Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin “30 Ağustos Zafer Bayramı” münasebetiyle yayınladıkları mesajı. 29 Ağustos 2012
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
“30 Ağustos Zafer Bayramı” münasebetiyle yayınladıkları mesajı.
29 Ağustos 2012

 

30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 90. yıldönümünü heyecan ve hayranlıkla kutluyoruz.

Gazi Mustafa Kemal ve dava arkadaşları öncülüğünde yapılan kurtuluş mücadelesi 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle zirveye tırmanmış ve burada söken zafer şafağı son yurdumuzun talihini, kaderini ve akıbetini aydınlatmıştır.

Böylelikle Türk milletinin varlığına kast eden emperyalist mihraklara ve taşeronlarına Dumlupınar’da acı ve kati bir ders verilmiştir.

30 Ağustos; köşeye sıkışmış, işgale uğramış, bağrı delinmiş, yoksul düşmüş, darda kalmış, şehit olmuş ve canı yanmış bir milletin neleri başarabileceğini, hangi zorlukları ve mihnetleri aşabileceğini net olarak göstermiştir.

Esaretin reddi, boyunduruğun defi, köleliğin ve bağımlılığın tarihe gömülmesi elbette 30 Ağustos faziletinin ve kahramanlığının destansı bir sonucu olmuştur.

Milli mücadele her bakımdan, Türk milletinin yaşama kararlılığını ve bağımsızlık tercihini vicdanlarda bayraklaştırmış ve bu doğrultuda geri dönülmesi mümkün olmayan millet iradesi şan ve şerefle dünyaya ilan edilmiştir.

İstiklalin meşalesi milletimizin azim ve inancıyla tutuşturulmuş ve Cumhuriyet’in müjdesi bu şekilde verilmiştir.

26 Ağustos 1922 sabahı başlayan Büyük Taarruz son vatanımızın ne pahasına olursa olsun teslim edilmeyeceğinin tescili ve Türk milletinin kendi yazgısına yalnızca kendisinin yön vereceğinin kesin beyanıdır.

Milletimizin rızası, bilgisi ve iradesi dışında dayatılan sömürgeci plan, proje ve senaryolar önce Dumlupınar’da yırtılmış ve ufalanmış, sonra da kalan artıklar İzmir’den denize süpürülmüştür.

Cumhuriyetin ilanı ile neticelenen bu muhteşem başarı; Türk milletinin kendi topraklarında asla yenilemeyeceğinin, belinin bükülemeyeceğinin ve varlığının yok edilemeyeceğinin ispatı olarak geleceği tayin etmiştir.

Bu açıdan kurtuluş savaşımız, sebep ve sonuçları ile birlikte muhterem anıları yaşatılarak gelecek nesillere bütün safha ve boyutuyla aktarılması mecburi olan kahramanlık manifestosudur.

Ancak bu yolla milli devlet, üniter yapı ve milli kimliğe yönelik tehditlere karşı, gelecek kuşakların teyakkuz halinde bulunması sağlanabilecek; dün, bugün ve yarın arasındaki rabıta güvenceye alınabilecektir.

30 Ağustos Zaferinden birliğimize, dirliğimize ve hayat hakkımıza göz koyan gafiller mutlak anlamda ders ve ibret çıkarmalıdır.

Yine Ağustos ayında kazanılan ve Türklere Anadolu’nun bereketli kapılarını 941 yıl önce açan Malazgirt Meydan Savaşı son vatanımızın tarihi ve mukaddes bir emanet olarak bizlere miras bırakmıştır.

Bu itibarla Türk milletinin tarihi zaferlerinin yıldönümünde hayale kapılıp ayrı toprak, yanlışa düşüp ayrı bayrak ve ihanete girip ayrı devlet peşinde olanlar geçmişin kudretinden lazım gelen mesajları mutlaka almalıdır.

Yedi düvele eğilmeyen kutlu millet varlığının, etnik bölücü heveslere geçit vermesi ve bir avuç kendini bilmez bedbahtın şımarıklıklarına ve kanlı provokasyonlarına ortam açması olmayacak duaya âmin denilmesinden farksızdır. 

30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle elde edilen muazzam zaferin 90. yıldönümünde herkes bilmelidir ki;

Taksim edilecek vatanımız, ayıracak insanımız, peşkeş çekilecek değerimiz, çizilecek sınırımız ve parçalanacak devletimiz asla yoktur ve olmayacaktır.

Bunun hilafına atılacak her adım, yapılacak her eylem ve içine girilen her kötü niyet 30 Ağustos’un derin ve engin manasına çarpacak ve mahvolacaktır.

Diğer taraftan geçtiğimiz yıldan itibaren milli gün, bayram ve haftalarla ilgili kutlamaların sulandırıldığı ve aşındırılmaya çalışıldığı herkesin malumudur.

Bundan 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları da ziyadesiyle nasibini almıştır.

Maalesef geçtiğimiz yıl, tebrikatı kimin kabul edeceğiyle ilgili hususun; 30 Ağustos Zaferi’nin önüne geçtiği hazin bir şekilde görülmüş ve yaşanmıştır.

Unutulmamalıdır ki, 30 Ağustos Zaferi, Türk ordusunun milletiyle tam olarak birleşmesinin ve bütünleşmesinin eseri olarak hepimizin haklı gururudur.

Bu nedenle aziz milletimiz ahde vefasını göstererek 30 Ağustos Zaferi’nin manevi itibarını, temsilciliğini ve onurunu Türk ordusuna vermiştir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı TBMM’nin hükmü şahsıyla veya 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Cumhurbaşkanlığı makamıyla nasıl içiçe geçmişse, 30 Ağustos Zafer kutlaması da düne kadar Genel Kurmay Başkanlığıyla özdeşleşmiştir.

Ne var ki bu durum geçtiğimiz yıl değiştirilmiş ve sözde yeni düzenlemeyle tahrip edilmiştir.

Unutulmamalıdır ki, Zafer Bayramı’ndaki tebrikat kabul makamının farklılaşması ne demokrasiye, ne sivilleşmeye, ne de özgürleşmeye hiçbir katkı sağlamayacak ve üstelik bunların gelişmesine de hizmet etmeyecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, kutsal vatanımızın varlığı ve bağımsızlığının dünyaya kabul ettirildiği 30 Ağustos Zaferi’nin 90. yıldönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün kurucu kahramanları; büyük Türk milleti için canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi şükran ve minnet duygularımla anıyorum.

Manevi huzurlarında, aziz milletimizin ve bütün kahramanlarımızın mukaddes hatıralarını yâd ediyor, en derin hürmet ve sadakat hislerimle Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.