Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin Kıymetli Vatandaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşunun 83. yıldönümünü gurur ve coşkuyla kutladığımız bu günde hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesiyle millet egemenliğine dayalı bir rejim kurmanın heyecanını ve anlamını 83 yıl sonra tekrar yaşıyoruz. Bilindiği gibi, her milletin tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktaları, o milletin tarihin akışı içerisinde katettikleri aşamalara işaret eder. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının millî mücadele şartları içerisinde geliştirdikleri metot, savaşın ancak milletle beraber kazanılacağı inancıyla, onları millî mücadeleyi örgütleyen meşrû bir güç olarak kongrelere ve Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuna götürmüştür. Böylece Kurtuluş Savaşı’nın önder kadrosu ile millet arasında bir düşünce ve inanç birliği oluşmuş, bu ise, 23 Nisan 1920’de millet iradesinin örgütlenmesi şeklinde tecellî etmiştir. Eşsiz komutan ve devlet adamı Mustafa Kemal’in önderliğinde Türk Milleti’nin ortaya koyduğu bu güç, Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştır. Mücadeleyi kazanan ordular, hiç şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin orduları, yani milletin kendisidir. Bunun için, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, dünyada hiçbir ülkede bulunmayan iki farklı unsuru bir araya getiren millî bir bayramımızdır. Bu bayram, bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı, egemenliğin ilan edildiği tarihî bir gün, diğer taraftan “yarının büyükleri, geleceğimizin teminatı” çocuklarımız için bir şenliktir. Atatürk'ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram, dünya çocukları arasında da sevgi ve dostluk bağlarının geliştirilmesi ve bütün insanların barış içinde yaşayacakları bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Başta onurlu geleceğimiz olan çocuklarımız olmak üzere, aziz milletimize ve bütün dünya çocuklarına kutlu olsun. Değerli Vatandaşlarım, Türk milleti bugün, kurulduğu günden buyana maalesef bir dediği bir dediğini tutmayan ama buna rağmen etrafa sahte umutlar dağıtmaktan medet uman bir iktidar zihniyeti ile karşı karşıyadır. Geçtiğimiz günlerde atılan imza ile, Kıbrıs Rum Kesimi’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği tescil edilmiştir. Bu sonuç, Avrupa Birliği Yönetiminin yıllardır Türkiye’ye karşı uyguladığı iki yüzlü ve çifte standartlı politikaların en canlı ve acı tezahürlerinden biridir. Burada ürkütücü olan; Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ve Kıbrıs dâvâmızın sürüklendiği bu noktada, AKP iktidarının en başından beri takındığı düşündürücü ve ürkütücü tavırdır. Bu iktidarın Birlik yönetimine millî onur ve çıkarlarımızı bir kenara iterek gösterdiği anlamsız şirin gözükme gayretleri, hiç şüphesiz millî egemenlik ilkesine de açıkça zarar vermektedir. Kıbrıs ve Avrupa Birliği konusunda hükümetin ortaya koyduğu basiretsizlik ve ciddiyetsizlik, maalesef Irak Savaşı ve Türkmen kardeşlerimizin durumu konusunda da sergilenmiştir. Misak-ı Millî sınırlarımız içerisinde bulunan ve üç milyona yakın Türkmen soydaşımızın yaşadığı Musul, Kerkük ve Erbil gibi kentlerde bir avuç kendini bilmez eşkıyanın, tarihî ve kültürel varlığımızın bütün izlerini silmeye yönelik pervasız ve haddi aşan davranışlarına seyirci kalmıştır. Ancak mevcut iktidarın tutumu ne olursa olsun Türkmen kardeşlerimize yönelik mütecaviz tutumlar asla kabul edilmeyecek ve affedilmeyecektir. Yine, AKP Hükümeti'nin kararsız ve basiretsiz yönetim anlayışından cesaretlenen bir aşiret başı, “çadır devlet” kurma niyetini daha da ileri götürerek Kerkük’ün tarihini ve sosyolojik yapısını kirli emellerine alet etmeye kalkışmaktadır. Son günlerde yaşanan bu önemli gelişmelerin ciddiyetini ve vahametini kavramaktan bile çok uzak olan mevcut hükümet, en ufak bir kararlılık ve caydırıcılık gösterisinde dahi bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra, her yıl olduğu gibi bu yıl da sözde soykırım iddiaları gündeme taşınmakta ve Türk Milleti etrafındaki kuşatmaya bir yenisi eklenmektedir. Ermeni diasporası ırkçı ve kindar tutumundan vazgeçmeyerek gizli emellerine ulaşmaya çalışmaktadır. Unutulmamalı ki, geçen yüzyılın başında meydana gelen gelişmeleri çarpıtıp kaşıyarak bugünlere taşımanın hiçbir mantıkî ve insanî izahı yoktur. Dost ve müttefik olarak addedilen batılı ülkeler de, her önemli konuda olduğu gibi, sözde “soykırım teraneleri”ne prim vererek Türk Milleti ve devletine artık haksızlık etmekten vazgeçmelidir. Bugünkü temennimiz, şanlı İstiklâl Savaşımızın millet iradesiyle taçlandığı bir günün yıldönümünde AKP iktidarının tarihin uyarılarına ve Türkiyemizin yarınlarına daha fazla kayıtsız kalmamasıdır. Hiç şüphe yok ki, millî saygınlığımız gibi, birlik ve bütünlüğümüzün de özenle korunması gereken bir dönemde bulunuyoruz. Bu durumu idrak edip sahip çıkmayanları en başta gelecek nesillerin hayırla yad etmeyeceği açıktır. Kıymetli Vatandaşlarım, 83 yıl önce bu kutsal vatanı ve Meclis’i emanet eden Mustafa Kemal Atatürk’ü, dâvâ arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve rahmetle anıyoruz. Onların zoru başarma azmi ve kabiliyeti, milletlerine olan derin bağlılıkları, yeni bir yüzyılın başında karşı karşıya bulunduğumuz sorunları aşmamızda şüphesiz en büyük ilham kaynağımızdır. Bu vesileyle milletimizin ve bütün dünya çocuklarının bayramını bir kez daha can-ı gönülden tebrik ediyorum.
Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı |