Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Gaziantep’teki Bombalı Saldırıyla İlgili Yapmış Oldukları Basın Toplantısı Metni. 22 Ağustos 2012 - Gaziantep
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Gaziantep’teki Bombalı Saldırıyla İlgili Yapmış Oldukları Basın Toplantısı Metni.
22 Ağustos 2012 - Gaziantep

 

Sayın Basın Mensupları

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Gazilik unvanını vatan ve millet mücadelesiyle hak eden bu şehrimizde, vuku bulan bombalı saldırıyla ilgili görüş ve düşüncelerimi ifade etmek amacıyla bu basın toplantısını düzenlemiş bulunuyoruz.

Değerlendirmelerime geçmeden önce hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Gaziantep’in acısını, üzüntüsünü ve sıkıntılarını paylaşmak, iki gün önceki menfur saldırıda hayatlarını kaybeden kardeşlerimize son görevimizi yapmak maksadıyla başkanlık divanı üyesi ve milletvekili arkadaşlarımla birlikte bir heyet halinde bu şehrimizdeyiz.

Zor ve acı verici hadiselerin yaşandığı mübarek Ramazan ayını ve bayram günlerini geride bıraktık.

Maalesef geçtiğimiz günler ve haftalar; Mehmetçiklerimizin, polislerimizin, korucularımızın ve vatandaşlarımızın hayat ve varlık haklarına diş bileyenlerin faaliyetlerine fazlaca şahitlik etmiştir.

Din, dinayet, millet ve milliyet demeden zalimliğini, pespayeliğini ve insafsızlığını her fırsatta gösteren bölücü terör acımasızca saldırılarını sürdürmüştür.

Merhametten nasibini almayan tetikçiler, insanlıkla yollarını tamamen ayıran kiralık katiller mübarek günlerde zıvanadan çıkmışlardır.

Allah korkusu, millet saygısı ve insan sevgisi taşımayan kara kalpliler bayramı da, Ramazan ayını da hepimize zehir etmişlerdir.

Emin olun, acıma ve şefkat duygularını tamamen yitirmiş bu uğursuzların vicdansızlıkları tarifsiz ve benzersizdir.

Mübarek Ramazan Bayramı’nın ikinci gününde, Gaziantep’te terörün vahşet ve iğrenç yüzü ne yazık ki bir kez daha kendisini göstermiştir.

Gözü dönmüş canilerin kanlı eylem ve emellerinden hiçbir suçu günahı olmayan insanlarımız da payını almıştır.

İnsanlık kasapları; sivil, masum, çocuk, kadın, genç ve yaşlı demeden alçakça saldırılarını icra etmiş ve can almaya devam etmiştir.

Aziz milletimizin olanlardan dolayı ne dayanacak hali, ne de sabredecek zamanı kalmıştır.

Teröristler hükümetin atalet, acziyet ve miskinliğinden istifade ederek Türkiye’nin her yanını eylem sahası haline dönüştürmüş, kan borsasını her yöremize kurmuştur.

İki gün önce, Gaziantep’te bomba yüklü bir aracın uzaktan kumandayla infilak ettirilmesi sonucunda ortaya çıkan felaket tablosu bunun en açık kanıtı olmuştur.

Şehitkâmil ilçemizdeki Karşıyaka Polis Merkezi önünde meydana gelen menfur saldırıda 9 vatandaşımız şehit düşmüş, 4’ü ağır olmak üzere 66 vatandaşımız da yaralanmıştır.

Milletçe acımız büyük ve öfkemiz taşma noktasına kadar kabarmıştır.

Ahlaksızca, kalleşçe ve canice yapılan bu saldırganlığı tüm gücümle lanetliyorum.

Bununla birlikte Hakkâri’de, Zap Karakolu’ndan devriye görevi için çıkan zırhlı bir aracın, Kırıkdağ Köyü yakınlarında mayınlı saldırıya uğramasıyla da iki uzman çavuşumuz şehit, bir askerimiz de yaralanmıştır.

Gaziantepli Uzman Çavuş Mehmet Can ve Hatay’lı Uzman Çavuş Yusuf Seyhan vatan ve millet yolunda aramızdan ayrılmışlardır.

Ayrıca Şırnak’ın Uludere ilçesi Gülyazı Köyü’nde güvenlik tedbiri almak maksadıyla bölgeye intikal eden ve içinde askerlerimizin bulunduğu minibüsün uçuruma yuvarlanması neticesinde 9 Mehmetçiğimiz ve 1 korucumuz şehit olmuştur.

Bu trajik kazada 4 askerimizle birlikte 1 sivil yaralanmıştır.

Hem Gaziantep’te, hem Hakkari’de, hem de Şırnak’ta kaybettiğimiz vatan evlatlarına Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor; ailelerine, Gaziantepli vatandaşlarıma ve Türk milletine sabır ve başsağlığı temenni ediyorum.

Sayın Basın Mensupları,

 

Bilhassa son terör olayının neden Gaziantep’te düzenlendiği, bu aziz vatan köşesinin niçin seçildiği üzerinde mutlaka durulmalıdır.

Türk milletinin birliğinden ve bütünlüğünden rahatsızlık duyanların Gaziantep’i seçmesi tesadüf olmasa gerektir.

Bu güzel şehrimizin en işlek caddelerinden birisinde patlatılan bombanın tam anlamıyla arkasında kimlerin durduğu ve hangi amaçları gözettiği net olarak açıklığa kavuşturulmalıdır.

Olayda güvenlik ve istihbarat eksikliklerinin olup olmadığı, bomba yüklü aracın olay mahalline nasıl sevk edildiği konuları da vuzuha erdirilmelidir.

Pek tabiidir ki, meselenin üzerindeki sis bulutu aydınlatılmalıdır.

Bu kapsamda karşımıza üç seçenek çıkmaktadır:

Bu saldırı ya PKK terör örgütünün doğrudan doğruya bir işidir.

Ya Suriye veya diğer bazı bölge ülkelerinin istihbarat teşkilatları vasıtasıyla PKK’ya ihale ettiği ve AKP zihniyetinin Suriyeli muhalifleri destekleme inadına kanlı bir karşılıktır.

Ya da Türk milletinin mevcudiyetinden rahatsız olan ve kardeş kavgasına düşmesini projelendiren küresel güç odaklarının yine bölücü terör örgütüne verdiği cinayet görevidir.

Açıkça söylemek isterim ki, bu üç ihtimalin kapısı da PKK terör örgütüne direk açılmaktadır.

Meseleyi yalnızca bir zaviyeden ele almak veya şüpheleri sadece bir noktaya çekmek çok doğru ve mantıklı değildir.

Gaziantep’in, hedef saptırmak ve kavga fitilini tutuşturmak için müsait bir yer olarak belirlendiği şüphesi bizde bir hayli fazladır.

Herşeyden önce, sınırlarımızın hemen ötesinde istikrarsızlık almış başını gitmektedir.

Komşu coğrafyalardaki gerilimlerin ve yayılan hesaplaşmaların vatanımıza bir yol ve yöntemle girmesi için amansız bir arayış olduğu tartışmasızdır.

Bu da iki kanal ve yolla olabilecektir.

Bunlardan birincisi mezhep, diğeri ise etnik merkezlidir.

Yakın zaman içinde bazı şehirlerimizdeki Alevi-Sünni gerginliği ve bu çerçevedeki kışkırtmalar mezhep ihtilafının tezgâhlanmaya çalışıldığına işaret etmektedir.

Buna rağmen, aziz milletimizin sağduyusu ve hoşgörüsü, yüce dinimizi alet ve inançlarımızı ajite etmeye çalışan iç ve dış mihraklara aradıkları imkânı bugüne kadar vermemiştir.

Şükürler olsun ki, bu çevreler ne yaptılarsa Alevi kardeşlerimizle Sünni kardeşlerimizi karşı karşıya getirememişlerdir.

Akla ziyan tuzaklar ve tahrikler mezhep temelli kıvılcımı hamd olsun tutuşturamamıştır.

Bundan sonra da inşallah kimse bunu başaramayacaktır.

Türk milletinin arasına sokulmaya çalışılan ikinci fitne olan etnik temelli ikilik ve ayrımlar ise yurdumuzun dört bir yanında devamlı surette tahrik edilmektedir.

Komşu coğrafyalardaki yangının sıçrayacağı yakın ve uygun yerler, bu alandaki karmaşayı ve çekişmeyi elbette tetikleyebilecektir.

Aslında bölücü terörün sözde Kürt sorunuyla ilişkilendirilmesi ve terörün durması için bu sorununun çözülmesinin hararetle önerilmesi etnik kimlik talebinin neredeyse suyu ekmeği olmuş ve yayılmasına yol açmıştır.

Kürt kökenli kardeşlerimle bölücü terörü aynı kategoriye indiren şuursuzluklar Türkiye’yi çok nazik ve kritik bir aşamaya taşımıştır.

Bu itibarla komşu coğrafyalardaki isyan ve karışıklıkların ülkemize etnik kimlik kapısından girmesi, üzülerek ifade etmeliyim ki, kolaylaşmıştır.

Bunun için de elverişli ve cepheleşmelerin anında sağlanabileceği kentlerimizin hedef olması rastlantı görülmemelidir.

Bölücü terör örgütü bölgemizdeki kaostan arkasında duran destekçileri aracılığıyla sonuç almak istemektedir.

Ve Suriye’deki ateş açıkça son vatanımıza sıçramak üzeredir.

Gaziantep’in de bombalı saldırıya uğraması ve özellikle sivil vatandaşlarımıza yönelik katliam girişimi aslına bakarsanız Türkiye’nin kardeş kavgasına düşmesi için yapılan en karanlık terör hamlesidir.

Milletimizin arasına ekilmeye çalışılan etnik merkezli fitnenin büyüyüp yaygınlaşması için önemli bir eşiğin aşılması ve duygusal travmanın varlığı gereklidir.

Bunun için Gaziantep’teki terör saldırısı gerek hükümet ve gerekse de müzakereci sefilliğe ders ve ibret olmalıdır.

Son zamanlarda yaşadığımız acı kayıplar, esasen 1 Ağustos 2009’da başlatılan yıkım projesinin vahim sonuçları arasındadır.

Bugüne kadar etnik bölücülüğe cesaret veren ve güvenlik güçlerimizin terörle mücadelesini zaafa uğratan politikalar, muhatap kaldığımız kanlı ve karanlık manzaranın başlıca unsuru olarak sağduyulu herkesin üzerinde ittifak sağladığı bir husustur.

Şu anki ortamda, ülkemizin en büyük talihsizliği terörle mücadelenin siyasi ve manevi sorumluluğunu omuzlarında taşıyamayan bir körlüğün hükümet cenahında hâkim olmasıdır.

Kaldı ki, Meclis’te temsil edilen PKK maşalarının dağdaki canilerle utanmadan kucaklaşmaları ve üstelik gerilla diye aklamaya çalışmaları verilen tavizlerin ve gösterilen müsamahaların acı meyvesi olarak fazlasıyla dikkat çekmektedir.

Yine bazı milletvekillerinin “arkadaş ve genç” diyerek takdim edip sevimli göstermeye cüret ettikleri alçakların nasıl bir cinayet makinesi oldukları her fırsatta tekerrür etmektedir.

Habur ve Oslo rezaletleriyle gelinen bugünkü ağır ve sancılı süreç, Türk milletinin bin yıllık kardeşliğini havaya uçurma riskini daha da belirgin hale getirmiştir.

Durum had safhada ciddilik kazanmış ve tehlike ileri düzeyde artış göstermiştir.

Sivil ve masum vatandaşlarımızı da pençesine alan bölücü terörün, Türkiye’yi yaşanmaz bir yer haline getirerek melanet taleplerini elde etmeye çalışmak için her vampirlikten medet umacağı net olarak anlaşılmıştır.

Amaç Türkiye’nin bölünmesi, milletimizin dağılmasıdır.

Ve elbette küslüğün, düşmanlığın ve dargınlığın kurumsallaşmasıdır.

Bu itibarla bölücü terör örgütünün Gaziantep’teki eylemi reddetmesi yalnızca bir oyalama ve zaman kazanmaya yönelik sinsi bir adımıdır.

Terör örgütü PKK’nın bundan önce defalarca sivillere yönelik canavarca saldırıları tüm fecaat yönleriyle bilinmektedir.

PKK’nın sivil hedeflere yönelik olarak en dikkat çeken saldırıları;

√  20 Haziran 1987 tarihinde Mardin Pınarcık Köyü,

√  13 Mart 1999 tarihinde İstanbul Mavi Çarşı,

√  29 Ağustos 2006 tarihinde Marmaris yolcu otobüsü bombalaması,

√  12 Eylül 2006 tarihinde Diyarbakır Koşuyolu Parkı,

√  22 Mayıs 2007 tarihinde Ankara Ulus Anafartalar Çarşısı,

√  27 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul Güngören,

√  Ve 20 Eylül 2011 tarihinde Ankara Kumrular’da acı bir şekilde görülmüş ve çok sayıda kaybımıza neden olmuştur.

3 Ocak 2008 tarihinde Diyarbakır’daki bir dershanede 6’sı öğrenci 7 vatandaşımız ve 20 Eylül 2011 tarihinde Siirt’te pusuya düşürülen 4 masum kız çocuğumuz teröre kurban gitmiştir.

Kundaktaki bebekler ve anne karnındaki yavrular yine insanlık müsveddelerinin hunharlıklarıyla canlarından olmuşlardır.

Bunların yanısıra imamlar, köy korucuları, isçiler, öğretmenler ve sağlık görevlileri de hayatlarını terör saldırılarıyla kaybetmişlerdir.

PKK terör örgütü, özellikle Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu illerindeki eylemlerde Kürt kökenli vatandaşlarımızı da öldürmüş, yaralamış, kaçırmış ve tehdit etmiştir.

İstanbul, Ankara, Adana, Bursa, İzmir gibi büyük kentlerde büyük çaplı eylemler gerçekleştirerek sivil hedeflere vicdansızca saldırmıştır.

Bugüne kadar etnik bölücülüğün taleplerinde azalma ve eksilme hiç olmamıştır.

Verdikçe daha fazlasını istemiş, aldıkça daha da şımarmıştır.

Çünkü eşik aşılmış, ayrı devlet, ayrı bayrak, ayrı dil ve ayrı millet hayalden gerçeğe doğru yol almaya başlamıştır.

Bu da tabiatıyla vatanımızın ve milletimizin bölünmesinden, aynı zamanda da devletimizin parçalanmasından başka bir manaya gelmemektedir.

Artık AKP hükümeti bir karar vermeli ve irade oluşturmalıdır.

Bölücü terörün alanını daraltmalı ve üzerine kararlılıkla gitmelidir.

Korkmamalı, çekinmemeli ve geri durmamalıdır.

Asılsız ve temelsiz özgürlük, demokrasi ve barış sözlerinin haramzedelere kolaylık ve uygun zemin vermekten başka bir şeye yaramadığını görmelidir.

Başbakan Erdoğan net ve açık olmalı, temsil ettiği millet görevinin icaplarını acilen yerine getirmelidir.

Bize göre demokratik açılım isimli yıkım projesinden ve sözde Kürt sorununu konuşmaktan bir an önce vazgeçilmelidir.

Ayrıntılı ve çerçevesi medyaya, iş alemine, sivil toplum kuruluşlarına ve siyasete kadar uzanacak terör ve bölücülük soruşturması açılmalıdır.

Cumhuriyet savcıları bugün değilse ne zaman görevlerinin gereğini yapacaklardır?

Irak’ın kuzeyine hava ve kara destekli operasyon icra etmek ve Kandil’in kökünü kurutmak için hemen harekete geçilmelidir.

Ve bu kapsamda Barzani’ye anladığı dilden konuşmak ve haddini bildirmek için zaman kaybedilmemelidir.

Önemli gördüğüm bir husus da şudur:

Oslo’da dönemin MİT müsteşar yardımcısı tarafından ifade edilen ve partimizin her fırsatta gündeme taşıdığı; şehirlerimize PKK tarafından yerleştirilen bombalar hakkında gerekli açıklamalar yapılmalı ve bu bombaların nerelere koyulduğu izah edilmelidir.

Terörün mali, beşeri, finansman, propaganda ve lojistik imkânları mutlaka kesilmeli, bu konuda her girişim uluslararası ölçekte gecikmeksizin hayata geçirilmelidir.

Suriye ve diğer ülkelerden terörist sızmalara karşı en başta sığınmacı kabulü konusunda hassas ve dikkatli olunmalıdır.

Bölücü terörü caydırıcı idari ve adli tedbirler hemen alınmalı ve bunlar ihmal etmeksizin icra edilmelidir.

Türk-Kürt kavgası planlayanlara fırsat vermemek için azami gayret ve özen sergilenmelidir.

Terörle mücadele siyasi karar ve irade gerektiren, samimiyet ve milli ruh dahilinde yürütülmesi lazım olan çok boyutlu bir süreçtir.

Bu itibarla Başbakan Erdoğan ve hükümetinin önündeki süre gittikçe azalmaktadır.

Şayet AKP hükümeti başarırsa Türk milleti şükran ve minnetini her zaman gösterecektir.

Bu itibarla AKP Türkiye’nin gücünü, Türk milletinin ulviyetini mutlak anlamda muhataplarına ispat etmeli ve bölücü terör illetini bitirmelidir.

Devletimizin imkan ve kabiliyetlerini kullanarak bayram günlerini zehir eden şeref yoksunlarına haddini mutlaka bildirmelidir.

Değerli Basın Mensupları,

Aziz Gaziantepli Hemşerilerim,

Milli mücadelenin onurunu şerefle üzerinde taşıyan Gaziantep her zaman milletimizin iftiharı olmuştur.

Biliyoruz ki, bu şehrimiz geçmişte düşman karşısında cesurca durmuş, bağımsızlığına ve kutsal kabul ettiği değerlerine her bedeli göze alarak sahip çıkmıştır.

Gaziantep, annesine kem gözle bakanlara süngülenme pahasına meydan okuyan 12 yaşındaki bir mertliğin yaşandığı tarihi ihtişamın adıdır.

Gaziantep; Şahin Beylerin, Polat Beylerin ve Mehmet Kamil Beylerin yetiştiği bereketli toprakların adresidir.

Bu itibarla Gaziantep her bakımdan muhterem ve her açıdan önemlidir.

Geçmişin muhteşem anıları bu şehrin önünü aydınlatmakta ve bu gazi kentin bahtını açmaktadır.

Teslimiyete vurulan tokat, işgale kafa tutan asalet ve yabancı postala haddini bildiren dirayet Gaziantep’in şeref payesi ve gurur simgesidir.

Bu nedenle iki gün önce Gaziantep’in kalbine yerleştirilen bombanın, varlığına yöneltilen ateşin amacına ulaşması mümkün değildir.

Gaziantep’in tuzaklarla ve provokasyonlarla yolundan ve ideallerinden dönmesi asla söz konusu olmayacaktır.

Ve teröristler, bölünme rüyasına dalanlar, destekçileri ve arkasında duran güçler bekledikleri gediğin Gaziantep’te açılmayacağını yaşayarak göreceklerdir.

Elem verici son hadise bu yönüyle hedefine asla ama asla ulaşamayacaktır.

Özellikle parti teşkilatlarımızın, ülkücü gençliğin ve muhterem vatandaşlarımın provokasyonlara dikkat etmeleri, kavga ortamına mesafeli durmaları kaçınılmaz bir sorumluluk olarak karşımızdadır.

Çatışma iklimi oluşturmaya dönük etnik kazı yapan gafillere ve delalet içinde olanlara asla izin verilmemelidir.

Terör saldırılarıyla ve şehadetlerle milletimizi bölünme konusunda ikna faaliyetlerine ortam açılmamalı, niyeti kötü olan edep yoksunlarının eline koz verilmemelidir.

Kim ne yaparsa yapsın Türkiye yaşayacak ve var olacaktır.

Bin yıllık kardeşlik dilimizden ve gönlümüzden düşmeyecektir.

Türk milleti ayrılmaz bir bütün olarak ebediyete kadar kardeşlik türküsünü söyleyecektir.

Son yurdumuz şehit kanıyla elde edilen bir cevher olarak parlayıp duracaktır.

İnancım odur ki, Gaziantepli kardeşim buna gözü gibi bakacak ve asla yere düşürmeyecektir.

Ve güvenlik güçlerimizin üzerlerine düşen ne varsa yapacağından ve bu zamana kadar sergiledikleri mücadeleci ruhu arttırarak sürdüreceklerinden de şüphe duymuyor, hepsine üstün başarılar diliyorum.

Bu düşüncelerle basın toplantımıza katılan herkese şükranlarımla birlikte teşekkürlerimi sunuyorum.

Ve Gaziantepli vatandaşlarıma tekrar başsağlığı dileklerimi iletiyor hepsini sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun.