Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin Sayın Basın Mensupları, Türkiye ve Türk milleti, sahnelenmek istenen büyük bir oyunla, büyük bir komployla karşı karşıya bırakılmak istenmektedir. Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz, dün yaptığı açıklamalarda 57.ci Cumhuriyet Hükümetini yıkarak, 3 Kasım seçimlerini her ne pahasına olursa olsun erteletmek kararında olduğunu ortaya koymuştur. Bu konuda kader ve çıkar birliği yapan siyasi partilerin ve güç odaklarının, bunun için her yolu denemekten çekinmeyecekleri, artık bütün açıklığıyla anlaşılmıştır. Dün ve bugün yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin kaderi üzerinde oynanmak istenilen oyunun aslında son perdesidir. Bu senaryonun aktörleri, bu siyasi tükenişlik oyununun son perdesindeki rolleri için sahneye çıkmaktadırlar. Perde 3 Kasım seçimlerinde kapanacak ve oyun bitecektir. Korku ve telaşın sebebi budur. Ancak, kendileri biterken Türkiye'yi de bitirmekten çekinmeyecekleri görülmektedir. Bu çıkar ittifakı, Türkiye'ye çok büyük bir kötülük yapmaya hazırlanmaktadır. Değerli Basın Mensupları, Hükümet ortağımız ANAP'ın Sayın Genel Başkanının dünkü beyanlarını anlayabilmek ve bunları siyasi ahlâk ve insaf ölçüleriyle izah edebilmek, gerçekten çok kolay olmamaktadır. Sayın Yılmaz ve yol arkadaşları, Hükümeti bitirmek ve Türkiye'yi siyasi ve ekonomik krize sokmak kararı almıştır. Ancak, bu kararın diğer siyasi partilere ve siyaset kurumlarına uygulatılması istenmektedir. Bu hakkı kendilerinde nasıl gördüklerini ve bu yönde çağrıda bulunma yetkisini nereden aldıklarını anlamak güçtür. Sayın Yılmaz, ANAP'ın aldığı bu kararın hayata geçirilmesini, ANAP dışındaki partilerden beklemek ve talep etmek gibi pek alışkın olmadığımız bir yöntemi seçmiştir. Bu amaçla, ilk önce, Sayın Başbakan'dan bu kararın gereğini yerine getirmesini istemiştir. Bu doğal olmayan talebe beklediği karşılığı alamayınca, bu kez de koalisyonun büyük ortağı Milliyetçi Hareket Partisine çekilme çağrısında bulunmuştur. Ancak, bununla da yetinilmemiştir, ANAP, ortağı olduğu ve içinde kalmaya devam ettiği hükümetin Meclis'te düşürülmesi için muhalefet partilerine davetiye çıkarmış ve açık destek çağrısında bulunmuştur. Bunun yanı sıra, Yüce Meclisimizin çatısı altında birlikte görev yaptıkları milletvekili arkadaşlarına bir "küskünler hareketi" oluşturma çağrısında ve saygısızlığında bulunulmaktan da çekinilmemiştir. Değerli Basın Mensupları Yaşanan bütün bu gelişmelerin, bütün bu manevra ve entrikaların tek bir amacı ve hedefi bulunmaktadır: Bunların temel amacı ve temel hedefi, Milliyetçi Hareket Partisinin dışarıda bırakılacağı bir menfaat hükümeti kurmak ve 3 Kasım seçimlerini erteleterek, Türk milletiyle tarihi hesaplaşmadan kaçmaktır. Amaç, Türkiye'nin milli değerlerini, milli birliğini ve haysiyetini savunan Türk milliyetçilerini dışlamaktır. Amaç, Türk milletinin iradesini temsil etmeyen geçici bir çıkar birlikteliğinin, meşru ve ahlaki olmayan yollardan Türkiye'nin kaderine hükmetmesini sağlamaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için kullanılan bahane ise, yine Avrupa Birliği olmuştur. Aziz milletimiz, son birkaç aydır sahneye konulmak istenilen senaryoların, oynanmak istenen oyunların amacını ve bunların oyuncularını, şimdi bütün çıplaklığıyla görmüştür. Bu çıkar ittifakının, Türkiye'nin önünü açmak için değil, kendi siyasi geleceklerini kurtarmak için çırpındıklarını, şimdi daha iyi anlamıştır. Kendilerine bunun için bir teşekkür borçluyuz. Değerli basın mensupları Sayın Mesut Yılmaz, dünkü açıklamalarında, seçimlere iki aydan az bir süre kalmışken Türk milletinin önüne iki alternatif koymuştur. Sayın Yılmaz'ın önerdiği birinci yol, Milliyetçi Hareket Partisinin hükümetten çekilmesi ve yerine Avrupa Birliğine destek veren partilerden Bakan alınarak yeni bir Avrupa Birliği hükümeti kurulmasıdır. İkinci yol ise, Milliyetçi Hareket Partisinin bu nazik davete uyarak çekilmemesi halinde, hükümetin Meclis'te düşürülmesidir. Sahnelenmek istenen bu oyunu haklı ve meşru göstermek için, şu iki bahanenin arkasına sığınmak ihtiyacı hissedilmiştir. Önümüzdeki üç aylık Avrupa Birliği takvimi, birinci bahane olarak sunulmuştur. Sayın Mesut Yılmaz, önümüzdeki Aralık ayında yapılacak Kopenhag zirvesinde Avrupa Birliği'nden üyelik müzakereleri tarihi ve takvimi alabilmek için, Türkiye'nin bazı hazırlıkları en geç yirmi gün içinde tamamlaması gerektiğini söylemektedir. İkinci bahane olarak ise, önümüzdeki bu dönem içinde Avrupa Birliği ile yapılacak pazarlıklar gösterilmiştir. ANAP Genel Başkanı, içerde ve dışarda yapılacak bu çalışmaların ve pazarlıkların Milliyetçi Hareket Partisinin içinde bulunduğu bir seçim hükümetiyle yürütülemeyeceğini ifade etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin, Avrupa Birliği Uyum Yasaları konusunda Anayasa Mahkemesine yaptığı son başvuruyu da, bu yeni siyasi manevranın gerekçesi olarak kullanmaya çalışmıştır. Sayın Basın Mensupları, Bu gelişmeler karşısında, bu entrikaların planlayıcılarına ve uygulayıcılarına şu gerçekleri hatırlatmak istiyoruz. Anayasa Mahkememiz en yüksek yargı organıdır. Anayasa Mahkemesi'ne başvurmak, Anayasal bir haktır. Bu durumda, Milliyetçi Hareket Partisinin bu demokratik hakkını kullanması sizi neden rahatsız etmektedir? Anayasa Mahkememiz bu konuda en isabetli kararı verecektir. Bundan kuşku mu duyuyorsunuz? Yoksa, Yüksek Mahkememizin vereceği hükümden mi endişe ediyorsunuz? Diğer taraftan, Milliyetçi Hareket Partisi Anayasa Mahkemesine başvurma kararını bundan çok önce açıklamıştır. Bu durumda, şimdi tepki göstermenizin gerçek sebebi nedir? Avrupa Birliği Uyum Yasaları, geçen ay başında Milliyetçi Hareket Partisi dışındaki altı siyasi partinin ittifakıyla kabul edilmiştir. Bu Yasa paketinde, uygulamaya ilişkin teknik düzenlemelerin Yönetmelik ve Tüzüklerle yapılması öngörülmüştür. Kendinizin hazırladığı ve kabul ettiği bu Yasa paketinde, bu teknik düzenlemelerin bir yıl içinde yürürlüğe konulacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda sormak istiyorum: Avrupa Birliği takvimi nedeniyle bu Yönetmeliklerin en geç yirmi gün içinde çıkarılması gerektiğini söyleyenler, bu kanunu hazırlarken Avrupa Birliği takviminden haberleri yokmuydu? Neden bunun için daha kısa bir süre sınırlaması getirilmeyerek, bir yıllık bir süre verilmiştir? Bunların cevabı yoktur. Öte yandan, Sayın Mesut Yılmaz, Milliyetçi Hareket Partisinin bu Yönetmeliklerin hazırlanmasını engellediğini iddia etmektedir. Bu konuda şunu sormak istiyorum: Avrupa Birliği yasa paketinde, bu Yönetmeliklerin ilgili Bakanlıklarca çıkarılacağı hükme bağlanmıştır. Bu konuda Bakanlar Kurulu kararının gerekmediği bilinen bir gerçektir. Bu Yönetmelikleri hazırlama görevi yasa ile kendilerine verilen Bakanlıkların hiçbirisi, Milliyetçi Hareket Partisinin uhdesinde değildir. Bu durumda, Yönetmeliklerin engellendiği iddiasının dayanağı nedir? Tek bir somut örnek vermekten neden kaçıyorsunuz? Değerli Basın Mensupları, Sayın Mesut Yılmaz, Kopenhag zirvesinde bir tarih alabilmek, için aradaki dönemde Avrupa Birliği ile bazı pazarlıkların yapılmasının gerektiğini, Milliyetçi Hareket Partisinin içinde bulunduğu bir hükümetle bu pazarlıkların yapılamayacağını söylemiştir. Bu gerekçenin üzerinde dikkatle durulması gerektiğine inanıyorum. Avrupa Birliği Uyum Yasaları, bundan bir ay kadar önce Meclis'te görüşülürken, Sayın Mesut Yılmaz Meclis kürsüsünde şunu söylemiştir: Bu yasaların kabul edilmesi Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunu açacak ve müzakere tarihi alınmasının önündeki en büyük engeli kaldıracaktır. Şimdi ise, bunun yeterli olmayacağını yine bizzat kendisi söylemektedir. Bunun için Avrupa Birliği ile pazarlık yapılması gerektiğini dile getirmektedir. Bu pazarlığın konusu ne olacaktır? Sayın Yılmaz, bu noktaya açıklık getirmemektedir. Bu durumda, pazarlığın Kıbrıs üzerinde mi olacağı sorusu akla gelmektedir. Milliyetçi Hareket Partisinin dışarıda bırakılacağı Avrupa Birliği hükümeti, şimdi de Kıbrıs konusundaki dayatmaları kabul etmek için mi istenmektedir? Sayın Mesut Yılmaz, bütün bunları Türk milletine anlatmak zorundadır. Değerli Basın Mensupları, Hepinizin de kabul edeceği gibi, bu gerekçelerin hiç birisi doğru ve geçerli değildir. Türkiye'nin karşısına, sonunun kriz olması kaçınılmaz görünen iki çıkmaz yol getirilmektedir. Koalisyonun ortağı olan ANAP'ın Sayın Genel Başkanının, büyük ortak Milliyetçi Hareket Partisine yaptığı çekilme çağrısı, alışılmış bir çağrı değildir. Bu çağrı, siyasetin doğasına ve tüm demokratik kural ve teammüllere aykırıdır. Hükümeti bitirme kararı alan ANAP, bu kararın doğal bir gereği olarak kendisi hükümetten çekileceği yerde, büyük ortağına nasıl hareket etmesi gerektiği hususunda yol göstermektedir. Anlaşılan, Anavatan Partisinin ve Sayın Genel Başkanının ,her ne pahasına olursa olsun, hükümetin içinde kalmak için bilemediğimiz özel nedenleri bulunmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye'nin çıkarlarını ve aziz milletimizin mutluluğunu herşeyin üzerinde tutan bir siyasi anlayışın, Türkiye sevdasına dayanan bir siyasi misyonun temsilcisidir. Milliyetçi Hareket, Türkiye'nin çıkarına olacağına inandığı her konuda, her fedakârlığı hiç tereddüt etmeden yapmaya hazırdır. Bizim, siyasi gelecek hesabımız yoktur. Ancak, Milliyetçi Hareket Partisinin, bu siyasi entrikaların başarıya ulaşması için destek sağlamasını da kimse beklememelidir. Hükümetin kurulması, göreve başlaması ve görevden ayrılmasının esasları ve usulleri ortadadır. Bunun gereğini yapmakta ve bunun sonuçlarına katlanmakta her siyasi parti serbesttir. Sayın Mesut Yılmaz, , ikinci yol olarak, Milliyetçi Hareket Partisinin çekilmemesi halinde, içinde kalmaya devam edeceği hükümetin Gensoru yoluyla Meclis'te düşürülmesine destek vereceğini açıklamıştır. Bunun da ötesinde, ANAP'ın bu amaçla kendisinin gensoru önergesi vermeye hazırladığı yolunda da basın haberleri çıkmıştır. Siyasi etik ölçüleriyle bağdaştırılması güç olsa bile, bu siyaset anlayışını fazla yadırgamadığımızı belirtmek isterim. Anavatan Partisi ve Sayın Genel Başkanı, son üç-dört aylık dönem içinde, ortak siyasi sorumluluk üstlenmeyi sürdürdüğü hükümeti dışardan yıkmak için tezgahlanan oyunların ve senaryoların esasen içinde olmuştur. Sona yaklaşmakta olduğumuz bu noktada şimdi bunu hayata geçirmeye hazırlanması bizi şaşırtmamıştır. Bunun kendisine ve partisine hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Basın Mensupları, Türkiye 3 Kasım seçimlerine giderken, bugün geldiğimiz nokta ve karşımızdaki siyasi tablo budur. Türkiye'de gündem çok hızlı değişmektedir. Önümüzdeki kısa dönemde, gelişmelerin ne yönde bir seyir izleyeceği hep birlikte görülecektir. Herkes, bundan sonra yaşanacak gelişmelerdeki sorumluluğunun bütün sonuçlarına katlanacaktır. Türkiye'nin geleceğiyle oynamaktan çekinmeyenlerin, siyasi ikbal hırsıyla Türkiye'ye çok ağır bir ekonomik ve siyasi kriz bedeli ödetmek isteyenlerin, yaptıkları bu kötülüğün hesabı mutlaka sorulacaktır. Artık söylenecek söz bitmiştir. Şimdi Yüce Türk Milleti konuşacaktır. Aziz Milletimizin vereceği hükümden kimse kaçamayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, 3 Kasımda yapılacak seçimler için Milletvekili aday listelerini biraz sonra Yüksek Seçim Kuruluna teslim edecektir. 4 Kasım sabahı, Aziz Milletimiz siyasetin kirlilikten temizlendiği yepyeni bir Türkiye'de uyanacaklardır. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyor, en iyi dileklerimi sunuyorum.
Dr. Devlet Bahçeli |