Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Kocaeli Darıca’da düzenlenen Darıca Belediye Başkanı Aday Takdim Toplantısında yapmış oldukları konuşma. 13 Mart 2013
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Kocaeli Darıca’da düzenlenen Darıca Belediye Başkanı Aday
Takdim Toplantısında Yapmış Oldukları Konuşma.
13 Mart 2013

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Darıcalılar,

Sayın Basın Mensupları,

Hepinizi en samimi duygularımla selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Çok şükür bugün Darıca’dayız,  Darıcalı kardeşlerimle birlikteyiz.

Burada bulunmaktan, sizlerin coşkusuna şahit olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum.

30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerine tüm gayretimizle hazırlanıyoruz.

Önümüzdeki yıl yapılacak bu demokratik yarışın önemini, hayati özelliklerini fazlasıyla biliyor ve benimsiyoruz.

Bu itibarla erkenden milletimizle buluşmak ve tam bir kucaklaşma sağlamak amacıyla yola koyulduk.

24 Ocak 2013 günü kutlu ecdadımızın manevi hatırası şahitliğinde Söğüt’ten ilk adımı attık, ilk hamleyi yaptık.

Söğütlü kardeşlerime partimizin belediye başkan adayını takdim ettik, destek istedik.

Arkasından da 9 Mart 2013 günü partimizin Aksaray İl Belediye Başkan adayını coşku içinde ilan ettik.

Şimdi ise Darıca’lı vatandaşlarımın huzurundayız ve Darıca Belediye Başkan Adayımızı takdim etmek için bir aradayız.

382 gün sonra yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri Türkiye’nin geleceğini belirleyecek, önünü gösterecektir.

İnanıyorum ki Darıca, Milliyetçi Hareket Partisi’ni;

√       Darda koymayacaktır.

√       Dara düşürmeyecektir.

Kardeşliğimizi daraltmaya çalışanlara Darıca izin vermeyecektir.

Türk milletini dağıtmayı aklından geçirenlere Darıca engel olacaktır.

Karşımıza çıkarılan dargeçitler Darıcalı kardeşlerimin inancıyla, cesaret ve adanmışlığıyla dümdüz hale gelecektir.

Millet gerçeğini anlamayan, huzur ve istikrar kaygısı taşımayan, refah ve güvenlik derdi gütmeyen dar kafalılar Darıca’nın müdahalesiyle titreyecek ve irkileceklerdir.

Darıca dargınlığa imkân tanımaz, bundan sonra da tanımayacaktır.

Darıca düşkünlüğe fırsat vermez, bundan sonra da vermeyecektir.

Ve Darıca milli ve manevi değerlerin yolundan ayrılmaz,  bundan sonra da ayrılmayacaktır.

Darıcalı hanımlar, Darıcalı beyler, Darıcalı gençler, Darıcalı çocuklar ve tüm Darıcalı hemşerilerim bir ve beraber kalma talep ve özlemi içindedir.

Biliyorum ki,

√       Kötü niyetler Darıca’da darmadağın olmaya mahkûmdur.

√       Karamsarlıklar Darıca’da ezilmeye mecburdur.

√       Karanlık niyetler, hain senaryolar, derin komplolar, bayat tuzaklar Darıca’nın önüne bile çıkamayacak, karşısında bile duramayacaktır.

Bu güzel vatan yöremizin muhterem fertleri; temizliğin, maneviyatın, milli ruhun, cömertliğin, âlicenaplığın ve vatanperverliğin sembol isimleri arasındadır.

Bunun için sizlerle gurur duyuyor, sizlere sonuna kadar güveniyor ve hepinize hoş geldiniz diyorum.

 

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Değerli Darıcalı Kardeşlerim,

İnsan var olabilmek için öncelikle kendi özüne, kendi gerçeklerine ve kendi benliğine sadık kalmalı, kimliğinden, kişiliğinden ve kim olduğundan habersiz bulunmamalıdır.

Olmuş olanla, olacak olanın sonsuz sayıdaki münasebetlerine ev sahipliği yapan hayat düzlemi, değerlerine yabancılaşan, transfer ve taklit yöntemlerle yürümeye çalışan toplumların her devirde acıklı öykülerine sahne olmaktadır.

Geçmişle gelecek arasındaki derin ve kopmaz ilişkiyi görmezden gelen, sırf değişim nakaratlarına tutunmak amacıyla, başkalaşma kirine bulanmaktan rahatsız olmayan toplumlar için yıkım ve yok oluş adeta kaçınılmaz bir akıbettir.

Nereden, hangi olayları aşarak ve ne tür vasıtalarla geldiğimizin beyanı olan tarihe, şuurla bakılmadıktan sonra; üzerinde yaşadığımız vatan coğrafyasının zaman içinde geçirdiği merhaleler dikkatle değerlendirilmedikçe milli varlığın güvenceye alınması ve devamlılığının sağlanması bir hayli zordur.

Hele bir de, hepimizin medarı iftiharı olması gereken ve asırlar içinde sayısız kez sağlaması yapılarak bugünlere ulaşan millet yapısını yıkma ve imha çabaları göz önüne alındığında, var olma ülkümüzün, dimdik durma hedefimizin ne kadar tehditlerle çevrelendiği daha iyi anlaşılabilecektir.

Geçmişin temelleri üzerine geleceğin çatısını inşa etmek, yarınların dünden doğduğunu bilmek zor ve zahmet dolu medeniyetler mücadelesinde milletçe bizim en büyük kozumuz olacaktır.

Unutmayalım ki, dünden aldıklarımızı yarına katkı ve ilaveler yaparak ödemek durumundayız.

Nesiller arasındaki rabıta, bağlılık ve uyum; milli tezlerimizin ve manevi iddialarımızın rehberliğinden ayrılmayacak tutum bizi eninde sonunda arzuladığımız ve hedeflediğimiz noktalara taşıyacaktır.

Türk milletinin ve Türk devletinin bekası buna bağlıdır.

Kardeşçe yaşamamızın çaresi buna dayalıdır.

Türkiye’nin şu anda yaşadığı sıkıntıların en başında; bu söylediklerimi umursamayan, milli ruhu hatırlamayan, milli ilkeleri aklına dahi getirmeyen bir iktidar tarafından yönetilmesi gelmektedir.

AKP hükümeti ülkemizi iyi yönetmediği gibi, bizi biz yapan her değerimizi de incitmiş, sarsmış ve maalesef ağır hasar vermiştir.

İkilemler, ikbal düşkünlükleri ve ikiyüzlülükler bu iktidarı teslim almıştır.

İkircikli tavırlar, kaypak duruşlar, yalan sözler, asabi çıkışlar, temelsiz vaatler, boş boş konuşmalar bu iktidarı kontrol altında tutmuştur.

Ülkemiz her yönden sorunlarla ve soru işaretleriyle kuşatılmıştır.

AKP iktidarı 10 yılda her alanda başarısız, her düzeyde yetersiz kalmıştır.

Aldığı görevi layıkıyla yapamamış, millete hizmet etmenin hakkını verememiş, kendisine bağlanan umutları heba etmiştir.

Türk milleti fuzuli işlerle meşgul edilmiş, kuru laf kalabalığıyla oyalanmış ve huzuru gasp edilmiştir.

AKP hükümeti başarısızlığın tescilli ve gedikli bir siyasi ismi olarak; milletimizin tarihi yürüyüşünü geciktirmiş ve hatta geriletmiştir.

Daha vahimi de Türk milletini bölünmenin, etnik kimliklere ayrılmanın eşiğine kadar getirmiş olmasıdır.

Bugün, aziz milletimizin üzerinde oynanan oyunların başlangıcı, esasen yirminci asrın başında Çanakkale’ye çarpıp dönen stratejik senaryolarda gizlidir.

Günümüzde gerçekleşenler, şu zaman diliminde olan olaylar; kahraman ecdadımızın Lozan’da durdurduğu emperyalist sürecin, yeniden ve farklı formatlarla boy vermesinden başka bir şey değildir.

Lozan’dan önceki son durak Sevr ve son ders ise Çanakkale Savaşlarıdır.

Çanakkale ile başarılamayan, ancak Sevr’de dayatılanlar, Türk milletinin ayrılmasını, bölünmesini, parçalanmasını ve yok olmasını amaçlamıştır.

Milli mücadele ruhunun silindir gibi üzerinden geçtiği sömürgeci ahlaksızlık; bugün işbirlikçileri vasıtasıyla tekrar altımızı oymak, birliğimizi bozmak ve içimizi karıştırmak üzere canlanmış ve ayaklanmıştır.

Bu nedenle;

√       Türklüğe karşı yapılan saldırılar nedensiz değildir.

√       Milliyetçiliği ayaklar altına alacak kadar klinik vaka haline gelenlerin iktidarda bulunması tesadüf sayılmamalıdır.

√       PKK terör örgütüyle masaya oturmak, İmralı canisinin çekimine kapılarak Türkiye ve Türk milletinin müzakere edilmesi şaşırtıcı görülmemelidir.

Çünkü Türk milletine düşmanlık hiç bitmemiştir.

Bugünkü ortamda, değişik araç ve yollarla birliğimiz, beraberliğimiz ve son yurdumuzdaki bütün halinde kalma hedefimiz aşındırılmak istenmektedir.

Bunlar son derece acıklı ve hüzün verici gerçekler arasındadır.

Sanal çözüm ve barış sözleriyle, ip üstünde derin ve uzun bir uçurumu İmralı canisiyle birlikte geçmeye çalışan Başbakan yanlışın içine gömülmüş gitmiştir.

Ve üstelik çözümden neyi umduğu, çözümden neyi beklediği tam açıklığa kavuşturulmamıştır.

Başbakan Erdoğan İmralı canisiyle ne görüşmekte, nelerin pazarlığını yapmaktadır?

Türk milletinin nasıl bölüneceğini mi konuşmaktadır?

Başkanlık sistemini müştereken nasıl kuracaklarından mı bahsetmektedir?

İmralı canisinin özgür kalması, teröristlerin diğer siyasi bölücülerin saflarına getirilmesi için gerekli adım ve girişimleri nasıl hazmettireceğini mi planlamaktadır?

Başbakan Erdoğan İmralı canisiyle neyin pazarlıklarına soyunmuştur?

Mümkün olursa, PKK’nın silah bırakması hangi tavizlerle, hangi iki büklüm hallerle ve hangi aşağılayıcı geri adımlarla olacaktır?

Başbakan, bağımsız Kürdistan’ın kurulması için ikna mı olmuş veya bunu kabullenmek durumunda mı kalmıştır?

Süreç isimli millet varlığını sökme ve kardeşliğimizi sürgün etme planı yabancı ülkelerin bir oyunu, küresel aktörlerin bir gözdağı mıdır?

AKP hükümeti bile bile buna lades mi demiştir?

Süreç laflarıyla İmralı canisinin türbülansına kapılan, kanlı cazibesine aldanan Başbakan ve hükümeti, akıl almaz şekilde milletimizin emanetlerine leke sürdürmektedir.

AKP hükümeti PKK’nın dümen suyuna girmiş, bölücülüğün kodesine kendi rızasıyla düşmüştür.

Terör örgütü hükümetin gafleti sonucunda maalesef psikolojik üstünlükler elde etmiştir.

En son olarak, PKK’nın kaçırarak aylardır elinde tuttuğu sekiz kamu görevlerimiz iğrenç bir pazarlığa konu edilmiştir.

PKK, hükümetin acziyet ve ikramcı politikaları sayesinde koskoca Türk devletini küçültücü ve gurur kırıcı bir pozisyona sokmuştur.

Bu olacak ve normal görülecek bir şey değildir.

Terör örgütü döktüğü kanların, işlediği cinayetlerin yanında insan kaçırarak da sicilini zaten iyice karartmış ve kirlendirmiştir.

PKK, şantajlar altında ve altığı tavizlerle sekiz kamu görevlimizi neye hizmet ettiği malum olan bir heyete teslim tutanak ve imza karşılığında teslim etmiştir.

Bu caniler kimdir ki tutanak tanzim edebilecek kadar cüret ve cesarete sahip olabilmişlerdir?

AKP Hükümeti Türk milletini de, tutanakla, karşılıklı imzalarla teröre ve bölücülere peşkeş mi çekecektir?

Bu nasıl bir rezalet, bu nasıl bir alçaklıktır?

Evlatlarımızın kaçırılması zaten adice işlenmiş bir suçtur ve sorumluları mutlaka cezalandırılmalıdır.

Ancak suçlular AKP’yle çözüm konuşmaktadır.

İnsan kaçakçıları AKP’yle sözde barışı müzakere etmektedir.

Görüldüğü kadarıyla hükümet, PKK’yla gizli kapaklı işlere girdiğinden ve teröre karşı derin hoşgörüsünden dolayı kendisini çoktan mahkûm etmiş, ipleri teröristlere gönül huzuruyla vermiştir.

Bunun sonucunda, AKP tarafından 4’ncü yargı paketinde PKK’nın beklediği ilave değişikliklerin yapılması da gündeme gelebilecektir.

Ne üzücüdür ki, Başbakan ve hükümeti PKK’yla masaya otururken, TBMM’yi bölünmeye alet etmektedir.

Oslo, İmralı derken hükümet bölücü terörle içli dışlı olmuş ve Türk devlet geleneğini iki paralık etmiştir.

Başbakan’ın buna hakkı yoktur.

PKK’ya şirinlik yapan, İmralı canisine kucak açan, Kandil’e heyecan ve cesaret aşılayan bu zihniyet, Türk milletine, Türk milliyetçiliğine ve milli birliğimizin her eserine ateş püskürmektedir.

Bu karanlık gidişe son verilemez ise,

       Türkiye önce iki dilli ve iki ortaklı can çekişen tek devlete;

       Sonra çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına doğru yol alacaktır.

Teslimiyetin dozuna ve hızına bağlı olarak değişecek bu aşamadan sonra ise Türkiye iki seçenek arasına sıkıştırılacaktır:

√       Bunlardan birincisi; ayrı ayrı kimlik oluşturmuş ve milletten ayrılmış kardeşlerin ve coğrafyaların da birbirinden uzaklaştığı parçalanma ve küçülme sürecidir.

√       Diğeri ise, küresel gücün öncelik vererek dayatacağı model olan Irak ve Suriye’nin kuzeyini içine alacak ve aşiret reislerini kucaklayacak şekilde çok devletli ve milletli konfederal bir devlet yapılanmasıdır.

Sahibi Amerika Birleşik Devletleri olan ve Eşbaşkanlığını övünerek Başbakan Erdoğan’ın yaptığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye’ye dayattığı ve Başbakanı arkasından ittiği uçurum budur.

Yıkım projesine eklemlenerek yürütülen sözde “Çözüm Süreci” denilen vahim gidişatın devamı halinde, Türkiye Cumhuriyeti’ne yegane anlam kazandıran ve mevcudiyetine derinlik veren üç temel unsurdan;

       Vatanını oluşturan coğrafyanın,

       Beşeriyetini oluşturan milletin ve

√       İradesini temsil eden devletin bugünkü sınır, nüfus ve yapı ile devamı kesinlikle mümkün olmayacaktır.

Tehlike bu kadar yakın ve görünür hal almıştır.

Başbakan’ın iftiharla Eşbaşkanlığını yaptığı ve İslam dünyasına kan ve gözyaşından başka bir sonuç getirmeyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı, rol paylaşımı içinde olan PKK, BDP, CHP ve AKP ortaklığıyla yürümektedir.

Bugün karşı karşıya kaldığımız tehlikelerin bitmesi, sonlanması size bağlıdır, sizin tercihlerinizle direkt ilgilidir.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne vereceğiniz her destek, göstereceğiniz her yardım belaların biraz daha uzaklaşmasına neden olacaktır.

Rengini şehitlerimizin kanıdan almış al bayrağımızın düşmesini,

Bağımsızlığımızın haykırışı olan İstiklal Marşımızın susmasını,

Nifak ile bin yıllık kardeşliğimizin bozulmasını, asla sineye çekemeyeceğimizi herkes bilmelidir.

Türkiye’yi bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.

Türk milletini ayırmaya hiçbir faninin nefesi yetişmeyecektir.

Küresel planlar bizi yolumuzdan çıkaramayacaktır.

Allah’ın izniyle biz hepsiyle, tüm şer güçlerle sizlerin desteğiyle başa çıkarız.

Biz hepsine Türk milletinin gücünü ve kudretini gösteririz.

Yeter ki Darıca buna evet desin.

Yeter ki Darıca Milliyetçi Hareket’e destek çıksın.

 

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Biliyorum ekonomik sorunlarınız had safhada artmıştır.

İşsizlik ve yoksulluk her haneyi yakmıştır.

Borçlar katlanmış, mutfaklar boşalmış, siftahlar kesilmiştir.

Üretim durmuş, sanayinin çarkları paslanmıştır.

Çiftçi üzgün, esnaf sıkıntılı, emekli bezgin, memur yılgın, işçi perişandır.

Herkes şikayetçidir.

Herkes dertlidir.

Ama bunlar çözümsüz değildir.

Bunlar kader olarak da görülmemelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi her sorunun üstesinden gelmek için hazır ve inançlıdır.

Türkiye’nin önünde çok ciddi üç siyasi imtihanı vardır.

Birincisi, 30 Mart 2014 tarihindeki Mahalli İdareler Seçimi’dir.

İkincisi, 28 Ağustos 2014 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’dir.

Üçüncüsü ise, 2015 yılının Haziran ayında yapılması gereken Milletvekilliği Genel Seçimi’dir.

İlk etapta yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri, sonrakilerinin yönünü ve sonucunu aşağı yukarı yakından etkileyecektir.

Bu kapsamda Türkiye’nin huzur, güvenlik, refah ve esenlik içinde olabilmesi, içine girdiği bölünme sürecinin durdurulması için AKP’nin demokratik yollardan tasfiyesi şart olmuştur.

Bunun için Mahalli İdareler Seçimleri hayati bir nitelik arz etmektedir.

AKP’ye bu seçimde, iktidardan gideceğinin işareti verilmeli, yanlış ve ihanete varan politikalarının cezası sandık marifetiyle kesilmelidir.

Biliniz ki, millet olma şuurunun daha fazla gevşetilmesi, daha da köreltilmesi yok olmamızı sağlayacaktır.

Şehit ruhunun incinmemesi, ecdat yadigârı bu aziz vatanın mahcup düşmemesi için ilk durak önümüzdeki seçimdir.

Allah’ın izniyle, Mahalli İdareler Seçimi bir uyanış, Cumhurbaşkanlığı seçimi bir ikaz ve Milletvekilliği Genel Seçimi de Milliyetçi Hareket Partisi iktidarının tescili olacaktır.

Bu kapsamda, Darıca Belediye Başkan adayımız olarak değerli dava arkadaşım Sayın Arif Gülen’i ilan ediyor, hepinizin desteklerini bekliyor ve Darıca Belediyesi’ni sizlerden istiyorum.

Aynı zamanda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi seçiminde de iddialı olduğumuzu ısrar ve inançla beyan ediyorum.

Üşenmeyiniz, her eve giriniz.

Yorulmayanız, her eli tutunuz.

Durmayınız; Darıca’nın her mahallesine, her sokağına ve her köşesine mesajlarımızı götürünüz.

Darıca’nın çaresiz olmadığını haykırınız.

Darıca’nın ümitsiz olmadığını anlatınız.

Milliyetçi Hareket Partisi siyasi inanışı ne olursa olsun her Darıcalı kardeşimin oyuna taliptir.

Biz, kardeşliğin teminatıyız.

Biz, bir olmanın, bir kalmanın ve beraberce yaşamanın sözcüyüz.

Biz Türkiye’yiz, hep birlikte Türk milletiyiz.

Varlık ve birlik yolunda hepinize başarılar diliyorum.

Hayırlı haberlerinizi bekliyor, tüm Darıcalı kardeşlerime selamlarımı götürmenizi istiyorum.

Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.