Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin Aziz Vatandaşlarım, Kıymetli Dava Arkadaşlarım, Genç Ülküdaşlarım, Bozkurtlarım, Muhterem Misafirler, Basınımızın Değerli Temsilcileri, Hepinizi saygı ve sevgiyle, Yüce Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Kocayayla’da 12. Türkmen Kurultayı’nda sizlerle birlikte olmaktan dolayı büyük bir gurur ve onur duyuyorum. Bu gün bizleri buluşturan Cenab-ı Allah’a şükürler olsun. Milletler kültürleriyle, medeniyetleriyle yaşarlar, adetleriyle, gelenekleriyle, görenekleriyle ayakta kalır ve yükselirler. Kendi milli kültür ve değerlerine sahip çıkan milletler her zaman diğer milletlerden büyük saygı ve takdir görürler. Biz Türk Milleti olarak, kültürümüzü ve medeniyetimizi, örfümüzü, adetlerimizi, geleneklerimizi yaşatmada hep büyük bir hassasiyet sergileriz. Her baharda-yazda, yaylalara çıkmak da, bunu büyük şölenlerle, toylarda, kurultaylarla unutulmaz kılmak ta bizim çok eski tarihlerden beri yapageldiğimiz, yaşayageldiğimiz güzelliklerdendir. Çok şükür ki, Milliyetçi Hareket’e gönül vermiş, inanmış, şuurlu dava insanları olan sizler, işte bu büyük misyonu, bu kutlu görevi yani tarihe ve milletimize karşı sorumluluğunu yerine getiren, milleti kökleriyle birlikte geleceğe taşıyan insanlarsınız. Bunun için burdasınız. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz. Huzurlarınızda, Osmanlı’nın yükseldiği ve yüceldiği bu topraklarda, siz gönlü her daim yüce dava arkadaşlarımla bizleri her yıl büyük bir titizlik ve gayretle biraraya getiren, bir vuslatı, bir büyük buluşmayı gerçekleştiren saygıdeğer il başkanımıza, il teşkilatımızın mensuplarına ve emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Kendilerini tebrik ediyorum. Kıymetli Vatandaşlarım, Saygıdeğer Türkmen Hanımları, Beyleri, Değerli Basın Mensupları, Bu büyük günde, bu gönülden gönüle yol bulan, yüreği Türklük için atan siz kıymetli kardeşlerimle paylaşmak istediğim çok önemli konular bulunmaktadır. Bu konuların başında da, hiç şüphe yok ki, siyasi iktidarın Türkiye’nin geleceğini karartan, umutlarını tüketen, milli davalarında ve duyarlılıklarında zaafiyetler oluşturan tavrı ve uygulamaları gelmektedir. Ne yazık ki, dış politikasını taviz ve “ver kurtul”, iç politikasını “at kurtul”, “sat kurtul”, “başkalarını suçla kurtul” üzerine endekslemiş olan iktidar Türkiye’yi büyük bir kaosa ve krize doğru götürmektedir. Hepinizin de çok yakından takip ettiği gibi, başından beri Irak politikasında ve özellikle Kuzey Irak konusunda Türkiye’nin yıllardan beri ısrarla takip ettiği hassasiyetleri bir çırpıda yok sayan bu Hükümet, Askerlerimizin gözaltına alınması ve sonrasında gelişen süreçte büyük bir basiretsizlik örneği sergilemiştir. Krizin sürdüğü uzun saatler boyunca diplomasi ve uluslararası hukuktan kaynak ve meşruiyet bulan tepkileri bile ortaya koymakta aciz kalmıştır. Sonrasında, müzakere masasına oturulduğunda dahi Türk milletinin vicdanını sızlatan, onurunu ve gururunu zedeleyen bu hadisenin üzerinde duramamıştır. 1947 yılından beri ilişki içerisinde olduğumuz, stratejik ortağımız, müttefiğimiz dediğimiz bir ülkenin hukuk ve insanlık dışı davranışını sineye çekmiştir. Bu ürkek ve cesaretsiz siyaset tarzı, kahraman mehmetçiğe yapılan kabul edilemez muamele kadar vahim bir gelişmeyi daha beraberinde getirmiştir. 25 kişilik Irak Geçici Hükümet Konseyi’nde nüfusu ile orantılı olarak en az dört kişiyle temsil edilmesi gereken Türkmenler’e bir kişilik yer verilmiştir. O bir kişiyi de kimse tanımıyor, bilmiyor. Barzani, Talabani burada yer alırken Irak Türkmen Cephesi’nin liderine yer verilmemiştir. Bölücü PKK/KADEK’le irtibatlı bir isim temsilci olabilmiştir. Peki, Türkiye ne yapıyor? Hükümet ne yapıyor? Buradan soruyorum onlara: Siz kimin hükümetisiniz? Neden milletimizin haklı davasını savunamıyor, menfaatlerini kollamıyorsunuz? Kime ne söz verdiniz de sesiniz çıkmıyor? Bu millet, yüreği kan ağlar-incinirken siz neden en ufak bir rahatsızlık duymuyorsunuz? Milletimiz, askerlerimizin neden ve kimlerce gözaltına alındığını iyi biliyor ama sizi bilmiyor. Sizi kim, nasıl esir aldı? Neredeyse her cümlesine “Bakkal dükkanı değil, devlet idare ediyoruz” diye başlamayı alışkanlık haline getiren sayın başbakan, böyle devlet idaresini nerede görmüş de kimden öğrenmiş? Bu mudur devlet idare etmek? Allah muhafaza, bu devleti batırmak, bu milleti zillete düşürmek midir bunların emeli, hedefi? Muhterem Dava Arkadaşlarım, Saygıdeğer Misafirler, Avrupa Birliği’ne uyum gerekçesiyle paket üstüne paket açıyorlar. Millet Meclisi’ni adeta bu yıkım yasalarının imalathanesi haline getirdiler. Avrupa Birliği’nin en sorumlu ağızları bu güne kadar yaptıklarının Türkiye’yi oyalamak için olduğunu dile getirmekten çekinmiyorlar. Genişlemeden sorumlu komiser’in “Türkiye’yi almayacağız” sözleri gazetelerin manşetlerine taşınıyor, oradan ses kasetleriyle elden ele dolaşıyor. Bu haberlere yalanlama bakıyorsunuz bizim Hükümetimizden geliyor, “Yok öyle şey” diyorlar. Hâlâ milleti oyalamanın, kandırmanın ve kendi gizli gündemlerini uyum sürecinin bir parçası gibi gerçekleştirmenin peşinde koşuyorlar. Hâlâ, her adımda Türkiye’yi kaosa ve acziyete doğru biraz daha yakınlaştıran faaliyetlerini sürdürüyorlar. Umut tacirleri, AB Trencileri şimdi yine aynı yalanlarla, kandırmacalarla milletimizin karşısındadır. Yine bu milletin değerleri ve menfaatlerini haleldar edecek konuları aynı kılıfla önümüze sürmektedir. Bakın şu uyum paketlerine, ikiz yasalara bunlardan hangisi bu milletin işine yarayacak, bu millete hayır getirecek? Milliyetçi Hareket olarak, biz buradan yüce milletimize bir kez daha söylüyoruz: Bu paketleri daha pek çok paket izleyecektir. Bu iktidar her tavizi verecektir. Avrupa Birliği’nin her dediğini yapacaktır. Yakın gelecekte önümüze bu kez de Ege sorunu, karasuları, fır hattı konuları getirilecektir. Yani Türkiye, milli meselelerine sahip çıkamayan bu zihniyet döneminde fiilen kuşatılacaktır. Kıymetli Misafirler, Yiğit Bozkurtlarım, Ülküdaşlarım, Dışarıya karşı bu acziyet, bu tam teslimiyet tablosunu çizen Hükümet, içerde de göz boyama, gündem doldurma ile gününü kurtarmanın peşindedir. Acil eylem planlarının acizlik belgesi haline dönüştüğünü artık hem kendileri, hem de bütün milletimiz çok iyi görmektedir. Sürekli gerginlik üreterek, sürekli geri adımlar atarak günü kurtarma stratejileri çok iyi bilmeliler ki, onları kurtarmayacaktır. Çirkin, saldırgan ve karalama siyaseti ile iktidar olanlar, dün neyi tenkit etmişlerse bugün umut olarak ona sarılmış vaziyettedirler. Geldiklerinde IMF’ye kapıyı göstereceklerini, yeni bir tarz geliştireceklerini söyleyenler bu gün programa bağlılıklarını hep bir ağızdan söyler hale gelmiştir. Öyle ki, iktidar mensupları, programdan sapma olacak gerekçesiyle işçinin, memurun, emeklinin, dar gelirlinin alın terini, emeğinin karşılığını vermemekte direnmektedir. İşçiye, memura verdiği komik zamma kaynak yaratma gerekçesiyle ek vergi paketleri yürürlüğe koymaktadır. Bir yerde kaşıkla verdiğini kepçeyle geri tahsil etmektedir. Siyasette ve bürokraside kirlenmeden yakınarak işbaşına gelenler dün yaptıklarının hesabını vermekten aciz kaldıkları gibi, bu gün yeni yeni sabıkalarla millet huzurundadır. Bakanlarının, bürokratlarının yolsuzluk ve suistimallerinin kokusu şimdiden ayyuka çıkmış vaziyettedir. Derin denizlerden, batık şirketlere, naylon faturalardan, sit alanı ve orman arazilerinin talanına kadar her vesileyle kendileri için birşeyler yapmanın telaşı içindedir. Kıymetli Bursalılar, Aziz Dava Arkadaşlarım, Bugün, maalesef böylesine kötü, böylesine beceriksiz ve basiretsiz bir yönetim işbaşında olsa da, Türkiye asla sahipsiz değildir. Asla yarınsız değildir. Türkiye’nin sahibi de, yarınları da bizleriz. Sizlersiniz. Bunun içindir ki, başı dik, alnı açık, gönlü yüce, yüreği vatanı ve milleti için çarpan siz dava adamlarının, imanının, inancının, ülküsünün tavizsiz takipçileri ülküdaşlarımın her zamankinden daha fazla çalışması, daha fazla gayret ve fedakarlık içerisinde olması gerekmektedir. Dün olduğu gibi, bu gün de, yarınlarda da, bu milletin içinde bulunduğu her türlü zorluğa göğüs gerecek, her türlü güçlüğünü yenecek olan bizleriz. Sizlersiniz. Sizler, hiçbir zaman ve hiçbir şartta asla yılmadınız, yılgınlığa düşmediniz, mücadeleden vazgeçmediniz. Bu ülkeyi karşılıksız sevdiniz. Yüce Allah’a şükürler olsun ki, geçmişi hep çile ile, cefa ile ama şan ile, şeref ile dolu bir camiayız. Cenab-ı Hakkın izniyle, gelecek günlerimiz de bu camianın, bu kutlu dava adamlarının elinden çok güzel olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Hepiniz sağolun var olun, Allah’a emanet olun.
Dr. Devlet Bahçeli |