Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin İzmir İl Başkanlığının düzenlemiş olduğu bayramlaşma programında yapmış oldukları konuşma. 28 Ekim 2012
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
İzmir İl Başkanlığının düzenlemiş olduğu bayramlaşma programında
yapmış oldukları konuşma.
28 Ekim 2012

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Misafirler,

Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

İzmir il teşkilatımızın düzenlemiş olduğu bayramlaşma programında sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum.

Bayramın bu son gününde İzmir’den yükselen coşku seline ve dalga dalga yayılan sıcaklığa şahit olmak benim için ayrıcalığı olan bir güzelliktir.

Ege’den ayağa kalkan üç hilal Anadolu’ya umut vermektedir.

Konuşmanın başında hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum.

Yaptığınız kurban ibadetinin Cenab-ı Allah tarafından kabul edilmesini niyaz ediyor, sizlerin, İzmirli kardeşlerimin mübarek bayramını tebrik ediyorum.

Bereket güneşinin, rahmet yağmurunun, nimet ve mağfiret esintisinin sizden, sevdiklerinizden ve hanenizden hiç eksik olmamasını temenni ederim.

Allah’a şükürler olsun ki, Türkiye sevdalıları İzmir’de hilal gibi parlamaktadır.

Milliyetçi-ülkücü hareket sahip olduğu vefa ve asaletiyle varlık mücadelesini İzmir’de de sürdürmektedir.

Sizlerin desteği, sizlerin yardımı ve sizlerin alicenaplığıyla üç hilal onur ve dava yolunda büyük bir heves ve heyecanla yürümektedir.

Bundan dolayı hepinize şükranlarımı sunuyor hoş geldiniz diyorum.

 

Değerli Arkadaşlarım,

Sayın Misafirler,

Bayramlar coşkunun, neşenin, hatırlamanın ve manevi hasletlerin karşılıklı olarak yaşandığı ve yaşatıldığı önemli dönemlerdir.

Her bayram bir cömertlik, her bayram bir sevgi ve her bayram bir paylaşmadır.

Husumet ve dargınlıklar bayramla son bulmalı, ayrılık ve küslükler bayramla bitmelidir.

Bayramın içerdiği mana ve tebliği ettiği mesajlar bunları gerektirmektedir.

Böylesi zamanlar, insanlarımız için eşsiz bir manevi muhasebe ve yaşanmışlıkları tekrar gözden geçirmek için değerli fırsatlar sunmaktadır.

Bencil ihtiraslar, kural ve insaf tanımayan keyif ve kazanç iştahları bayram günlerinin insani ve ilahi ölçüleriyle törpülenecek ve makul sınırlara çekilecektir.

Bu aynı zamanda olması gereken ve gerçekleşmesini dilediğimiz bir husustur.

Bayram günlerinin birlik ve beraberlik ruhunu hayatın ve zamanın her alanına yansıttığımız sürece çözülemeyecek bir meselemiz, içinde bocalayacağımız sorunlarımız olmayacaktır.

Öncelikle buna canı gönülden inanıyorum.

Kabul edilmelidir ki, bezginlik ve yılgınlık eğilimleri gösterilen yardımlaşma ve dayanışma adımlarıyla zayıflayacak, işbirliğiyle zenginleştirilmiş, vicdanla güçlendirilmiş insani diyaloglar yorgunluk, bıkkınlık ve ataleti tökezletecektir.

Budanmaya çalışılan kardeşliğimizi ancak bu sayede ayakta ve zinde tutabiliriz.

Etrafımızda öbekleşen ve üst üste yığılan tehlike sarmalını ancak bu sayede etkisizleştirebiliriz.

Ümitsizlik ve çaresizlik kapanını ise ancak bu yolla dağıtabilir ve kırabiliriz.

Kavrayıcı ve kuşatıcı tahlil ve terbiye maharetiyle, çeşitlilik gösteren sorunların üstesinden gelmek için bayramlar aradığımız imkânları fazlasıyla bahşetmektedir.

Yeter ki, bunları görmesini bilelim.

Yeter ki, bunları fark edecek basiret cevherine haiz olalım.

Elbette dini bayramların yanında milli bayramlar da birliğin, kardeşliğin ve bağlılığın ispat ve teyit edildiği muhterem günlerdir.

Türk milleti bu milli ve manevi ihtişam anlarıyla güç ve anlam kazanmaktadır.

Bildiğiniz gibi yarın Cumhuriyetimizin 89.kuruluş yıldönümünü hep beraber kutlayacağız.

Bu kutlu millet eserini tekrar anacağız ve bir kez daha gururla verilen şanlı ve muhteşem mücadeleleri hatırlayacağız.

Buradan siz değerli dava arkadaşlarımın ve aziz milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik ediyorum.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını; vatan ve ülkü uğruna toprağa düşen bütün şehitlerimizi ve Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i de bu vesileyle rahmet ve minnetle anıyorum.

Cumhuriyet; ateşle girdiğimiz imtihandan, zaferle çıktığımız İstiklal Harbimizin tacı, unvanı ve ilelebet yaşayacak son kararıdır.

Cumhuriyet kutsiyetimize ve her türlü hayat hakkımıza göz koyan bedbahtlara karşı şehit kanlarıyla harcı karılmış hayranlık verici bir değerdir.

Hâkimiyetin sonsuza kadar milletimizin tertemiz varlığında somutlaştığının ve temerküz ettiğinin garanti ve kayıt altına alınması Cumhuriyet’in ilanıyla gerçekleşmiştir.

Bu tarihi mutabakat kesin bir hükümdür, bunun için asla tartışmaya açık bir tarafı yoktur.

Türk milletine tahakküm kurmak isteyenler ve son yurdumuzdan sürmek için her fırsata balıklama atlayanlar Cumhuriyet’in ilanıyla buz kesmişlerdir.

Cumhuriyet; kimliğinden, tarihinden ve kültüründen aldığı güç ve ilhamla milli devlette karar kılan Türk milletinin ilelebet var olacak soylu iradesidir.

Açıkça söylemek isterim ki, Türk milletinin ruhu tarihin hiçbir döneminde zapt olunmamıştır.

Bağımsızlık tercihi, kendi kaderini tayin kudreti hiçbir dönemde kırılamamıştır.

Bu itibarla Türk milletinin manda ve himaye altına alınması da asla mümkün olmamıştır.

Çünkü;

√       Türklük mahkûm olmaz, zillete boyun eğmez.

√       İşgale, esirliğe, menfur niyetlere rıza göstermez.

√       Mütecaviz emellere, tehditlere onay vermez.

Her birimiz Hasan Tahsin, her birimiz Yüzbaşı Şeref oluruz; sonuna kadar direniriz.

Her birimiz Konak’taki hükümet binasına şanlı Türk bayrağını çeken kahramanlık oluruz, her şeyi göze alırız.

Ve her birimiz Mustafa Kemal olur “Ya İstiklal Ya Ölüm” seslenişinin çevresinde halka halka toplanarak yurdumuzu ve mukadderatımızı tesadüflere bırakmayız.

Milletimizin meydanlarda ibraz ettiği zaferler, kanla yazdığı tarih sayfaları çeliğin, barutun ve her türlü ölüm vasıtasının iman ve vatan sevgisi karşısında çaresiz kalacağına tam olarak şahitlik etmektedir.

Türk milletinin akan kanları, semada yankılanan Allah Allah nidaları ve topraklarımızın her karışında bulunan aziz şehitlerimizin ruhları varlığımızın güvencesi, Cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır.

30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’dan yükselen muzafferiyet 9 Eylül’de İzmir’de son vuruşunu yapmış; Allah’a şükürler olsun ki, kiri, pası ve düşman postalını denizini dibine süpürmüştür.

Türk milleti ateşin karşısına inancıyla dikilmiş ve kesinlikle geri adım atmamıştır.

29 Ekim’de ilanı yapılan milli hâkimiyet; boyunduruk altında tutmak için hazırlanmış esaret zincirlerini eritmiş, varlığımıza geçirilmeye çalışılan prangaları parçalamıştır.

Türk vatanının her yöresi gaza ve şehadet diyarı olduğunu yüksek bir erdem eşliğinde tescil etmiş ve geleceğine toz ve pislik konmayacağını haykırarak duyurmuştur.

Bugün, cesaretimizi takviye ve idame eden bu muhteşem mirastır.

İstikbalin emanetçileri olarak sorumluluklarımızın ve vazifelerimizin elbette şuurundayız.

Ancak bunun farkında olmayan, milli bayramları tahrip etmekte ısrarlı olan AKP hükümetine de müsamaha göstermeyiz, göstermeyeceğiz.

Aziz milletimiz, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için yapılan hazırlıkların arifesinde yine art niyetli ve kasti aşan uygulamalara muhatap kalmıştır.

Milletimizin kanı pahasına elde ettiği bu muazzam bayramın, AKP ile gizli ortağı CHP tarafından kutuplaşmalara ve söz düellolarına dönüştürülmesi utanç ve üzüntü vericidir.

AKP’nin yasakçı tutumu, CHP ve bazı malum sivil toplum kuruluşlarının şaibeli alternatif kutlama inatları Cumhuriyet’in manasına hazımsızlık olarak görülmelidir.

Milletimizi birleştirmesi ve bir araya toplaması gereken Cumhuriyet Bayramı’nı, ihtilafların körüklenmesi ve hassasiyetlerin kaşınması için seferber etmeye kalkışmak samimi bir davranış değildir.

Şurası bir gerçektir ki, milletimize ait olan bir bayramın nasıl ve ne şekilde kutlanacağının çatışma ve gerginliklere konu olması hiç doğru olmamıştır.

Bir yanda AKP hipodroma çağrıda bulunurken, öte yanda CHP’nin ve bazı sivil toplum kuruluşlarının farklı şekilde kutlama teşebbüsleri ve sokak üslubuyla tehlikeli niyetlere davetiye çıkarmaları yeni bir ikiliğin doğmasına neden olmuştur.

Cumhuriyet üzerinden taraflar kozlarını paylaşmakta ve bu özel günü istismar etmektedir.

Oysa ki Cumhuriyetin kutlama esas ve ilkeleri net ve bellidir.

Yıllardır düzen ve insicam içinde kutlanan bu bayramın, şimdi tahrip edilmesi kimseye fayda sağlayamayacaktır.

AKP’nin faşist yönetimleri, zorba idareleri aratmayacak şekilde bu millet bayramına sınırlar çekmesi, CHP zihniyetinin yanına aldığı gruplarla kutlamaları hizip ve anlaşmazlığa çevirmesi en başta Cumhuriyet’e saygısızlık ve nankörlüktür.

Bu hadsizliğin Cumhuriyet ruhuna aykırılık teşkil ettiği aşikârdır.

İzmir’den, bayrama bir gün kala sormak isterim ki;

AKP ve CHP Cumhuriyet Bayramından ne istemektedir?

Kutlamaların neyinden ve hangi yönünden rahatsızlardır?

Cumhuriyet’in ilanından içten içe alerji mi duymaktadırlar?

Cumhurun bayramını değersizleştirmek ve çekişmelere boğmakla kimin değirmenine su taşımaktadırlar?

Milletimizin bayramını elinden almak, kutlamalara engel olmak şayet bir planın aşamaları değilse, affı mümkün olmayan gaflet halidir.

Bize göre bayram kutlamasını yokuşa sürmek, sinsi amaç ve hazırlıklar için ganimet gibi görmek Cumhuriyet’in fikrine ve faziletine açık bir suikasttır.

AKP zihniyeti bugüne kadar;

       23 Nisan’ı hırpalamıştır.

√       19 Mayıs’ın ruhunu zedelemiştir.

√       30 Ağustos’un emanetini aşındırmıştır.

Şimdi de 29 Ekim’i alınan istihbaratlar gereğince sabote etmiştir.

Başbakan Erdoğan’ın Habur’da terörist karşılama törenleri esnasında sesi çıkmazken, hâlihazırda milli bayramlara bariyer olması akıl, izan ve insafla izah edilemeyecek bir çarpıklıktır.

AKP tarafından hazırlanıp çıkarılan, Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalar” hakkındaki yönetmelik bayramların manasına gölge düşürmüştür.

Bu kapsamda Türk bayrağı çekme töreni bile yasaklanmıştır.

Gururla söyleyebilirim ki, İzmir AKP’ye rağmen Türk bayrağına sahip çıkmış, kurtuluş gününde tüm engellemelere rağmen Türk bayrağı layık olduğu göndere çekilmiştir.

AKP’nin gâvur diye hayâsızca itham ettiği İzmir işte budur.

İzmirli kardeşim milli ve manevi değerlerini AKP tasallutuna aldırmadan zirveleştirmiştir.

Yüzbaşı Şeref’in ruhu incinmemiş, şehitlerimizin emanetlerine sırt çevrilmemiştir.

Basmane Meydanı’ndan Alsancak Cumhuriyet Meydanı’na kadarki tarihi yürüyüş İzmirli kardeşimin katılımıyla gerçekleşmiştir.

İzmir’e de bu yakışır, İzmir’in milli vicdanı bunu gerektirir.

Cumhuriyet’in gerilim ve cepheleşme konusu olması hem AKP hem de CHP’nin sorumsuz ve sığ yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır.

Cumhuriyet’i yalnızca kendisinin koruduğu vehmine kapılan CHP’nin, yangına körükle gitmesi hiç meşru ve masum değildir.

√       Keşke aynı CHP, bölücülüğe de, teröre de benzer hassasiyetle karşı durabilseydi.

√       Keşke aynı CHP, Dersim isyanını katliam olarak görmeseydi ve Türk milletinin birliğini ve kardeşliğini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde savunabilseydi.

√       Keşke aynı CHP, sözde Kürt sorunu ipinden tutarak milleti ayrıştırma tuzağına düşmeseydi.

√       Keşke aynı CHP, PKK taleplerine sözcülük yapmasaydı ve Cumhuriyet’in hakkını koruyacak yürekliliği gösterseydi.

Ve elbette Oslo’da PKK’yla kurulan pazarlık masalarına destek vermeseydi ve İmralı canisiyle görüşmelere tamam demeseydi.

Cumhuriyet’in değerlerini savunmak için önce samimiyet, idrak; ardından da mangal gibi yürek gerekmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nde bu yürek, bu inanç ve bu irade fazlasıyla vardır.

Anlaşılan ne laikliği istismar eden CHP’nin, ne de inançlarımızı siyasetine malzeme yapan AKP’nin böylesine bir kaygısı yoktur.

AKP ile CHP karındaşlığı, Cumhuriyet’in iki yanından çekerek yıpratmakta ve husumetleriyle bayramımızı zehir etmektedir.

İzmir’den sesleniyorum ki, Cumhuriyet Bayramı’nın üzerinden kimse geçinmemelidir.

Bu günü fırsat haline getirerek komşu coğrafyalardaki sokak diline özenilmemeli, kerameti kendinden menkul bazı sivil toplum kuruluşlarının maksatlı faaliyetleri dikkatle takip edilmelidir.

Bununla birlikte Cumhuriyet’in anlaşılmasına, sevinçle karşılanmasına set çekilmemelidir.

Şayet malum taraflar; küresel operasyon lobilerine, bölücü ve yıkıcı oluşumlara, 1923’ün intikamını almak için 89 yıldır bekleyen emperyalist sefilliğe söz veya senet vermemişlerse Cumhuriyet’ten elini çekmeli ve haddini bilmelidirler.

Milletimiz BOP’un kuruluşunu değil, egemenliği doğrudan sinesine almasının yıldönümünü kutlamaktadır.

Bölücü terör yandaşlarının iki de bir kah cani başının yakalanma tarihi kah PKK’nın kuruluş yıldönümü diyerek ortalığı savaş alanına çevirmesine sessiz kalan AKP ve CHP’nin Cumhuriyet’e gölge etmemeleri en içten tavsiye ve ikazımızdır.

Camilerden yayılan ezan sesi ruhumuza huzur veriyorsa, bu önce Cumhuriyet ve kazanılan bağımsızlık sayesindedir.

Bayrağımız dalgalanıyorsa, özgürlüğün lezzetine varabiliyorsak bu Cumhuriyet’in hatırınadır.

Bunun için Milliyetçi Hareket Partisi’nin Cumhuriyet’in çaptan ve gözden düşürülme sinsiliklerine tahammülü yoktur.

Bu çerçevede;

Biz, kutsiyetlerimizin çiğnenmesine ve kadavra haline dönüştürülmesine şiddetle karşıyız.

Biz, psikolojik, sosyolojik kaynaklarımızın, milli ve manevi güçlerimizin emilmesine kararlılıkla direniyoruz.

Biz, ikinci cumhuriyetçilerin ihanet geçidine, kurucu sütunları yıkmak için zaman ve fırsat kollayan çapsız ve nursuzlara direnç gösteriyoruz.

Cumhuriyet’in surunda gedik açmaya ve kuruluş felsefesini terse çevirmeye çalışan AKP zihniyeti boşuna uğraşmasın, başaramayacaktır.

Bir gün federasyoncu, diğer gün cumhuriyet yanlısı; bir gün bölücülük meraklısı, başka bir gün farklı bir tavrın içinde bocalayan yörüngesiz CHP merak buyurmasın, amacına ulaşamayacaktır.

Çünkü Milliyetçi Hareket hem Cumhuriyet’in teminatı hem de ecdad mirasının koruyucusudur.

Üç hilal; 29 Ekim’den öncesini de sonrasını da aynı tarih çizgisinin, aynı kader gemisinin ve aynı ülkü yolunun birbirini tamamlayan iki muhterem safhası olarak görmektedir.

Bunun için,  Türk milletinin Ötüken’den Ankara’ya gelesiye kadar gösterdiği her çaba, ortaya çıkardığı her eser, yaptığı her mücadele ve bıraktığı her miras bizim için namus ve şeref konusudur.

Geçtiğimiz yüzyılda milli mücadeleyi gerçekleştiren, daha önceki yüzyıllarda Türk milletini kıtalara taşıyan ruhun bugünkü varisleri işte bugün burada, çok şükür bu salondadır.

Biz sağlam durduğumuz müddetçe, fitne ve fesat girişimlerine kapılarımızı kapalı tuttuğumuz sürece inşallah Türkiye yaşayacak, Türk milleti hiçbir fırtınadan etkilenmeden ebediyete yelken açacaktır.

Biz sabır ve sağduyumuzu korursak, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü zalimlerin başına balyoz gibi inecek, sağır kulakların pasını açacak ve 1071’in anı ve vasiyeti böylelikle yaşayacaktır.

Milliyetçi-ülkücü hareket bunun için vardır.

Anlam, varlık nedeni işte bunlardır.

 

Kıymetli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Misafirler,

Tam bir hafta sonra partimizin 10.Olağan Büyük Kurultayı’nı inşallah gerçekleştireceğiz.

Ankara Arena Kapalı Spor Salonu Türk milliyetçilerinin vatan ve millet tutkusuna yeniden tanıklık edecektir.

Yurdumun her köşesinden Ankara’ya gelen aziz dava arkadaşlarım, vatansever kardeşlerim ve muhterem vatandaşlarım kurultayımızı şenlik yerine çevireceklerdir.

10.Olağan Büyük Kurultayımız; karışıklığa karşı sadeliğin, dağınıklığa karşı disiplinin, kirliliğe karşı temizliğin, fitneye karşı rahmetin ve teslimiyete karşı milliyetçiliğin kati tavrı ve keskin sözü olacaktır.

Milliyetçi-ülkücü hareketin her ferdi ahlaklı, düzeyli, sağduyulu ve soğukkanlı bir şekilde demokratik katılımı ifa edeceklerdir.

43 yılın umudu, birikimi ve beklentisi kurultay salonumuzda vücut bulacak, Türk ve dünya gündemine ülkücü yorum getirecektir.

Türkiye’nin içinde kıvrandığı sorunlar, Türk milletinin kıyısında bulunduğu vahim hadiseler; milliyetçi-ülkücü dimağın, vicdanın ve zihnin kalburunda elenecektir.

Biliniz ki, tarihin büyük çalkantıları yalnız miskinleri acındırmakta ve sadece acizleri kederlendirmektedir.

Tavşan yürekli ürkekler için her yokuş aşılmaz, her hendek geçilmezdir.

Ancak bozkurdun karşısına aşılmaz dağ bile çıksa, onu nefesiyle, bezginliğe düşmeyen ısrarıyla ve asla pes etmeyen azmiyle düzleştirecektir.

Bunun için kurultayımızın önem ve öncelik derecesi çok fazladır.

Türkiye’nin önünde bulunan üç kritik dönemeci, 10.Olağan Büyük Kurultayımızdan çıkacak yüksek irade göğüsleyecektir.

Birincisi, tarihi konusunda henüz bir netlik olmayan mahalli idare seçimleri, ikincisi Cumhurbaşkanlığı seçimi ve son olarak da milletvekilliği genel seçimleridir.

Aynı zamanda Türkiye’nin geleceğinde 10.Olağan Büyük Kurultayımızın büyük bir payı olacaktır.

Bu kurultayımız partimizi cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 tarihine taşıyacak dinamizmin, dinginliğin, donanımın ve kadroların tayin ve tespitini de sağlayacaktır.

10.olağan Büyük Kurultayımız; Türkiye’nin gelecek 10 yılına, geçmiş 10 yılın tecrübe ve muhasebesiyle damga vuracak ve ülkemizin kaderine giydirilmeye çalışılan dar çemberi kırıp atacaktır.

Bu kurultay; Milliyetçi Hareket’in kenarları kolayca çizilip yuvarlak içine alınabileceğini düşünen saflıklara cevap olacaktır.

Bu kurultay; millet varlığını yıkıma ve çöküşe götüren ihanet projelerine, zalimliğin köpüğünde vicdanını kaybedenlere cevap olacaktır.

Bu kurultay; Türklüğün geride duran hayallerine nefes verecek, milliyetçi-ülkücü hareketin Türkçe sesleniş ve duyuşuna, küreyi avuçlarına alan ve görüş açısını 360 derecede sabitleyen vizyonuna destek çıkacaktır.

Bu kurultay; bizi başka görmeye, bizi değişik kalıplara sokmaya, bizi kılıktan kılığa itmeye niyetlenenlere tereddütsüz duruş olacaktır.

Bu kurultay; 43 yılın gururunu geleceğin güçlü millet varlığıyla buluşturacak inanmışlığa, dava ruhuna ve çalışkanlığa zemin ve saha oluşturacaktır.

Bu kurultay; Türk İslam ülküsünün tazelenmesine, ikmaline ve emin bir şekilde Türkiye’yi yönetme iddiasının tekraren teyit ve teminat altına alınmasına yardım edecektir.

Bu kurultay; Allah yolundan sapmayan, millet sevdasından ayrılmayan, lider Türkiye ülküsüyle yanıp kavrulan, milli ruhu kişisel iştah ve beklentilerinin önüne çıkarmış fedakâr, cefakâr ve ağzı dualı milliyetçi-ülkücü hareketin gelecek tasavvurunu gösterecektir.

Bu kurultay; Türk milletinin içinde saklı duran duygu, düşünüş ve dileklerin sistemleşip yine millete ümit eli olarak dönmesine ortam açan yer olacaktır.

Bu kurultay; bölücü yıldırımlara karşı paratoner, küresel tezgâhlara karşı siper, alçılaşmış kalplere karşı güvenli liman, kireçleşmiş zihniyetlere karşı çare adası olma özelliğiyle tebarüz edecektir.

Bu kurultay; liyakat, sadakat ve samimiyet vahası, Türk milletine adanmışlığın müşahhas bir numunesi olarak görünecektir.

Bu kurultay; “Türk Milleti Sensiz Asla” milliyetçi-ülkücü seslenişinin otağı, hareket ve karar merkezi olarak her daim mümtaz bir vasfa sahip olacaktır.

Manevi irşat ve telkin kaynağımız bu kurultaydır.

Hazıra konmayan, mirasyedi olmayan Türkiye sevdalıları bu kurultayla bugünü pas geçmeden geleceğe odaklanacaktır.

Bu itibarla 10.Olağan Büyük Kurultayımız tarihi bir değerdedir.

Millet kefaletiyle Türk milliyetçileri 10. Büyük kucaklaşmasını, “Türk Milleti Sensiz Asla” sözüyle gelecek hafta Allah’ın izniyle gerçekleştirecektir.

Bu şart ve ortam içinde muhterem dava arkadaşlarım tercihlerini tam bir isabetle kullanacaklardır.

Dava ve vicdan kalibresinde gelişmeleri değerlendirip, Milliyetçi Hareket’in geleceğine mühürleriyle istikamet vereceklerdir.

MHP’nin her mensubu, 43 yılın hatıra ve emanetlerine gözü gibi bakmaya yeminlidir.

Bunun için taşıdığı dava bilincinden, milliyetçi-ülkücü kimliğin yol göstericiliğinden asla ayrılmaz, bunu asla pazarlık konusu yapmaz.

Biliyorum ki, çıkar ittifakında buluşanlar bu yüksek erdemi fark edemeyeceklerdir.

Hayal satıcılığının toplama kampında değişim kazısı yapanlar bunu göremeyeceklerdir.

Milliyetçi Hareket Partisi, muhteris ve menfaat düşkünü olan ve manen de bitkin düşen kim varsa, bunlarla yolunu ve yönünü her zaman ayırmıştır.

Kutlu davamız ancak bu şekilde bugünlere gelmiş, karşısına çıkan karanlıkları böyle geçmiştir.

Bunları mücadelesiyle bizlere gösteren merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey ve aziz dava şehitlerimizi rahmet ve minnetle bir kez daha yad ediyorum.

Bu ulvi dava Türkiye’yi geliştirme ve Türk milletini güçlü ve kudretli kılma mücadelesinden geri dönmemek adına tüm gemileri yakmıştır.

Bozkurt bakışlı dava arkadaşlarımız, en genç yaşlarında şehadet şerbetinden boşuna içmemişlerdir.

İdam ve imha girişimleri nafile yere bizi hedef almamıştır.

Biz 43 yılın her ayrıntısında millet ve vatan mücadelesinin esaslarını saptadık.

Her mihnete dayandık, her zorluğa katlandık ve her çileye muhatap kaldık.

Bizi, idealsiz, milletsiz, ruhsuz ve yarınsız bir yığına dönüştürmeye çalışanlara ülkülerimizin gücüyle karşı çıktık.

Cehalet ve melanet perdesinin altına gizlenip; bize faşist, ırkçı, kafatasçı, katil diyenlere onur ve itibar mücadelesi verdik.

Çürükleri ayıklamak, kökü dışarıda bulunan kötü niyetlilere doğruluğun ve milli olmanın dersini verebilmek için gayret sarfettik.

Milliyetçi-ülkücü hareket; hassasiyetin, duruluğun, fedakârlığın, ahlakın, vicdanın ve temizliğin sözü ve sözcüsü olmuştur.

İnşallah dünya durdukça, Türk milleti var oldukça da böyle kalacaktır.

Unutmayınız ki biz varken, milletimizi hedefine alan törpü ve tasfiye girişimleri başarısız kalmaya mecburdur.

Barbarlığın, vahşetin ve şiddetin sonuç alması ve Türkiye’yi köşeye sıkıştırması mümkün olmayacaktır.

Biz, bugünlere kolay gelmedik.

Biz, 43 yılın merdivenlerini bir çırpıda çıkmadık.

Kuşkusuz ki, ben her dava arkadaşımın bu yüksek ferasetle hareket ettiğine ve üzerine ne düşüyorsa yapacağına inanıyorum.

Ve hepinize güveniyor, hepinize inanıyorum.

10.Olağan Büyük Kurultayımızın şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

İzmir’in yüksek bir heyecan ve inanmışlıkla Milliyetçi Hareket’in başarısı için üzerine düşeni yapacak olmasından büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Verdiğiniz desteğe, yapacağınız katkılara teşekkür ediyor ve hepinizi bağrımıza basıyorum.

Mübarek Kurban Bayramınızı bir kez daha kutluyor, sağlık, esenlik ve mutluluklar diliyorum.

Son olarak diyorum ki;

Türk Milleti Sensiz Asla.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene