Avusturya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu’nun 8. Büyük Kurultayında Yapmış Oldukları Konuşma. 8 Nisan 2012
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Avusturya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu’nun
8. Büyük Kurultayında Yapmış Oldukları Konuşma Metni.
8 Nisan 2012

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Her Biri Birbirinden Müstesna Muhterem Ülküdaşlarım,

Konfederasyonumuzun ve Federasyonumuzun Değerli Yöneticileri,

Geleceğimizin Teminatı Olan Sevgili Bozkurtlar ve Asenalar,

Kıymetli Basın Mensupları,

Hepinizi özlemle ve heyecanla selamlıyorum.

En kalbi sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Fransa Türk Federasyonu’nun 10. Büyük Kurultayı’nı gerçekleştirdik ve sizlere koştuk.

Bugün de Avusturya Türk Federasyonumuzun 8.Büyük Kurultayını yapıyoruz.

Partimizin Başkanlık Divanı üyesi ve milletvekili arkadaşlarımla birlikte aranıza, yanıbaşınıza geldik.

Bizleri kavuşturan Yüce Rabbime hamd ediyorum, şükrediyorum.

Kabına sığmayan coşkunuza şahit olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum.

Nurlu yüzünüzü görmekten, içtenlikle taşıdığınız milli şuuru hissetmekten ziyadesiyle memnun kaldım.

Anavatanımızdan hepinize kucak dolusu selamlar ve sevgiler getirdim.

Geride kalan toprağınızın, derenizin, ocağınızın, bucağınızın ve yörenizin kokusunu ve lezzetini getirdim.

Hepinize milletimizin şefkatini, duygusunu ve sevdasını getirdim.

Gösterdiğiniz yakınlığa, ilgi ve sıcaklığa müteşekkirim.

Huzurlarınızda, öncelikle bu kurultayın gerçekleşmesinde emeği ve katkısı geçen federasyon yöneticilerimize takdir ve teşekkürlerimi iletiyorum.

Gerçekleştirdiğiniz kurultay, Avrupa Türklüğünün çileli ve zahmetli tarihinin özeti, Türk milli kimliğinin ve Türk kültürünün korunması yolunda verilen ihtişamlı mücadelenin muhterem bir hatırasıdır.

Bugüne kadar yürüttüğünüz çalışmalar, Türk milletinin birlik ve beraberliğini, kültürel bütünlüğünü sağlayan, tüm çözücü etkilere rağmen ayakta tutan iftihar vesilesi olmuştur.

Bu toplantı aynı zamanda Türkiye’ye ve köklerine özlem duyan, vatan hasreti gözlerinde tüten vatandaşlarımızın kaynaşma ve dayanışma şölenidir.

Buradan çıkan neticenin en başta Avusturya’da yaşayan tüm kardeşlerime, siz kıymetli dava arkadaşlarıma ve arkasından da Avrupa Türklüğüne hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Kurultayın, Avusturya’da ikamet eden vatandaşlarıma daha çok birlik, daha fazla dostluk ve imrenilecek düzeyde bir dayanışma getirmesini diliyorum.

Bu teşkilatımızın fikir ve kanaat önderi olduğu kadar, hayat ve vücut bulmasında eşsiz bir liderlik gösteren merhum başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey başta olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm dava şehitlerimize de bu vesileyle Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Gurbet ellere tutunmak amacıyla, milli kimlik ve kültürünüzün pırıl pırıl kaynağı olan Anadolu’nun bağrından ayrılalı yaklaşık 50 yıl olmuştur.

Göz doldurucu mücadeleniz, içinde yaşadığınız yabancı toplumlar ile çatışmadan, hak ve özgürlükler seviyesinde her imkânı kullanarak, milli varlığınızı yaşatma yolunda önemli imkânlar sağlamıştır.

Özellikle beraber yaşadığınız yabancı toplumların, asırlarca Türk ve İslam değerlerine olumsuz baktıkları düşünülürse, kendinizi kabul ettirmeniz, buralara kök salmanız çok önemli bir sosyal hadisedir.

Vatanınızdan uzakta, kültürel kaynaklarınızdan uzaklaşmadan içinde bulunduğunuz ülkede ciddi bir imtihan verdiniz, vermeye de devam ediyorsunuz.

Irkçı eğilimlerin tuzak ve ithamlarıyla karşılaştınız.

Yabancı gördüklerine düşman kesilen, kendi toplumu ve milleti dışındaki insan varlığına katlanamayan sözde demokrasi özgürlük savucularını Avusturya’da da tanıdınız ve bildiniz

Eşitlik tekerlemelerini ağzından düşürmeyenlerin Türk ve İslam kıymetlerine şaşı bakışını en iyi sizler fark ettiniz, ne yazık ki bire bir de muhatap kaldınız.

Bu çevrelerin sinsi emellerine her dönem sizler buradan, bizler Türkiye’den vakıf olduk.

İçimizden buldukları işbirlikçi zihniyetlerle neler yaptırdıklarını, hangi dayatma ve tavizleri almaya çalıştıklarını da sizler gayet net olarak biliyorsunuz.

Bu itibarla, Avrupa Türk federasyonumuzun demokratik ve meşru zemindeki mücadelesiyle; soydaşlarımıza, vatandaşlarımıza ve dava arkadaşlarımıza bilgilendirici çalışmaları, yardımları son derece önemli ve  hayati derecede faydalıdır.

Çünkü tehdit ve tehlikeler her geçen çoğalmaktadır.

Yabancı kültür kuşatması her geçen gün yoğunlaşmaktadır.

Taciz ve tahrikler her geçen gün mesafe kaydetmektedir.

Bugün kurultayını yapmaktan heyecan duyduğumuz Türk federasyonumuzun varlık ve kuruluş amacı da;

Türk kimliğini yaşatmak ve yaymak;

Vatan bilincini, dava ruhunu korumak ve yaygınlaştırmak;

Türk milletine mensubiyeti daimi kılmak üzerine bina edilmiştir.

Bu nedenle yaptığımız kurultayın anlamı büyük ve saygıdeğerdir.

Avusturya’ya gelmeden önce, dün Fransa’da bulunduk.

Oradaki kardeşlerimin inanmışlığını ve heyecanını yaşadık.

Dertleştik, hasret giderdik, kucaklaştık ve gönül diliyle konuşmanın eşsiz tadını aldık.

Düşüncelerimizi, kanaatlerimizi ve gündemi meşgul eden bazı meselelerle ilgili görüşlerimizi paylaştık.

Doğruları, gerçekleri eğip bükmeden bir kez de Fransa’dan duyurduk.

Milletimizin hassasiyetlerini, beklentilerini ve Avrupa Türklüğü’nün taleplerini daha gür ve güçlü bir şekilde tekrar dillendirdik.

Yalandan, riyadan ve çifte standarttan beslenen yüzsüzlükleri afişe ettik.

Sömürgeci zihniyetlerin, emperyalist çevrelerin yüzüne ışık ve ayna tuttuk.

Tarihimizi sorgulamaya cüret eden haysiyet fukaralarına, milletimizi katliamcı gibi göstermeye kalkışan kötü niyetlilere mesaj verdik, tepki koyduk ve suçlamalarını kendilerine iade ettik.

Müslümanla teröristi bir gören, kutlu dinimizi terörist imal merkezi sunmaya çalışan ahlaksızlıkları muhataplarına aynen geri yolladık.

Böylesi sorumsuzlukları ve densizlikleri; sahiplerine ve taraflarına şamar gibi hatırlattık.

Milletimizin üstünden hesap yapan gafillere ders verdik, had bildirdik.

Unutmayınız ki;

Sizler kabul etmedikten sonra, Türk milletini yıkamayacaklar.

Sizler izin vermedikten sonra; şeref ve zaferle dolu geçmişimizi küçültemeyecekler.

Sizler rıza göstermedikten sonra; inancımızı, ülkümüzü ve ufkumuzu aşamayacaklar.

Bundan dolayı bir avuç çapulcu istiyor, küçük bir azınlık bekliyor ve malum mihraklar dayatıyor diye; aziz milletimize geri adım attıramayacaklar.

İnsan hakları böyle gerektiriyor, insan olmak bunu icap ettiriyor ve herkes böyle arzuluyor diyerek, Türklüğü tarihin eleğinden geçiremeyecekler.

Klan yapamayacaklar, obalara indiremeyecekler, aşiret haline dönüştüremeyecekler; yersiz, yurtsuz ve yarınsız mülteci haline getiremeyecekler.

Bizi hiçbir güç küme düşüremeyecek.

Geri plana itemeyecek, değersizleştiremeyecek ve itibarımızla oynamayacak.

Ve dünya başımıza toplansa, gök kubbe yere inse, mevsimler birbirine girse, güneş ters dönüp batıdan doğsa, geceyle gündüz yer değiştirse, Türk milletini, Cenab-ı Mevla’nın izniyle suçlu, cani ve katil göstermeye hiç kimsenin kudreti yetmeyecek.

Hevesler kursaklarda kalmaya devam edecek.

Hayaller kırılmaya, hedefler bozulmaya mahkûm olacak.

Umutlar tükenmeye, niyetler zelil olmaya mecbur kalacak.

Hangi oyunlar oynanırsa oynansın, üzerimize nereden gelirlerse gelsinler;

Kimliğimize sahip çıkacağız.

Ülkülerimize sadık olacağız.

Dinimizi, kutsal ve muazzez tüm değerlerimizi gözümüz gibi koruyacağız, kalbimizden uzaklaştırmayacağız.

Yeminlerimize bağlı kalacağız.

Yurdumuzu her şeyden aziz bileceğiz.

Türkçemizi yükselteceğiz, Türk-İslam kültürünü irfan ve hidayet kıblemizde yücelteceğiz.

Bunları; sizlerden aldığım destek ve kuvvetle söylüyorum.

Milletimizin büyüklüğüne sonuna kadar güvenerek ifade ediyorum.

Şanlı tarihimizin mirasına dayanarak, çılgın Türklerin destansı mücadelelerine inanarak iddia ediyorum.

Sözlerim temelsiz ve mesnetsiz değildir.

Haykırışım günü kurtarma ve durumu idare etme kurnazlığı asla değildir.

Yüreğimizden gelen duygular, ruhumuzun dallarından dökülen hisler ve ortada duran hakikatler neyse onu seslendiriyoruz, onun gereğini yapıyoruz.

Avusturya’daki hatıralar bize bu kapsamda ilham veriyor.

Viyana önlerine gelen şuur yolumuzu aydınlatıyor, yönümüzü çiziyor.

Ne var ki vuslata ermemiş rüyalar, yarım kalmış seferler ve tamamlanmamış işler bize mesuliyet yüklüyor, görev ve ödev veriyor.

İşte Viyana kapılarına dayanan ecdadımızın nesilleri bugün bu salonda.

Cenk meydanlarında yiğitlik sergileyenlerin ruhları bugün aramızda.

Cihanı titreten Sultan Süleyman Han’ın aziz anıları gönlümüzde ve ruhumuzda.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın cesareti, itaati ve iddiaları burada.

Bir fermanla başını teslim eden inanmışlığı aklımızda.

Allah Allah nidalarının sesleri kulaklarımızda, kılıç şakırtılarının izleri her tarafta.

Avrupalıların “Tanrı’nın Kırbacı” dedikleri Atilla’nın, bu coğrafyaya diz çöktüren iradesi hepimizin kafasında.

Belgrat’ı fetheden, Balkanları şimşek gibi geçen, Avusturya’ya gözünü diken kutlu iradenin torunları çok şükür ki bugün dimdik ayakta.

Avusturya Türklüğü; tüm heybetiyle ecdat yadigârını bağrına basarak ben varım diyor.

Çözülmedim, erimedim, dağılmadım ve dejenere olmadım diyerek duruş gösteriyor.

Yenilmedim, yabancılaşmadım, yozlaşmadım ve yılgınlığa düşmedim diyerek haber veriyor.

Teslim olmadım, zaaf göstermedim, taviz vermedim diyerek onurlu mücadelesini sergiliyor.

Sizleri tebrik ediyorum, asaletinizden dolayı kutluyorum.

Cenab-ı Allah hepinizden razı olsun.

 

 

 

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Gurbet, ayrılık ve özlem hepinizin ortak kaderi oldu.

Köyünüzden, bağınızdan, bahçenizden, tarlanızdan koparak buralara geldiniz.

Hısımınızı, akrabanızı, eş, dost ve arkadaşlarınızı geride bırakarak gurbetin zahmetli yollarına düştünüz.

Ömür verdiniz, ama benliğinizi vermediniz.

Çile çektiniz, ama boşa kürek çekmediniz.

Dertlere katlandınız, ama namerde katlanmadınız.

İşinizi kovaladınız, aşınızı aradınız, geleceğinizi kurtarma derdine düştünüz.

İz bilmediniz, yol bilmediniz, dil bilmediniz, yine de vazgeçmediniz.

Rızkınızın, nafakanızın peşinden Avusturya’ya kadar ulaştınız.

Ailenizi geçindirmenin, çocuklarınızı okutmanın ve iş sahibi yapmanın çabasında oldunuz.

Dürüstlükten uzaklaşmadınız, doğruluktan ayrılmadınız.

Dara düştünüz, ne var ki kimseye el açmadınız.

Üzüldünüz, belli etmediniz.

Yabancı diyarlarda hüzünlendiniz, hissettirmediniz.

Türkülerimizle duygulandınız, memleket haberleriyle heyecanlandınız.

Sazın sesiyle düş kurdunuz, anavatan kokusuyla teselli buldunuz.

Bir sebeple ayrı düştüğünüz vatanınıza;

Namık Kemal’de olduğu gibi; aşk ve karşılıksız bir sevgiyle tutuldunuz.

Ziya Gökalp’te bulunduğu gibi; sosyal yönüyle kavradınız ve yüreğinize bastırdınız.

Yahya Kemal’de ortaya çıktığı gibi; üzerinde alınteri ve ecdat kanı bulunan muazzam bir hazine olarak kabul ettiniz.

Türkiye’yi yakından takip ettiniz, başarısıyla övündünüz, olumsuzluklarla ve felaketlerle teessür halini yaşadınız.

Değerlerinizi yaşattınız, ilkelerinizden ödün vermediniz.

Ekmeğinize sahip çıktınız, namusunuzu, güvenirliğinizi her daim korudunuz.

Gözünüzde tüten yurdunuza bir gün varmanın hedefini koydunuz.

Ya nasip dediniz, nimeti Cenab-ı Allah’tan dilediniz.

Ya sabır dediniz, zorluklara göğüs gerdiniz.

Ülkemizi evinizde, derneğinizde, arkadaş sohbetlerinde sembolleştirdiniz.

Yaptığınız her işe alın terinizi, emeğinizi, göz nurunuzu döktünüz.

Bu soğuk günde, dağ yamacında kurulan bu kentin ortasında sımsıcak duyguları hepimize yaşattınız.

Milletimizin en büyük hasletlerinden birisi olan misafirperverliği en iyi şekilde gösterdiniz, ispat ettiniz.

Vuslatımızdan, kavuşmamızdan dolayı çok mutluyum.

Sizleri diri, iri, bir ve beraber gördüğüm için de son derece kıvançlıyım.

Aziz Ülküdaşlarım,

Değerli Kardeşlerim,

Bu güzel ve çok anlamlı toplantıda yaşadıklarımla, gördüklerimle, bana vatanımda olduğumu bir kez daha hissettirdiniz.

Belki aramızda binlerce kilometre mesafe olabilir.

Şartlar bizleri birbirimizden fiziki anlamda uzağa düşürmüş olabilir.

Ancak en samimi hissiyatımla söylüyorum ki, Türkiye’de olsak da gönüllerimiz sizlerle beraber, kalplerimiz sizler için atmaktadır.

Sizlere ve sizi siz yapan değerlerinize sahip çıkma mücadelesini bizler de anavatanda vermeyi sürdürüyoruz.

Bu vesileyle bizlere desteklerini esirgemeyen, bağlarını devam ettiren bütün kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

Bize güvenenlere mahcup olmamak için bütün gayretimizle çalışıyor ve önemli bir mücadele veriyoruz.

Gurbet ellerde de sizlerin Türk milleti, milli kimlik, kardeşlik ekseninde bir milli kucaklaşmayı sağlamaya çalışmanızı memnuniyetle karşılıyorum.

Bizleri zayıflatan, fitnenin büyümesine neden olan etnik ve mezhep temelli ayrımları mutlaka aşmak zorundayız.

Sanal farklılıklara aldanmayarak kucaklaşmayı ve buluşmayı sağlamak ve Türklüğün asaletini elbirliği ile tanıtmak durumundayız.

Sizler de anavatanınızdan uzakta, kalabalık bir nüfus ile hayat mücadelenizi bu topraklarda vermektesiniz.

Ülkemizi yönetenlerin sağlayamadığı iş, aş, eğitim gibi temel hayat ihtiyaçlarını burada, gurbet ellerde temin edebilmek için bulunuyorsunuz.

Çoğunuz vatan topraklarında doğdunuz ve buralara geldiniz; ancak, şimdilerde gurbette doğan bir nesil aranızdan yükselmeye başladı.

Burada yabancı toplumların ve değişik kültürlerin oluşturduğu bir düzen ve çevrede varlığınızı sürdürme gayreti içindesiniz.

Ben sizleri, bir ulu çınar gibi kollarını cihana uzatmış aziz milletimizin şerefli vatan evlatları olarak görüyorum.

Anadolu’dan buralara gelişinizden yaklaşık elli yıl geçmiş olmasına rağmen, çok şükür ki, Türk ve İslam değerlerini korumayı başarabilmişsiniz.

Anadolu yemeklerini yiyor, türkülerle göz yaşları döküyor, davul sesi ile coşuyorsunuz.

Çok zorlu şartlar ve sıkıntılı sürecin içinde anadiliniz Türkçeyi ve köklü kültürünüzü yaşatmış, Anadolu’nun esintilerini ne mutlu ki buralara taşımışsınız.

Türkiye’den uzakta, yılmadan, yıkılmadan, yorulmadan, milli kimliğiniz, kültürünüz ve geleneklerinizin için verdiğiniz mücadelede başarılı olacağınıza yürekten inanıyorum.

Bu diyarlarda milli kimliğimizin temsilcisi ve Türk kültürünün taşıyıcısı olarak yaşadığınız sıkıntıları da biliyorum.

Nitekim bugünlere kolaylıkla gelmediniz.

Hepinizin hayat hikâyesinde ayrı ayrı zorluklar, zahmetler, kaygılı uzun serüvenler var. Farkındayım.

Ancak çok şükür yaşadığınız ülkelerle derin ve ciddi çatışmalar yaşamadan, Anadolu’dan getirdiğiniz değerleri de koruyarak varlığınızı kabul ettirmesini bildiniz.

Sizler artık bu coğrafyalarda yabancı bir unsur gibi olmaktan çok uzak, bulunduğunuz toplumun bir doğal parçası halinde ve Türk kimliği ile yer almayı başardınız.

Sevindirici olan da budur.

Bugüne kadarki çabalarınız, Türk milletinin birlik ve beraberliğini, kültürel bütünlüğünü gurbet ellerde ayakta tutan iftihar vesilesi olmuştur.

Çok şükür ki, soydaşlarımız, çok farklı bir kültür ortamına girmiş olmalarına rağmen, demokratik kazanımların kendilerine sunduğu fırsatlarla, milli kültürümüzün dinamiğini kullanarak varlıklarını ve kimliklerini sürdürmeyi başarmışlardır.

Bugün milyonlarca vatandaşımız, Avrupa coğrafyasında tutunmuş, sadece el emeği ile değil, sayıları on binleri bulan işletmeler açarak sermaye birikimlerini de sağlayabilmişlerdir.

Yalnızca Avusturya’da değil,  dünyanın her yerinde; Türk ve İslam olmakla övünen, yaşadığı ülke kültüründe erimeden entegre olmuş kardeşlerimizin mevcudiyeti her türlü takdirin üzerindedir.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Yaşadığınız ülke ile Türkiye arasındaki ilişkilerin, zaman zaman gerginleştiğini biliyorsunuz.

Ancak, her olumsuzluğa rağmen sizler, bulunduğunuz ülkelerde barış ve huzur içinde yaşadıkça, sizler eğitim ve iş hayatlarınızda başarılara ulaştıkça, bizler bundan onur duymaya ve sizlerden güç almaya devam edeceğiz.

Bir taraftan bulunduğunuz ülkenin toplumuyla birlikte var olacak, diğer taraftan da millî değerlerimizle ve Türkiye’mizle bağlarınızı ve bağlantınızı hep canlı tutacaksınız.

Dileğimiz ve temennimiz bu yöndedir.

Sizinle tanışan, sizinle hayatı ve işyerini paylaşan Avrupalılar, Avusturyalılar da Türk milletine ve İslam dinine olan olumsuz kanaatlerini mutlaka değiştireceklerdir.

Bu katkı ise kültürler ve milletlerarası hoşgörüyü ve tahammülü mutlaka artırıcı etki yapacaktır.

Özellikle Avrupa kaynaklı hakaret kampanyalarına ve suçlamalara maruz kalan mukaddesatımıza ve inançlarımıza bakışı yumuşatacaktır.

Medeniyetler ve kültürler arasında ihtiyaç duyulan küresel hoşgörü anlayışı Türk milletinin Avusturya temsilcileri olarak sizlerin erdemiyle beslenecektir.

Sizler, Türk ve İslam ahlâk ve değerlerinin uzlaştırıcı ve huzur verici mesajları ile buna önderlik edeceksiniz.

Milletlerarası işbirliğinin en güzel örneklerini içinde yaşadığınız coğrafyalarda geliştireceksiniz.

Bizlere düşen görev de, öncelikle başta hükümet olmak üzere sizlerin haklarını koruyacak ve artıracak girişimlerin yapılmasını sağlamak, demokratik hakların bütün yönleri ile ve her alanda sizlere de uygulanmasına katkıda bulunmaktır.

Türkiye’mizin kalkınması yolunda gurbetten vereceğiniz destek ve himayenin yanı sıra, kazanmış olduğunuz deneyimlerin önemli yararlar sağlayacağına, gelişmemizin lokomotifi olacağına inanıyorum.

Desteklerinizle millet yolunda ve milliyetçilik sevdasında çok daha güzel hizmetlere mutlaka imza atılacaktır.

Bu vesile ile aziz milletimize dünyanın her yerinde daha büyük bir güçle, asalet ve şerefle temsil etme imkânı vermesini Cenab-ı Allah’tan diliyorum.

Ancak bütün temennilerimize rağmen işiniz elbette ki kolay değildir.

Önünüzde aşılması gereken önemli engeller vardır.

Vatanınızdan uzakta, yoğunlukla temsil ettiğiniz milli duygularınıza tuzak kurmak isteyenler çıkacaktır.

Bütün samimiyetinizle yaşamaya çalıştığınız dini hassasiyetlerinizi istismar edenler çıkacaktır.

Ben, bu tehditlerin, size demokratik imkân tanımak istemeyenlerin ve kültürel ablukaya almayı hedefleyenlerin tutumundan daha vahim olduğunu düşünüyorum.

P         Bu itibarla, uyanık olunuz.

P         Bozgunculara, yıkıcılara fırsat vermeyiniz.

P         İstismarcılara itibar etmeyiniz.

P         Tahrik ve tertiplere dikkat ediniz.

P         Birlik olunuz ve kucaklaşınız.

P         Tek bir ses, tek bir nefes olunuz.

P         Bir olunuz, diri olunuz, iri olunuz.

Gücünüzün Türk milletini, Türkçemizi, Türk kültürünü yaşatmaktan geçtiğini unutmayınız.

Sizlere varlık ve birlik yolunda başarılar diliyorum.

Türk milletinin yükselişi uğrunda yolunuz açık, mücadeleniz kutlu olsun.

Bu duygularla, aziz vatandaşlarıma, değerli ülküdaşlarıma ve burada olsun olmasın tüm vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Biliniz ki, milletimizin duası, desteği sizinledir.

Bu bakımdan yalnız ve sahipsiz değilsiniz.

İşte Milliyetçi Hareket, işte Türk milliyetçileri Avrupa Türklüğünü sahiplenmek ve yekvücut olmak amacıyla huzurlarınızdadır.

Sizler; bulunduğunuz ülkenin siyaset, ekonomi ve sosyal hayatında; iş ve eğitim alanlarında başarılı oldukça, üzerinize düşen görevi yapmış olacaksınız.

Bir kez daha vurgulamak isterim ki, sizin varlığınız, başarınız ve Türkiye sevginiz bizim için en büyük övünç kaynağıdır.

Konuşmamı bitirirken; mukaddesatımızdan aldığımız ilham ve güçle, Türk Milliyetçilerinin, ülküdaşlarımın; daha nice kurultayları, aynı şevk, heyecan ve coşkuyla idrak etmelerini temenni ediyorum.

Yüce Allah’ın, Türkiye'nin ve Türk milletinin geleceğine sahip çıkma mücadelesinde milliyetçilerin emeğini karşılıksız bırakmayacağına yürekten inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyor ve kucaklıyorum.

Kurultaya katılan herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Hepinize Cenab-ı Allah’tan sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Hepiniz sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun.

Ne mutlu Türküm diyene.