Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Bölücü terör örgütü PKK’nın ardı ardına düzenlediği kanlı ve alçak eylemler, bugünkü zaman diliminde ülkemizin en önemli sorunu haline gelmiştir. Bu itibarla Türkiye yakın tarihinin en büyük risk ve tehlikesiyle yüz yüzedir. İnsanlık kasapları en ufak acıma ve insaf duygusu göstermeksizin seri cinayetlerini sürdürmektedir. Türk milleti her gün acı bir kaybıyla sarsılmakta ve yüreği dağlanmaktadır. “Analar ağlamasın, silahlar sussun, barışın dili hâkim olsun, tetikten eller çekilsin, kan dursun” dedikçe terör şımarmış ve saldırılarını her gün artırmıştır. Ülkemiz bölücülük tuzağına basiretsiz ve millet gerçeğini idrak edemeyenler tarafından göz göre göre sürüklenmiştir. Artık vatanımızın her köşesi terörün hain ve melun tecavüzlerine açık ve müsait hale gelmiştir. Bugün İzmir’in Foça ilçesinde, bir askeri aracın geçişi esnasında, PKK militanlarının yola tuzakladıkları patlayıcıları infilak ettirmeleri ve açtıkları ateş sonucunda bir askerimiz şehit, çok sayıda askerimiz de yaralanmıştır. Dün Şırnak Kato Dağı’nda yapılan operasyonlar sırasında mayın patlaması neticesinde de bir uzman çavuşumuz şehit, ikisi de yaralanmıştır. Şehitlerimize bu vesileyle Cenab-ı Allah’tan rahmet; kederli ailelerine, sevdiklerine, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı diliyor, yaralılara ise acil şifalar temenni ediyorum. Özellikle İzmir’deki vahim ve ibretlik hadise bölücü terörün ülkemizin her tarafında ölüm tezgâhını kurduğunu ve korkuya kapılmaksızın varlığımıza musallat olduğunu göstermiştir. Maalesef Türk vatanı PKK kuşatması altına alınmış ve soluk alamaz hale getirilmiştir. Bu rezalet ve ihanet adım adım bu aşamaya ulaşmış ve terör namlusu Türk milletine yerli ve küresel işbirlikçiler eliyle çevrilmiştir. AKP hükümeti, bölücülüğün önünü açan ve rotasını çizen yaklaşım ve tercihleriyle içinde bulunduğumuz hazin ve hüsran dolu olayların meydana gelmesinde başlıca müsebbipler arasında yer almıştır. İktidarın takip ettiği yanlış ve hezeyan dolu politikalar terör illetinin şımarmasında ve amaçlarına ulaşması hususunda ümit ve heyecan kaynağı olmuştur. Bölücülük AKP’yle dirilmiş, terör AKP’yle cesaret kazanmıştır. Suriye’nin kuzeyinde bulunan Kobani ve Afrin’de, kontrolün PKK tarafından ele geçirildiğinin Dışişleri Bakanı tarafından itiraf edilmesi de, AKP’nin mağlubiyet ve acziyet psikolojisini peşinen kabul ettiğinin en açık kanıtıdır. PKK etrafımızı sarmakta, Türk vatanını içten ve dıştan en üst düzeyde taciz etmektedir. Elbette bunların hesabı ve vebali muhataplarından mutlaka sorulacak, yapılanlar kimsenin yanına bırakılmayacaktır. Türk milleti olan biten her şeyin şuurunda ve farkındadır. Şemdinli’den büyükşehirlere kadar uzanan terör kuşağının, acımasız ve vicdansız emellerin tayin ettiği hedeflere ulaşamayacağını herkes anlayacak ve eninde sonunda şahit olacaktır. Bu ortam karşısında Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa’nın 93 ncü ve Meclis İçtüzüğü’nün 7 nci maddesi kapsamında genel görüşme önergesi vererek TBMM’ni 14 Ağustos 2012 tarihinde toplantıya çağrılması konusunda harekete geçmiştir. Gerekçe olarak da, tırmanan terör ile Suriye ve Irak’la ilişkiler bağlamında ülkemizin karşı karşıya olduğu iç ve dış tehditler gösterilmiştir. Şüphesiz TBMM, millet iradesinin tecelli ettiği ve somutlaştığı mehabet dolu bir kurum olarak hiçbir şeyle kıyas kabul etmeyecek demokrasi eseridir. Türk milletinin temel ve hayati konularının Meclis çatısı altında konuşularak çözüme kavuşturulması bizim de savunduğumuz ve üzerinde kararlılıkla durduğumuz vazgeçilmez bir prensiptir. Ancak CHP’nin teklifi çözüm merkezli olmayıp, terörle mücadeleyi sulandıracak ve savsaklayacak niteliklerle maluldür. İçinden geçtiğimiz zaman diliminde terörle mücadele görevi tam anlamıyla hükümetin ve güvenlik güçlerinin yetkisi altındadır. Türkiye’nin üniter yapısının korunması, milli güvenliğinin sağlam esaslara bağlanması, yakın veya uzak tehdit ve saldırılara karşı emniyetin tesis edilmesi öncelikle hükümetin yasa ve anayasayla belirlenmiş görevleri arasındadır. Bu itibarla TBMM’nin bu şartlar altında toplanıp herhangi bir konuyu görüşmesine gerek ve ihtiyaç bulunmamaktadır. CHP’nin, bölücülüğün siyaset kontenjanı olan BDP’nin önerisine çivileme dalarak sahiplenmesi, PKK’nın Şemdinli’den açmaya çalıştığı hıyanet istikametini Meclis’e çevirmeye çalışması asla kabul edilemeyecektir. Kaldı ki anamuhalefet partisi tarafından Meclis’e sunulan genel görüşme önergesinin gerekçesinde; sorunların çözümü paralelinde daha önce yapılan önerilerin geçerliliğini koruduğu belirtilmektedir. Bu bile başlı başına CHP’nin sözde Kürt sorunu çerçevesinde seslendirdiği ipe sapa gelmez kabullerinin hala arkasında durduğunu ve Meclis’i PKK’ya muhatap yapmaya çalıştığını göstermektedir. Oslo görüşmeleri bu defa da CHP eliyle ve daha sinsice ve değişik bir yöntemle hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. CHP’nin BDP’yi de yanına alarak Meclis’te bulunması ve ikisinin barış masası kurulması gibi PKK tezlerini toplantı yeter sayısını bulmaları halinde konuşmaları kendi bilecekleri bir iştir. Ne var ki Milliyetçi Hareket Partisi’nin, CHP’nin, dolayısıyla BDP ve PKK’nın kurnazca taktik ve adımlarına itibar etmesi, bu kapsamda Meclis’te genel görüşme yapılmasına sıcak bakması hiçbir şart altında düşünülemeyecektir. TBMM’nde beş saat görüşme yapılacağına, bölücü teröre karşı beş saat daha fazla mücadele edilmesi daha faydalı ve hayırlı gelişmelere kapı aralayacaktır. Ayrıca CHP’nin bazı temsilcilerinin partimizi tariz ve tezyif edici çirkin benzetme ve üslupları asla benimseyeceğimiz ve hoş göreceğimiz bir durum da olmayacaktır. Şayet Meclis’teki görüşme çağrısını AKP yapmış olsaydı, Milliyetçi Hareket Partisi’nin tıpış tıpış katılacağını dillendirenler evvela şunu bilmelidirler ki, kendilerinin düşünce ve eğilimleri PKK’nın davetine koşa koşa giden pespayelikle aynı çizgi ve noktadadır. BDP ve PKK’nın kılavuzluğuna gönül rızasıyla dahil olan ve sözde Kürt sorunu doğrultusunda AKP’yle kardeş hale gelen CHP’nin, MHP’ye söz söyleyebilmesi için kırk fırın ekmek yemesi bile kafi gelmeyecektir. Bununla birlikte CHP genel başkanının, dış politika ekseninde partimize millilik dersi vermeye yeltenmesi de boyunu ve haddini aşan bir konu olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi; sağduyulu, uzlaşmaya açık, hoşgörülü, sorumlu, duyarlı ve meselelere başkent Ankara ölçeğinden bakan duruşuyla Türk milletinden başka hiçbir makam veya kesime hesap vermeyecek kadar kendinden emin ve iradelidir. Muhalefet etmenin eleştiri kadar, milli konularda gerektiği ve lazım geldiği zaman siyasi iktidara destek verilmesi olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle CHP’nin hem nalına, hem mıhına vuran çelişkili ve oynak politikalarıyla bize durum ve görev hatırlatma yapması hem boşuna hem de beyhudedir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin kimseden, hele hele Cumhuriyet’in kurucu felsefesiyle yollarını ayırarak, BOP’un bahçesine kundakta düşen CHP’den öğreneceği ve alacağı bir şey olmayacaktır. Bugün bölücü terörle mücadele AKP hükümetinin görev ve sorumluluğu altındadır. Türkiye’nin varlığı, Türk milletinin devletiyle birlikte bekası küresel planların tetikçisi bölücü örgütün tasfiyesiyle bire bir ilişkilidir. Bu yüzden terörle mücadele veren kahramanların daha fazla desteklenmesi, hükümetin doğru yola girmesi için teşvik edilmesi vatanımızın ve milletimizin geleceği açısından mecburiyettir. Bundan böyle AKP’nin uygulayacağı politikalar, alacağı kararlar ülkemizin akıbetini yakından etkileyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda AKP’nin terörle mücadele politikalarını hassasiyetle izlemekte, atacağı milli ve tavizsiz adımların yanında olup süreci titizlikle takip etmektedir. Nitekim, hükümeti yanlıştan çevirmek ve milli niteliği olduktan sonra vereceği mücadeleyi desteklemek Milliyetçi Hareket Partisi’nin ısrarla takip edeceği bir yöntem olmayı sürdürecektir. Bu kapsamda gün konuşma değil, terörün belini kırma ve bölücülüğün kökünü kazıma günüdür. Bunun için yapılacaklar belli ve ortadadır. AKP hükümetinin elini çabuk tutması ve millet görevini lekeletmeden şerefle taşıması siyasi namus ve haysiyet meselesi olacaktır. Nitekim Kandil’e Türk bayrağını çekmek ve Türk jeopolitiğinin icaplarını yerine getirmek ihmal edilemeyecek bir vazife olarak AKP’nin önündedir. Unutulmamalıdır ki, eğer şu anki atalet ve teslimiyet devam ederse AKP hükümeti; siyasetten ve milletimizin gönlünden silinecek ve Türk tarihine teröre teslim olan çürümüş bir zihniyet olarak kara harflerle geçecektir.
|