Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Sayın Başkan Değerli Milletvekilleri, Üyesi olmaktan gurur duyduğumuz ve bağrında şerefle millet vekâletini taşıdığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 92’nci kuruluş yıldönümünü kutluyoruz ve hayranlıkla idrak ediyoruz. Konuşmamın hemen başında; sizleri, ekranları başında bizleri izleyen temsil yetkisini taşıdığımız aziz vatandaşlarımızı, geleceğimizin güvencesi sevgili çocuklarımızı, şahsım ve parti gurubum adına sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. İftihar edilecek bir adanmışlığa eşlik eden derin manevi hassasiyet içerisinde; bir Cuma günü dualarla, kurbanlarla, Kur’an-ı Kerim ve Buhar-i Şerif tilavetleriyle açılan Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin 20’nci yüzyıldaki en önemli adımı ve eseridir. En yaşlı üye sıfatıyla Meclis’in ilk toplantısını idare eden ve açılış konuşmasını yapan Sinop Mebusu Şeref Bey’in de vurguladığı gibi; Türk milleti esaret vaziyetini şiddetle ve kesin olarak reddederek vekillerini Ankara’da toplamış ve kendi kaderine bizatihi kendisinin yön vereceğini ilan etmiştir. Sömürgeci güçlerin mütecaviz eğilimleri, acımasız davranışları, kanlı saldırıları, cinayetleri ve insanlıkla zerre kadar bağdaşmayan niyetleri Büyük Millet Meclisi’nin heybeti ve haşmeti karşısında gerilemiş ve geldiği gibi de gitmek zorunda kalmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi her şeyden evvel, bağımsızlığa duyulan bağlılığın, esarete gösterilen tepkinin ve millet egemenliğine karşı vazgeçilmez sadakatin adı ve tanımıdır. Milli varlığın mukaddes bir bütün olduğunun ispatı, parçalanamaz ve el uzatılamaz bir değer olarak bayraklaştığının teyit ve temini, çatısı altında bulunduğumuz kutlu Meclisimizin başarısıyla ve garantisiyle cihana duyurulmuştur. Fedakârlık; burada zirveye tırmanmış, vatan ve millet sevgisi buradan özgürlük kıvılcımını tutuşturmuştur. Anadolu’nun ortasında, o dönemin zor şartları altında; hilalin cihana meydan okuması, Türk milletinin hayat ve varlık haklarına sahip çıkması şüphesiz Büyük Millet Meclisi’nin üstün kabiliyeti ve mücadele azmiyle gerçekleşmiştir. Biliyor ve inanıyoruz ki, milletimiz ruh hali, taşıdığı yüksek erdemler, sahip olduğu mizaç ve karakteri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin doğmasında başlıca faktörler arasında yer almıştır. 23 Nisan 1920 tarihi, Ankara’nın çorak ve bataklık yaylasında yeni bir umudun, yeni bir başlangıcın ve yeniden ayağa kalkışın müjdesi ve emperyalizmin vatan topraklarında barınmayacağının kararlılık duyurusu olmuştur. Büyük Millet Meclisi bir yanda cepheleri yönetirken, öte yanda bağımsız ve onurlu yaşamanın esaslarını belirlemiş, bu uğurda ne gerekiyorsa da yapmıştır. Bu mecliste milli vicdanın geleceğe ait bütün arzu ve beklentileri bir araya gelmiş, Cumhuriyetimiz bu ortam içinde yeşermiş ve filizlenmiştir. Aynı anda; hem savaşan, hem de meşruiyet çizgisinden ayrılmayarak demokrasiyi kendisine pusula ve millet iradesini tek güç kaynağı olarak tayin eden böylesi demokratik müessese yapısına, o zamanki şartlar altında tesadüf etmek bir-iki istisna dışında neredeyse imkânsızdır. En karanlık günlerde, sarsılmak ve zaafa düşmek üzere olan milli iman buradaki inanç ve iddiayla canlanmış, nihayetinde de Ulus’taki taş binada somutlaşan millet iradesinin rehberliğiyle zafer şafağı İzmir’de sökmüştür. Zalimler, hainler, işbirlikçiler ve işgalciler ülkemizden kovuluncaya kadar, Büyük Millet Meclisi teyakkuz halini korumuş ve kutsallarımıza musallat olanlara karşı göğsünü siper etmiştir. Mütavazı, yarı karanlık, dar bir bina ve salonda; milletimizi hedefine alan tarihin en ağır felaketi, zulmü, baskısı, tahakkümü, esirlik ve aşağılık duygusu parlak bir karşı koyuşla etkisiz hale getirilmiştir. Kimi zaman kenarları avizeli gaz lambası, kimi zaman da mum ışığı altında sabahlara kadar süren ateşli ve gergin görüşmelerde, Türk milletinin tarihine yeni bir şeref sahifesi kendisi küçük, ama sonuçları tarih kadar büyük Ulustaki millet eserinden açılmıştır. Bu nedenledir ki, Büyük Millet Meclisi; 1918’de yenilmiş, yorulmuş, hırpalanmış bir halde bulunan Türk milletini, 1923’te muzaffer yapmış ve geleceği üzerinde hiçbir emel ve kirli niyetin müdahil olamayacağını göstermiştir. Büyük Millet Meclisi Malazgirt’in emanetini yere düşürmemiş, binlerce yıllık haysiyet ve itibarımızı lekeletmemiş, Türk milletinin gidecek, sığınacak veya vazgeçecek bir yurdu olmadığını gerek irfanıyla, gerek hamiyetiyle, gerekse de tutkusuyla ortaya koymuştur. Tarih, Gazi Meclisimizin bu muhterem ve hayranlık uyandıran ulvi vasfını her fırsatta gösterecek ve milli yürekler her şart altında bunu hayırla yâd edecektir. Bu itibarla sahibi olduğumuz bu milli değerin sırrına ve manasına her anlamda nüfuz etmek ve samimiyetle de yüceltmek hepimizin en temel görevleri arasında olduğu gibi, aynı zamanda da milli bir vecibesidir. Egemenliğin yegâne ve mutlak sahibi Türk milletinin temsilcileri olarak, sorumluluklarımızın farkında olmalıyız ve üstlendiğimiz milli vazifeyi yıpratmadan ve yaralamadan ileriye taşımalıyız. Millet egemenliğini yanlış yorumlayarak, kişisel heves ve hedeflerine meşruluk kılıfı geçirmeye uğraşanlar, dünün mana ve öneminden kendi hisselerine düşen payı almakta direnenler, küresel plan ve senaryolara sözcülük yapanlar Meclisimizin muhterem hatıralarından ders çıkarmalıdır. Dün vatanımızı tasfiyeyle uğraşan sömürgeciliğin icra memurlarına bugün dayanak ve destek olarak, komşu coğrafyaların kaos ve karmaşaya girmesini ısrarla arzulayanlar ve Batı’nın bölünme senaryolarını Müslüman alemine kabul ettirmeye çalışanlar elbette iyi niyetli ve dürüst olmayanlardır. Türk milletini cephelerde yenemeyenlere, birliğini gizli anlaşmalarla bozamayanlara ve bu coğrafyadaki mevcudiyetini ne yaptılarsa yok edemeyenlere, bugün güvenip teslim olmak kısa vadede muhataplarının iktidarlarını güvenceye alsa da, uzun vadede ortaya çıkacak vebalden asla kurtaramayacaktır. Kardeşlik bağlarımızı koparmak isteyenlere verilen her taviz, millet hâkimiyetini zedelemeye dönük her boyun eğme, tarihimizi çarpıtmaya cüret edenlere gösterilen her müsamaha eninde sonunda yıkımı ve çözülmeyi sağlayacaktır ki, buna bizim izin vermemiz, göz yummamız asla söz konusu olmayacaktır.
Muhterem Milletvekilleri, Kolay zahmetsizdir ve bununla birlikte ömrü de kısadır. Zor ve meşakkatli olan ise doğruya, hakk’a bütünüyle bağlanmak, milli ilke ve inançların çizdiği yoldan ayrılmamaktadır. Milletimiz vasiliği, vesayeti ve her türlü dayatmayı reddettiğini 92 yıl önce göstermiş, kolayı, basiti ve bedelsiz mutluluğa ulaşmayı elinin tersiyle itmiştir. Kanını, canını, emeğini ve her türlü imkânını bağımsız yaşayabilmek amacıyla seferber etmiştir. Bunu yaparken de seçtiği temsilcileri eliyle, bütün kuvvetini bu demokrasi yuvasında toplamış, fert ve zümre egemenliğini geri dönmemek üzere tarihin karanlıklarına göndermiştir. Türk milleti tam 92 yıl önce demokraside karar kılmış, iradesinin her şeyin önünde ve üstünde olduğunu haykırmış, bunun dışındaki her yol ve tercihe kapalı olduğunu açıklıkla ispatlamıştır. Bu nedenle ihtilal girişimleri, darbe düşünceleri veya demokrasinin anlamını bulanıklaştıracak fikir ve siyaset uygulamaları Gazi Meclisimizin birikim ve kazanımlarına saygısızlık, tahammülsüzlük ve inkârcılık anlamına gelecektir. Geçmişin olağanüstü şartlarında bile, açık ve çalışır bir vaziyette bulunan TBMM’nin, ruhunu incitecek, yetkilerini gasp edecek ve varlığını ortadan kaldıracak tavır ve yönelişleri masum görmek hiçbir şart altında düşünülemeyecektir. Demokrasinin geriye gitmesi, yap boz tahtasına çevrilmesi, sivil ve askeri zorlamalarla aşındırılması en başta büyük milletimizin emanetine aykırılık teşkil edecektir. Bu haliyle demokrasiyi kökleştirmek, derinlik kazandırarak teminat altına almak büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Bunun için de, ilk defa sivil nitelikli yeni bir anayasa yapım süreci önemlidir ve sonuca ermesi bizim açımızdan elzemdir. TBMM’nin değerli başkanının; kararlı, samimi ve gayretli çalışmalarıyla yürüyen Anayasa Uzlaşma Komisyonu, temsil edilen partilerin oy oranlarına bakılmaksızın verilecek katkı ve çabayla amacına ulaşmalıdır. Türk milleti hak ettiği yeni anayasaya, gelecek yıl kutlayacağımız TBMM’nin 93’ncü yıldönümüne kadar mutlaka kavuşmalı ve artık bu konu etrafında yapılan tartışmalar da uzlaşmayla ve olgunlukla bitirilmelidir. Önümüzdeki tarihi fırsat şahsi ve ideolojik çekişmelere kurban edilmemeli, siyasi hırslar belirlenen ilkelerin önüne geçmemelidir. Parti olarak biz bu sürecin olumlu bir şekilde yürümesi ve yeni bir anayasa hazırlanması konusunda elimizi taşın altına koymaya varız ve bunda da son derece kararlıyız.
Değerli Milletvekilleri, Milletimiz kendisi olarak kalabilmek için düne; yaşamak, ümitlenmek, değişmek ve ilerlemek için ise yarına muhtaçtır. Biz bu coğrafya üzerinde aynı dili konuşan, aynı geleneklere ve inançlara göre yaşayan, ortak çıkarları ve bu çıkarlara bağlı ortak gayeleri olan büyük bir aile olarak bin yıldır dimdik ayaktayız ve olmaya da devam edeceğiz. Bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletimizin bütünüyle birlikte yaşamasının teminatı ve güvencesidir. Bin yıllık kardeşliğin ileri ve son merhalesidir. Meclisin mukaddes ruhunu bölünmeye ve ayrılmaya alet etmeyi aklından geçirenlere hatırlatırım ki, yanlış hesap yine buradaki büyük millet kuvvetinden dönecektir. Milletimizin vicdan ve dimağı; bölünmeye geçit vermeyecektir. Sözde kimlik arayışında olanlar aradıkları ortam ve zemini bulamayacaklardır. Kavgayla değil barışla, çatışmayla değil uzlaşmayla, küslükle değil kucaklaşmayla, fitneyle değil kavuşmayla her meselemizin üstesinden geliriz ve her mihneti dün olduğu gibi bugünde aşarız. İnancım ve ümidim bu şekildedir. Milletimizin egemenlik yetkilerini doğrudan doğruya eline aldığı 23 Nisan tarihi, aynı zamanda sevgili çocuklarımız için de Bayram olarak kutlanmaktadır. Bu vesileyle bütün çocuklarımızın Bayramını kutluyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, egemenliğin aziz milletimiz tarafından kullanılmaya başlandığı 23 Nisan 1920 tarihinin 92’nci yıldönümünün yeni bir doğruluşa aracılık etmesini temenni ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bize emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kurucu kahramanları ve vatanımızın selameti için canlarını seve seve ortaya koyan muhterem şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun, kabirleri nur dolsun. Konuşmama son verirken ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi ve muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. |