Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin “Dün Yapılan Merkez Yönetim Kurulu Toplantısı ve Son Siyasi Gelişmeler Üzerine” yaptıkları basın açıklaması. 27 Eylül 2012
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
“Dün Yapılan Merkez Yönetim Kurulu Toplantısı ve Son Siyasi Gelişmeler Üzerine”
yaptıkları basın açıklaması.
27 Eylül 2012

 

Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu toplantısı 26 Eylül 2012 tarihinde yapılmıştır.

Partimizin 5 Kasım 2009 tarihinde gerçekleştirilen 9.Olağan Büyük Kurultay’ında görev üstlenen Merkez Yönetim Kurulu üyeleriyle son kez bir araya gelinmiştir.

Üç yıllık zaman zarfında başarılı ve özverili çalışmalar sergileyen değerli MYK üyelerimiz takdir ve teşekkürü ziyadesiyle hak etmişlerdir.

Milliyetçi Hareket Partisi; 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa değişiklikleriyle ilgili halk oylamasını ve 12 Haziran 2011 tarihinde 24.Dönem TBMM’nin belirlendiği Milletvekilliği Genel Seçimi’ni bu değerli kadrolarla göğüslemiştir.

Merkez Yönetim Kurulumuzda yer alan muhterem dava arkadaşlarım, siyasi çalışmalarını üstün bir görev, fedakarlık ve dava şuuruyla yerine getirmişlerdir.

Dün itibariyle Merkez Yönetim Kurulu toplantısında, partimizin 10. Olağan Büyük Kurultayı’nın 4 Kasım 2012 günü yapılması resmi olarak kararlaştırılmıştır.

Ayrıca parti ve ülke gündemiyle ilgili konu başlıkları ele alınmış ve bundan sonra yapılacak çalışmalar gözden geçirilmiştir.

Türkiye’nin hassas ve tehlikelerle dolu kritik dönemecinde Milliyetçi Hareket Partisi 10.Olağan Büyük Kurultayı’nı büyük bir heves, coşku ve kararlılıkla yapacaktır.

Partimizin 43 yıllık birikimini, siyasete kalite getiren seviyeli duruşunu ve özenle korunması gereken saygınlığını hiçbir şart altında zedeletmeden demokratik katılım tüm yönleriyle kurultay salonuna yansıyacaktır.

Milliyetçilikle demokrasinin tarihsel birlikteliği Milliyetçi Hareket’e gönül ve umut bağlamış herkes tarafından şahsiyet ve ahlak ölçülerine sadık kalınarak yeniden gösterilecek ve ispat edilecektir.

Bu kurultay millet ve devlet bekası için de çok hayati sonuçlara vesile olacak, Türk siyaseti milli, manevi ve kurucu değerlere tam bir inanmışlıkla sahip çıkan milliyetçi-ülkücü kadroların mesajıyla daha da anlam kazanacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi gelecek yıllara muhteşem mazimizin projeksiyonunu tutarak Türkiye’nin varlığı, Türk milletinin birliği ve Türk devletinin teminatı olduğunu yüksek sesle duyuracak ve kutlu hedeflerine emin adımlarla yürüyecektir.

İstikrarlı, gelişmiş, kalkınmış ve güçlü Türkiye’nin şifreleri 10.Olağan Büyük Kurultay Salonu’ndan Türk coğrafyasına, İslam âlemine ve tüm dünyaya tebliğ edilecektir.

Artık var olan sorunların bitirilmesi, dağ gibi biriken meselelerin aşılması ve bölücü terörün tümüyle etkisizleştirilmesi milliyetçi-ülkücü kadroların eşsiz mücadele ve sorumluluk bilinciyle mümkün olacaktır.

Görülmektedir ki, Türk milletinin sıkıştığı buhran ve bunalım döngüsünden çıkması, terör zilletinden kurtulması her geçen gün biraz daha maliyetli hale gelmektedir.

Bilhassa PKK terörünün cinayetleri sinir ve sabırları hem çatlatmakta hem de ve millet vicdanında infiale neden olmaktadır.

Önceki gün akşam saatlerinde Tunceli’den gelen acı haberler terörün zalim yüzünü tekraren göstermiştir.  

Gözünü kan ve kin bürüyen PKK terör örgütü bir kez daha vahşiliğini ve kahpeliğini göstermiştir.

Tunceli’de, zırhlı bir aracın emniyetini sağlamakla görevli bir askeri aracın geçişi esnasında, daha önceden yol kenarına tuzaklanan bomba yüklü aracın teröristler tarafından uzaktan kumandayla patlatılması sonucunda 6 askerimiz ve bir sivil vatandaşımız şehit olmuş, bir vatandaşımız da ağır yaralanmıştır.

Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet; ailelerine, silah arkadaşlarına ve Türk milletine başsağlığı, yaralı kardeşimize acil şifa diliyorum.

Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun’un şehadetinden kısa bir zaman sonra Tunceli ikinci kanlı saldırıyla sarsılmıştır.

PKK terör örgütü, aldığı teşvik ve gördüğü kolaylıklardan dolayı eylemlerini sıklaştırmış ve yaygınlaştırmıştır.

İnsanlık kasapları dur durak bilmeksizin cinayet işlemekte, güvenlik görevlilerimizi, savunmasız ve masum vatandaşlarımızı katletmektedir.

AKP hükümeti ise sessiz ve pısırık bir yönetim öncülüğünde; sonuçsuz güvenlik toplantılarıyla ve kalıplaşmış tepkisel sözlerle her günü israf etmektedir.

Terörle mücadelede yöntem değişiklikleriyle başarısızlığını zımnen kabullenen AKP zihniyetinin, şimdi de tam saha pres ve alan savunması stratejisinden fayda umduğu anlaşılmaktadır.

Ne var ki, terörle mücadelede asıl meselenin nasıl bir yöntemin takip edildiğinden ziyade siyasi kararlılık ve inandırıcılık konusu olduğu bugüne kadar hep görmezden gelinmiştir.

Türk milleti ne yazık ki, AKP hükümetinin derin hata ve gafleti neticesinde içinden çıkılması çok zor olacak terör ve bölücülük bataklığına saplanmıştır.

Görüldüğü kadarıyla; “güvenlikçiler-müzakereciler” arasında yaşanan düello iktidarı tümüyle sarıp hareketsiz bırakırken, PKK terör örgütü bulduğu her fırsatı kana ve şehide tahvil etmektedir.

Bir yanda mütareke ve müzakere çağrıları süfli ağızlarca gündeme taşınıp PKK’ya umut aşılanırken, diğer yanda vatan evlatları hayatlarını kaybetmektedir.

Hatta Başbakan Erdoğan kanın ve vahşetin sorumlusu olan İmralı canisiyle yeniden görüleşebileceğini, Adalet Bakanı da bebek katilinin sözde çözüm sürecine dâhil edilebileceğini vurgun yemişçesine dile getirmişlerdir.

İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan başta olmak üzere, terörle mücadele eden kahramanları dört duvar arasına hapseden ve hukukun başına çuval geçiren AKP zihniyetinin, İmralı’dan hala medet umması affedilmez bir hezeyandır.

Silivri hapishanesinde mücadeleyi mahkûm, İmralı’da müzakereyi meşrulaştıran bu seviyesizlik dünya durdukça nefret ve öfkeyle anılacaktır.

Terör destekçileri ve elebaşları pervasızca zehirlerini kusarken, teröriste haddini bildiren ve darbe heveslileriyle aralarına mesafe koyan milliyetçi-vatanseverlerden intikam alınması kimsenin yanına kalmayacaktır.

Ne yaparlarsa yapsınlar, Doğu’da PKK, batı’da AKP Türk milletinin şeref ve bağımsızlık hakkını savunan değerli isimleri davalarından ve ideallerinden caydıramayacaktır.

Bu kapsamda İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kısa kararın gerekçesi bir an önce açıklanmalı ve temyiz aşamasında değerli hukukçulardan oluşan Yargıtay tahammül edilemez noktaya ulaşan haksızlığı mutlaka düzeltmelidir.

Türkiye’nin bölünme ve parçalanma emarelerini haddinden fazla yaşadığı bugünkü ortamda, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun hüküm sürmeyeceği gösterilmelidir.

Unutulmasın ki, Sayın Engin Alan ve arkadaşları, Tunceli Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun’a gencecik yaşta kıyan canilerle gece demeden gündüz demeden mücadele veren kahramanlığın ve gözü pekliliğin sembol isimleridir.

Millet evlatlarının canına kasteden alçaklar elini kolunu sallayarak gezerken, yargıç ve savcıların hayatlarını emniyete alan isimlerin uydurulmuş vesayet ve üretilmiş statüko karşıtlığıyla senelerce hapse mahkum edilmesi vefasızlık olduğu kadar da insafsızlıktır.

İçinden geçtiğimiz şu günlerde her yola tevessül edilerek terörle mücadelenin şevk ve inancı yıpratılmak istenmektedir.

Nitekim mücadele azmini kırmak ve heyecanını yatıştırmak amacıyla Oslo merceğinden, Kandil odağından ve İmralı ölçeğinden bakarak fitne saçanlar, esasen hangi tarafta durduklarını da belli etmektedirler.

Albayrağa sarılı şehit cenazeleri peş peşe millet vicdanını yasa boğarken, yapılan operasyonları art niyetli bir biçimde tartışmaya açmak ve kahramanları savaş suçlusu darbeciler gibi göstermeye yeltenmek düşmanın bile aklına gelmeyecek sapkınlık olarak değerlendirilmelidir.

Bu zihniyet sahiplerinin hainlikle mesafeleri incelmiş ve nihayetinde sınıra dayanmıştır.

Diyalog, çare, barış sözleri dile geldikçe ve hatta kime hizmet ettiği meçhul olan karanlık simalar tarafından federasyon önerileri yapıldıkça; PKK mayın döşemekte ve yeni cinayet planları yapmaktadır.

Zira kanlı örgüt, silah ve şiddetle sonuç alacağını görmüş, melanet isteklerinin eninde sonunda karşılanacağını anlamıştır.

Muhteviyatında ihanetin tüm dozlarını barındıran çözüm reçeteleri yazarak terör silahla durmaz diyenler; aslında Türkiye’yi temelinden çözmek için alçakça yarış içine girmişlerdir.

Şişli Belediye Başkanının “Türkiye Birleşik Devletleri” adıyla gündeme taşıdığı büyürken yok olmayı sağlayacak tehlikeli önerisi ve ek olarak yıkımda rol kapmak maksadıyla malum mihraklara şirinliğe kalkışması bunlar arasında yer almıştır.

Ülkemizin bugünkü kafa karışıklığının ve içler acısı görüntüsünün hazırlayıcısı ve uygulayıcısı elbette AKP hükümetidir.

İktidarın açtığı bölücülük tüneli Türkiye’nin yıkımına ve Türk milletinin dağılmasına direk açılmakta ve doğrudan doğruya ulaşmaktadır.

Kurulan müzakere masalarında Türk milletinin canı ve kanı vaat edilmekte; bunun da adına demokratikleşme, özgürleşme ve çözüm denmektedir.

Ülkemiz bu ağır yükü daha fazla kaldıramayacaktır.

Bölücü terörün belinin kırılması için hala sınır ötesi terörist kamplar imha edilememiştir.

Üstelik AKP, bu hafta sonunda yapılacak büyük kongresinde terörün azmettiricisi ve besleyicisi peşmergeyi, Türk milletine nankörlük yaparcasına ağırlamayı planlamaktadır.

Irak’ın kuzeyinde katilleri barındıran, palazlandıran ve üzerimize kışkırtan Barzani Başbakan Erdoğan’la kucaklaşacak ve alkışlanacaktır.

Bu hem AKP’ye oy verenlere, hem de aziz milletimize büyük bir hakaret ve yüzsüzlük örneğidir.

Geçmişte kendilerini milliyetçi-ülkücü camianın bir mensubu olarak tanımlayarak; 3 Kasım 2002’de yüzde 7, 12 Haziran 2012’de yüzde 12 oranında AKP’ye oy verenler Barzani’yi nasıl karşılayacak, nasıl onaylayacak ve bu cinayet failini nasıl kabulleneceklerdir?

Bu açıdan karar aşaması gelmiş, taraflar netleşmiş ve yolun sonu görünmüştür.

Bundan böyle AKP hükümeti nerede durduğunu ve niyetinin ne olduğunu ahlaken açıklığa kavuşturmalıdır.

Bir gece Kandil’de görünmek ve Kandil’in bağrına şerefli Türk bayrağını dikmek için ne gerekiyorsa yapmalıdır.

Terörle mücadeleye direnen diyalogcu taifesi ayıklanmalı, müzakereyle bir yere varılamayacağı anlaşılmalı, yeni Oslo girişimlerinin ağır sonuçlara neden olacağı bilinmeli ve yıkım koordinatörü başbakan yardımcısı görevinden azledilmelidir.

Gelişmeler bu şekilde devam ederse AKP Türkiye’yi bölen, Türk milletini parçalayan ve son yurdumuzu ikiye ayıran bir iktidar sıfatını kazanacak; emperyalizmin yapamadığını içinden çıktığı milleti için reva görecektir.

Buna rağmen henüz tüm yollar kapanmış, ümitler kararmış ve çareler tükenmiş değildir.

Nitekim Milliyetçi Hareket Partisi’ni hafife alarak ihmal edenler Türkiye’nin alternatifsiz ve çaresiz olmadığını mutlaka görecek ve bu bariz gerçeği er ya da geç kabullenmek durumunda kalacaklardır.