26.06.2003 - Kıbrıs Raporu ve Selanik Zirvesi Hakkında Yapmış Oldukları Basın Toplantısı
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Kıbrıs Raporu ve Selanik Zirvesi Hakkında Yapmış Oldukları Basın Toplantısı
26 Haziran 2003

 

Değerli Basın Mensupları,

Türk Milleti’nin AKP’yi büyük vaatleri ve iddiaları karşısında tek başına iktidara getirdiği bilinmektedir. Bunun karşılığında AKP, Türk Milleti’nin gözünü boyamayı, şovu ve abartmayı tercih etmektedir.

Bugün çeşitli nedenlerle kamuoyunun sağlıklı bir şekilde oluşumu ve iktidarın icraatlarının çok yönlü eleştirip tartışılması mümkün olamamaktadır.

Bunun için, AB-Türkiye ilişkileri, çiftçinin perişan hali, ekonominin gidişatı ve Bakanların çelişkili açıklamaları sıradan olaylar gibi geçiştirilmektedir.

AKP zihniyetinin demokratikleşme anlayışının Türkiye’nin millî ve üniter yapısıyla uğraşmakla, etnik ve dinî ayrımcılığa çanak tutmakla sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.

Tarım Bakanı’nın “çiftçinin gözünü kara toprak doyursun” sözünden sonra, Başbakanın kamu işçileriyle alay etme anlamına gelen açıklamaları ortadadır.

Kamu işçisinin ücretlerinde artış yapmamayı büyük bir marifet olarak takdim etmekte, işçi sendikalarına gözdağı vermektedir. Türkiye açısından büyük bir talihsizlik olan bu çirkinliğe bir an önce son verilmeli, Türk işçisi ve çiftçisi mağdur edilmemelidir.

Sürekli eleştirmeye kalkıştıkları MHP’nin koalisyon ortağı olarak yaptıklarının bile gerisine düşen, Türk tarımını giderek uçurumun kenarına iten bir anlayış hüküm sürmektedir.

Bir taraftan ekonomik programa dört elle sarılıp başarıyla uyguladıklarını iddia edip diğer taraftan geçmişi karalamaya çalışmak, ancak ciddiyetsiz ve beceriksiz siyasetçilerin kullandığı bir yöntemdir.

Unutulmamalı ki, iktidar şikayet ve mazeret üretme yeri değil, çözüm üretme yeridir.

Şüphesiz, bu iktidar, her türlü çirkinliği ve yanlışlığı uydurma gerekçelerle gizleyip milletimizle dalga geçmektedir. Dış politikaya ve özellikle AB konusuna yaklaşımları da farklı değildir.

AKP yönetimi ve Hükümeti, AB üyelik sürecine can simidi gibi yapışıp çok yönlü olarak kullanmaya çalışmaktadır. İktidar, bir yandan aslında kayda değer hiçbir gelişme olmayan üyelik sürecini çok büyük bir başarı olarak takdim etmekte; diğer yandan da geçmişte bırakamadıkları emelleri ve hesapları için bir basamak olarak kullanmak istemektedir.

Bu durum çok tehlikeli bir dış politika zaafı anlamına geldiği için, hem art niyetli AB yöneticileri hem de Rum ve Yunan Hükümetleri AKP iktidarını bulunmaz bir fırsat olarak değerlendirmektedir.

Başbakanın Selanik Zirvesi’nde alınan kararları milletimize sunuş biçimi bu açıdan çok dikkat çekicidir. Sayın Erdoğan, Türkiye’nin itibarının ve dış politikasının en yüksek seviyede olduğunu ve takdir gördüğünü söyleme pişkinliğini göstermiştir.

AKP iktidarı ne yapmış da uluslararası kuruluşlar ve yabancı ülkeler tarafından takdir edilmektedir?

Tabi, AB yönetiminin her türlü dayatmasını emir telâkki eden bir ülke yönetimi görüntüsünün, yabancılar tarafından takdir edilmesi çok normal bir gelişmedir. Asıl anormal ve tehlikeli olan, AKP iktidarının bunun farkında değilmiş gibi ikircikli bir tavır sergilemesidir.

Unutulmamalı ki, Türkiye’deki bir iktidarı, her şeyden önce Türk milletinin ve tarihinin takdir etmesi gerekir.

Selanik Zirvesi’nde alınan kararlarla daha önceki zirvelerde alınan kararlar arasında temelde hiçbir fark yoktur. AB yönetimi ile Rum ve Yunan Hükümetleri, Türkiye karşısındaki stratejilerini uygulamaya devam etmektedir. Bu durumda, AKP, hangi gelişmeyle niçin övündüğünü millete açıkça izah etmelidir.

En son olarak Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde kabul edilen Kıbrıs Raporu da AKP iktidarının lobici ve teslimiyetçi unsurların güdümünde olduğunu kanıtlamıştır.

Türkiye karşıtı çevreler her fırsatı kullanarak ülkemizi köşeye sıkıştırmaya kalkışmakta; milli davalarından, haklarından ve değerlerinden sürekli geri adım atmaya zorlamaktadır.

Adı geçen raporda, Türkiye’ye çok haksız ve mesnetsiz ama çok maksatlı suçlamalar yöneltilmektedir. Türkiye “işgalci” sıfatından sonra “sömürgeci” suçlamasına da muhatap edilmektedir.

Açıkçası, Kıbrıs’ta “Enosis”i fiili olarak gerçekleştirme projesi adım adım uygulanmaktadır. KKTC içerisindeki işbirlikçiler de bu sürece maalesef bilerek hizmet etmektedirler.

Bunun karşılığında AKP iktidarı her zaman olduğu gibi ülkemizin onurunu ve çıkarlarını savunmaktan bile aciz durumdadır.

Bütün bu gelişmeler dahi AKP hükümetinin Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olduğunun bilincine varmasını sağlayamamaktadır. AKP yönetimi ve iktidarının gidişatı ülkemize giderek daha fazla zarar verecek boyutlara ulaşmaktadır.

Gaflet uykusundan biran önce uyanmaları, sadece ülkemiz açısından değil, kendi gelecekleri bakımından da çok yararlı olacaktır.

AKP iktidarının, aslında Türkiye’nin millî birliği ve bütünlüğü için büyük bir tehdit oluşturan İkiz sözleşmelerle ve Uyum paketleriyle de başı beladadır.

Türkiye karşıtlarının eline verilen çok büyük bir silâhı ifade eden İkiz sözleşmeler ve Uyum paketleri yakın bir gelecekte çok büyük tartışma ve sorunlara neden olacaktır.

AKP iktidarı ise vurdumduymazlığının ve ürkütücü duyarsızlığının hesabını veremeyecektir.

İktidarın millî değer ve duyarlılıklardan tamamen uzaklaşıp “teslimiyetçilik elbisesi” giydiğinin bir başka delili ise, ülkemizin bütün doğal zenginlikleri konusunda sergilediği “kapkaççı siyaset”tir.

AKP iktidarı, millî ve üniter devlet yapımızı peşkeş çekme konusundaki tavrını, ekonomik alanlarda da sergilemektedir. Böylece, AKP zihniyetinin ülkeyi “kurtarma politikaları”nın doğal zenginlikleri satma ve millî değerleri yok sayma üzerine kurulu olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu çarpık ve talancı siyasî anlayışın en son örneği, TBMM’nde görüşülen Maden Kanunu Tasarısı’dır.

Türkiye’nin tarihî ve millî kıymetlerinden sonra, yer altı zenginlikleri de peşkeş çekilmek istenmektedir.

Sadece bugünün değil, gelecek kuşakların da sahibi olduğu maden yataklarımız neye ve kime hizmet ettiği belli olmayan AKP iktidarının insafına terk edilemez. Hükümet, geleceğin en önemli stratejik madenlerinden biri olan Bor yataklarını yabancı kuruluşlara kurban etmekten vazgeçmelidir.

AKP yönetimi ve iktidarı, lobilere ve dış odaklara şirin gözükme ve aferin alma saplantısıyla Türkiye’ye büyük zarar verdiğini bir an önce kavramak zorundadır.

TBMM bugün millî görevini yerine getirmeyecek ise, ne zaman getirecektir?

Bilinmelidir ki, iktidardaki teslimiyetçi ve talancı zihniyet değişmediği sürece, Türkiye’nin yapısının değiştirilmeye çalışılacağı ve hatta “Türkiyeadının bile tartışmaya açılacağı günler uzak değildir.

Her kişi ve kurum artık adımını buna göre atmalıdır.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı