıklarımıza ve Türkiyemizin itibarına zarar vermekten vazgeçmeleri gerektiği açıktır. Değerli Basın Mensupları, Ne yazık ki, dün Irak’ın Kuzey bölgesinde yer alan Erbil kentinde yapılan bir gösteride, “bir grup güdümlü güruh” Türk Bayrağı’nı yakma cüretini göstermiştir. Bu çirkin davranış, bir grup insanın gerçekleştirdiği sıradan bir eylem olarak görülemez ve geçiştirilemez. Uzun bir süredir planlanan gösteride infial uyandırıcı bu eylemin gerçekleştirilmesi de, bilinçli ve organize bir çaba ile karşı karşıya bulunduğumuzu kanıtlamaktadır. Kuzey Irak’ta kukla devlet girişimlerinin ulaştığı boyutları göstermesi açısından da dikkat çeken bu eylem, cevapsız bırakılmamalıdır. Devletimizin ilgili bütün kurumları, konuya zaman geçirmeden aktif bir şekilde müdahil olmalı ve gereğini yapmalıdır. Sayın Basın Mensupları, AKP Hükümeti’nin yetki tezkeresinden sonra, ekonomide de acz içinde olduğu ortaya çıkmıştır. “Acil Eylem Planı” “eylemsizlik planı”na dönüşen AKP iktidarı, damgasını vurmak istediği ülke bütçesini, bir aylık gecikmeden sonra Meclis’e gönderebilmiştir. Ancak, 2003 Yılı Bütçesi’ne AKP programı ve vaatleri yerine IMF’nin damgasını vurduğu görülmektedir. Büyük bir Meclis desteğiyle tek başına iktidara gelen ve seçimlerden hemen sonra her türlü kaynak ve programlarının hazır olduğunu iddia eden AKP Hükümeti’nin Türk Milleti’ni oyaladığı ve kandırdığı ortaya çıkmıştır. 2003 Yılı Bütçesi’nin hedefleri ve öngördüğü tedbirler, bu gerçeği tescil etmektedir. Hükümet’in teşekkül ettiği günlerde, dış politika alanında olduğu gibi, ekonomide de şov yaparak halkın gözünü boyamakla meşgul olan AKP yönetimi, ekonomideki iyileşme sürecini devam ettirememiştir. Bu açıdan yüz gün heba edilmiş, ekonomik dinamizmi geliştirerek kurumlaştıracak tedbirler alınmamıştır. Hükümetin ekonomik felsefesinin ve politikalarının aynası olan bütçe tasarısı da gelecek için ümit vermemektedir. Tasarıda yatırımlara ayrılan ödenek, işsizlik sorununa merhem olmayacağı gibi, ülkemizi yeni sorunların içine düşürecek düzeydedir. Kamu çalışanları ile tarım kesiminin durumunda da iyileşme vaatleri ortada kalacak, hatta yeni sıkıntılar içine düşmeleri kaçınılmaz olacaktır. Hükümetin, harcama kalemlerinde yapacağı kısıntılarda, yatırımlara, sağlık hizmetlerine ve çalışanların ödeneklerine göz diktiği dikkati çekmektedir. AKP Hükümeti, gelir artırıcı önlem olarak bazı vergilerde artışa bel bağlamıştır. Halkın büyük bir bölümünün emlak ve taşıt vergilerini iki kez ödemek durumunda bırakılacağı anlaşılmaktadır. Hem seçim öncesinde hem de sonrasında vergilerde indirim propagandası yapan AKP yönetiminin çareyi vergi artışında bulması, çok ibret verici bir sonuçtur. Bütün bu gelişmeler göstermektedir ki, AKP, iç politikadan dış politikaya sosyal meselelerden ekonomiye iktidara hazırlıksız yakalanmıştır. İktidardaki çelişkileri, tutarsızlıkları ve şaşkınlıkları da bundan kaynaklanmaktadır. Gelişmeler, acı da olsa öğreticidir. Artık, ayaklarını yere basmaları ve şapkalarını önüne koyup ciddî ciddî düşünme zamanlarıdır.
Dr. Devlet Bahçeli |