Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin Basınımızın değerli temsilcileri, Bilindiği üzere, Türkiye, yaklaşık on hafta sonra sandık başına gidecektir. 3 Kasım seçimlerinde uygulanacak resmi seçim takvimi işlemeye başlamış, siyasi partilerimizin seçim hazırlıkları da ileri bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Seçimlere gidilen bu dönemde, Türk siyasi hayatında ilginç gelişmelere de şahit olunmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin, yaşanan bu gelişmeler hakkındaki değerlendirmelerini ve önümüzdeki sürece ilişkin düşüncelerini Türk milletiyle paylaşmak amacıyla yaptığımız bu basın toplantısına katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum. Sayın basın mensupları, 3 Kasım seçimleri, Türk milleti için bir kader seçimi olacaktır. Aziz milletimiz, 3 Kasım'da, Türkiye'nin geleceğini emanet edeceği siyasi kadroları belirleyecek, bu konuda sergilenen farklı siyasi anlayışlar arasındaki tercihini ortaya koyacaktır. Milliyetçi Hareket, Türk milletinin 3 Kasım'da geleceğine ve kaderine bütünüyle sahip çıkacağına gönülden inanmaktadır. Bu konuda hiçbir endişe ve tereddütümüz bulunmamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi 3 Kasım "demokrasi şöleni"ne topyekün bir milli seferberlik anlayışıyla hazırlanmaktadır. Daha önce açıklandığı gibi, partimizden aday adayı olmak için binikiyüz'e yakın başvuru yapılmıştır. Bu değerli arkadaşlarımız şimdi, seçim bölgelerinde büyük bir şevk ve heyecanla çalışmalarına başlamışlardır. Milliyetçi Hareket'in milletvekili adayları, bütün teşkilatlarımızın genel eğilimleri ve ülkemizin ihtiyaçları dikkate alınarak titizlikle belirlenecektir. Bu süreçte, partimizin inançlı kadrolarının görüş ve düşünceleri rehberimiz olacaktır. Seçim yarışında, devşirme "Rüya Takımları"nın karşısına, gücünü sadece inançlarından ve Türk milletinden alan, ülkelerini hiçbir karşılık beklemeden seven ve şerefli mazileri buna kefil olan "Türkiye Sevdalıları" çıkacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi seçimlere tek başına gitmektedir. Milliyetçi Hareket, hiç bir parti ile ittifak yapmayacak, Türk milleti dışında hiçbir gücün desteğini yanına alma arayışı içinde olmayacaktır. Siyasi gelecek telaşıyla halkın dışındaki lobilerden medet uman ve buralarda sığınacak liman arayan siyasi partilerden farklı olarak, Milliyetçi Hareketin sığınacağı tek yer, Türk milletinin temiz vicdanı, şaşmaz sağduyusu ve geleceğine sahip çıkma iradesi olacaktır. Kısacası, Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin huzuruna tek başına çıkacak, gerçekleri aziz milletimize açıkça ve dürüstçe anlatacaktır. Değerli basın mensupları, 3 Kasım erken seçim sürecine çalkantılı bir dönemden geçilerek gelinmiştir. Seçimleri gerekli kılan şartlar ve yaşanan gelişmeler, hafızalarda tazeliğini bugün de korumaktadır. Türk milletini hiçe sayarak, milli irade dışında siyasete müdahale çabaları günümüzde de sürmektedir. Türk milletine adeta meydan okuyan bu çevreler, bugün de sahnede boy göstermektedir. Siyaset kurumunu teslim almayı amaçlayan siyasi senaryoların yazarlarını ve taşeronlarını ve bunda rol alan siyaset figüranlarını Türk milleti çok iyi bilmektedir. Seçimlerden önce geçilmesi gereken çok hassas bir dönem bulunmaktadır. Bu dönemde hiç şüphesiz bütün siyasi partilerimize büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Seçimlerin, her siyasi partinin fikir ve proje planında mücadele edeceği seviyeli bir rekabet ortamında geçmesini sağlamak, Türk milletine ortak borcumuzdur. Her parti ve siyasetçi, aziz milletimize karşı siyasi ve ahlâkî sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür. Bu çerçevede, Türk milletini yanıltmayı ve milli iradeyi ipotek altına almayı amaçlayan hareketlerden kaçınmak, hepimiz için asgari bir temel görevdir. Ahlâkî sorumluluğun, temel işlevi kamuoyunu aydınlatmak ve doğru bilgilendirmek olan basın ve yayın organlarımız için de geçerli olduğu açıktır. Demokratik sürecin temel mekanizması olan seçimlerin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasında, medyamızın hayatî bir role sahip olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Değerli basın mensupları, Bu düşüncelerle, şimdi siyaset sahnesinde yaşanan son gelişmelere ilişkin görüşlerimizi kısaca ifade etmek istiyorum. Bilindiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi, 31 Temmuz 2002 tarihinde, hür iradesiyle seçimlerin 3 Kasım'da yapılmasını kararlaştırmıştır. Bu karara Dörtyüz Kırk Dokuz milletvekilimiz hür iradeleriyle katılmıştır. Bundan üç hafta önce alınan bu kararı, DSP dışındaki tüm siyasi partilerimiz ve bunlara mensup milletvekillerimiz desteklemiştir. Bu gerçek ortadayken, seçim kararı üzerinden çok kısa bir süre geçtikten sonra, seçimleri erteletme arayışlarının gündeme getirildiği ve bu konuda da senaryo üretilmeye başlandığı esefle görülmektedir. Seçimlerin huzur ve güven ortamında yapılmasının şartlarının hazırlandığı bir dönemde bu senaryoların gündeme taşınması ve Meclisi'mizi küçük düşürecek şekilde milletvekillerimizin de bu senaryolar içine sokulmaya çalışılması, Türk demokrasisi açısından çok üzücüdür. Herkes bir hususu çok iyi anlamalıdır: Seçim sürecinin artık dönüşü yoktur. Çeşitli hesap ve niyetlerle seçimleri erteletmek isteyen çevreler, bugünkü Meclis tablosundan sağlıklı bir hükümet yapılanmasının çıkmayacağını iyi bilmelidir. Böyle bir arayışın tek sonucu, siyasi ve ekonomik kaos olacaktır. Türkiye'nin böyle bir kriz ortamına sürüklenmesinin vebalini kimse kaldıramayacak, bunun hesabını kimse veremeyecektir. Sayın basın mensupları, Seçimlere on hafta gibi çok kısa bir süre kalmışken, siyaset sahnesinde taşların henüz yerine oturmadığı, hızlı hareketlenmelerin sürdüğü ve siyasi tablonun hergün değiştiği görülmektedir. Özünde bir ahlâk ve fazilet rejimi olan demokrasinin gelenekleri açısından normal olmayan bu tabloda, üç temel husus ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede, yakın geçmişte siyaset dışı senaryolar için beyhude çaba sarfeden çevrelerin, şimdi de Türk milletinin iradesinin seçim sandığına hür ve serbest biçimde yansımasını etkilemeye çalıştıkları görülmektedir. Milli iradeyi baskı altına alarak yönlendirmeye çalışanlar, bu yolla seçim sonrası dönemi tanzim etmek hevesine kapılmışlardır. Bunun sonucu, suni ittifak arayışlarıyla siyasi kimlik arayışlarının birarada sürdürüldüğü ilginç bir süreç yaşanmaktadır. Bu amaçla siyasi pazarlıklar yapılmakta, siyasi kimlik bunalımı yaşayan partiler ile ithal siyasetçi adayları arasında kıyıldığı söylenen nikahlar bozulmakta ve yeni izdivaçlar için ortak arayışlar sürdürülmektedir. Bu kargaşa ve arayış ortamında, seçim sonrasına ilişkin siyasi kabus senaryoları gündeme getirilmekte ve gelişerek değiştiği iddia edilen eski siyasi zihniyetlerin muhtemel seçmen desteği, maksatlı biçimde abartılmaktadır. Aslında, bu yolla, Türk milletine "aba altından sopa" gösterilmek istenmektedir. Bir kısım medyanın da desteğini de alan bu tür çabaların amacı ortadadır. Bir korku ve endişe ortamı yaratılarak, Türkiye için yeni seçenek olarak sunulmak istenen bazı yeni siyasi tasarımların ve zoraki birlikteliklerin önünün açılmasına çalışılmaktadır. Diğer bir deyişle, Türk milleti, "ölümü göstererek, sıtmaya razı edilmeye" çalışılmaktadır. Bu beyhude çabaların Türkiye'nin geleceği bakımından da sağlıklı ve iyi niyetli bir reçete olmadığı açıktır. Burada, teşhis de yanlıştır, ortaya konulmaya çalışılan tedavi yöntemi de yanlıştır. Bazı çevreler hastalığın doğru teşhisine dayalı tedavi yerine, ne yazık ki "ilaca göre hastalık icad etme" telaşına düşmüşlerdir. Değerli basın mensupları, Milliyetçi Hareket Partisi, diğer siyasi partilerin ne yapmak istediği veya bu partilere ne yaptırılmak istendiği ile değil, sadece bunların milletimizin ve ülkemizin kaderini etkileme ihtimaliyle ilgilidir. Zaten siyasi kimliği ve siyasi yelpazedeki yeri belli olan Milliyetçi Hareketin, kendi siyasi duruşunu yeni siyasi tasarımlara göre belirlemeye ihtiyacı bulunmamaktadır. Ancak, burada bir nokta dikkat çekmektedir. Siyaset yelpazesindeki konumunu yeniden belirleme ve bazı çevrelere şirin gözükme arayışı içinde olan partiler, bulundukları yeri "merkez"e göre tarif etmeye çalışmaktadır. Bununla birlikte, "merkez"in siyasi tanımı yapılmamakta, arayış içindeki hiçbir parti kendisini aslında merkezde görmemektedir. Siyasi merkez kavramı, bu partiler için sadece bir nirengi noktasıdır. Toplumsal ve siyasi anlamda tanımlanması gereken merkez alanı, gerçekte boş bir alan değildir. Toplumun müşterek değer, talep ve hedeflerinden oluşan ve bunların bir izdüşümü olan siyasetin merkezinde Milliyetçi Hareket vardır. MHP, Türkiye'nin milli değerlerini ve milli hassasiyetlerini her düşüncenin üstünde tutan, bunlar etrafında toplumun milli bütünlüğünü ve kardeşliğini savunan ve bu anlayışla Türk milletini kucaklayan, "büyük toplumsal merkez"in çatı partisidir. Milliyetçi Hareket, bu siyasi hüviyeti ve duruşu nedeniyle boy hedefi haline getirilmek istenmektedir. Milliyetçi Hareketin tecrit edilmesi, işte bu nedenle, her fırsatta sahnelenmek istenilen siyasi senaryoların değişmeyen amacı olmuştur. Bunların arkasında yatan gerçek nedenleri ve gerçek niyetleri Türk milleti elbette giderek daha iyi farkedecek ve kendi kaderiyle MHP'nin kaderinin neden kesişmekte olduğunu daha iyi anlayacaktır. Böylece Milliyetçi Hareket'in Türk milletiyle tarihî buluşması her geçen gün yeni bir boyut kazanacaktır. Değerli basın mensupları, Milliyetçi Hareket Partisi'nin önümüzdeki seçim dönemine ilişkin görüşleri ve değerlendirmeleri bunlardır. Milliyetçi Hareketin mensupları, bu hassas süreçte de, büyük bir sorumluluk anlayışıyla ve kendisine yakışır biçimde hareket edecek, hiçbir tahrike kapılmayacaktır. Yine, iktidar ortaklığı dönemindeki gayretlerimizi, erken seçimleri zorunlu kılan şartları ve Avrupa Birliği uyum yasaları adı altında apar topar atılan tehlikeli adımları milletimizle paylaşacaktır. Türkiye'nin geleceği için fikir ve düşünce plânında vereceğimiz mücadele dışında, bizi hiç kimse hiçbir kavganın ve cepheleşmenin içine çekemeyecek, siyaseti kirletecek hiçbir davranışın içinde göremeyecektir. Milliyetçi Hareket mensupları, Türk siyaset kültürüne kazandırdığımız siyasi düzey, temiz siyaset ve ölçülü üslup anlayışına uygun olarak, seçim döneminde de bu değerlerin öncülüğünü ve önderliğini yapacaklardır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin seçim döneminde rakip olarak görüp özel olarak karşısına alacağı hiçbir siyasi parti bulunmamaktadır. Seçim mücadelesi, yasalar çerçevesinde kurulan ve meşruiyetini sürdüren partilerle Türkiye'nin geleceği için medeni ölçüler içinde yapılacak dürüst ve seviyeli bir rekabet, bir hizmet yarışı olacaktır. Türk milliyetçilerinin bu imtihandan da başarıyla çıkacaklarına ve Milliyetçi Hareketi tek başına iktidara taşıyacaklarına yürekten inanmaktayım. Kamuoyunu yönlendirmek amacıyla basınımızda zaman zaman yayınlanan bazı sözde nabız yoklamalarında, Milliyetçi Hareket hakkında yansıtılmaya çalışılan izlenimlerin, 18 Nisan 1999 seçimlerinde olduğu gibi, gerçekleri temsil etmediği 3 Kasımda da bir kez daha görülecektir. Bugün, daha millet son sözünü söylemeden iktidarların belirlendiği, hükümetlerin şekillendirildiği ve hatta bakan isimlerinin telâffuz edildiği çarpık bir anlayış göze çarpmaktadır. Bu tavır, sadece gayri ahlâkî değil, aynı zamanda milletimize karşı da büyük bir saygısızlıktır. Türk milletinin kader seçimi olacak 3 Kasım seçimlerinde, inanıyoruz ki aziz milletimiz Türkiye'nin kaderine ve Milliyetçi Harekete sahip çıkacak ve bütün bu oyunları bozacaktır. 3 Kasım, hangi çatı altında ve nerede olurlarsa olsunlar, bütün Türk Milliyetçilerinin bir yerde ve birlikte hareket edecekleri gündür. Bir yerde ve birlikte hareketin çatısı da Milliyetçi Harekettir. Allah hepimizin yardımcısı olsun ve bizleri utandırmasın. Aziz milletimiz hayır dualarını bizlerden esirgemesin. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyor, tekrar teşekkür ediyorum
Dr. Devlet Bahçeli |