Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Sayın Basın Mensupları, Geçtiğimiz haftaki Meclis grup toplantımızda, Silivri’ye giderek 26. genelkurmay başkanımızı ziyaret edeceğimi açıklamıştım. Bu sözümü, partimiz başkanlık divanı üyesi arkadaşlarımla birlikte yerine getirmenin gönül huzurunu yaşıyorum. Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Sayın İlker Başbuğ ile bugün tutuklu bulunduğu Silivri cezaevinde görüştük. Bilindiği üzere, Sayın Başbuğ hakkında, genelkurmay tarafından kurulduğu öne sürülen internet sitelerine ilişkin “İnternet Andıcı Davası” kapsamında 2 Ocak 2012 tarihinde soruşturma açılmıştır. Arkasından da 6 Ocak 2012 tarihinde “silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırma” suçlamasıyla tutuklanmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en yüksek mevkiinde iki yıl görev yapan değerli bir komutanımız, ne yazık ki terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla bugün demir parmaklıklar arkasındadır. Bu haksız, mesnetsiz ve insafsız iddianın adalet duygusunu rencide ettiği ve zedelediği tümüyle ortadadır. Terörle mücadelede üstün bir vazife şuuru gösteren, Türk milletinin varlığını bulunduğu komuta kademelerinde gururla sahiplenen bir değerli şahsiyetin bugün karşı karşıya kaldığı muamele esef ve üzüntü vericidir. Terör örgütü PKK’nın, elebaşlarının ve militan kadrosunun temize çıkarılma gayretlerinin artan bir şekilde sürdürüldüğü bir dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapmış komutanlarımızın yargısız infaza maruz kalmaları, üzerlerine atılı suçlar kesinleşmeden darbeci gösterilmeleri kabul edilemez bir ilkelliktir. Elbette darbe girişimleri, darbe savuculuğu, darbe teşebbüsleri veya darbe hazırlıkları hiçbir şekilde masum ve meşru görülemeyecektir. Demokrasinin askıya alınarak millet iradesinin kesintiye uğraması, seçilmiş yönetimlerin silah zoruyla değiştirilmesi hiçbir şekilde onaylanamayacaktır. Ancak henüz mahkeme safahatı netleşmeden, hüküm tesis edilmeden, adalet tam ve eksiksiz olarak yerini bulmadan tutuklu bulunan şahsiyetleri peşinen darbeci olarak ilan etmek insani ve vicdani hiçbir ölçüye sığmayacaktır. Hele ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev almış, bölücü terörle mücadelede cesaret ve kahramanlıklar sergilemiş komutanlarımızı terörist olarak sunmak, terör örgütü kurmakla itham etmek akla ve zekâya hakaret olacaktır. Sayın Başbuğ maalesef böylesi kara bir kampanyayla yüz yüze kalmıştır. Bizim Sayın Başbuğ’un tutuklandığı andan itibaren tepkimiz bellidir ve bilinmektedir. Bilhassa 6 Ocak 2012 tarihli yazılı basın açıklamamızla bu konudaki görüşlerimiz açıkça dile getirilmiştir. Suçu kesinleşmeden hiç kimseye suçlu muamelesi yapılamayacağı yürürlükteki hukuk kaidelerinden birisi ve en önemlilerindendir. Ne var ki Sayın Başbuğ, önyargılı ve siyasal telkin altında bulunan yargı tarafından kaçma veya delilleri karartma ihtimalleri hesaba katılmadan tutuklanmış ve özgürlüğünden alı konulmuştur. Bugün, İmralı canisiyle müzakere edilip, Türk devletinin itibarı ayaklar altına alınırken, bizzat terörle mücadele edenlerin terörist olarak suçlanması milletimizin tasvip etmediği bir gerilemedir. Bilinmelidir ki, Silivri, İmralı’nın dengi ve eşiti değildir. Bizim ziyaretimizi yanlışa yorup İmralı canisiyle Sayın Başbuğ’u terazinin iki kefesine koyduğumuz hezeyanına kapılanlar, önce kendi davranış, fikir ve sicillerine bakmalıdırlar. Asıl Sayın Başbuğ’u teröristlerin seviyesine kimlerin düşürdüğü sağduyulu herkesin malumudur. İmralı canisiyle pazarlık yapanlar, İmralı’ya yüz sürenler taraflarını artık kuşkuya yer bırakmayacak derecede açık etmişlerdir. Buna karşılık bizim tarafımız da terörle mücadele edenler olduğu için bugün burada olduk, bugün 26. genelkurmay başkanımızla bir araya geldik. Şurası açıktır ki, Sayın Başbuğ’un durumu, uğradığı haksızlık ve hukuksuzlukla ilgili yaklaşımlarımız hiçbir zaman çelişkili ve tutarsız olmamıştır. Her zaman ve her fırsatta genelkurmay başkanlığı yapan değerli bir komutanın terörist ve terör örgütü kurmakla suçlanmasına itiraz ettik ve şiddetle de eleştirdik. Tereddütsüz duruşumuzu ve tavrımızı her platformda ve zeminde seslendirdik. Bugün de bizatihi Sayın Başbuğ’u ziyaret ederek bunu göstermiş olduk. Bölücü teröre anlam ve değer yükleyenler, boyun eğmeyi, tavizi politika zannedenler İmralı’nın yolunu tutarken, bizim de buna karşılık mücadele edenlerle buluşmamız ve haklarını teslim etmemiz normaldir ve kimseyi rahatsız etmemelidir. Bunu ise sırf nispet olsun, İmralı’ya muadil bir adım olsun diye yaptığımız söyleyenler, iftirayı ve dedikoduyu kendilerine meslek edinenlerden başkası değildir. Son olarak yürüyen sözde darbe davalarının bir an önce adil ve hakkaniyetli bir şekilde sonuçlanmasını beklediğimiz ifade etmek istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden intikam almak, terörle mücadele edenleri, teröristleri memnun etmek adına hapsetmek Türk adaletinin altından kalmayacağı ağır bir yük ve vebaldir. Buna da kimsenin hakkı olmadığı aşikârdır. Ayrıca olan biten tüm haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı, Sayın Başbuğ’u metin, azimli, sabırlı, inançlı ve kendisinden emin görmekten de ziyadesiyle mutlu oldum. Ümit ederim ki, Türkiye’nin üzerindeki kara bulutlar bir an önce dağılır, kâbuslar sonlanır ve adalet yerini kısa süre içinde bulur. Teröristleri ayrıcalıklı hale getirenlerin ve imtiyaz sahibi yapanların, bu yanlıştan dönerek, bölücü teröre karşı varlık ve birlik mücadelesi verenlerin haklarını teslim etmeleri en büyük isteğimiz ve dileğimizdir. Sayın Başbuğ’a ve ailesine sağlık, afiyet ve esenlikler diliyor, aradıkları huzurlu günlere en kısa zamanda ulaşmalarını diliyor, yanlarında olduğumuzu bildiriyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. |