Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
3 Mayıs Milliyetçiler Günü’nü huşu, hürmet ve kıvançla idrak ediyoruz. Türk milliyetçiliğinin bir asrı aşan fikir serüveninde, sahip olduğu anlam ve neden olduğu gelişmeler bakımından hayati bir yeri bulunan 3 Mayıs 1944 ruhunu ve yıldönümünü iştiyakla hatırlıyoruz ve yâd ediyoruz. Rahmetle andığımız merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın; cesur, atılgan ve geri adım atmayan milliyetçi dirilişe muhalefet eden ve bundan rahatsızlık duyan güruhla başlattığı mücadelenin yargıya taşınması 3 Mayıs hadiselerini ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda milliyetçiliğin de yargılandığı söz konusu hukuki süreçte, Türk milliyetçileri ilk kez sivil bir muhalefet olarak varlıklarını ispatlamışlar ve aidiyet hissiyle kendilerini feda etmeye hazır oldukları Türk milletini yüceltmek için her fedakârlığı yapacaklarını göstermişlerdir. Husumet yıldırımlarını milliyetçiliğin mukaddes bağrına düşürmeye çalışanlar çok şükür ki karşılarında, Türklüğün binlerce yıllık kutlu mirasını layıkıyla benimsemiş, yenilmeyi ve boyun eğmeyi aklından bile geçirmemiş bir yiğitlik ve azim bulmuştur. Bundan tam 68 yıl önce, milliyetçiliği gönüllerinde bayraklaştıran bir avuç yürekli dava insanı; inanmışlığın, adanmışlığın ve kararlılığın en mümtaz örneklerini zorluklara rağmen göstermiştir. Nitekim merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in aralarında bulunduğu 23 şuurlu milliyetçinin; Türk milletinin maddi ve manevi varlığına kast edenlere karşı gösterdiği anlamlı duruşun başlangıcı olan bu kutlu tarih, aynı zamanda Türk milliyetçilerine reva görülen eza ve cefa dolu bir dönemin de miladı olmuştur. Yarım metrekarelik bir alana sahip olan tabutluklarda; Türk milliyetçilerine yapılan işkenceler, onların Türk vatanına bağlılıklarını ve sevdalarını asla azaltmamış, aksine kamçılamış, sağlamlaştırmış ve daha da derinleştirmiştir. Muhatap kalınan çileler, çekilen eziyetler ve reva görülen zalimlikler milliyetçiliğin anlamına ve değerine zarar verememiş, belirlenen hedeflere ulaşma iddiasını zedeleyememiştir. 1940’lı yılların kamplaşmış toplum, taşlaşmış devlet yapısında; aklı, hakkı, irfanı ve ideali temsil eden milliyetçiliğin iftihar ve aziz isimleri, sonraki nesiller için de heyecan ve ilham kaynağı olmuştur. Diğer taraftan tıpkı 1940’lı yıllarda olduğu gibi bugün de, milliyetçiliği ırkçılıkla aynı kategoriye sokmaya; tek tipleştirici, daraltıcı ve boğucu bir yapıda göstermeye çalışan artniyetli ısrar ve kurnazlık gün geçtikçe farklı metotları kullanarak varlığını hissettirmektedir. Faşizmle milliyetçiliği, ırkla milleti bir ve aynı görmek, bu puslu alanda milliyetçi-ülkücü harekete yeni 3 Mayıs tezgâhları hazırlamak en hafif tabirle cahillik ve kalleşlik olarak tanımlanacaktır. Milliyetçiliğin birleştirici ve tamamlayıcı vasfını itiraf edemeyenler, dinamik ve gelişmeye açık yönünü kabullenemeyenler elbette milli varlık ve değer hükümlerinden alerji duyanlardır. Yarım, yanlış ve yanlı fikirlerle milliyetçiliği eleştirenler, buradan hareketle düşmanlık tohumlarının filizleneceğini müfterice iddia edenler, öncelikle yetiştikleri sosyal ve ideolojik muhitin beşinci sınıf kumaşına ve ayağa düşmüş kalitesine odaklanmaları gerekmektedir. Bilinmelidir ki, milliyetçilik geleceğin rehberi, içinde bulunduğumuz çağın eskimeyecek vizyonu, milletin yegane güvencesi, ekonomik gelişmenin motoru, demokrasi ve özgürlüklerin teşvikçisi ve yol arkadaşıdır. Milliyetçilik çağdaş, modern ve insana ait olan kıymeti önceliğine alan birlikte yaşama ve kardeşlik projesidir. Bu itibarla Türkiye’nin her alanda milliyetçiliğe ve milli yönelişe ihtiyacı olduğu kuşkusuzdur. Ayırma, dağıtma, bölme, dışlama, yabancılaştırma milliyetçiliğin lügatinde olmayan, milliyetçiliğin diline aykırı anormallikler olarak değerlendirilmeli ve böyle anlaşılmalıdır. Kaldı ki 3 Mayıs Milliyetçiler Günü’nün manası da burada aranmalı, beslendiği sosyal, kültürel ve ideolojik membaanın kaynağı da burada görülmelidir. Unutulmamalıdır ki, Türk Milliyetçiliği milletimize yabancı ve aykırı dayatmaları boşa çıkarmanın, onurlu ve bağımsız yaşamanın, Türk kimliğine sahip çıkarak, kendi geleceğimize egemen olma düşüncesinin fonksiyonel hale gelmiş bir ifadesidir. Destansı ve ibretlik bir mücadele sonucunda, hiçbir saldırının yıldıramadığı milliyetçi kahramanların manevi emanetlerine ziyadesiyle sahip çıktığımız ve bunu daha da ileri götürme konusunda tartışılmaz çaba içinde bulunduğumuz şüphesizdir. Bu duygu ve düşüncelerle büyük Türk milletinin ve değerli dava arkadaşlarımın ‘3 Mayıs Milliyetçiler Günü’nü kutluyor; milliyetçi kahramanları şükran ve minnetle anıyor; başta merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey olmak üzere, hayatlarını kaybedenlerle birlikte tüm dava şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.
|