Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Türkiye’nin mahvına sebep olacak, Türk milletinin parçalanmasına yol açacak karar ve adımları iyice pervasızlaşmış ve tamamen kontrolden çıkmıştır. İmralı canisinin desteğiyle, milli varlığımıza, milli kimliğimize ve milli tercihlerimize idam fermanı hazırlamakla meşgul olan Başbakan, ülkemizi bölünme kuyusunun içine atmak için her çirkefliği ve her çirkinliği göze almıştır. Hayret ve esef verici bir şekilde, etnik temelli bölücü terör ve İmralı’da yatan elebaşısı, AKP tarafından çözümün ve barışın adresi olarak taltif edilmiş ve böylesi bir mevkie hızla terfi ettirilmiştir. Görünen odur ki, hükümet tüm umut ve beklentisini İmralı canisine bağlamış, siyasi geleceğini ve Türkiye’nin akıbetini bu bebek katilinin kanlı ellerine bırakmıştır. Başbakan Erdoğan; en sonunda tüm hatlarıyla bölücü teröre teslim olmuş, boyun eğmiş ve bu şekilde gurursuzluğun dibine batmıştır. Türkiye’nin yakın tarihinde, hiç bu kadar küçülen, milli değerlerine yabancılaşan ve milli kimliğini hor gören bir başbakan ve hükümete rastlanmamıştır. Türk milleti; art niyetli, menfaat düşkünü, kimliğini batı başkentlerinde kaybetmiş, haysiyeti iki paralık olmuş, saygınlığı ve şerefi çoktan İmralı ve Kandil bataklığına gömülmüş bir zihniyet tarafından bölücülük çemberine alınmış, çözüm kapanına hapsedilmiştir. AKP hükümeti sözde barış ve çözüm kandırmacısı altında var olan tüm milli ve moral değerlerimizi linç etmeye, eritmeye, gözden ve çaptan düşürmeye ahlaksızca yönelmiştir. İmralı canisinin suflörlüğü altında, Başbakan milliyetçiliği ırkçılık olarak görüp ayaklar altına almakta, Türklüğü ise etnik bir seviyeye indirmeye cüret etmektedir. PKK ve İmralı canisinin kullandığı üslubu aynısıyla sahiplenen Başbakan, milleti çarpıtmak, içini boşaltmak ve değersizleştirmek için varını, yoğunu ortaya koymaktadır. Teröristbaşıyla münasebetlerin sıklığı, müzakerelerin uzun bir süreden beri devam etmesi Başbakan’ı uyuşturmuş, şuurunun kapanmasına neden olmuştur. Bugün ülkemizin tek gündemi İmralı’da yatan teröristin ne zırvaladığı, neyi tavsiye ettiği ve neleri istediği noktasında toplanmış ve belirginlik kazanmıştır. Kaldı ki İmralı canisi tarafından yazılan mektuplar her şeyin önüne geçmiş, kuryeler telaş ve heyecanla mesajları muhataplarına taşımaya başlamıştır. Başbakan Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’de, teröristler milletvekilleri vasıtasıyla haberleşmeye, görüş alışverişlerinde bulunmaya hiçbir endişe belirtisi göstermeden devam etmişlerdir. İmralı’dan yazılan mektupların Başbakan tarafından paraf edilerek, çürümüş BDP’li milletvekilleri tarafından Irak’ın kuzeyinden Kandil Dağı’na götürülmesi sözün bitişine ve ihanetin artık her yeri kapladığına kanıt sayılmalıdır. İmralı canisi ile örgütü arasındaki diyaloglar, AKP-BDP müttefikliğiyle heyecanla yayılmaya ve yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Başbakan ve hükümetinin bu hallere düşmesi iflah olmaz ve tedavi edilemez bölücülük özelliğinden ve Türk milleti hasımlığın kaynaklanmaktadır. Bunlar oluyorken, Cumhuriyet savcılarının suskun kalması anlaşılır ve kabul edilir gibi değildir. Türk ordusunun peşine düşen ve adeta PKK’yı memnun etmek ve süreç isimli çöküşü güçlendirmek için gün aşırı tutuklamalar yapan savcılar ve hâkimler Türkiye’nin imhaya doğru gittiğini görmezden gelmektedirler. Siyaseti çıkar ve ikbal fırsatı olarak gören ilkesiz AKP zihniyeti, ahlaktan uzak ve milli değerlerden yoksun yönetim anlayışını hâkim kılmak, Türkiye’yi bölmek için İmralı canisi ve çetesiyle elele verip terör elçiliğinde tam olarak karar kılmıştır. Artık kuşkuya yer bırakmayacak şekilde anlaşılmıştır ki, vatanımız için başka coğrafyalarda düşman ve işbirlikçi aramaya gerek yoktur. AKP hükümeti yaptıklarıyla, karanlık icraatlarıyla düşmana ihtiyaç bırakmamıştır. Başbakan Erdoğan’ın Türk milletini bitirmek, Türkiye’yi çökertmek için uyguladığı politikalar, hangi seviyeden ele alınırsa alınsın açık bir şekilde “Vatana İhanet” suçu oluşturmaktadır. İmralı canisinin elinde oyuncağa dönüşen, köle gibi peşinden sürüklenen ve kanlı emellerinden çözüm uman Başbakan ve partisi yaptıklarının, açtıkları derin yaranın bedelini mutlaka ödeyecektir. Türkiye sahipsiz, çaresiz ve kadersiz değildir. Türk milleti hainlerin cirit atacağı, barış ve çözüm diyerek bölücülüğü ve terörü meşrulaştıracakları bedevi kabilelerden müteşekkil çöl topluluğu hiç değildir. Dün katliamları sevk ve idare eden caninin, bugün sözde barış ve çözüm sürecini yönetir hale gelmesi, Başbakan Erdoğan’ın da İmralı’ya iki de bir tekmil veren, durum raporu sunan ve süreçle ilgili arz notu yazan bir bedbahtlığa ve zillete düşmesi Türk milletinin başına gelebilecek en vahim musibetlerden birisidir. Başbakan ve hükümeti için mutlak son yakındır. Türk milletine yapılan hainliklerin, kurulan tuzakların ve her türden oynanan oyunların karşılıksız bırakılmayacağı herkesçe bilinmelidir. Zira Milliyetçi Hareket Partisi’nin varlık nedenlerinden birisi de budur. |