Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin Aziz Türk Milleti, Türk Dünyasının Kıymetli Temsilcileri, Muhterem Misafirler, Değerli Dava Arkadaşlarım, Onurlu Geleceğimizin Teminatı Yiğit Bozkurtlarım, Saygıdeğer Basın Mensupları, Hepinizi, öncelikle saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hepiniz, Kurultaylar Kurultayı Erciyes Zafer Kurultayı’na hoş geldiniz, şeref verdiniz. Kendisini Türk Milleti’nin birliği ve dirliğine adamış Rahmetli Başbuğumuzun bizlere en güzel armağanlarından biri olan bu büyük şölen, hepinize kutlu ve uğurlu olsun. Bu muhteşem tabloyu oluşturarak aziz milletimizin ve vatanımızın yarınlarda da hep varolacağını ispat eden sizlerden Allah razı olsun. İnanıyorum ki, bu büyük buluşma, bu büyük kurultay ebediyen yaşayacak ve yaşatılacaktır. Bütün Türk milleti de ulu Erciyes’in eteklerinden dünyaya biz biriz, biz kardeşiz, biz buradayız diye hep haykıracaktır. Yüce Allah’ın izniyle, dirliğimizi, dilimizi, dinimizi ve düzenimizi kimse bozamayacaktır. Değerli Arkadaşlarım, Genç Ülküdaşlarım, Unutmayınız ki, bugün ülkemizin merkezinde yer aldığı stratejik çıkar hesaplarının yapıldığı, dünyanın yeniden şekillendirilmeye çalışıldığı bir dönem yaşanmaktadır. Yine unutmayınız ki, bizler çok önemli bir fikrin, çok anlamlı bir hareketin, çok değerli bir misyonun temsilcileriyiz. Çünkü biz, şanlı bir geçmişin mirasçıları, ulvî bir davanın mensuplarıyız. Bunun için de, onurlu ve güçlü bir geleceğin mimarları olmak durumundayız. Bu, bizim tercihlerimizden herhangi biri ya da sıradan bir meşgûliyetimiz değildir. Bu bizim, kara sevdamız, mecburiyetimiz, temel varlık sebebimizdir. Gönül ve ülkü neferliğinin, sorumlu ve onurlu bir dava adamı olmanın tabii sonucudur. Her Türkiye sevdalısı, her Türk Milliyetçisi bunların farkında olmak, sorumluluklarının idraki içinde bulunmak zorundadır. Biliyor ve inanıyoruz ki, tarihi, ancak onu değiştirme ideali ve iradesi olanlar yazar ve değiştirebilir. Yine, biliyor ve inanıyoruz ki, tarihten gerekli dersleri çıkartmayanlar ile milli hassasiyetlerini kaybedenler, geleceğin karanlık dehlizlerinde kaybolmaya mahkûmdurlar. Bunun için, Milliyetçi Hareket, basit ve küçük hesaplarla değil, büyük ve onurlu geleceklerle ilgilidir. Bunun için Milliyetçi Hareket, bir yandan ülke içi sorunlarla ve çirkin oyunlarla uğraşırken, diğer yandan da bölge ve dünya meseleleri üzerinde kafa yormakta, fikirler geliştirmektedir. Kronik MHP karşıtları bunları görmeyip anlamak istemeyebilirler. Bazen de çok iyi anladıkları halde, toplumun yanlış anlaması için büyük bir gayret içinde olabilirler. Ama bilsinler ki, Milliyetçi Hareket’i her zaman doğru anlayan, doğru anlatan ve ona her zaman sahip çıkan Türkiye Sevdalıları hep var olacaktır. Ve onlar her geçen gün daha da büyüyüp güçlenecek ve her türlü oyunu bozacaktır. Çünkü, bizler, temel varlık sebebimizin vatanımızın ve milletimizin geleceği olduğunun bilinci içerisindeyiz. Bu nedenle de, ne engellerden yılarız, ne de mücadele etmekten yoruluruz. Çünkü, bu topraklar kolay vatan olmamış, Türk milleti birliğini ve dirliğini kolay temin etmemiştir. Bu topraklar bu milletin bazen alın teriyle, bazen de kanlarıyla sulanmıştır. Türk kültürü bu topraklara rengini vermiş, milli ruh bu coğrafyada yeniden şekillenerek şaha kalkmıştır. Tabi bütün bunların anlamını ve derinliğini, “vatan-millet Sakarya edebiyatı” olarak görenlerin idrak etmesi mümkün değildir. Ama bizim bir görevimiz de bunu öğretmektir. Bunun için yılmadan ve usanmadan gerçekleri anlatacağız. Bunun için çok çalışacağız ve inşallah başaracağız. Muhterem Vatandaşlarım, Kıymetli Dava Arkadaşlarım, Yiğit Bozkurtlarım, Bütün bu söylediklerimizin önemi, Türkiyemizin son yıllarda yaşadığı gelişmelere ve karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkatlice bakıldığında çok daha iyi anlaşılacaktır. Yaşadığımız ekonomik krizlerin sebepleri ve sonuçları, Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin seyri, Kıbrıs Türklüğünün geleceği üzerine oynanan oyunlar, görmesini bilen gözler için birer büyük uyarı, birer büyük derstir. Bizler bunları görüyor, anlıyor ve gerekli dersleri çıkartıyoruz. Her uygun zemin ve zamanda da sizlerle açıkça paylaşıyor ve dertleşiyoruz. Bunu yaparken de, herhangi bir siyasi ikbâl hesabının içinde olmuyor, koltuk endişesi taşımıyoruz. Zaten dertleri milletin dertleriyle aynı olanların, çeşitli odaklar yerine yalnızca milletten destek arayanların başka bir tavır içinde olmaları imkânsızdır. İşte Milliyetçi Hareket gerçeği budur. Bunun için de sadece milletinden güç alır ve sadece ona hesap verir. Partimizin, Kıbrıs konusuna ve Avrupa Birliği’ne bakış açısının ilham kaynağı, bu temel hassasiyet ve değerlerden başka bir şey değildir. Bunlardan bihaber olanların yapacağı tek şey vardır: Kolaycılığa kaçmak, yani Avrupa Birliği üyeliğini yarın gerçekleşecekmiş gibi gösterip kendilerini kurtarıcı ilân etmektir. Ancak, bilinmelidir ki, toplumu karşıtlar-yandaşlar diye kamplara bölmekle, üyelik sürecini akıl almaz vaatlerle sahte cennet yolculuğuna dönüştürmekle meseleler hâllolmamaktadır. Yine bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket’e haksız ve insafsız eleştiriler yöneltmekle Avrupa Birliği Türkiye’ye yakınlaşmamaktadır. Bugün, ülkemizin Avrupa Birliği’ne ilk müracaat ettiği tarihten itibaren yarım yüzyılı, tam üyelik başvurusunun üzerinden on beş yılı, Gümrük Birliği anlaşmasının üzerinden de yedi yılı aşkın bir zaman geçmiş bulunmaktadır. Ama, Türkiye-Avrupa ilişkilerinde gelinen nokta, geçmişte verilen sözlere ve anlaşma hükümlerine rağmen çok yetersiz olmaya devam etmektedir. Ülkemizde bazı çevreler, özellikle Gümrük Birliği anlaşmasından bu yana sürekli tam üyelik tarihleri vermekte, ancak evdeki hesap bir türlü Avrupa’ya uymamaktadır. Buna rağmen, Türk insanına her seferinde aynı vaatler tekrarlanmakta, aynı sözler verilmektedir. Şimdi, Milliyetçi Hareket’i yeryüzü cenneti diye tanıttıkları Avrupa Birliği yolunda engel göstermek için gece gündüz çalışanlara sormak lazımdır: Bu dönemlerde, iktidarda hangi zihniyetler, hangi partiler vardı? Yoksa Avrupa Birliği Türkiye’yi tam üye yapmak istedi de siz mi engellediniz? Aslında mesele, birilerinin zannettiği, daha doğrusu kamuoyunu yanlış yönlendirmek istediği gibi, tek boyutlu ve basit bir mesele değildir. Çünkü, Türkiye’nin tam üyeliği sadece siyasi kriterlerin yerine getirilmesiyle gerçekleşecek bir süreç değildir. Her şeyden önce, Avrupa Birliği içinde varolan Türkiye ve Türk Milleti karşıtı tavır ve kanaatlerin değişmesi gerekir. Yine, Birlik yönetiminin çifte standart uygulamaktan, bazen belirsiz bazen de olumsuz irade sergilemekten vazgeçmesi gerekir. Dolayısıyla, Avrupa Birliği yönetiminin Türkiye karşısında iyi niyetini kanıtlaması, üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmesi, kısacası sözünde mutlaka durması gerekir. Yine, Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’ta uluslararası kuralları ve hakkaniyet prensibini çiğneyen tutumunu, Rum-Yunan tarafını cesaretlendiren politikalarını bir an önce değiştirmelidir. Son olarak, bölücü terör çetesinin müsvetteleriyle örtülü ilişkiler kurmaktan, kirli emellerini gözardı etmekten vazgeçmelidir. Unutulmamalı ki, insanlık suçu olan terörizm karşısında ikili oynamanın hiç kimseye bir yararı dokunmayacaktır. Bunun için huzurlarınızda bir kez daha açıkça vurguluyorum ki, Türkiye’nin yanında Avrupa’nın da yapacakları vardır. Bunlar yapılmadan da sağlıklı ve gerçekçi bir ilişki zeminin oluşması mümkün değildir. Bütün bu açık ve acı gerçekler ortada dururken, Avrupa Birliği düşmanları icat etmenin anlamı nedir? Yoksa, hayali Avrupa Birliği karşıtları icat edip sürek avı düzenlemenin arkasında başka hesaplar mı yatmaktadır? Yoksa, Avrupa Birliği’ne üyelik tartışmalarında doğru ve duyarlı sesler kısılmak mı istenmektedir? Bilinmelidir ki, terörist başını hak ettiği cezadan kurtarmak için mecliste birbirleriyle yarışanlar, Kıbrıs’ta Türk Milleti aleyhinde yaşanan gelişmeleri hafife alanlar, bu ülkeye, bu millete iyilik değil, kötülük yapmışlardır. Türk Milleti ve devletinin, bölücü ve yıkıcı faaliyetler ile Kıbrıs Türklüğünün varlığı konusunda daha fazla rencide edilmemesi için herkes aklını başına almak zorundadır. Medeniyet projesi ve demokratikleşme ambalajı içinde Türkiyemizin milli varlığı ve dirliğinin altını oyan yaklaşımların pervasızca pazarlanmasından vazgeçilmelidir. Dün mecliste düşüncesizce ve alelacele atılan adımlarla, ne yazık ki, yeni azınlıklar yaratmanın yolu açılmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dengeleriyle oynanmıştır. Hem Kıbrıs’ta, hem de terörle mücadelede, silah zoruyla ve katliamlarla amacına ulaşamayanların, şimdi masa başında kazanmaya çalıştığını, artık herkes görmek durumundadır. Ancak, hangi oyun oynanırsa oynansın, hangi yasal kılıflar uydurulursa uydurulsun, ne Kıbrıs’ta, ne de Türkiyemizde hedeflerine silah zoruyla ulaşamayanların masa başında ulaşmalarına rıza göstermeyeceğiz. Her zeminde ve zamanda, ülkemizin ve milletimizin geleceği için, ne gerekiyorsa onu yapmaktan geri durmayacağız. Çünkü, biz, Kıbrıs Türklüğünün varoluş davasına sahip çıkmanın namus ve şeref borcu olduğuna yürekten inanıyoruz. Bilindiği gibi, son zamanlarda birçok siyasi parti, çok farklı hesap ve niyetlerle olsa da Avrupa Birliği yönetiminin her türlü talebini kayıtsız-şartsız kabul etmekte, Türkiye’nin ne pahasına olursa olsun Avrupa Birliği’ne girmesi gerektiğini ifade etmektedirler. İdam cezasının terör suçlarını kapsayacak şekilde biran önce ve tamamen kaldırılması gerektiğine inananlar, farklı dil ve lehçelerde eğitim ve televizyon yayını yapılmasını savunanlar, çok renkli ve düşündürücü bir koalisyon oluşturmuşlardır. En son olarak da Mecliste bir araya gelerek Milliyetçi Hareket’i ortak hedef, haline getirmişlerdir. Ancak, bu tablo bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye’de özü ve sözü bir olan yegâne parti, Milliyetçi Hareket Partisidir. Tutarlı ve ilkeli tavrını açıkça ortaya koyan, Türk Milleti’ne karşı dürüstçe konuşan yegâne parti, Milliyetçi Hareket Partisidir. Çünkü, daha düne kadar Milliyetçi Hareket’e teslimiyetçi diyenler, ne acıdır ki bugün tutarsızlık ve teslimiyetçilik bataklığına saplanmışlar, kısacası kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşmüşlerdir. Daha düne kadar Milliyetçi Hareket karşısında terörist başının dosyasını meclise niye sevketmediniz diye eleştiri kuyruğuna girenler, ne acıdır ki bugün caniyi hakettiği cezadan kurtarmak için mecliste sıraya girmişlerdir. Daha düne kadar, yeni partilerini kurarken meydan meydan dolaşıp “ekonomiyi IMF’ye, siyaseti Avrupa Birliği’ne teslim ettiniz” diye bizi millete şikayet etmeye çalışanlar, ne acıdır ki bugün aynı ekonomik programı sahiplenip Avrupa Birliği’ne her şart altında evet demek için birbirleriyle yarışır hale gelmişlerdir. Kısacası, dünün “adil düzencileri”, bugünün “batıl düzencileri” olmuşlardır. Dün Milliyetçi Hareketle milliyetçilik yarışına kalkışanlar, bugünün en sıkı batıcıları olmuşlardır. Tabi ki, milletimiz bütün bu gerçekleri görecek, akıl almaz tutarsızlıkları mutlaka değerlendirecektir. İnanıyoruz ki, Milliyetçi Hareket milli vicdanın yapacağı muhasebeden yüz akıyla çıkacaktır. Ancak, partimizi haksız yere eleştirip duran, ama kendilerinin gerçekte neyi savunduğu ve nerde durduğu belli olmayan partiler gerekli dersi alacaktır. Sözün özü, biz Türk Milliyetçileri olarak, milletimizin önünde her türlü hesaplaşmaya hazırız. Bundan ne çekiniriz, ne de yoruluruz. Bilakis, sadece ve sadece şeref duyarız. Aziz Dava Arkadaşlarım, Güçlü Geleceğimizin Teminatı Yiğit Bozkurtlarım, Huzurlarınızda son olarak, Temmuz ayının başından itibaren gün ışığına çıkan çok boyutlu siyasi gelişmelere kısaca temas etmeyi gerekli görüyorum. Bilindiği üzere, partimiz 57. Hükümet kurulurken ülkemizin içerde ve dışarıda büyük sorunlarla ve tuzaklarla karşı karşıya bulunduğunu bilerek koalisyonun bir parçası olmuştur. Çünkü, Türk Milliyetçilerinin böyle bir kritik zamanda ve milli iradenin tercihleri doğrultusunda hükümet içinde olması gerekmiş ve bunu da çekinmeden yapmışlardır. Sorumlu ve yapıcı siyaset anlayışımızı hayata geçirme konusunda da aynı samimi düşünceler rol oynamış ve bu da kararlılıkla uygulanmıştır. Ancak, farklı politika ve fikirler arasında makûl bir çözüm yolu arama sanatı olan uzlaşmayı teslimiyetçilik ile karıştıranlar olmuş, Milliyetçi Hareket’e karşı hem Ankara’da hem de Anadolu’da akıl almaz kampanyalar düzenlenmiştir. Bunların en canlı şahidi, hiç şüphesiz sizlersiniz. Ama, bu çarpık ve tutarsız siyaset esnafı, yani gerçek uzlaşmacı ve sorumlu siyaseti teslimiyetçilikle suçlayanlar, kısa süre içinde başta Avrupa Birliği yönetiminin dayattığı ön şartlar olmak üzere, pek çok konuda teslimiyetçiliğin en çarpıcı örneklerini ortaya koymuşlardır. Bunun yanında, Milliyetçi Hareket’in milli ve ilkeli duruşundan rahatsız olan çevreler, zaman içinde yeni hükümet senaryoları üretmişler, yeni oyunlar tezgâhlamaya başlamışlardır. Hatırlanacağı üzere, belirli bir süredir Milliyetçi Hareket’in hükümet içindeki konumundan, özellikle de onurlu ve hakkaniyetli bir Avrupa Birliği üyelik yaklaşımından tedirgin olan bazı odaklar, çeşitli yöntemler kullanarak bunu dışa vurmuşlar, ama ağızlarındaki baklayı tam olarak dışarı çıkarmamışlardır. Son birkaç aydır da yeni hükümet formülleri yoğun bir şekilde gündeme getirilmiş, gerçekte ise, teslimiyetçi unsurların güdümünde “MHP’siz hükümet” formülü hayata geçirilmek istenmiştir. Bu gelişmeleri ve oyunları yakından takip eden Milliyetçi Hareket Partisi, gereğini vakit geçirmeden yapmıştır. Böylece, herkesi tarihin şahitliğinde milletin adaletiyle başbaşa bırakmanın yolunu açmıştır. İşte genel seçimlerin 3 Kasım tarihinde yapılmasını önce gündeme getiren, daha sonrada bunu sağlayan Milliyetçi Hareket’in temel düşüncesi bu olmuştur. Zaten, siyaset kurumunun demokratik ve ahlâkî değerlerle bağdaşmayan müdahalelere maruz kalmaya başladığı ve milli iradenin hakemliğine müracaatın kaçınılmaz olduğu dönemlerde yapılması gereken budur. Milliyetçi Hareket, yeni ayak oyunlarına, entrikalara ve bazı menfaat odaklarının dar iradelerine fırsat tanımadan, milli iradenin esas kaynağını, yani bizatihi milletimizi işaret etmiştir. Partimizin, Türkiye’nin önündeki çeşitli oyun ve tezgahları bozan çıkışını, siyasi hayatları boyunca manevralarla yol alan bazı siyasetçiler blöf diye küçümsemeye çalışmışlardır. Herkes bir daha görmüştür ki, Milliyetçi Hareket’in siyaset anlayışında, ne Türk milleti’nin kaderiyle kumar oynamanın, ne de blöfün bir yeri vardır. Milliyetçi Hareket sözünün arkasında sonuna kadar durmuş ve dediğini de yapmıştır. Hiç şüphesiz, bu tavırdan her siyasi partinin ve siyasetçinin çıkartması gereken bir ders vardır. Artık, zaman akla karanın, doğru ile eğrinin ortaya çıkarılması ve milletin gözleri önüne serilmesi zamanıdır. Bundan sonra söz yüce milletimizindir. Her siyasetçi ve parti, millete her konuda ve konumda hesap vermeye hazır olmalıdır. Bu süreçte muhalefette olmanın, bol keseden vaatler dağıtmanın avantajını kullanmak isteyenler, sizler de tarihin terazisinde tartılacak, milli vicdanın önünde dünün ve bugünün hesabını vereceksiniz. Muhalefet etme görevini, her gün farklı konuşup gerçekte hiçbir şey yapmamakla karıştıranlar, Türkiye’nin her ilinde, her bölgesinde nabza göre şerbet verenler, her türlü mukaddes değerimizi şuursuzca pazarlayanlar, sizler de tarih ve millet önünde hesaplaşmak zorundasınız. Sizler, uzun ve zorlu üyelik sürecine tek çare, tek seçenek diyerek Türkiye’yi bir yerlere tek yanlı olarak mahkûm edenler, kendi ülkelerinin elini zayıflatanlar, sizler ne için çalışıyor, neye hizmet ediyorsunuz? Eğer “özürlü Avrupa Birliği üyelik süreci” tek çare, tek seçenek ise, sizin ayrı ayrı siyasi varlıklarınızın anlamı nedir? Milliyetçi Hareket’in söyledikleri ve savundukları ise gayet açık ve nettir: Bu da onurlu ve şahsiyetli bir üyelik sürecinden başka bir şey değildir. Milliyetçi Hareket’in, Avrupalı muhataplarımızı, ülkemize karşı dostça ve dürüstçe davranmaya davet eden, somut müzakere takvimi verilmesi çağrısı yapan gür sesi, inanıyoruz ki Türk Milletinin sağduyusunun sesidir. Bu gür ve haklı sesi kısmaya da kimsenin gücü yetmeyecektir. Çünkü, Milliyetçi Hareket, sizin desteğiniz ve dualarınız ile her türlü mücadeleye sonuna kadar hazırdır. Bu mücadeleyi de, Allah’ın izniyle Brüksel sevdalıları değil, Türkiye sevdalıları kazanacaktır. Çünkü, Milliyetçi Hareket, huzur ve istikrar içinde kalkınmaya, Türkiyemizi milli ve üniter yapısını koruyarak ilelebet var kılacaktır. Çünkü, Milliyetçi Hareket, sosyal, ekonomik ve siyasi yapının lider olduğu bir Türkiye, yani lider ülke için vardır. Çünkü, Milliyetçi Hareket, yolsuzlukların üzerine daha kararlılıkla gidildiği, yoksulların daha çok gözetildiği güçlü ama merhametli bir iktidar için vardır. Sözün özü, Milliyetçi Hareket tek başına iktidara, güçlü yarınlara hazırdır. Büyük Türk Milleti’ne, onun kader arkadaşı bütün Türk Milliyetçilerine kutlu ve uğurlu olsun. Yolunuz açık, gönlünüz zengin, Türkiye sevginiz daim olsun. Desteğiniz güçlü, çalışmalarınız verimli, başarınız mutlak olsun. Hepiniz sağolun, varolun. Yüce Allah’a emanet olun
Dr. Devlet Bahçeli |